Bu çalışma, 20. yüzyılın önemli filozoflarından biri olan Maurice Merleau-Ponty ile 19. yüzyıla damgasını vuran İzlenimcilik(Empresyonizm) ve onun son kozu olan Paul Cézanne’ın birbirleriyle olan ilişkilerini açığa vurmayı amaçlamaktadır. René Descartes ile başlayan Immanuel Kant’a ve hatta Edmund Husserl’e değin uzanan dikotominin yarattığı çıkmazın sonucu, 20. yüzyılda Avrupa’da felsefe dünyasında büyük bir krize dönüşmüştür. Filozof, mutlak idealist görüşün içine hapsolmuş, felsefi açıdan yaşadığı dünyanın bilgisine erişememişti. Bu durumu kendi içinde aşan birtakım görüşler, felsefeyi idealist sistemden koparırken onun yerini alabilecek yeni bir sistem kuramamışlardı. Böylece felsefe, yöntemsizlik sorunuyla baş başa kalmıştı. Dolayısıyla dünya hakkında felsefi bir bilgi elde etmeye çalışan bir felsefenin doğması gerekiyordu. Bunu gerçekleştiren isim ise Edmund Husserl’dir; Husserl, öz ve olgu ayrımıyla Descartesçı dikotomiyi tam anlamıyla aşamamıştır. Ancak bu dikotominin devam ettiğini gören, onun tamamen aşılması gerektiğini ve ancak felsefenin bu şekilde değer kazanacağını açıklayan isim Maurice Merleau-Ponty (1908-1961)’dir.
Merleau-Ponty, Sokrates gibi deneyim dünyamızı otantik bir merakla yeniden sorgulamaya açmıştır. Bu sorgulama arzusu da felsefesine kurmak istediği yol gösterip onun yönünü belirlemiştir. Dolayısıyla sistemini kurarken Descartesçı dikotominin 20. yüzyıla değin yarattığı açmazları görmüş ve onu çözümlemeyle rekonstrüksiyona uğratarak işe başlamıştır. Çünkü ona göre, Descartes’ın dikotomisi ve rasyonalizmi kendimizi, birbirimizi ve dünyayı bilme sürecinde bedeni dışlamakta, bilgiye ulaşmada bedenin kilit rolünü görmezden gelmektedir. Böylece Merleau-Ponty, Descartes ile başlayan kırılmayı fenomenolojik-ontolojik bir süreçle aşmaya çalışmıştır. Bedene verdiği önemden yola çıkarak ulaştığı şey ise resim sanatıdır. Çünkü bedenini dünyaya teslim ederek tuvalle bütünleştiğini bunu da en iyi İzlenimci ressam Paul Cézanne’ın gerçekleştirdiğini söylemiştir.
Eser Adı (dc.title) | Maurice Merleau-Ponty fenomenolojisi ve resimde izlenimcilik |
Eser Sahibi (dc.contributor.author) | Şahankaya, Nur |
Tez Danışmanı (dc.contributor.advisor) | Özcan Yılmaz SÜTCÜ |
Yayıncı (dc.publisher) | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü |
Tür (dc.type) | Yüksek Lisans |
Özet (dc.description.abstract) | Bu çalışma, 20. yüzyılın önemli filozoflarından biri olan Maurice Merleau-Ponty ile 19. yüzyıla damgasını vuran İzlenimcilik(Empresyonizm) ve onun son kozu olan Paul Cézanne’ın birbirleriyle olan ilişkilerini açığa vurmayı amaçlamaktadır. René Descartes ile başlayan Immanuel Kant’a ve hatta Edmund Husserl’e değin uzanan dikotominin yarattığı çıkmazın sonucu, 20. yüzyılda Avrupa’da felsefe dünyasında büyük bir krize dönüşmüştür. Filozof, mutlak idealist görüşün içine hapsolmuş, felsefi açıdan yaşadığı dünyanın bilgisine erişememişti. Bu durumu kendi içinde aşan birtakım görüşler, felsefeyi idealist sistemden koparırken onun yerini alabilecek yeni bir sistem kuramamışlardı. Böylece felsefe, yöntemsizlik sorunuyla baş başa kalmıştı. Dolayısıyla dünya hakkında felsefi bir bilgi elde etmeye çalışan bir felsefenin doğması gerekiyordu. Bunu gerçekleştiren isim ise Edmund Husserl’dir; Husserl, öz ve olgu ayrımıyla Descartesçı dikotomiyi tam anlamıyla aşamamıştır. Ancak bu dikotominin devam ettiğini gören, onun tamamen aşılması gerektiğini ve ancak felsefenin bu şekilde değer kazanacağını açıklayan isim Maurice Merleau-Ponty (1908-1961)’dir. Merleau-Ponty, Sokrates gibi deneyim dünyamızı otantik bir merakla yeniden sorgulamaya açmıştır. Bu sorgulama arzusu da felsefesine kurmak istediği yol gösterip onun yönünü belirlemiştir. Dolayısıyla sistemini kurarken Descartesçı dikotominin 20. yüzyıla değin yarattığı açmazları görmüş ve onu çözümlemeyle rekonstrüksiyona uğratarak işe başlamıştır. Çünkü ona göre, Descartes’ın dikotomisi ve rasyonalizmi kendimizi, birbirimizi ve dünyayı bilme sürecinde bedeni dışlamakta, bilgiye ulaşmada bedenin kilit rolünü görmezden gelmektedir. Böylece Merleau-Ponty, Descartes ile başlayan kırılmayı fenomenolojik-ontolojik bir süreçle aşmaya çalışmıştır. Bedene verdiği önemden yola çıkarak ulaştığı şey ise resim sanatıdır. Çünkü bedenini dünyaya teslim ederek tuvalle bütünleştiğini bunu da en iyi İzlenimci ressam Paul Cézanne’ın gerçekleştirdiğini söylemiştir. |
Kayıt Giriş Tarihi (dc.date.accessioned) | 2017-04-27T06:31:45Z |
Açık Erişim Tarihi (dc.date.available) | 2017-04-27 |
Yayın Tarihi (dc.date.issued) | 2016 |
Yayın Dili (dc.language.iso) | tr |
Konu Başlıkları (dc.subject) | Maurice Merleau-Ponty |
Konu Başlıkları (dc.subject) | İzlenimcilik |
Konu Başlıkları (dc.subject) | Impressionism |
Konu Başlıkları (dc.subject) | Paul Cézanne |
Tek Biçim Adres (dc.identifier.uri) | Http://hdl.handle.net/11469/626 |