Filtreler
Filtreler
Bulunan: 677 Adet 0.002 sn
İlgili Araştırmacılar [1]
Tam Metin [2]
Yayın Dili [2]
Assessment of real estate ownershıp ıssues In urban regeneratıon projects ın turkey

Konbul, Yunus

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

ASSESSMENT OF REAL ESTATE OWNERSHIP ISSUES IN URBAN REGENERATION PROJECTS IN TURKEY SUMMARY Illegal settlements, urban sprawl and old urban areas can be transformed into livable spaces with urban regeneration projects. Especially because of the earthquake risk and its low quality building stock, Turkey is one of the countries where implementation of those projects is vital. However, real estate ownership problems experienced at the beginning of the urban regeneration projects hinder implementations of the projects. Therefore, identifying and eliminating those problems can help carry out the projects successfully. In this study, the . . .interviews with a number of stakeholders in five different regeneration project areas in Izmir were carried out in order to understand the problems and their expectations. Then, interviews were carried out with experts and personnel of some of the authorities carrying out regeneration projects in Turkey, namely Izmir Metropolitan Municipality in Izmir; Altındağ Municipality, Mamak Municipality, Housing Development Administration and General Directorate of Infrastructure and Urban Regeneration Services in Ankara; Esenler Municipality, Gaziosmanpaşa Municipality and Istanbul Metropolitan Municipality in Istanbul. Real estate problems in the regeneration projects were discussed and identified in those interviews. By means of those interviews and literature review, a typology of urban transformation initiatives was described, potential stakeholders were listed, and some mathematical models for determining property rights of stakeholders were developed. It was stated that the cause of the paradox of “increasing building density” or “displacement” is the financing model. Negotiation issues among stakeholders and technical problems on determining land-share proportions in condominiums were shown. The importance of documentation and public relations especially when carrying out expropriation, property transfer and determining regeneration area boundaries was explained. Inefficiency of the Turkish urban regeneration legislation and the issues originated from this inefficiency was discussed. For example, it was stated that lack of definitions in the legislation about who the right holders are and what are the rights that should be given them leads to problems in different projects and makes the projects subject to court cancellations. Importance of realization of urban regeneration projects by local authorities because of their better ties with stakeholders and knowledge about local issues and support of central authorities to local authorities in terms of expertise and finance were discussed. This study intends to fill the gap in the Turkish and English literature about real estate ownership issues experienced in the Turkish urban regeneration projects and tries to develop some solutions for those issues Daha fazlası Daha az

Compact rectenna design for RF energy harvesting applications RF enerji hasatlama uygulamaları için kompakt doğrultuculu anten (rectenna) tasarımı

Göçen, Cem

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTIn this study, a detailed literature study has been conducted about radio frequency energy harvesting systems, and two different RF energy harvesting system designs are presented operated two different bands. RF energy harvesting systems have been in our lives for more than fifty years. The number of studies carried out on these systems has increased, especially to meet the power requirements of low power consumption devices whose usage is growing with the developing technology in recent years. In the literature, RF energy harvesting systems have been generally designed to operate in the ultra-high-frequency band. For this p . . .urpose, two different RF energy harvesting systems operating in this frequency band have been developed. While determining the operating frequencies of the proposed systems, GSM and ISM bands widely used have been preferred. The RF energy harvesting system consists of a receiving antenna, a rectifier circuit that converts RF signals into DC signals, and an impedance matching circuit between the antenna and rectifier circuit.ÖZETBu çalışmada, radyo frekans enerji toplama sistemleri hakkında detaylı bir literatür çalışması gerçekleştirilmiş ve iki farklı bantta çalışmak üzere tasarlanan iki farklı RF enerji toplama sistemi tasarımı sunulmuştur. RF enerji hasatlama sistemleri elli yıldan uzun bir süredir hayatımızda yer almaktadır. Bu sistemler ile ilgili yürütülen çalışmaların sayısı özellikle son yıllarda gelişen teknoloji ile birlikte kullanımı artan düşük güç tüketimi olan cihazların güç ihtiyacını karşılamak amacıyla artmıştır. Literatürde bulunan RF enerji hasatlama sistem tasarımları genellikle ultra yüksek frekans bandında çalışmaktadır. Bu amaçla bu frekans bandında çalışan iki adet farklı RF enerji hasatlama sistem tasarımı oluşturulmuştur. Önerilen sistemlerin çalışma frekansları belirlenirken ise kullanımları oldukça yaygın olan GSM ve ISM bantları tercih edilmiştir. RF enerji hasatlama sistemi alıcı anten, RF sinyalleri DC sinyallere dönüştüren doğrultucu devre ve anten ile doğrultucu devre arasında bulunan empedans eşleştirme devresinden oluşmaktadır Daha fazlası Daha az

Using screen-printed electrodes modified with carbon based nanomaterials for sensitive detection of biologically relevant molecules Biyolojik olarak önemli moleküllerin duyarlı tespiti için karbon bazlı nanomalzemeler ile modifiyeedilmiş ekran baskılı elektrotların kullanılması

Azizi, Ehsan

Yüksek Lisans | 2022 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTBiologically relevant molecules such as glucose, hydrogen peroxide, and dopamine are important for human body and directly affect some bodily functions. Sensitive measurement of these molecules enables humans to prevent some serious problems arising from abnormal levels of these molecules. In this thesis, glucose and dopamine were measured using screen-printed electrodes (SPE) modified with various types ofcarbon-based nanomaterials. The SPEs used here are commercially availableelectrodes in which all the necessary components (working, counter and reference electrodes) for the measurement of these molecules are integrated. N . . .anomaterials can greatly affect the sensitivity of the electrodes by providing a larger surface area for molecules and also significantly increase electron transfer rate from molecules to theelectrode. Basically, the impact of various nanomaterials on sensitive detection of dopamine were compared and the best performing one was used for enzyme-free glucose detection. The sensor had a very low detection limit and therefore has great potential for non-invasive detection of glucose in other bodily fluids such as saliva, sweat and tear where the concentration of glucose is low as compared to blood.ÖZETGlikoz, hidrojen peroksit ve dopamin gibi biyolojik olarak ilgili moleküller insanvücudu için önemlidir ve bazı vücut fonksiyonlarını doğrudan etkiler. Bu moleküllerin hassas ölçümü, insanların bu moleküllerin anormal seviyelerinden kaynaklanan bazı ciddi sorunlarla karşılaşmasının önlemesinde etkin olarak kullanılabilir. Bu çalışmada, glikoz ve dopamin, çeşitli karbon bazlı nanomalzemelerle modifiye edilmiş ekran baskılı elektrotlar (SPE) kullanılarak ölçülmüştür. Burada kullanılan SPE'ler, elektroaktif moleküllerin ölçümü için gerekli tüm bileşenlerin (çalışma, sayaç ve referans elektrotları) entegre halde içeren ve ticari olarak temin edilebilen elektrotlardır. Nanomalzemeler, moleküller için daha geniş bir yüzey alanı sağlayarak elektrotların hassasiyetini büyük ölçüde etkileyebilir ve ayrıca moleküllerden elektrota elektron transfer hızını önemli ölçüde artırabilir. Temel olarak, bu çalışmada çeşitlinanomalzemelerin dopaminin hassas tespiti üzerindeki etkisi karşılaştırılmış veenzimsiz glikoz tespiti için en iyi performans gösteren modifiye SPE kullanılmıştır. Geliştirilen sensörün hem dopamine hem de glikoz için çok düşük bir tespit limitine sahip olduğu gözlemlenmiştir. Dolayısıyla, tükürük, ter ve gözyaşı gibi glikoz konsantrasyonunun kana kıyasla düşük olduğu diğer vücut sıvılarında invazif olmayan glikoz tespiti için geliştirilen elektrokimyasal sensörün büyük bir potansiyele sahip olduğu düşünülmektedir Daha fazlası Daha az

112 acil sağlık hizmetlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin önemi ve mevcut durum analizi: Manisa ili örneği

Doğan, Emine

Yüksek Lisans | 2020 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu tez çalışması kapsamında İSG kavramları tanıtılarak iş kazaları ve meslek hastalıklarına değinilmiş, güvenli bir iş ortamının oluşturulması amacıyla devletin, ilgili kurum amirlerinin ve çalışanların yasa kapsamında yasal sorumlulukları belirtilmiştir. Mevcut İSG yönetim sistemi olan OHSAS:18001 hakkında bilgilendirmelerin yanı sıra 112 Acil Sağlık Hizmetleri çalışanlarının İSG ile ilgili sorunlarına dikkat çekilerek ilgili sorunlara karşı çözüm önerileri konu dahilinde örnekler ve güncel literatüre dayanan istatistik birimlerine dayanarak üretilmiştir. Ayrıca bu tez kapsamında Manisa ili içerisinde gözlenen iş sağlığı proble . . .mlerinin çözümlerine yönelik kapsamlı bir araştırma yapılarak özellikle sorunların çözümüne yönelik, yapılması gereken ve yapılan çalışmalar, uygulamaların niteliği araştırılarak 112 Acil Sağlık Hizmetleri bölüm ve çalışanları içinde İSG’nin önemi araştırılarak özgün nitelikte bir tez içeriği sunulmuştur.ABSTRACTWithin the scope of this thesis Occupational accidents and occupational diseases are introduced by introducing the OHS Concepts, and the legal responsibilities of the state, relevant corporate supervisors and employees are stated in order to create a safe work environment. In addition to informing about OHSAS: 18001, which is the current OHS management system, 112 Emergency Health Services employees' attention to OHS-related problems and solutions to these problems were produced based on examples and statistical units based on current literature. In addition, within the scope of this thesis, by conducting a comprehensive research on the solutions of the occupational health problems observed in Manisa province, by examining the quality of applications especially for the solution of the problems, the success percentages of these applications and the level of satisfaction of the employees from the problems, the importance of OHS in 112 Emergency Health Services Departments and its employees is investigated and presented Daha fazlası Daha az

Sigortacılık Sektöründeki Yapay Zekâ ve Makine Öğrenmesi Uygulamaları

Cihangir Özçelik

Diğer | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Sigorta, bireylerin veya tüzel kişilerin hayatlarını ve mallarını güvence altına alan, olayın meydana gelmesiyle beraber maddi ve manevi zararları minimum düzeye indiren bir sistemdir. Özünde risk yönetimi vardır, aynı riske maruz kalan kişilerin ödedikleri paralar ortak bir havuzda birikir ve zarar gören kesimlere sözleşmelerindeki pay ve oranlara göre ödemeleri yapılır. Sigortanın özünde sayıların takibi ve hesaplanması vardır. Risklerin gerçekleşme olasılığı en baştan düşünülür, en yüksek riske sahip bir durumu içeren kişiden ya daha yüksek prim alınır ya da sigorta yapılmasına uygun görülmeyebilir. Çünkü olayın gerçekleşm . . .esi halinde ödenen primlerden çok daha yüksek paralar insanlara ödenir. Bu nedenle sigortacılık sayıların izlendiği, hesaplandığı, takip edildiği, yönetildiği, analizler yapılarak tahminlerin yapıldığı, riskleri sayılarla ölçen meslek özelliklerine sahiptir. 1960 ve 1970’li yıllarda yazılımsal alandaki gelişmeler teknolojiye yatırım yapmanın önemini ortaya koymuştu, 1980’li yıllarda bilgi işlem teknolojileri finans sektörüne girmeye başlamıştı, 1990’lı yıllarda internetin gelişi ile beraber de veri bilimi için hammadde olarak kullanılan verilerin toplanmasına, gerçek zamanlı olarak verilerin kullanılmasına ön ayak olunmuştu. 2000’li yıllardan günümüze kadarda makine öğrenmesi, derin öğrenme algoritmalarının gelişmesi ve donanımsal olarak çok daha güçlü makinelerin de ortaya çıkmasıyla yapay zekâ teknolojisinin parlamaya başladığı, sıkça konuşulduğu, aktif olarak birçok sektörde olduğu gibi sigorta sektöründe de kullanıldığı bir alan olmuştur. Oyunun kuralları değişmiş, toplu üretim modeli değil kişiye özgü üretim, toplu herkese uygulanan prim tarifesi değil, kişiye özgü prim modeli uygulanmaya başlamıştır. Kampanyaların belirlenmesi, hasar tespitinin uygunluğu, sigorta hilelerinin tespiti, yeni ürünlerin geliştirilmesi, doğru fiyatlama, müşterilerin ikna edilmesi ve ihtiyaçlarının daha iyi anlaşılması, RPA gibi otomatik süreç robotlarıyla poliçeler kısa zamanda hatasız kesilerek maliyetlerin azaltılması gibi pek çok unsur veri biliminin öncülüğüyle beraber makine öğrenmesi, derin öğrenme ve yapay zekâ geliştirmelerinin yapılması sonucunda geliştirilmiştir. Bu dokümanda sigorta sektöründe Türkiye ve dünyada kullanılan yapay zekâ, makine öğrenmesi ve derin öğrenme çalışmaları konusunda bilgiler verilmiştir. Ayrıca örnek olarak makine öğrenmesi uygulaması gerçekleştirilip sonuçları raporlanmıştır Daha fazlası Daha az

PVC fabrikası optimizasyonu PVC sıyırma kolonu modellemesi ve simülasyonu

Sertdemir, Sercan

Yüksek Lisans | 2017 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmada VCM’nin ayrıştırılması amacıyla kullanılan mevcut degazör ve sıyırma kolon sistemlerinin bilgisayar ortamında Aspen Plus simülasyon programı kullanılarak modellemesi ve benzetimi yapılmıştır. Bu simülasyon çalışmasındaki amaç, PVC reçine içinde kalan VCM miktarının 1 ppm’nin altına düşürülmesini sağlamak ve sıyırma işleminde kullanılan optimum buhar miktarını elde etmektir. K sayısı 68 olan pencere kapı profil yapımında kullanılan türe ait miktarlar tasarım değerlerine göre belirlenmiş ve bir reaktör yüklemesi baz alınmıştır. Mevcut sistemin simülasyon modellemesinde ekipman olarak dram ve pompa kullanılmıştır. Degazörd . . .e işlem üç aşamada gerçekleşmiştir. Birinci aşamada reaksiyonu biten ürün degazöre transfer edilmiştir. İkinci aşamada basıncı düşen degazör buhar ile ısıtılmıştır. Son aşamada ise degazör belirli sıcaklığa düşene kadar soğutulmuştur. Mevcut sistem kesikli bir prosestir. Degazörde PVC reçine içinden VCM’yi geri kazanma işleminin düşük sıcaklıkta ve uzun sürelerde gerçekleştiğinden dolayı VCM’nin verimli ve yüksek saflıkta geri kazanılamadığı sonucuna ulaşılmıştır. Sıyırma kolon sistemin modellemesi için dram, pompa, ısı değiştirici ekipmanı ve sıyırma kolonu kullanılmıştır. Sıyırma kolonu ile yapılan simülasyon (benzetim) çalışmasında farklı raf sayıları kullanılmıştır. Her bir tasarım için kolona beslenecek buhar akış debisi hesaplanmıştır. VCM bileşeninin kolon dibinde 1 ppm’den daha düşük değeri sağlayan buhar debisi raf sayısı değiştirilerek hesaplanmış, ısı değiştirici dizaynı yapılarak optimum ısıl yük bulunmuştur. Raf sayısı arttıkça kolona dipten beslenen buhar miktarı azaldığı bulunmuştur. Raf sayısı arttıkça kolon yüksekliği de arttığından dolayı yatırım maliyetinin arttığı görülmüştür. Fakat buhar miktarı da düştüğünden dolayı raf sayısı arttıkça enerji maliyetinin de düştüğü görülmüştür. Simülasyon sonuçlarına göre mevcut sistemin eski metot, kesikli bir proses olması ve işlem süresinin uzun sürmesi bir üretim kaybı olduğu gibi PVC reçine içinden VCM’yi geri kazanmanın yeterli olmadığı görülmüştür. Sıyırma kolon sisteminin ise sürekli bir proses olduğu, yüksek sıcaklıkta çalıştığı ve işlem süresinin kısa olmasının yanında buhar tüketimininde mevcut sisteme oranla daha az olduğu sonucuna ulaşılmıştır Daha fazlası Daha az

Atmosferik soğuk plazma ile titanyum dental implant malzemelerinde elde edilen yüzey özelliklerinin stabilitesinin değerlendirilmesi Evaluation of the stability of surface properties obtained in titanium dental ımplant materials by cold atmospheric plasma

Yasav, Gencay

Yüksek Lisans | 2021 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETDiş implantlarının sayısı giderek artmakta ve peri-implantitis diş hekimliğinde yaygın bir sorun haline gelmektedir. Başarılı implant tedavisi, hızlı, güvenli ve öngörülebilir osseointegrasyona dayanır. Kemik-implant etkileşimini Geliştirmek için çeşitli yüzey modifikasyonları yapılmıştır. ASP(Atmosferik Soğuk Plazma) maddenin dördüncü hali olup iyonize bir gazdır. ASP atmosferik basınçta, oda sıcaklığında yüksek manyetik alan uygulanması sonucu elde edilebilir. ASP’ nın tıpta birçok uygulaması mevcuttur ve bunlardan biriside dental implantlardır. ASP muamelesinin implantlarda gerek yüzey pürüzlülüğünü gerekse yüzey hidrofilites . . .ini arttırarak hücre yapışmasını ve proliferasyonunu arttırdığı yani osseointegrasyon süresini kısalttığı gözlemlenmiştir. Aynı zamanda diş hekimliğinde implant ve implantasyon bölgesinde de sterilazyonu sağlamaktadır. Bu çalışmada ASP muamelesi sonrası titanyum implant malzemelerindeki yüzey özelliklerinin farklı saklama koşullarına da bağlı kalarak ne kadar süre ile muhafaza edildiği değerlendirilmiştir.ABSTRACTThe number of dental implants is increasing and peri-implantitis is becoming a common problem in dentistry. Successful implant treatment relies on fast, safe and predictable osseointegration. Various surface modifications such as etching, hydroxyapatite coating, sandblasting, sol-gel, plasma spray have been made to improve the bone-implant interaction. CAP (Cold Atmospheric Plasma) is the fourth state of matter and is an ionized gas. CAP can be obtained at atmospheric pressure, at room temperature, by applying a high magnetic field. ASP has many applications in medicine and one of them is dental implants. It has been observed that ASP treatment increases cell adhesion and proliferation by increasing the surface roughness and surface hydrophilicity of the implants, that is, it has been shorted the osseointegration time. It also provides sterilization in the implant and implantation area in dentistry. In this study, it was evaluated how long the surface properties of titanium implant materials are preserved after ASP treatment, depending on different storage conditions. In this context, various surface characterization and cellular studies were carried out on titanium discs kept for certain periods of time under certain storage condition Daha fazlası Daha az

Termal yaşlandırma ve termal yorulmanın yapıştırılmış cam fiber/epoksi kompozit malzemelerin mekanik özelliklerine etkilerinin incelenmesi Investıgatıon of effects of thermal ageıng and thermal fatıgue on mechanıcal propertıes of adhesıvely bonded e-glass fıbre/epoxy composıte materıals

Akderya, Tarkan

Doktora Tezi | 2018 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu tez çalışmasında, termo-oksidatif ve termal-yağ yaşlandırmanın, düşük hızlı düşey darbenin, sıcaklığın ve termal çevrim sebebiyle oluşan termal yorulmanın farklı karakteristik özelliklerdeki epoksi bazlı yapıştırıcılar ile tek bindirmeli olarak yapıştırılmış [0/90]8s oryantasyona sahip cam fiber/epoksi kompozit malzemelerin mekanik, termal ve iç yapısal özelliklerine olan etkileri araştırılmıştır.ABSTRACTIn this thesis, influence of thermo-oxidative and thermal-oil ageing, low-velocity drop impact, high or low operating temperatures, thermal fatigue caused by thermal cycling on mechanical, thermal and morphological properties . . . of E-glass fibre/epoxy ([0/90]8s) single lap composite joints bonded with different characteristic adhesives are investigated Daha fazlası Daha az

Ekoturizm potansiyeli İzmir Çiçekli Köy örneği

Sevinç, Mustafa Samet

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

Özet:Bu çalışmada İzmir ilinde bulunan Çiçekli Köy'ün ekoturizm potansiyelinin, potansiyel değerlendirmesi ve mevcut kullanımının pozitif ve negatif yönlerinin neler olduğu, sürdürülebilir bir planlamanın nasıl olması gerektiği konusunda hipotezler oluşturulmuştur. Bu oluşum ekoturizmin paydaşları ve gerekli teknik konular dikkate alınarak bu tarz alanların plan dahilinde yönetilmesi gerek görülmüştür. Ayrıca burada yapılan alternatif turizm etkinliklerinin ekoturizm kapsamında değerlendirilip plan dahilinde onlar için de çalışma yapılması gerekliliği oluşmaktadır. Ancak kitle turizmden bu bağlamda farklılaşabilir. Bu kavramlar ışığ . . .ında yerel halk, yerel yöneticiler ile diğer paydaşların katılımcı yaklaşımla planlanması önerisi sunulmuştur.Summary:In this work, there has been several hypothesis are made for Çiçekli Village -which has a strong potential on ecotourism- from Izmir, about the potential evaluation, pros and consfor the current utilization and how come as unstainable planning can be made. Whilst this hypothesis be made, shareholders of the ecotourism and the necessary technical details has been considered and it is decided that these kind of areas should be managed under these planning's. Besides, other alternative tourism activities should be within the scope of the ecotourism and technical work should be made for them as well. However, locals may differentiate from the ecotourism in this aspect. Thus, it is suggested that locals, local administrators and ecotourism shareholders should be in participatory approach Daha fazlası Daha az

Tarımsal Üretimde Çalışan Traktör Operatörlerinin Sağlık ve Güvenlik İşaretleri Konusundaki Bilgi Düzeylerinin Belirlenmesi

ümit alkan

Diğer | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Sağlık ve güvenlik işaretlerinin bilinirlik seviyesinin yüksek olması iş kazaları ve meslek hastalıklarının sıklıklarının azaltılmasında oldukça önemlidir. Tarımsal üretimde çalışanlar arasında iş kazaları ve meslek hastalıklarının sıklığı oldukça yüksek olduğunda dolayı bu kişilerin sağlık ve güvenlik işaretlerini ne kadar doğru bildiklerini tespit etmek uygun kontrol önlemlerinin uygulanabilmesi için fayda sağlayacaktır. Bu çalışmada, İzmir ili Menemen ve Foça ilçe sınırları içerisinde yer alan tarımsal üretimle uğraşan ve traktör kullanma ehliyetine sahip kişilerin traktörler üzerinde yer alan ilgili standartlardaki (TS EN ISO 70 . . .10, TS ISO 11684 ve Karayolu Trafik İşaretleme Standartları) sağlık, güvenlik ve trafik işaretlerinin bilinirlik seviyelerine tespit etmek ve dolaylı olarak bu işaretlerin vermeyi amaçlamış oldukları mesajların ne kadar doğru bir şekilde anlaşıldığını tespit etmek amaçlanmıştı Daha fazlası Daha az

Türkiye kıyılarında dağılım gösteren syngnathus (syngnathidae) cinsine ait türlerin filogenetik ilişkilerinin belirlenmesi

ümit alkan

Doktora Tezi | 2017 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmada ülkemiz kıyısal deniz ekosistemlerinde bulunan deniz iğnelerinden Syngnathus (Syngnathidae) cinsine ait türlerin detaylı morfolojik özellikleri incelenmiş ve filogenetik ilişkileri araştırılmıştır. Ayrıca taksonomik açıdan statüleri tartışmalı olan bazı türlerin durumları morfolojik ve moleküler teknikler bir arada kullanılarak değerlendirilmiştir. Gerçekleştirilen çalışmada S. abaster, S. acus, S. schmidti, S. tenuirostris ve S. typhle türlerine ait 33 istasyondan toplam 146 birey örneklenmiştir. Fakat kıyılarımızda dağılım gösterdiği bildirilen S. variegatus ve S. phegon türlerine rastlanmamıştır. Türlerin detaylı m . . .orfometrik özellikleri incelendiğinde en uzun burun boyu S. typhle (Pro/HL: %66,7±5,1), en kısa burun boyu S. abaster (Pro/HL: %47,75±2,5), en ince burun yapısı ise S. schmidti (SD/HL: %4,7±0,6) türünde tespit edilmiştir. S. acus’un en yüksek (Bd-Afo/SL:%3,47±0,3) ve geniş (Bw-Afo/SL: %3,12±0,2) gövde yapısına sahip olduğu, S. schmidti’nin ise en düşük gövde değerlerine sahip olduğu (Bd-Afo/SL: %2,21±0,2), (Bw-Afo/SL:%1,67±0,3) tespit edilmiştir. Ayrıca S. schmidti’nin incelenen diğer türlere kıyasla dorsal yüzgeç uzunluğu vücut uzunluğuna oranının (DfL/SL: %18,9±0,4) ve göz çapı baş boyu oranı (ed/HL:%14,8±0,8) daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Meristik karakterlerde ise en fazla gövde halka sayısı (BR) S. acus 18-20 ve S. typhle 16-20, kuyruk halka sayısı (TR) 41-44 S. tenuirostris, dorsal yüzgeç altında kalan halka sayısı (SDR) 14-15 adet olarak S. schmidti türünde tespit edilmiştir. Syngnathus türlerine ait barkod verilerine dayalı analizler sonucunda tür içi genetik uzaklığın %0-1,2 (ortalama %0,3± 0,003) arasında iken türler arasındaki genetik uzaklığın %2,3-29,98 (ortalama %18,3± 0,05) arasında değiştiği saptanmıştır.Buna bağlı olarak ülkemiz kıyılarında dağılım gösteren en yakın ilişkili deniz iğnesi türleri %2,3 genetik mesafeyle S. typhle ve S. abaster olarak tespit edilirken; Cyt-b analiz verilerine göre S. typhle ve S. abaster türleri %1,3 genetik mesafe ile yine birbirlerine en yakın türler olarak tespit edilmiştir. S. typhle popülasyonları arasındaki genetik mesafenin ise ortalama %0,2±0.001 olduğu ve türiçi varyasyon sınırları içinde kaldığı saptanmıştır. Bu çalışma, Akdeniz ve Karadeniz’de yayılış gösteren Syngnathus genusuna ait beş türün farklı popülasyonlarının morfolojik ve moleküler analizler kullanarak değerlendirildiği ve türlerin birbirleriyle karşılaştırıldığı ilk çalışmadır. Elde edilen veriler morfolojik olarak kolayca karıştırılabilen Syngnathus türlerinin tüm yayılış alanlarındaki populasyonlarının morfo-genetik analizlerle değerlendirilerek revizyonlarının yapılması gerekliliği sonucunu ortaya çıkarmaktadır Daha fazlası Daha az

Kentsel dönüşüm kapsamında betonarme binaların risk durumlarının tespiti ve deprem performanslarının belirlenmesi

Ergin, İbrahim

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETTürkiye geçmişten günümüze yıkıcı depremler yaşamış ve bu nedenle büyük can ve mal kayıpları meydana gelmiştir. Ülkemizdeki mevcut bina stokunun önemli bir kısmının deprem etkisi altında Can Güvenliği performans seviyesini sağlayamaması üzerine bu tür binaların hızlı bir şekilde tespitinin yapılarak yenilenmesi ihtiyacı doğmuştur. Bu ihtiyaç doğrultusunda 2012 yılında Kentsel Dönüşüm Kanunu ve 2013 yılında Riskli Yapıların Tespit Edilmesine İlişkin Esaslar (RYTEİE) yayınlanmıştır. Bu sayede, betonarme binaların sadece kritik katında tahribatlı ve tahribatsız muayene yapılarak hızlı bir şekilde performans değerlendirmesi yapılmış . . .tır. Bu binaların yüksekliği 25 m ve kat adedi 8 ile sınırlandırılmıştır. Bu kapsamda, günümüze kadar 200.000’den fazla yığma, betonarme ve çelik binanın risk tespiti yapılmıştır. Bu çalışmada, İzmir İli için yapı stokunun genel karakterini temsil eden 160 adet betonarme bina seçilerek incelenmiştir. Bu binalar için RYTEİE 2013 kapsamında riskli yapı tespitleri yapılmış ve DBYBHY 2007 doğrusal elastikyöntem ile performans analizleri uygulanmıştır Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms