Filtreler
Filtreler
Bulunan: 623 Adet 0.002 sn
Tam Metin [1]
Yayın Dili [4]
Beta Glukanların Bağışıklık Üzerine Etkileri: Güncel Yaklaşımlar

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi 7 ( 1 ) , pp.173 - 178

Beta glukanlar, uzun yıllar boyunca bilimsel çalışmalara konu olmuş, sağlık alanında katma değere sahip yan ürünlerdir. Yapılan çalışmalar, beta glukanların antioksidan, antiinflamatuvar, antiviral özelliklerine ışık tutmuştur. Çok sayıda ülke beta glukanları sağlıklı yaşam için besin takviyesi olarak onaylamıştır. Son yıllarda sürekli gündemde olan COVID-19’a karşı da beta glukanların koruyucu ve tedavi edici özelliklere sahip olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Koruyucu ve tedavi edici özelliklerini hangi moleküler yolaklar üzerinden ortaya koydukları tam anlamıyla kesinleşmemiş olsa da beta glukanların bağışıklık sistemi . . .üzerindeki etkilerine yönelik araştırmalar devam etmektedir. Bu derlemenin amacı, beta glukanların bağışıklık sistemi üzerindeki ve özellikle de viral hastalıklara karşı olan etkinliklerini güncel literatür ışığında sunmaktır. Çalışma kapsamında özellikle güncel ve konunun önemini yansıtan, 60 adet İngilizce bilimsel kaynak taranarak derlenmiştir. Sonuç olarak, beta glukanların immün-modulasyon, edinsel bağışıklık, antioksidan ve anti-inflamatuvar özelliklerinin olduğu, sağlık üzerine olumlu etkiler gösterdikleri belirlenmiştir. Beta glucans are by-products that have added-value in the field of health which have been the subject of scientific studies for many years. Studies have shed light on the antioxidant, anti-inflammatory and antiviral properties of beta glucans. Many countries have approved beta glucans as nutritional supplements for healthy living. There are studies showing that beta glucans have protective and therapeutic properties against COVID-19, which has been on the agenda in recent years. Although the molecular pathways through which they reveal their protective and therapeutic properties have not been fully determined, the studies on effects of beta glucan on immune system continue. The aim of this review is to present the activities of beta glucans on the immune system and especially against viral diseases in the light of current literature. Within the scope of the study, 60 current English scientific references which reflect the importance of the subject, were screened and reviewed. Consequently, it has been determined that beta glucans have properties of immunomodulation, adaptive immunity, and antioxidant, anti-inflammatory and positive effects on health Daha fazlası Daha az

COVID-19 ile İlişkili Pediatrik Multisistem İnflamatuar Sendromu ve Hemşirelik Yaklaşımı

Derleme | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.193 - 199

Multisistem İnflamatuar Sendromu (Multisystem Inflammatory Syndrome in Children / MIS-C), COVID-19’un nadir görülen komplikasyonu olarak tanımlanan, Nisan 2020 tarihinden itibaren COVID-19 geçirildikten 2-4 hafta sonra ortaya çıktığı varsayılan bir sendromdur. MIS-C’de; sıklıkla ateş, döküntü, bilateral konjonktivit, gastrointestinal sisteme ait semptomlar, aşırı yorgunluk hissi veya miyokardit gibi bulgular görülmektedir. Hemşireler pediatrik hastaların fiziksel, mental ve spiritüel ihtiyaçlarını anlayarak ve karşılayarak bütüncül bir yaklaşımla kaliteli, bireyselleştirilmiş ve aile merkezli bakım vermeye özen göstermelidir. Bakımd . . .a izolasyon önlemleri alınmalı ve uygun kişisel koruyucu ekipmanlar kullanılmalı, kişisel koruyucu ekipmanlara yönelik çocuk ve ailenin eğitimi bakımın bir parçası olmalıdır. MIS-C yeni bir sendrom olduğundan sağlık ekibi üyeleri, pediatrik hastaların ve ailelerinin birçok sorusu ile karşı karşıya kalacaklarından bu süreçte literatürü takip etmeleri oldukça önemlidir. Bu derlemede, 2021 Ocak – Şubat aylarında PubMed veritabanında yer alan COVID-19 ile ilişkili MIS-C tanılı hastaların olgu sunumlarındaki hastalığın seyri ve buna yönelik hemşirelik yaklaşımı ele alınmıştır Daha fazlası Daha az

Yaşlı Hastalarda Düşmeler ve Risk Faktörleri

Makale | 2019 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 4 ) , pp.117 - 121

Düşmeler yaşlıları etkileyen yaygın bir problemdir ve önemli bir halk sağlığı sorunudur. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’ne ve Dünya Sağlık Örgütü raporlarına göre, 65 yaşın üzerindeki üç yetişkinden biri ve 80 yaşın üzerindeki yetişkinlerin yarısı her yıl düşmektedir. Düşme kaynaklı yaralanma, bakım evlerinde en yaygın beşinci ölüm nedenidir. Tüm riskleri oluşturan en büyük problemler; ayak ve ayakkabı problemleri, duyusal veya algısal eksiklikler ve polifarmasi’dir. İlaç kullanımı, düşme ve düşmeyle ilişkili yaralanmalar için en değiştirilebilir risk faktörlerinden biridir. Düşmeleri önlemek için; ilaç kullanımının azaltıl . . .ması, kapsamlı bir anamnez, düzenli kan basıncı kontrolü, tıbbi durumların yaygınlığındaki farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Bu derlemenin amacı; düşmelere ilişkin demografik ve değiştirilebilir risk faktörleri bilgilerini özetleyen ilgili literatürün kısa bir özetini sağlamaktır. Falls are a common problem affecting the elderly and a major public health issue. According to the Centers for Disease Control and Prevention and World Health Organization reports, one in three adults over the age of 65 and half of the adults over 80 fall each year. Fall-induced injury is the fifth most common cause of death in nursing homes. The biggest problems that make up all the risks are foot and shoe problems, sensory or perceptual deficits, and polypharmacy. Drug use is one of the most changeable risk factors for falls and related injuries. To prevent falls, reduction of drug use, acquiring a comprehensive medical history, regular blood pressure control, and differences in the prevalence of medical conditions should be considered. The purpose of this review is to provide a brief summary of the relevant literature summarizing demographic and modifiable risk factors in falls Daha fazlası Daha az

Ebü’l-Hasan el-Eş’arî’nin Siyaset Anlayışı-I

TAHSİN YILDIRIM

Makale | 2017 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Mîzânü’l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 4 ) , pp.63 - 86

Bu makalemizde ilk olarak, İslam mezheplerinin siyasete ve siyasi konulara ait anlayışları ana hatlarıyla araştırılmaktadır. Daha sonra İslâm dininin büyük çoğunluğunu teşkil eden Ehl-i Sünnet Mezhebi’nin ana ekollerinden biri olan Eş’arîlik mezhebinin kurucusu Ebü’l-Hasan el-Eş’arî’nin yaşadığı dönemdeki sosyo-politik durum ve fikrî gelişmeler, Eş’arî’nin siyasete karşı tutumu ve siyasetle ilgili görüşleri gibi konular ele alınmaktadır. Bu konu incelenmeden önce İslam dininin ana kaynakları olan Kur’an-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in sünnetinde siyaset, siyaseti çağrıştıran kavram ve görüşler ile Hz. Peygamber sonrası dönemde . . .Müslümanların tarihinde siyasetin gelişim süreci üzerinde durulmaktadır. In this study we have initially given an outline of the understandings of the Islamic sects of politics and some political issues. Afterwards, such issues as socio-political conditions and intellectual developments in the time of Abu Hasan al-Ash’ari, the founder of the Ash’ari sect which is one of the main schools of Ahl al-Sunnah sect and constitutes the great majority of the Muslims, and his attitudes and views towards politics have been discussed. Before dealing with this topic, we have dwelled on the politics, concepts and views that evoke politics in the Quran and the Sunnah of the Prophet, which are the main sources of Islamic Religion, and on the process of development of politics in Islamic history starting from the period of the Prophet onward Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemi Sürecinde Yoğun Bakım Hemşiresinin Rolü

TAHSİN YILDIRIM

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 1 ) , pp.45 - 48

Ortaya çıkan küresel pandemiler bireyler ve topluluklar için yüksek riskler oluşturmaktadır. Hemşireler, dünya çapında üçüncü önde gelen ölüm nedeni olarak kabul edilen COVID-19 gibi bulaşıcı hastalıkların yönetimi ve hafifletilmesi için sağlık bakım hizmetlerinin hazırlanarak sunulmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. COVID-19 hastalarında akciğer odaklı hasarla birlikte diğer organ yetmezliklerinin tedavisi yoğun bakım ünitelerine ve yoğun bakım hemşirelerine olan gereksinimleri önemli ölçüde arttırmıştır. Dolayısıyla yoğun bakım hemşireleri COVID-19 pandemi sürecinde kahramanca mücadale ederek çok önemli rolleri üstlenmişlerdi . . .r. Bu derlemede pandemi sürecinde yoğun bakım hemşiresinin üstlendiği rolleri açıklaması amaçlanmıştır. The emerging global pandemics pose high risks for individuals and communities. Nurses play a crucial role in preparing and delivering healthcare services for the management and mitigation of infectious diseases such as COVID-19, which is considered the third leading cause of death worldwide. In COVID-19 patients, the treatment of other organ failure along with lung-focused damage has significantly increased the requirements for intensive care units and intensive care nurses. Therefore, intensive care nurses have undertaken very important roles by heroically fighting during the COVID-19 pandemic process. In this review, it is aimed to explain the roles of the intensive care nurse in the pandemic proces Daha fazlası Daha az

Öğrenci Hemşirelerin Duygusal Zekâ ve Sosyotropi-Otonomi Kişilik Özellikleri ile Psikolojik Dayanıklılıkları Arasındaki İlişki = The Relationship between the Emotional Intelligence and Sociotropy-Autonomy Personality Traits of Nursing Students and Their Resilience

LEYLA BAYSAN ARABACI | AYŞE BÜYÜKBAYRAM ARSLAN | GÜLSENAY TAŞ SOYLU

Makale | 2016 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi1 ( 3 ) , pp.29 - 37

Amaç: Çalışmanın amacı, öğrenci hemşirelerin duygusal zekâ becerilerinin ve sosyotropi-otonomi kişilik özelliklerinin psikolojik dayanıklılıkları üzerine etkisini incelemektir. Gereç ve Yöntem: Tanımlayıcı tipteki araştırma, 2014 Mart ayı içerisinde bir üniversitenin hemşirelik bölümünün birinci, ikinci ve üçüncü sınıflarında öğrenim gören (N=433) ve araştırmaya katılmayı kabul eden 260 öğrenciyle yürütülmüş ve verilerin değerlendirilmesi 179 anket üzerinden yapılmıştır. Veri toplamak için Tanıtıcı Bilgi Formu (TBF) ve üç ölçek [Duygusal Zeka Ölçeği (Bar-On-EQ), Sosyotropi Otonomi Ölçeği (SOSOTÖ), Yetişkinler İçin Psikolojik . . .Dayanıklılık Ölçeği (PDÖ)] kullanılmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler ve linear regresyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Öğrenci hemşirelerin %79.9’u kadın ve yaş ortalamaları 19.92±1.23’dır. Öğrencilerin sosyotropi puan ortalaması 62.04±17.24, otonomi puan ortalaması 68.61±18.39, duygusal zeka toplam puan ortalaması 225.85±26.10, psikolojik dayanıklılık ölçeği toplam puan ortalaması ise 120.53±18.65 olarak bulunmuştur. Öğrencilerin psikolojik dayanıklılıkları ile hem otonomi kişilik özellikleri ve hem de duygusal zekânın alt boyutları [kişisel farkındalık (bağımsızlık), uyumluluk (gerçekçilik, esneklik), stres yönetimi (dürtü kontrolü) becerileri] arasında istatistiksel olarak önemli düzeyde doğru orantılı bir ilişki olduğu ( Daha fazlası Daha az

Evaluation of root resorption following rapid maxillary expansion using cone-beam computed tomography

ASLI BAYSAL | MEHMET İRFAN KARADEDE | İLKNUR VELİ

Makale | 2012 | The E. H. Angle Education and Research Foundation

Objective: To evaluate the root resorption after rapid maxillary expansion (RME) via cone-beam computed tomography (CBCT). Materials and Methods: Records of 25 patients who had undergone RME with tooth-borne banded expander were obtained from the archive of the orthodontic department. CBCT data were reconstructed with surface and volume rendering, and the volumetric images were manipulated to display the root surfaces from various orientations. On these three-dimensional images, permanent first molars and first and second premolars were segmented, and their roots were isolated. Volumes of roots were calculated. The difference . . . between pre-expansion and postexpansion root volumes was statistically evaluated with a paired-samples t-test. Also, the percentage of root volume loss was calculated for each root and statistically compared with each other with one-way analysis of variance at the P , .05 level. Results: The difference between the pre-expansion and postexpansion root volumes was statistically significant for all roots investigated. Maximum volume decrease was observed for the mesiobuccal root of first molar teeth (18.60 mm3). It was determined that the distobuccal root of first molar teeth was less affected from the expansion procedure (9.47 mm3). No statistically significant difference was found for the percentage of root volume loss. Conclusion: Following RME treatment, significant root volume loss was observed for all investigated posterior teeth. However, the percentage of volume loss was not statistically different among roots. (Angle Orthod. 2012;82:488–494. Daha fazlası Daha az

Effect of resveratrol on bone formation in the expanded inter-premaxillary suture: early bone changes

TANCAN UYSAL

Makale | 2011 | Wiley

Objective –The aim of this study was to evaluate the effects of local resveratrol (RSVL) administration on bone formation in response to expansion of the interpremaxillary suture, in rats. Material and Methods – Twenty 50- to 60-day-old male Wistar rats were separated into two equal groups. Both groups were subjected to expansion, and 30 cN of force was applied to the maxillary incisors with helical-spring. Twenty-four hours after appliance placement, single-dose 10 lmol ⁄ kg RSVL in the dimethylsulfoxide (DMSO) was injected to the inter-premaxillary suture in the experimental group. In the control group, the same amount of . . .DMSO was injected to the suture of rats. Bone formation in the suture was evaluated histomorphometrically. The area of new bone (lm2), the perimeter around the new bone (lm), Feret s diameter (lm), the percentage of new bone to non-ossified tissue (%), and the number of osteoblast were measured and compared. Mann–Whitney U-test was used for statistical evaluation at p < 0.05 level. Results – Statistically significant differences were found between the groups for all histomorphometric parameters. New bone area (p < 0.001), bone perimeter (p < 0.001), Feret s diameter (p < 0.001), percentage of new bone (p < 0.001), and the number of osteoblast (p < 0.001) were significantly larger in the experimental group when compared with the control. Bone histomorphometric measurements revealed that bone architecture in the RSVL treated rats was improved. Conclusions – Local application of RSVL during the early stages to orthopedically expanded inter-premaxillary suture area may stimulate bone formation and shorten the retention period, in rats Daha fazlası Daha az

Tip 1 Diyabetli Çocuğun Sağlıklı Kardeşi Olmak

TANCAN UYSAL

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 3 ) , pp.179 - 183

Özet Kronik bir hastalık olan Tip 1 Diyabet çocuğun yaşam tarzını etkilemekte, rutinlerinde değişikliklere neden olmaktadır. Kronik hastalığı olan çocukların ailesinde ruhsal olarak en çok etkilenenler; hasta çocuklar, anne-babaları ve sağlıklı kardeşleridir. Kronik hastalığın yol açtığı bu sonuçlarla, kardeşler arasındaki ilişki zarar görmektedir. Çocuk hemşiresinin diyabet tanılı çocuğun bakımının yanı sıra sağlıklı kardeşleri de ele alması, değerlendirmesi, yaşadıkları güçlükleri belirlemesi diyabet tanılı çocukların ve sağlıklı kardeşlerinin içinde bulundukları duruma uyum sağlayabilmeleri için çok önemlidir. Bu sonuç doğrultus . . .unda, Tip 1 Diyabet tanılı çocuğun diyabet eğitimi sırasında, ebeveynleri ile birlikte sağlıklı kardeşlerine de eğitim verilmesi önerilmektedir. Bu derlemede, Tip 1 Diyabet tanılı kardeşi olan sağlıklı çocukların davranışları ve etkileyen faktörler özetlenmeye çalışılmıştır. Abstract Type 1 Diabetes, a chronic disease, affects child’s life style and causes changes in his/her routines. In the family of the children who have a chronic disease, the ill children, their parents and healthy siblings are mentally the most affected ones. Relationship between siblings is damaged due to the results caused by chronic disease. In addition to the care of the child with diabetes, it is very important for the pediatric nurse to address, evaluate and identify the difficulties they experience with healthy siblings, so that children with diabetes and their healthy siblings can adapt to the situation they are in. In line with this result, it is recommended that during the diabetes education of the child with Type 1 Diabetes, education should be given to healthy siblings along with their parents. In this article, the behaviors of healthy children who have a sibling with Type 1 Diabetes and the factors affecting it were tried to be summarized Daha fazlası Daha az

Üniversite Öğrencilerinin Beslenme Durumları, Posa Tüketimleri ve Bağırsak Alışkanlıklarının Değerlendirilmesi

BUSE BAKIR

Makale | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 1 ) , pp.33 - 40

Amaç: Bu araştırma; üniversite öğrencilerinin beslenme durumları, posa tüketimleri ve bağırsak alışkanlıklarını değerlendirmek amacıyla yürütülmüştür. Gereç ve Yöntem: Çalışma 349 lisans öğrencisi ile yürütülmüştür. Öğrencilerin demografik verileri, beslenme ve bağırsak alışkanlıkları sorulmuş; üç günlük besin tüketim kayıtları ve antropometrik ölçümleri alınmıştır. Ayrıca, aynı üç gün boyunca Bristol Görsel Dışkı Ölçeği’ni de doldurmaları istenmiştir. Fiziksel aktivite seviyelerinin belirlenmesinde 24 saatlik fiziksel aktivite kaydı kullanılmıştır. İstatistiksel analizler için TURCOSA istatistik yazılımı kullanılmıştır. Bulgula . . .r: Öğrencilerin günlük ortalama posa tüketimi 13,26±6,38 g bulunmuştur. Öğrencilerin %77,9’unun düzenli fiziksel aktivite alışkanlığının olmadığı ve %55,9’unun sedanter/hafif aktivite düzeyine sahip olduğu saptanmıştır. İdeal kolonik geçişe sahip olanların diyetle günlük ortalama doymuş yağ asiti ve çinko alım düzeylerinin yavaş kolonik geçişe sahip olanlardan daha yüksek olduğu saptanmıştır ( Daha fazlası Daha az

Hizmet Sektöründe Müşteri İlişkileri ve İletişim

Mehmet Emin Satır | YASİN BULDUKLU

Makale | 2017 | Necmettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi1 ( 3 ) , pp.29 - 41

İletişim, toplumsal yaşamın her alanı için önemli bir unsurdur ve yaşamın vazgeçilmez ögesidir. İnsanın toplumsal bir varlık olması, kendisini diğer insanlarla etkileşim kurmaya zorlamaktadır. İnsanlar arasında kurulan bu etkileşim de özünde iletişim aracılığıyla ger- çekleşmektedir. Dolayısıyla insan, iletişim ve etkileşim, birlikte düşünülmesi gereken kav- ramlardır. Sağlıklı bir iletişimin kurulamadığı durumlarda sağlıklı bir etkileşimden de söz edilemez dolayısıyla da birliktelik, toplumsallık olguları işlevselliklerini yitirir. İletişim, bu bağlamda toplumsallık için ne kadar önemli bir yer tutuyorsa t oplumsallığın içerisinde . . .varlık gösteren toplumsal ilişkiler açısından da önemli yer tutmaktadır. Ticaret, müşteri ilişkileri, hizmet veya ürün satın alma gibi toplumsal olgular da iletişim ilişkileri üzerine kuruludurlar dolayısıyla iletişimin etki alanı çok geniştir. Hizmet sektörü de nihayetinde bir ticaret faaliyetidir ve toplumsal yaşam içerisinde önem kazanmaktadır toplumsal bir yapının olmadığı durumlarda ticari faaliyetler de geçerliliğini yitirmektedirler. Toplumsal- lık ve iletişim, önemini toplumsa llığa ait olan her noktada göstermektedir ki ticaret ve eko-nomik sektörler de bu alanlar arasında bulunmaktadır. Ekonomik sektörler arasında yeralan ve iletişime en çok ihtiyaç duyan hizmet sektörü ile iletişim faaliyetleri arasında özel bir ilişki bulunm aktadır. Hizmet, soyut olarak değerlendirme özelliğine sahiptir ve iletişim, bu değerlendirmenin esas belirleyenidir. Bu makale, iletişimin esas unsur olduğu hizmet sektörü ve müşteri ilişkileri konusunda iletişimin işlevlerini ortaya koymayı araştırmakta- d ır. Literatür taraması niteliğindeki bu makalede hizmet sektöründe müşteri ilişkileri yö- netiminde etkili iletişim konusunda önerilere de yer verilmesi amaçlanmaktadır Daha fazlası Daha az

Aydın, Koçarlı Cihanoğlu Camii Duvar Resimleri

HALİL İBRAHİM ERYILMAZ

Makale | 2021 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.173 - 193

Duvar resimleri Osmanlı Devleti’nde ilk olarak 18. yüzyılın ikinci yarısında İstanbul'daki mimari eserlerde görülmüş ve kısa sürede Anadolu’da da yayılmıştır. Sivil ve dini nitelikli birçok yapıda karşımıza çıkan resimlerde geleneksel minyatür sanatının etkisi devam ederken bunun yanında batı sanatıınn perspektif, derinlik ve ışık-gölge denemeleri de görülmektedir. Ekonomik ve nüfuz açısından oldukça iyi durumda olan âyanlar Anadolu’da duvar resimlerinin yayılmasında etkin bir rol oynamışlardır. Ege Bölgesi’nin önemli ayanlarından olan Cihanoğulları da Aydın’da birçok mimari eser inşa etmişler ve bu eserleri dönemin özelliklerini ya . . .nsıtan çeşitli tasvirlerle süslemişlerdir. Bu çalışmada Aydın ili Koçarlı ilçesi Cihanoğlu Camii (1835) duvar resimleri ele alınarak tasvirlerin diğer dini yapı örnekleriyle karşılaştırılması yapılmış, süslemelerin Türk mimari süslemeleri içerisindeki yerinin ve öneminin ortaya konulması amaçlanmıştır Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms