Filtreler
Filtreler
Bulunan: 327 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Tez Danışmanı [2]
Yayın Dili [2]
COVID-19 Pandemisi Sürecinde Hemşirelik Öğrencilerinin Koronavirüs Anksiyetesi Düzeyleri ve Stresle Baş Etme Şekilleri

Makale | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.69 - 77

Amaç: Bu çalışma COVID-19 pandemi sürecinde Türkiye’de hemşirelik öğrencilerinde koronavirüs anksiyete düzeyi ile yaşadıkları stresle başa çıkma davranışlarını etkileyen etmenleri incelemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel ve tanımlayıcı tipte olan bu çalışma Eylül-Kasım 2020 tarihleri arasında Türkiye’de üniversitede öğrenim gören ve online ortamda ulaşılabilen 431 hemşirelik öğrencisinin katılımıyla tamamlanmıştır. Araştırmanın yürütülebilmesi için etik kurul izni alınmış olup, veriler Kişisel Bilgi Formu, Koronavirüs Anksiyete Ölçeği ve Hemşirelik Öğrencileri İçin Stresle Baş Etme Davranışları Ölçeği kullanılar . . .ak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS (IBM SPSS Statistics 24) paket programı kullanılmıştır. Değerlendirmede frekans, yüzde, Mann-Whitney U testi ve Kruskal-Wallis H testi kullanılmıştır. Bulgular: Hemşirelik öğrencilerinin koronavirüs anksiyete ölçeği puan ortalamasının 2,27±3,04 olduğu ve stresle baş etme davranışları ölçeği puan ortalamasının 43,49±9,00 olduğu ve sıklıkla kaçınma ve sorun çözme baş etme yöntemlerini kullandıkları belirlenmiştir. Yaşanan stresle baş etmede öğrencilerin en fazla hastalığın bulaşmaması için gerekli tedbirleri alma (%87,0) yolunu tercih ettikleri görülmüştür. Kadın cinsiyeti, sınıf düzeyi, genel sağlık algısı, COVID-19 geçirme endişesi ve yakın çevrede COVID-19 kaynaklı ölümlerin yaşanmasının koronavirüs anksiyetesi ile anlamlı düzeyde ilişkili olduğu belirlenmiştir ( Daha fazlası Daha az

Yara Kültürlerinden İzole Edilen Mikroorganizmalar ve Antibiyotik Dirençleri /1 Yıllık Süreç

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.131 - 135

Amaç: Klinisyenler, değerlendirmelerinin bir parçası olarak yara kültürlerine giderek daha fazla güvenmekte ve uygun antibiyotik seçimini amaçlayarak gerek tedavi süresini gerekse maliyetleri düşürmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle bu çalışmada, hastanemizdeki yara kültürlerinden izole edilmiş mikroorganizmaların dağılımlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 2020 yılı içerisinde hastanemiz kliniklerinde yatan ya da ayaktan tedavi gören hastalardan alınan yara kültürü örneklerinden izole edilen patojenler dâhil edildi. Gram boyama preparatlarının mikroskobik incelemesinde polimorf nüveli lökosit (PNL) ve epitel . . .hücre sayıları kaydedildi. Bu sayılar baz alınarak Q skorları hesaplandı. Q skoru 1 ve üzerinde olan örnekler ileri değerlendirmeye alındı. Sürüntü örnekleri uygun besiyerinde çoğaltılarak VITEK otomatize sistemiyle tanımlandı. En yüksek izolasyon sayısı ile öne çıkan türler EUCAST kriterleri doğrultusunda duyarlı veya dirençli olarak sınıflandırıldı. Bulgular: Toplam 156 yara yeri örneğinin 91’inde (%58,3) üreme tespit edildi. Bu patojenlerin %28,6’sı Gram-pozitif, %64,8’i Gram-negatif bakteriydi. En sık izole edilen bakteriler Pseudomonas aeruginosa (%26,3) ve Staphylococcus aureus (%18,6) olarak belirlendi. S. aureus izolatlarında en yüksek direnç penisilin (%88,2) antibiyotiğine ve siprofloksasin (%35,2) antibiyotiğine karşı gözlemlendi. Metisilin direnci ise sadece iki izolatta saptandı. P. aeruginosa açısından en yüksek derecede direnç kinolon gruplarına (%45,8 siprofloksasin ve %45,8 levofloksasin) ve piperasiline (%41,6) karşı tespit edildi. P. aeruginosa izolatlarının tamamı tobramisine duyarlıydı. Sonuç: Çalışmamızda, hastanemizde yara yeri enfeksiyonlarına en sık neden olan mikroorganizmaların dağılımı ve antibiyotik direnç profilleri tespit edildi. Elde edilen verilerin uygun antibiyotik seçimi ile direnç oranlarının ve tedavi maliyetlerinin azalmasına katkı sağlayacağını düşünmekteyiz Daha fazlası Daha az

Doğum Sonu Dönemdeki Annelerin Anne Sütü Sağma Oranları ve Etkileyen Faktörler

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.123 - 129

Amaç: Bu çalışma annelerin anne sütü sağma oranları ve etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı ve kesitsel nitelikte yapılan araştırma, Ocak-Aralık 2019 tarihleri arasında, Türkiye’nin Doğusundaki bir ildeki nüfus yoğunluğunun fazla olduğu Aile Sağlığı Merkez’lerinde toplam 304 anne ile çalışma tamamlanmıştır. Araştırma verileri, araştırmacı tarafından hazırlanan soru formu aracığı ile toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesi yüzdelik, ortalama, ki-kare testi ve t testi kullanılarak yapılmıştır. Bulgular: Annelerin %62,8’inin daha önce süt sağma deneyiminin olduğu, %66,2’sinin günde 0-3 ke . . .z süt sağdığı, %36,8’inin daha önce süt sağmaya yönelik eğitim aldığı, %54,1’inin süt sağma yönteminde elektrikli pompaları tercih ettiği belirlendi. Süt sağma nedeni sorulduğunda en fazla (%35,1) işe gidildiğinde ya da uzakta bulunduğunda dolapta hazır süt olması olarak saptandı. Annelerin %78,4’ünün anne sütünü biberona sağdığı ve %54,2’sinin işyerinde anne sütü sağmak için mola imkânının olduğunu ifade ettiği bulundu. Ayrıca annelerin bebeklerine Sadece Anne Sütü verme süresinin 3,09±2,16 olduğu, anne sütü sağma süresinin ortalama 0,46±1,08 ay olduğu ve gün içerisinde bir defada anne sütü sağma süresinin ise ortalama 3,77±7,59 dakika olduğu tespit edilmiştir. Annenin yaşı, eğitim durumu ve çalışma durumu ile süt sağma davranışı arasında ( Daha fazlası Daha az

Omuz İmpingement Sendromlu Bireylerde Post İzometrik Relaksasyon Tekniğinin Omuz Normal Eklem Hareket Açıklığı Üzerine Etkisi

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 2 ) , pp.265 - 271

Amaç: Bu çalışma Omuz İmpingement (Sıkışma) Sendromlu (OSS) bireylerde post izometrik relaksasyon tekniğinin omuz normal eklem hareket açıklığı üzerine etkisini araştırmak amacıyla yapıldı. Gereç ve Yöntem: Bu amaç ile OSS tanısı almış 52 hasta tek kör randomizasyon tekniği ile 2 gruba ayrıldı. Kontrol grubuna (n=24) ultrason, Transkutanöz Elektrik Stimülasyonu (TENS), buz uygulaması, germe egzersizleri, skapulotorasik eklem mobilizasyonları, ev egzersiz programı (Wand egzersizleri, izometrik egzersizler), deney grubuna (n=28) ultrason, TENS, buz uygulaması, germe egzersizleri, skapulotorasik eklem mobilizasyonları, ev egzersiz prog . . .ramı (Wand egzersizleri, izometrik egzersizler) ve post izometrik relaksasyon tekniği 10 seans boyunca uygulandı. Hastaların tedavi öncesi, tedavi ortası ve tedavi sonunda omuz normal eklem hareket açıklıkları (NEHA) Universal gonyometre ile ölçülüp ‘Olgu Rapor Formu’na kaydedildi. Bulgular: Yapılan istatiksel analizlerde; grupların yaş, cinsiyet dağılımı, tedavi öncesi NEHA açısından benzerlik gösterdiği saptandı. NEHA ölçümlerinde tedavi öncesi ve sonrası gruplar kendi içinde karşılaştırıldığında ölçümlerde anlamlı ölçüde artış olduğu saptandı. Sonuç: Çalışmadan elde edilen sonuçlara göre; OSS tanısı olan hastalarda NEHA artırmada her iki grupta anlamlı sonuçlar vermiştir. Fakat post izometrik relaksasyon tekniğinin, ultrason, TENS, buz uygulaması, germe egzersizleri, skapulotorasik eklem mobilizasyon teknikleri ve ev egzersizlerine ek olarak uygulanmasının daha etkili olduğuna dair bir sonuca ulaşılamamıştır Daha fazlası Daha az

Health Belief Levels of Adult Individuals on Prevention of Colorectal Cancer and Their Status of Participating in Screening Program

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.37 - 44

Objective: This study was conducted to determine the health belief levels of the individuals aged 40-70 years for prevention of colorectal cancer and the rates and status of their participating in colorectal cancer screening programs. Material and Method: This descriptive study was conducted with 237 individuals who admitted to the surgery and internal outpatient clinics of a university hospital. Data were collected with a questionnaire including descriptive characteristics and colorectal cancer knowledge and behaviors of the participants and The Health Belief Model Scale for Protection from Colorectal Cancer was used. Resul . . .ts: It was determined that 19.8% of the individuals participated in the colorectal cancer screening. Individuals who had knowledge about colorectal cancer screening had 2.5 times more colorectal cancer screening behavior than the other group (Exp (β)/OR=2,246, %95, CI=1,1-4,3). Conclusion: As a result of this study, the participation in colorectal cancer screening was inadequate, participation in screening, descriptive characteristics and the mean sub scales scores did not change the participation, however the knowledge about colorectal cancer and the age of screening was found to have a positive effect on the participation in the screening Daha fazlası Daha az

Üniversite Öğrencilerinin Uzaktan ve Örgün Eğitime İlişkin Görüşleri: Bir Odak Grup Çalışması

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 2 ) , pp.461 - 470

Amaç: Bu çalışmanın amacı, 2020-2021 eğitim-öğretim yılını uzaktan eğitim ile tamamlayıp, 2021-2022 eğitim-öğretim yılını ise örgün öğretim ile devam eden öğrencilerin, bu iki eğitim modeli üzerine bakış açılarını, deneyimlerini, düşüncelerini ve algılarını araştırmaktır. Gereç ve Yöntem: Bu araştırmada, nitel araştırma yöntemlerinden odak grup görüşme yöntemi kullanılmıştır. 2020-2021 yılında uzaktan eğitim, 2021-2022 yılında ise örgün eğitim ile devam eden Yalova Üniversitesi Çınarcık Meslek Yüksekokulunda Sosyal Hizmet ve Danışmanlık Bölümünde öğrenim gören dört kız, dört erkek öğrenci ile araştırmanın amacına uygun açık uçlusoru . . .lar sorulmuştur. Bulgular: Analiz sonucunda elde edilen bulgulara göre, öğrencilerin neredeyse tamamı online eğitimde zorlayıcı süreçlerle maruz kalmıştır. Bu süreçlerde en fazla karşılaştıkları zorluklar; teknik aksaklıklar, alt yapı yetersizlikleri ve eğitici-öğrenci etkileşimin yetersiz olması şeklinde sıralanabilir. Aynı zamanda uzaktan eğitim sürecinde toplumsal cinsiyetle ilişkilendirilebilecek kız çocuklarının ev ortamında derslere adapte olamamaları ve ev işleriyle meşgul olmaları uzaktan eğitim sürecinin verimli geçmediği yönünde ortaya konmuştur. Sonuç: Uzaktan eğitim modelinin verimli olmadığı, yüz yüze eğitimde derslerin daha verimli geçtiği, öğrencilerin çoğunluğunun alt yapı sorunları ve sosyo-ekonomik nedenlerden dolayı derse katılamadığı, ders sürelerinin sınırlı olmasından kaynaklı verim alamamaları, ders içerisinde etkileşimin sınırlı olması nedeni ile dersleri anlamakta zorluklar yaşadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Daha fazlası Daha az

Effect of e-Health Literacy on the Fear of COVID-19 and Attitudes Towards Protection: A Cross-Sectional Study

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi 8 ( 1 ) , pp.53 - 59

Objective: The aim of this study was to evaluate the predictive effect of the e-Health literacy level of individuals on attitudes towards protection from COVID-19 and the level of fear during the COVID-19 pandemic. Material and Method: The population of this cross-sectional study included individuals who could be reached through social media channels (Facebook, Instagram, WhatsApp) and e-mail between July and October 2020, and the sample of the study consisted of 522 literate individuals who had internet access and agreed to participate in the study. Data were collected using the personal identification form, the e-Health Litera . . .cy Scale (eHEALS), and the Fear of COVID-19 Scale (FCV-19S). Statistical analyses were performed using Mann-Whitney U test, Kruskal-Wallis test, Posthoc analysis, Binary Logistic Regression analysis, and Simple Regression Analysis. Results: 53.4% of the participants are women, 89.5% are university graduates, 60.3% are working in a job. The e-health literacy scores of those who follow the current information to prevent COVID-19 infection, wash their hands, use disinfectants, and stay 2 meters away from people compared to others, and those who act in accordance with the recommendations of the experts, were statistically significantly higher than those who behaved in line with the bans. Presence of chronic disease among family members, young age and high level of health literacy are predictive factors of COVID-19 fear. Conclusion: The results of this study have shown that the level of fear of COVID-19 increases as the e-Health literacy level increases. As the e-Health literacy score of individuals increases, the rate of apply the preventive measures against COVID-19 also increases Daha fazlası Daha az

Sağlık Okuryazarlığının Kadın Sağlığı Üzerine Etkileri: Bir Stiesmatik Derleme

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.585 - 595

Amaç: Bu çalışmanın amacı; sağlık okuryazarlığı ile kadınların sağlık bilgisi, davranışları ve sonuçları arasındaki ilişki hakkında güncel bilgi ve çalışmaları sistematik olarak incelemektir. Gereç ve Yöntem: 2016-2021 yılları arasında PubMed, Cochrane, Science Direct ve Google Scholar veri tabanlarında “Health literacy”, “Women’s health”, “Reproductive health” anahtar sözcükleri kullanılarak tarama yapılmıştır. Bulgular: Ulaşılan 16.646 makaleden dâhil edilme kriterlerine uyan 20 makale çalışma kapsamına alınmıştır. Sonuç: Kadınların sağlık okuryazarlığı düzeylerinin kanserden korunma, prekonsepsiyonel bakım alma, yeterli doğ . . .um öncesi ve doğum sonrası bakım alma, emzirme, düzenli sağlık kontrollerini yaptırma ve fiziksel aktivite düzeylerini olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir Daha fazlası Daha az

Emzirme ve Anne Sütünün Tarihsel Süreçteki Yeri

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 1 ) , pp.71 - 76

Emzirme ve anne sütünün tarihsel süreçteki yerine baktığımızda, tarih öncesi dönemden günümüze kadar anne sütü, bebek ve çocuk beslemesinde vazgeçilmez bir besin kaynağı olmuştur. Tarih boyunca, mesela Mezopotamya ve Antik Yunan’da emzirme kutsanmış, mitolojide de emzirmeye ve anne sütüne çok sayıda atıf yapıldığı görülmüştür. Orta Çağ Döneminde ise, anne sütünün, emziren kadının fiziksel ve psikolojik özelliklerini bebeğe iletebileceğine inanılmış bu yüzden emzirmenin annelerin görevi olduğu savunulmuş ve sütanne kullanımına karşı çıkılmıştır. Rönesans Döneminde, çocuk sağlığı ile ilgili yazılar, annenin bebeğini emzirmesini savunm . . .uştur. Takip eden yüzyıllarda sanayileşme ile birlikte anneler çalışmak zorunda kalmıştır. Bu toplumsal dönüşümle birlikte ilk kez formül mama kullanılmaya başlanmıştır ve 20.yüzyılda anne sütünün içeriği ve faydası kanıtlanmış ancak formül mamalar bebek beslenmesinde ilk tercih olarak kullanılmaya devam etmiştir. Bu yüzyılın sonunda, bebek ölümlerinde artışla birlikte Nekrotizan Enterokolit gibi birçok hastalık salgınları meydana gelmiştir. Günümüzde ise, bebek ve çocuk sağlığı açısından anne sütüyle beslenmenin önemi tüm dünya ülkeleri tarafından kabul edilmekte ve uluslararası kuruluşlar tarafından da desteklenmektedir. Sonuç olarak; geçmişten günümüze tüm medeniyetlerde ve çağlarda, emzirme ve anne sütünün önemi kabul edilmiştir. Ancak bazı dönemlerde anne sütüne ve emzirmeye gereken önem verilmemiştir. Bu sebepten dolayı, derleme türündeki çalışmanın amacı, tarihsel süreçte emzirme ve anne sütünün yerini ve önemini açıklamaktır. When we look at the place of breastfeeding and breast milk in the historical process, breast milk has been the most significant nutritional element of infant and child feeding since prehistoric times to the present day. Throughout history, for example, in Mesopotamia and Ancient Greece, breastfeeding was blessed, and many references were made to breastfeeding and breast milk in mythology. In the medieval period, breast milk was believed to transmit the physical and psychological characteristics of nursing women to babies. Breastfeeding was stated to be the responsibility of mothers, and wet nursing was strongly opposed. During the Renaissance, writings on children’s health supported that breastfeeding should be performed by mothers themselves. In the following centuries, industrialization forced women to participate in labor force. With this social transformation, formula was introduced for the first time and, although the benefits of breast milk were proven in the 20th century, it still had been the first choice for feeding babies. At the end of this century, in addition to rising baby mortality rates, many epidemics such as Necrotizing Enterocolitis broke out. Today, the importance of breastfeeding for babies’ health is globally accepted and supported by international institutions. As a result, the importance of breastfeeding and breast milk has been recognized in all civilizations and ages from past to present. However, in some periods, breast milk and breastfeeding were not given the importance they deserve. For this reason, this review study aims to explain the place and importance of breastfeeding and breast milk in the historical process Daha fazlası Daha az

Evaluation of Psychological Symptom Differences Between Disabled and Non-Disabled Individuals

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 2 ) , pp.343 - 353

Objective: The aim of this study was to evaluate the differences in psychological symptoms between disabled and non-disabled individuals. Material and Method: This paper conducts a multi-facet analysis (depression, anxiety, negative self, hostility and somatization) on disabled people for the first time. This study included 24493 people (non-disabled=23391, disabled=1102) from 9 demographic regions in Turkey and participants in the study were 18 years or older. Socio-demographic information form and Brief Symptom Inventory (BSI) were used as data collection tools. The participants' scores from the BSI were evaluated according to t . . .heir disability status for each of the subdimensions of depression, anxiety, negative self, hostility and somatization. Results: When the mean BSI scores of the participants were compared, it was seen that the lowest mean scores in all sub-dimensions belong to non-disabled individuals. When the groups of people with disabilities were compared according to psychological symptoms, there were no differences for the 4 symptoms, whereas the scores of individuals with chronic disease were significantly higher in the somatization sub-dimension than the others. It was observed that hearing impaired individuals had the lowest mean score in anxiety, somatization and hostility sub-dimensions among the groups of disabled individuals. Conclusion: Increasing awareness of disabled people in society and supporting them with psychotherapy methods that will improve the resistance mechanisms and increase adaptation to disability will contribute to social welfare. Daha fazlası Daha az

İntegral Hemşirelik Teorisi ve Yenidoğan Yoğun Bakımlarda Uygulanan Non-Farmakolojik Yöntemlere Teorinin Entegre Edilmesi

Yamaç TEKİNTAŞ

Derleme | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi1 ( 8 ) , pp.221 - 207

Ağrı, gerçek veya potansiyel doku hasarı ile ilişkili bireyin biyopsikososyal ve ruhsal sağlığını etkileyen hoş olmayan somatik veya visseral his olarak tanımlanmaktadır. Ağrıyı azaltmak veya yok etmek hemşirelik bakımın en önemli bakım unsurlarından biridir. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde ağrılı birçok işleme maruz kalan bebekler için ağrının yönetimi oldukça önemlidir. Yenidoğan araştırmalarındaki ilerlemeler, kendini ifade edemeyen yenidoğanların ağrı yaşadığını ve ağrıyı kontrol etmenin tüm yenidoğanlara kısa ve uzun vadeli faydaları olduğunu göstermektedir. Yenidoğanlarda ağrının yönetiminde sadece farmakolojik yöntemlere b . . .aşvurulmamaktadır. Yapılan araştırmalar nonfarmakolojik yöntemlerin ağrıyı azaltmada en etkin yöntemler olduğunu belirtmektedir. Başta Amerikan Pediatri Akademisi ve Türk Neonatoloji Derneği olmak üzere birçok kuruluş yenidoğanlarda uygulanan küçük invaziv rutin işlemlerden (topuk kanı alma, kan şekeri bakma vb) kaynaklanan ağrıyı azaltmak amacı ile nonfarmakolojik yöntemlerin kullanılmasını önermektedir. Nonfarmakolojik uygulamalar ile ağrının yönetilmesinde, multidisipliner ekip içerisinde yer alan hemşirelere önemli rol ve görevler düşmektedir. Günümüzde yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde hemşirelik uygulamaları için kuramlardan faydalanma oranı oldukça azdır. Modellerin rutin hemşirelik bakımlarına entegre edilmesi, verilere daha sistematik ve standardize yollardan ulaşılmasında ve bakıma yönelik bilgi birikiminin artmasında önemli bir yere sahiptir. Bu derlemede, Dossey’in İntegral Hemşirelik Teorisi ve yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde uygulanan nonfarmakolojik yöntemlere teorinin entegre edilmesi ele alınmıştı Daha fazlası Daha az

Annelerin Bebek Beslenmesi Tutumları ve İlişkili Faktörler

Yamaç TEKİNTAŞ

Makale | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 8 ) , pp.925 - 932

Amaç: Bu çalışmanın amacı, 0-6 aylık bebeği olan annelerin bebek beslenmesi tutumlarının değerlendirilmesi ve bu tutum ile ilişkili faktörlerin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya 18 yaş ve üstü, 0-6 aylık bebeği olan anneler dâhil edilmiştir. Katılımcılara üç bölümden oluşan çevrimiçi anket uygulanmıştır. İlk bölümde sosyodemografik özellikler ve antropometrik ölçümler sorgulanırken, ikinci bölümde Iowa Bebek Beslenmesi Tutum Ölçeği (Iowa Infant Feeding Attitude Scale, IIFAS), üçüncü bölümde ise Edinburgh Postpartum Depresyon Ölçeği uygulanmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan 417 annenin yaş ortanca değeri 28 yıl, IIFAS pu . . .an ortalamaları 65,08 ± 6,83’tür. Bebek beslenmesi tutumları ile ilişkili faktörleri belirlemek için oluşturulan çoklu doğrusal regresyon modellerinde, annelerin lise ve üzeri eğitim almış olması IIFAS’ta 3,60 puan artış, gelirinin giderinden az olması ise 1,97 puan azalış ile ilişkili bulunmuştur. Ayrıca IIFAS’taki 2,82 puan artış, bebeğini son 24 saatte sadece anne sütüyle besleme ile ilişkili iken, 2,09 puan azalış ise bebeğin hafif şişman olması ile ilişkilidir. Bu faktörler annede postpartum depresyon riski olup olmamasına göre incelendiğinde, risk olmayanlarda lise ve üzeri eğitim almış olmak ve son 24 saatte sadece anne sütü alımı IIFAS’ta sırasıyla 4,01 ve 2,96 puan artışla, gelirinin giderinden az olması ve bebeğin hafif şişman olması ise sırasıyla 1,69 ve 2,76 puan azalışla ilişkilidir. Bununla birlikte, depresyon riski olan annelerde IIFAS puanları ile ilişkili herhangi bir faktör saptanmamıştır. Sonuç: Annelerin bebek beslenmesi tutumu eğitim durumu, sosyoekonomik düzey, doğum haftası ve depresyon gibi birçok faktörden etkilenmektedir. Özellikle postpartum depresyon riskinin varlığı, bebek beslenmesi tutumunu tek başına olumsuz etkileyebildiği gibi diğer faktörlerin olası etkisini de değiştirebilir. Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms