Filtreler
Filtreler
Bulunan: 18 Adet 0.005 sn
İlgili Araştırmacılar [2]
Tam Metin [1]
Veritabanı [1]
Tür [1]
Yayın Tarihi [6]
Yayın Dili [1]
SESTEN NOTAYA: SÛZİNÂK İLÂHÎ, “AŞKIN İLE ÂŞIKLAR” ÖRNEĞİ

CEM ÇIRAK

Makale | 2018 | Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuvarı Dergisi ( 12 ) , pp.13 - 32

Geleneksel Türk müziğinde meşk sisteminin zayıflamasıyla, bu müzik kültürünün repertuvar, bestecilik, icrâcılık ve eğitimcilik gibi alanlarında bir takım boşluklar oluşmuştur. Bu durumda geleneksel repertuvarın korunması maksadıyla eserler notaya alınarak yazıya aktarılmıştır. Eserlerin unutulmaması amacına odaklanan söz konusu nota yazılarında müzikal detaylara ait bazı bilgilerin ihmâl edilmesi, meşk sonrası dönemin müzisyenlerinin bu bilgilerden ve bu bilgilerin pratiklerinden mahrum kalmasına sebebiyet vermiştir. Bu makalede, günümüze ulaşan nota yazıları üzerinden yapılacak incelemelerinin bahsi geçen sorunların olumsuz etkiler . . .inin indirgenmesinde fayda sağlayabileceği önermesi ile yola çıkılmıştır. Makalede, Sûzinâk makamındaki ve Yunus Hz.’ne ait “Aşkın ile âşıklar” ve “Taştı rahmet deryâsı” güfteleriyle okunan bir ilâhînin beş farklı yazılı nüshası karşılaştırılmıştır. Nüshalar arasında dikkat çeken farklılıkların daha çok usûl çerçevesinde gerçekleşmiş olması; sözlü olarak yaratılan, daha sonra sözlü kültür ortamında belli bir süre aktarılarak değişimini sürdüren eserin yazıya geçirilmesi sürecinde aksaklıklar yaşandığına işaret etmektedir. Makalede; eserin güfte ve beste özellikleri usûl-vezin-ezgi ilişkileri çerçevesinde değerlendirilmiş, özellikle ritm kesitleri ve sözlerin beş nüshada sergilediği ilişkiler saptanarak altıncı bir nüsha oluşturulmuştur. İnceleme sonucunda; eserin mevcut nüshalardan farklı bir usûl ile yazılması durumu tartışılarak bu konuda bir öneri getirilmiştir. Geleneksel Türk sanat müziğinde nota yazımında usûllerin mertebeleriyle ilgili bazı sorunların da altı çizilmiştir. Daha fazlası Daha az

HÂŞİM BEY’İN ŞEHNÂZ İLÂHÎSİ VE UNUTULAN ŞEHNÂZ MEVLEVÎ ÂYÎN-İ ŞERÎFİ

CEM ÇIRAK

Makale | 2019 | Eurasian Journal of Music And Dance ( 15 ) , pp.33 - 50

Türk müzik târihinin önemli şahsiyetlerinden biri olan Hâşim Bey, Hamâmîzâde İsmâil Dede Efendi’nin meşk silsilesinin bir halkası olmasıyla, hocalığıyla, bestekârlığıyla, saray hizmetleriyle ve yazdığı mecmuayla meşhur olmuş bir sanatkârdır. Mevlevîlik ve Bektâşîlik yollarına müntesîb olduğunu bildiğimiz bestekârın müellifi olduğu mecmuaya dâhil ettiği edvârında aktardığı müzik ve insan vücudu hakkındaki ezoterik bilgiler de kendisinin tasavvuf zevk-i mânevîsine bağlı olduğu fikrini pekiştirmektedir. Buna rağmen bugün geleneksel TSM repertuvarımızda bestekârın müzik yapıtları arasında tek bir Şehnâz eser hâriç ilâhî bulunmamaktadır. . . . Sanatkârın eserleri âyîn, beste, ağır semâî, yürük semâî, köçekçe ve şarkı olarak karşımıza çıkmaktadır. Çeşitli kaynaklarda çokça Bektâşî nefesi bestelediği fakat bu tasavvuf yolunun gizliliği dolayısıyla bestekâr isminin saklanması sebebiyle eserlerin meçhulleştiği, ayrıca bestelediği iki Mevlevî âyîn-i şerîfin de mevlevîhânelerde icrâdan men edildiği ve bunlardan Şehnâz makâmında bestelenmiş olanın zamanla unutulduğu kaydedilmiştir. Sûzinâk makâmında bestelenmiş olan diğer âyînin eski kaynaklar kendi zamanlarında bilindiğini kaydetmişse de, günümüzde Mevlevî âyînleri alanında yapılan çalışmalarda bu âyînin de bestesine rastlanmamıştır. Bu çalışmada müzikal biçim üzerinde yoğunlaşan bir incelemeyle, sanatkârın günümüze ulaşan tek ilâhîsi ve günümüze ulaşamamış olan Şehnâz Mevlevî âyîni araştırılmış ve aralarındaki ilgi tespit edilmiştir Daha fazlası Daha az

İSMÂİL DEDE EFENDİ EKOLÜNDE USTA-ÇIRAK (HOCA-ÖĞRENCİ) İLİŞKİLERİ

CEM ÇIRAK

Makale | 2020 | Eurasian Journal of Music And Dance ( 17 ) , pp.159 - 174

Geleneksel Türk müziğinin tarih boyunca karşılaştığımız önemli şahsiyetlerinden olan İsmâil Dede Efendi, kalıcı ve başarılı eserler üretmesine ve birçok önemli öğrenci yetiştirmesine bağlı olarak bir “zirve” kabul edilmiştir. Birçok araştırmacı ve musikişinasın klasik dönem olarak benimsediği sürecin son perdesinin Dellalzâde, Mutafzâde, Mehmet Bey ve Zekâî Dede gibi önde gelen isimleri İsmâil Dede’nin eğitiminden geçmiş bestecilerdir. Sanatçılığı kadar hocalık niteliği de yüksek bir besteci olan İsmâil Dede, yetiştirdiği öğrencileriyle birlikte burada İsmâil Dede Ekolü olarak tanımladığımız müzik ekolünü oluşturmuştur. Burada; meşk . . . uygulamasının detayları ekol mensuplarının biyografilerindeki anekdotlardan öğrenilirken, aynı zamanda meşk birlikteliğinin, ortak kültür dairesinde oluşan ortak sanat yönelimlerinin sağladığı zemînin, hocalar ve öğrenciler arasında kurulan ilişkinin yüksek ahlak seviyesine teşvik eden duygusal katmanların keşfedildiği boyutları incelenmiştir. Bu sayede meşk uygulamasının teknik özelliklerinin ötesindeki kişisel ilişkiler ve ileri seviye derslerdeki çalışmalar tespit edilmiştir. İleri seviye derslerde, eser ezberlemenin haricinde bestecilik hakkında yüksek seviye derslere geçilmiş, dersler müzik icrâlarının yapıldığı sosyal etkinliklere evrilerek genişlemiştir. Hoca-öğrenci arasındaki eğitim ve duygu yoğunluğuna bağlı olarak gelişen çok katmanlı manevi ilişkiler de burada incelenmiştir. Bu ilişkiler hem meslekî hem duygusal açılardan hayat boyu sürmüştür. Çalışmanın günümüz müzik eğitiminde verimliliği artırmaya imkân sağlayabileceği düşünülmektedir Daha fazlası Daha az

SÂDULLAH AĞA’NIN ZENCÎR BESTELERİNDE ÜSLÛP VE MAKÂMIN BİÇİME ETKİSİ

CEM ÇIRAK

Makale | 2021 | Eurasian Journal of Music and Dance ( 18 ) , pp.106 - 173

Hayatı hakkında detaylı bilgiye sahip olamadığımız Sâdullah Ağa günümüze ulaşmayı başaran eserleriyle geleneksel Türk müziğinin önemli bestecileri arasında sayılmaktadır. Eserlerinin araştırma kapsamında verimli denklemler oluşturması ve hakkında yazılmış kısıtlı literatüre katkı yapılması gereği Sâdullah Ağa’nın eserleri incelenecek besteci olarak seçilmesinde belirleyici olmuştur. Makalede bestecinin Zencîr usûlünde ve beste türündeki eserleri biçim yönünden incelenmiştir. Eserlerin usûllerinin, ve güfte vezinlerinin araştırmada sabit tutulmasıyla makam değişkeninin eser biçiminde etki sahibi olup olmadığı değerlendirilmiştir. Ese . . .rlerin yüksek doğrulukta veriler üretecek şekilde incelenebilmesi için nüshaları arasından seçim yapılmış veya nüshalar karşılaştırılarak kolektif bir nüsha oluşturulmuştur. Güfte biçimleri, müzik cümleleri ve bu cümleleri teşkil eden yapı birimleri, biçim kurguları ve vezin yerleşimleri araştırılmıştır. Sonuç olarak bestecinin üslûbuna dair çeşitli bilgiler Zencîr besteleri kapsamında üretilmiş ve makamın beste biçimine bazı etkileri tespit edilmiştir. Eserlerde kullanılan çeşni ve geçkilerin ana makamla olan yakınlığı azaldıkça bu değişimlerin müzik cümleciği kurgularında genişleme ve özgünleşmeye sebebiyet verdiği, bestelerin genelinde ise makamların niseb-i şerîfeleri (makamsal etki çeşitliliği) arttıkça müzik cümlelerinin kurgularının sadeleştiği, müzik cümleciklerinin benzeştiği anlaşılmıştır. Ayrıca müzik cümleciklerinin başlangıç ve bitişlerinin Zencîr usulünü teşkil eden usûllerin bağlantılarına konumlandırılmasıyla geçkiler oluşmasının önlendiği ve usûle özgün bir nitelik kazandırıldığı görülmüştür Daha fazlası Daha az

Suzidil Makamındaki İki Ağır Semainin Karşılaştırmalı İncelenmesi

CEM ÇIRAK

Makale | 2023 | Social Sciences Research Journal15 ( 12 ) , pp.1995 - 2016

Bestelenmiş bir müzik eserinin üslubuna dair araştırmalar her ne kadar soyut ve betimsel bir zemin üzerinde düşünülmeye yatkınsa da, bir bestenin biçim ve bileşenlerinin özgün nitelikleri üzerinden üsluba dair bilgiler üretmek mümkündür. Biçim, makam, usul ve vezin gibi gelenek içinde doğal bir seçilime tabi tutularak günümüze gelen sabit unsurlar, yorumlanabilir ve kısmen değiştirilebilir öz niteliklere sahiptir. Bestecilerin bu unsurlar üzerinde gösterdikleri üslup özellikleri kolayca fark edilebilir olsalar da, bunların bestecilerin kendi üretimleri mi oldukları, yoksa gelenekten nakledilen özellikler mi oldukları problemine kesi . . .n cevap sunmak oldukça zordur. Bunların haricinde kalan diğer besteleme davranışları ise üsluba dair daha belirleyici etkenler olarak rol oynayabilir. Bahsedilen probleme cevap aramak ve varsayımı sınamak için bu makalede aynı tür, makam, usul ve biçimde, farklı bestecilere ait, çeşitli sanatçıların yorumlarıyla “benzer” üslupları taşıdığı düşünülen iki Suzidil ağır semai incelenmiştir. Metin merkezli yapısal inceleme yöntemi eserler üzerinden tek tek uygulandıktan sonra işlevsel incelemeler yapısal veriler üzerinden karşılaştırmalı olarak yürütülerek iki eserin dinleyicilerde oluşturduğu üslup benzerliği algısının hangi müzikal etkenlerle meydana geldiği açıklanmıştır. Makalede müzikal tecrübelerle varlığı anlaşılan bir üslup birliğinin akademik yöntem ve unsurlar aracılığıyla detayları araştırılmıştır. Ayrıca bazı üslup özelliklerinin makamlarda yerleşik olarak bulunabileceği gibi bir diğer sonuca da ulaşılmıştır Daha fazlası Daha az

BESTECİLİKTE FANTAZMAGORYA: GELENEKSEL TÜRK MÜZİĞİNDE BESTECİLİĞİN BAZI ZİHİNSEL VE TOPLUMSAL DİNAMİKLERİ

CEM ÇIRAK

Makale | 2021 | Eurasian Journal of Music and Dance ( 19 ) , pp.76 - 105

Sinemanın icadından önce “büyülü fener” olarak adlandırılan optik bir makine aracılığıyla illüzyonlar üretilmesine imkân veren bir teknoloji geliştirilmişti. Zamanla bu teknolojinin sayesinde hayaletlerin, iskeletlerin, ölülerin… hareketli illüzyonlarının sergilendiği, fantazmagorya adıyla bilinen korku gösterileri Avrupa’da popülerlik kazandı. Bu gösterilerin yaygınlaşmasının ardından sosyoloji, felsefe, psikoloji, edebiyat ve müzik gibi birçok alanda fantazmagorya kavramı metaforlaşmış, zihinsel işleyiş mekanizmalarını, nesnelerin sosyal görünümlerini, mimetik ezgileri betimler şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Makalede fantazmag . . .orya kavramının metaforik anlatım kapasitesi kullanılarak, bestecilikte rastlanılan bazı zihinsel ve toplumsal dinamikler geleneksel Türk müziğine ait örnekler üzerinde açıklanmıştır. Yöntem olarak, müzik inceleme, kavram analizi, ekolojik sistemler kuramı, kimyasal denge, autopoiesis ve Le Chatelier prensipleri kullanılarak Platonik diyalektikle, bu çalışmada inşâ edilen haliyle fantazmagorya kavramının ne ve nasıl olduğu, neler olmadığı açıklanmıştır. Kavrama yüklenen yeni anlamları örneklendirebilmek için eser olarak Tanburi Cemil Bey’in Şedaraban Sazsemaisi’nin, bazı diğer besteciler üzerinde; Şevki Bey, Hacı Ârif Bey ve Hüseyin Fahreddin Dede’nin kendi bestecilikleri özelinde tespit edilen çeşitli fantazmagorik durumlar açıklanmıştır. Bestecilikte fantazmagorya kavramının mimetik fantazmagoryalar ve “müzikal şey” fantazmagoryaları olmak üzere iki çeşidi tanımlanmıştır. Müzikal şey fantazmagoryaları ise doğrudan fantazya ürünü olan, uzun süre maruz kalmak sonucu gelişen, ekosistem etkileriyle gelişen alt türlere ayrılmak üzere sınıflandırılmıştır Daha fazlası Daha az

Dijitalleşen Biyolojik Yurttaşlık: Change.Org Örneği

Mehmet Emin Satır

Makale | 2020 | İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi7 ( 1 ) , pp.95 - 105

Yeni bir yurttaşlık tipi olarak biyolojik yurttaşlık olgusu, hastalıklar, bedensel kusurlar ve eksiklikler ekseninde bir araya gelen bireylerin oluşturduğu yurttaşlık biçimini nitelendirmektedir. Biyolojik kökenli nedenlerden ötürü bir araya gelerek iktidarlardan, birtakım sosyal haklar talep eden biyolojik yurttaşlar, küreselleşme sonrası çağda oldukça etkili faaliyetler yürütmektedirler. Bu bağlamda biyolojik yurttaşlık olgusunda direkt olarak birey ve iktidar arasında bir ilişki söz konusudur. Yeni medya teknolojilerinin de gelişim göstermesiyle biyolojik yurttaşlık faaliyetleri, internet ortamlarında yürütülmeye başlamıştır. Bu . . .bağlamda yapılmış olan bu çalışmanın amacı, biyolojik yurttaşlık olgusunu yeni medya teknolojileri ekseninde tartışmaktadır. Çalışmada, literatür tarama yöntemi kullanılmış olup, online bir aktivizm platformu olan Change.org’un 2015-2018 yılları arasındaki raporlarda yer alan sağlık konulu kampanyalar ve bu kampanyalara yönelik katılımlar, biyolojik yurttaşlık ekseninde tartışılmıştır Daha fazlası Daha az

Oryantalist Bakış Açısının Sinemaya Yansıması: The Physcian (2013) Örneği

Mehmet Emin Satır

Makale | 2018 | Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi6 ( 1 ) , pp.759 - 778

Doğu bilimi ya da şarkiyatçılık olarak da bilinen oryantalizm, her ne kadar Doğu kültürlerini ve dillerini tanımak için kurulmuş akademik bir disiplin olsa da içerisinde iktidar ilişkilerini de barındırmaktadır. Edward Said’in betimlediği üzere oryantalizm, Batı dünyasının Doğu dünyası üzerinde hegemonya kurabilmesini kolaylaştıran ve ön yargılardan beslenen bir düşünce sistemidir. Batı’nın kurgulamış olduğu Doğu imajı olarak da görülen oryantalizm, çok eski dönemlerden beri kendisini birçok alanda göstermektedir. Edebiyattan müziğe, resimden mimariye kadar birçok farklı alanda varlık gösteren oryantalist bakış açısının izlerine sin . . .emada da rastlanılmaktadır. Sinema, sanat formu olmasının yanı sıra bir kitle iletişim aracıdır ve toplumsal bir özelliğe sahiptir. Dolayısıyla sinema ve toplumsal yaşam arasında kuvvetli bir bağ bulunmaktadır. Hem görsel hem de işitsel unsurların etkili şekilde kullanılabildiği sinema aracılığıyla oryantalist bakış açısı, toplumsal düzlemde yeniden üretilebilmektedir. Oryantalist bakış açısının sinemada birçok örneği bulunmaktadır. The Physician (2013) filmi, bu örneklerin bir tanesidir. The Physician, 2013 yılında Philipp Stölzl tarafından yönetilmiş, dram/tarih türünde bir filmdir. Film, Rob Cole isimli karakterin, İbn-i Sina’dan tıp eğitimi almak için Londra’dan İsfahan’a yaptığı yolculuğu ve sonrasında gelişen olayları anlatmaktadır. Film genelinde oryantalist öğelere sıkça rastlanılmaktadır, bu bağlamda yapılmış olan çalışmanın amacı, The Physician (2013) filminde yer alan oryantalist öğeleri, içerik analizi yöntemiyle ortaya çıkartmaktır Daha fazlası Daha az

Siyasal Meşruiyetin Sağlanmasında Medyanın Rolü Üzerine Bir Değerlendirme

Mehmet Emin Satır

Makale | 2018 | Türkiye İletişim Araştırmaları Dergisi ( 30 ) , pp.115 - 128

Toplumsal bir varlık olan insan, tarihin her döneminde belirli formlarda toplumsal yaşam biçimleri geliştirmiştir. Geliştirilen toplumsal yaşantılar, zamansal ve mekânsal farklılıklar göstermiş olsa da, bu toplumsal yaşantılarda gözlemlenen bazı ortak noktalar bulunmaktadır. İktidarın mevcudiyeti ve iktidar ilişkileri, bu ortaklıklardan yalnızca ikisidir. İnsan ilişkilerinin sistemli bir yapıya büründüğü her toplumsal yaşayış biçiminde, iktidar yapılanmasının varlığı gözlemlenmektedir. Esasen toplumsal yaşamdan ziyade insan ilişkilerinin varlık gösterdiği her yerde, mikro düzeyde de olsa bir iktidarın varlığından söz edilebilmektedi . . .r. Bu çalışmada, literatürde yer alan farklı yaklaşımlar doğrultusunda iktidarın ne olduğu tartışılarak bir toplumsal iktidar türü olan siyasal iktidarın meşruiyet arayışında medya ile ilişkisi literatürden elde edilen bilgiler ışığında değerlendirilecektir Daha fazlası Daha az

Yeni Medya ve Nostalji: TRT Arşiv Üzerine Bir Değerlendirme

Mehmet Emin Satır

Makale | 2021 | Karadeniz Sosyal Bilimler Dergisi13 ( 24 ) , pp.116 - 129

Tarihsel süreçte öncelikli olarak yurda duyulan özlem olarak kavramsallaştırılan nostalji, anlamsal olarak farklılaşmaya başlamış ve geçmiş zamana yönelmeye başlamıştır. Nostalji çerçevesinde bireyler sıkça geçmişe yönelirler ve geçmişi idealize ederler. Bu çerçevede nostaljik bakış açısının işlerliğinin temelde geçmişin idealize edilmesi ve şimdiki zamanın değersizleştirilmesi noktasında önemli olduğunu belirtmek gerekmektedir. Nostaljik bakış açısının gündelik hayattaki görünürlüğü noktasında yeni medya teknolojilerinin gelişim göstermesi önemli bir eşik oluşturmaktadır. Yeni medya araçları sayesinde geçmiş, bugüne sıklıkla siraye . . .t edebilmektedir. Bu çerçevede yapılmış olan çalışmada, nostaljik bakış açısının yeni medyadaki görünümlerini ortaya çıkartmak amaçlanmaktadır. Çalışmada TRT Arşiv’in YouTube kanalı üzerinden paylaşmış olduğu içerikler, yargısal örnekleme tekniği ile belirlenmiş olup bu videolara yönelik olarak yapılmış olan yorumlar, netnografi yöntemi ile analiz edilmiştir. Elde edilen veriler, geçmişin idealize edilmesi ve şimdiki zamanın anlamsızlaştırılması çerçevesinde değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında incelenen verilerin de göstermiş olduğu üzere nostaljik bakış açısı, geçmiş ve şimdiki zaman arasında bir diyalektik sürecin sonucunda ortaya çıkmaktadır ve geçmiş idealize edilirken; şimdiki zaman değersizleştirilmektedir Daha fazlası Daha az

Yeni Zelanda’da Meydana Gelen Terör Eyleminin Uluslararası Medyada Sunuluş Biçimleri Üzerine Eleştirel Söylem Analizi

Mehmet Emin Satır

Makale | 2020 | Atatürk İletişim Dergisi ( 19 ) , pp.5 - 22

Toplumsal hayatta meydana gelen olayları, kamuoyuna duyurmak ve bilgi akışını sağlamak amacıyla faaliyet gösteren medya kuruluşları, haber olgusunun en önemli aktarıcıları konumundadırlar. Bir ürün olarak haber, haber ajansları ve diğer medya kuruluşları tarafından üretilerek, hedef kitle ile paylaşılır. Bu çerçevede üretilen ya da inşa edilen bir şey olarak haber, ideolojiden bağımsız olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla haberlerin içerikleri, sunuluş biçimleri ve taşımış oldukları anlam, belirli iktidar yapılanmalarının ideolojilerini taşımakta ve aktarmaktadırlar. Bu bağlamda medya, iktidar ve ideoloji arasında önemli bir ilişki . . . bulunmaktadır. Medya içerikleri olarak haberlerin taşımış oldukları ideolojiler, kapalı bir şekilde varlık göstermektedir. Dolayısıyla haberlerin ideolojik olarak çözümlenmesi, medya, iktidar ve ideoloji arasındaki ilişkiyi göstermek arasından oldukça işlevseldir. Bu bağlamda yapılmış olan bu çalışmada, 15 Mart 2019 tarihinde Yeni Zelanda’da meydana gelen terör saldırısını aktaran haberleri incelenmiştir. Çalışma, Reuters, Anadolu Ajansı, Sputnik, CNN International ve El Cezire haber ajansları ile sınırlandırılmıştır. Çalışma sınırlılığında yer alan ajansların olayın gerçekleştiği gün ve sonraki iki günde olaya ilişkin olarak vermiş olduğu haberler, haber, ideoloji ve iktidar arasındaki ilişkiyi ortaya çıkartmak amacıyla eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir Daha fazlası Daha az

Soğuk Savaş Döneminde Türkiye’de Sol Basın

Mehmet Emin Satır

Makale | 2019 | Global Media Journal9 ( 18 ) , pp.108 - 127

Birinci Dünya Savaşının ardından dünya genelinde yeni bir düzen kurulmaya çalışılırken, arka planda Avrupa’da bazı ülkelerin yeni bir savaşa hazırlık yaptığı görülmektedir. Özellikle Versailles antlaşmasının ağır şartları altında ezilen Almanya, kaybettiği gücüne ve Avrupa genelindeki otoritesine tekrar hakim olabilmek adına birtakım girişimlerde bulunmuştur. Birinci Dünya Savaş’ının toplumlar üzerindeki travmatik etkileri sürerken, bir süre sonra ikinci bir dünya savaşının patlak vermesi, başta Avrupa olmak üzere birçok coğrafyayı etkisi altına almıştır. 1939-1945 yılları arasında kapsayan II.Dünya savaşının ardından Dünya üzerinde . . . iki kutuplu bir denge oluşmuş ve Soğuk Savaş (1947-1991) olarak nitelenen bu dönem, yaklaşık olarak 44 yıl sürmüştür. Türkiye, her ne kadar aktif olarak II. Dünya Savaşına katılmamış olsa da gerek jeopolitik konumu gerekse de kurulmakta olan yeni dünya düzeninde yer almak istenciyle Soğuk Savaşın etkilerinden uzakta kalamamıştır. Bu çalışmada da özellikle Soğuk Savaş Döneminin Türkiye’deki basın faaliyetleri üzerindeki etkisi üzerinde durulmuş olup, çalışma sol basın ile sınırlandırılmıştır. Bu çalışmada, literatür tarama yöntemi kulanılmış olup, Soğuk Savaş Dönemi’nde Türkiye’de Sol Basın üzerinde Yön, Atılım ve Ant dergileri sınırlılığında betimleyici bir tablonun ortaya çıkartılması amaçlanmıştır Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms