Filtreler
Filtreler
Bulunan: 61 Adet 0.009 sn
Tam Metin [1]
Dergi Sayısı [6]
Yayın Dili [2]
Huzurevinde Yaşayan Bireylerin Psikososyal ve Fiziksel İşlevlerinin Değerlendirilmesi

MELİKE ERTEM

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 1 ) , pp.113 - 120

Amaç: Bu araştırmanın amacı bir huzurevinde kalan yaşlıların psikososyal ve fiziksel işlevselliklerini ve işlevselliği etkileyen etmenleri belirlemekti. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tanımlayıcı tipteki bu çalışma, Eylül 2019-Haziran 2020 tarihleri arasında Ege Bölgesinde hizmet vermekte olan bir huzurevinde 236 yaşlı birey ile yapıldı. Araştırmada veri toplama aracı olarak, araştırmacı tarafından hazırlanan “Sosyodemografik Bilgi Formu” ile “Yaşlı Bireyler için Çok Boyutlu Gözlem Ölçeği (YBÇBGÖ)” kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde sayı, yüzde, bağımsız örneklerde t testi, Pearson korelasyon testleri, doğrusal regresyon analizi . . .kullanıldı. Bulgular: Çalışmadaki katılımcıların yarıdan fazlası kadın (%55,1) ve yaş ortalaması 76,99±6,66 (65-100 yaş) olarak belirlendi. Katılımcıların %38,1’i ilkokul mezunu, yarısından fazlasının medeni durumu (%66,5) boşanmış ve yaklaşık yarısının (%51,3) geliri giderinden azdı. Katılımcıların gelir düzeyi ile YBÇBG Ölçeği depresif duygu durum alt boyutu, medeni durum ile YBÇBG Ölçeği huzursuzluk alt boyutu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptandı ( Daha fazlası Daha az

Effect of e-Health Literacy on the Fear of COVID-19 and Attitudes Towards Protection: A Cross-Sectional Study

MELİKE ERTEM

Makale | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi 8 ( 1 ) , pp.53 - 59

Objective: The aim of this study was to evaluate the predictive effect of the e-Health literacy level of individuals on attitudes towards protection from COVID-19 and the level of fear during the COVID-19 pandemic. Material and Method: The population of this cross-sectional study included individuals who could be reached through social media channels (Facebook, Instagram, WhatsApp) and e-mail between July and October 2020, and the sample of the study consisted of 522 literate individuals who had internet access and agreed to participate in the study. Data were collected using the personal identification form, the e-Health Litera . . .cy Scale (eHEALS), and the Fear of COVID-19 Scale (FCV-19S). Statistical analyses were performed using Mann-Whitney U test, Kruskal-Wallis test, Posthoc analysis, Binary Logistic Regression analysis, and Simple Regression Analysis. Results: 53.4% of the participants are women, 89.5% are university graduates, 60.3% are working in a job. The e-health literacy scores of those who follow the current information to prevent COVID-19 infection, wash their hands, use disinfectants, and stay 2 meters away from people compared to others, and those who act in accordance with the recommendations of the experts, were statistically significantly higher than those who behaved in line with the bans. Presence of chronic disease among family members, young age and high level of health literacy are predictive factors of COVID-19 fear. Conclusion: The results of this study have shown that the level of fear of COVID-19 increases as the e-Health literacy level increases. As the e-Health literacy score of individuals increases, the rate of apply the preventive measures against COVID-19 also increases Daha fazlası Daha az

Karaciğer sirozu olan hastalarda günlük yaşam aktivitelerinin bakım veren yükü üzerine etkisi

FİKRİYE TURABA ERSEL

Yüksek Lisans | 2017 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu araştırma karaciğer sirozlu hastalarda günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirme düzeylerinin bakım veren yükü üzerine etkilerini belirlemek amacıyla bir üniversite hastanesinde 1 Kasım 2016 – 1 Şubat 2017 tarihleri arasında yapıldı. Örneklemi ardışık başvuran 57‟si yatan 63‟ü poliklinik hastası olmak üzere toplam 120 hasta ve 120 bakım veren oluşturdu. Araştırma verileri Hasta Bilgi Formu, Barthel Günlük Yaşam Aktiviteleri İndeksi, Bakım Veren Hasta Yakını Bilgi Formu, Zarit Bakım Veren Yükü Ölçeği Formu kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Verilerin analizinde ortalama ve yüzde, Student t-testi, Mann Whitney . . . U Testi, Kruskal Wallis Testi ve One-way ANOVA testi ve pearson korelasyon analizi kullanıldı. Hastaların yaş ortalaması 63,05±10,16 olup, 51,7‟si erkek, 80‟i evlidir. Hastaların orta düzeyde bağımlı olduğu (Barthel indeksi puan ortalaması 86,20±18,98) ve yaş, çalışma durumu, edinilmiş hastalığı olma, siroz aşaması ve komplikasyonların görülme durumunun günlük yaşam aktivitelerini etkilediği bulunmuştur. Bakım verenlerin yaş ortalaması 51,32±12,43 olup, 73,3‟ü kadın, 81,7‟si evli ve bakım yüklerinin hafif düzeyde (Zarit bakım yükü puan ortalaması 21,31±15,18) olduğu saptanmıştır. Bakım verenin cinsiyet, sağlık sorunu olma durumu ve bakıma ilişkin yaşanan sorunların bakım veren yükünü etkilediği görülmüştür. Günlük yaşam aktiviteleri ile bakım veren yükü arasında anlamlı bir ilişki olduğu, hastaların günlük yaşam aktivitelerindeki bağımlılık düzeyi arttıkça bakım verenin yükünün arttığı saptanmıştır.ABSTRACTThe aim of this study is to investigate effects of daily living activities on caregiver burden in patients with liver cirrhosis. The study is driven between 1 November 2016 – 1 February 2017 in an university hospital. The sample consist of 120 patients, 57 of them from the patient ward and 67 form the outpatient policlinics were included to the study. Data collected with face to face interviews using a demographic data form for patients and caregivers, Barthel Daily Living Activities Index and Zarit Caregiver Burden Scale. Data expressed as mean and percent, also for further statitiscal analysis, Student‟s t test, Mann Withney U-test, Kruskal Wallis test, One-way ANOVA and Pearson Analysis of Corelation were performed. Mean of the patients age was found as 63,05±10,16, 51,7 of them were men and 80 were married. Patients dependency were found as moderate ( Barthel Index Mean 86,20±18,98) and age, working status, having a chronic illness, grade of cirrhosis, and presence of complications were determined as factors effecting Daily living activities. Mean age of the caregivers found 51,32±12,43. Caregiver burden level determined according to the Zarit Burden Scale as mild (21,31±15,18 points), 73,3 of the caregivers were female and 81,7 were found to be as married. Gender, having a health problem and problems originated from care were found factors effecting burden of the caregivers. It was found that there was a significant relationship between activities of daily living and caregiver burden and that the burden of caregivers increasing parallelly with the level of dependence of the patients daily living activities Daha fazlası Daha az

Kronik Kalp Yetmezliği Olan Hastalarda Öz-Bakım Davranışlarının İncelenmesi

AYŞE AKBIYIK

Makale | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi1 ( 2 ) , pp.1 - 8

Amaç: Bu çalışma, kronik kalp yetmezliği olan hastaların öz-bakım davranışlarını ve özbakım davranışlarını etkileyen faktörleri incelemek amacıyla tanımlayıcı tipte yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma, bir kardiyoloji kliniğine başvuran 200 kronik kalp yetmezliği tanısı alan hasta ile Aralık 2007-Şubat 2008 tarihleri arasında gerçekleştirilmiştir. Araştırma verileri “Bireysel Tanılama Formu” ve “Kronik Kalp Yetmezlikli Hastaların ÖzBakım Davranışlarını Değerlendirme Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde sayı-yüzde değerlendirmeleri, student t testi ve tekyönlü varyans analizi kullanılmıştır. Bulgular: Hastaları . . .n yaş ortalamaları 65.46±11.71 yıldır. Öz-bakım davranışları incelendiğinde; ölçek toplam puan ortalaması 50.21±8.37, diyete ilişkin ölçek alt grup puan ortalaması 16.63±2.80, ilaçların kullanımına ilişkin ölçek alt grup puan ortalaması 17.93± 4.8, kilo ve sıvı izlemine ilişkin ölçek alt grup puan ortalaması 3.15±2.22, aktivite ve dinlenmeye ilişkin ölçek alt grup puan ortalaması 12.49±2.36 olarak bulunmuştur. Sonuç: Araştırmadan elde edilen sonuçlar ışığında, kronik kalp yetmezliği olan hastaların öz-bakım gücünü arttırmaya yönelik hastalığın tedavi ve prognozu hakkında eğitim programlarının hazırlanması, toplumsal destek sistemlerinin sağlanması ve bakımın sürekliliğinin sağlanması gereklidir. Objective: This descriptive research was conducted to analyze self-care behaviors and affecting factors of patients with chronic heart failure (CHF). Material and Method: The research was completed on 200 patients who have been diagnosed with CHF, between monthly dates of December 2007-February 2008. Research data were collected by using Patient Information Form, and Chronic Heart Failure Patients’ Self-Care Behaviors Evaluation Form. In the analysis of the data, percentage, student t test and one-way ANOVA tests were used. Findings: The mean age of the patients was 65.46 ± 11.71 years. When patients’ self-care behaviors were investigated; it was found that the mean scale total score was 50.21 ± 8:37. The mean subscale scores , including diet, using medicine, monitoring weight and fluid, activity and rest were 16.63±2.80, 17.93± 4.8, 3.15±2.22 and, 12.49±2.36, respectively. Conclusion: In the light of the research findings, for the patients with CHF the need for work such as continuation of the wellness of the patient, preparation of educational programs about the cure and prognosis, making efforts in the society aimed to increase the patients with chronic heart failure’s self-care power were recommended Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisinde Transfüzyona Bağımlı Talasemili Çocukların Kan Transfüzyon Süreci ve Hemşirelik Yönetimi

AYŞE AKBIYIK

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 2 ) , pp.127 - 130

Amaç: COVID-19 salgını 2019’un sonlarında Çin’in Wuhan kentinde başlamış olup küresel olarak yayılmaya devam etmektedir. COVID-19’un ortaya çıkmasından bu yana kan bağışı sayısı ciddi oranda hem ülkemizde hem de dünya genelinde azalmıştır. Düzenli kan transfüzyonu tedavisi gerektirenler için de kan bağışlarının azalması ciddi bir endişe kaynağı oluşturmaktadır. Bazı ülkelerde transfüzyona bağımlı talasemili çocukların neredeyse yarısına yetersiz kan transfüzyonu uygulandığı belirtilmektedir. Ülkemizdeki sokağa çıkma yasakları, şehirlerarası ulaşım engelleri nedeni ile çocuklar ve ebeveynleri kan transfüzyonu için rutin bakım aldıkla . . .rı kliniklere gitmekte zorluk yaşamaktadır. Ayrıca bu kısıtlamalar, gönüllü kan bağışlarının sayısını büyük ölçüde azaltarak, kan bankalarının stoklarında ciddi oranda azalmaya neden olmuştur. Talasemili çocukların kan transfüzyonu sürecinde; sosyal mesafe kurallarına dikkat edilmiş, maske takılması sağlanmış, hasta randevuları sınırlandırılmış, refakatçi sınırlaması yapılmıştır. Hemşireler, hastalarda tek kullanımlık malzemeler kullanmış ve hemşireler koruyucu ekipman kullanmıştır. COVID-19’un ortaya çıkmasıyla transfüzyona bağımlı talasemili çocuklar, kan rezervlerinin azalmasına bağlı olarak tedavi ve bakım sürecinde güçlük yaşayabilmektedir. Buna bağlı olarak gelecekte, COVID-19 pandemisi gibi bir kriz sırasında halk sağlığı hazırlık stratejisinde, özellikle talasemiye yatkın ülkelerde transfüzyon bağımlı hastalar konusuna öncelik verilmelidir Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemi Sürecinde Dünyada Hemşirelik Eğitimi

DENİZ ŞANLI | GÜLÇİN UYANIK | ELİF ÜNSAL AVDAL

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 1 ) , pp.55 - 63

Bu derlemede, COVID-19 pandemisi sırasında farklı ülkelerdeki hemşirelik okullarında, ülkelerindeki mevcut koşullar, yasal düzenlemeler ve mesleki kurumların önerileri doğrultusunda yapılan uygulamaları açıklamak ve örnekleri ile sunmak amaçlanmıştır. COVID-19 pandemisinin ortaya çıkışı, hemşirelik okullarındaki eğitim şeklinde hızlı değişiklikler yapılmasını, yenilikçiliği, esnekliği ve hızlı hareket etmeyi gerektirmiştir. Hemşirelik eğitiminde yüz yüze yürütülen teorik dersler hızla çevrim içi ortamlara taşınmıştır. Dünyanın birçok bölgesinde virüsün doğası ve hakkındaki belirsizlik, kişisel koruyucu ekipman temini, sağlık sigorta . . .sı, eğitimci denetimi gibi nedenler göz önüne alınarak öğrencilerin klinik uygulamaları iptal edilmiştir. Bu nedenle klinik uygulama ile öğrencinin kazanabileceği bilgi, beceri ve tutumların geliştirilmesi tüm dünyada hemşirelik eğitiminde en çok zorluk yaşanan alan olmuştur. Çevrim içi eğitime geçiş, okulların öğrenci katılımını teşvik edecek stratejiler geliştirmelerini, sınav prosedürlerinde ve not verme uygulamalarında değişiklikler yapmalarını gerektirmiştir. Aynı zamanda eğitimciler öğrencilere alternatif klinik deneyimler sunmak ve öğrenci performansının nasıl değerlendirileceğini yeniden tanımlamak zorunda kalmışlardır. Hemşirelik okulu yöneticileri ve eğitimcileri pandemi süresince hemşirelik eğitiminin devamlılığını sağlamak ve kalitesini sürdürmek için okullarda altyapının düzenlenmesi, hemşirelik öğrencileri için klinik alan gereksinimlerinin planlanması, akreditasyon standartlarının sürdürülebilirliğinin sağlanması gibi pek çok unsuru göz önünde bulundurmuştur. Salgınlarla mücadelede yetkin sağlık profesyonelleri yetiştirebilmek için eğitimde gerekli düzenlemeler acil olarak yapılmalıdır. The aim of this review is to explain and present examples of the practices in nursing schools around the world during the COVID-19 pandemic, considering the conditions, legal regulations, and recommendations of professional associations in different countries. The emergence of the COVID-19 pandemic has required rapid changes in the form of education in nursing schools as well as innovation, flexibility, and rapid action. Theoretical courses conducted face-to-face in nursing education have been rapidly transferred to online platforms. In many parts of the world, the clinical learning has been canceled, considering the uncertainty of the virus, the supply of the personal protective equipment, health insurance, and educator supervision. For this reason, developing the knowledge, skills, and attitudes that students gain through clinical learning has been the most difficult issue in nursing education all over the world. The transition to online education has required schools to develop strategies to encourage student participation, and to make changes in exam procedures and grading. Meanwhile, educators had to offer students alternative clinical experiences and redefine how to evaluate student performance. To ensure the continuity of nursing education and to maintain its quality during the pandemic, nursing school deans and nurse educators have taken into account many factors such as organizing the infrastructure in schools, planning clinical learning requirements for nursing students, and ensuring the sustainability of accreditation standards. Necessary regulations in education should be made urgently in order to train competent health professionals in combating epidemics Daha fazlası Daha az

Kalp yetersizliği hastalarının öz bakım becerilerini gerçekleştirme düzeylerinin bakım veren yükü üzerine etkisinin incelenmesi

YURDAGÜL TEKİN

Yüksek Lisans | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETKalp yetersizliği hastalarına bakım verenler birçok sorunla karşılaşmakta ve bu durum bakım verenlerin yaşamını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle bu çalışma kalp yetersizliği hastalarının öz bakım becerilerini gerçekleştirme düzeylerinin bakım veren yükü üzerine etkisini incelemek amacıyla yapıldı. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesinde Kardiyoloji Kliniğinde yatışı yapılan veya Polikliniğe kontrol amaçlı başvuran ve New York Heart Association (NYHA) kalp yetersizliği sınıflamasına göre 2, 3 veya 4. evrede olan 150 kalp yetersizliği hastası ve onların bakım verenleri araştırmaya dahil edildi.Araşt . . .ırmaya başlamadan önce İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan ve İzmir İli Güney Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğinden yazılı izinler alındı.Araştırma verilerinin toplanmasında Hasta Bilgi Formu, Bakım Veren Bilgi Formu, Avrupa Kalp Yetersizliği Öz-Bakım Davranışı Ölçeği ve Zarit Bakım Verme Yükü Ölçeği kullanıldı. Verilerin analizi bilgisayar ortamında istatistik paket programı kullanılarak gerçekleştirildi. Ölçek puanlarının hesaplanmasında aritmetik ortalama ve standart sapma, ölçek puanlarının karşılaştırılmasında korelasyon analizi, verilerin parametrik veya parametrik olmadığını belirlemek için verilerde Kolmogorov Smirnov Testi uygulandı.ABSTRACTCaregivers of heart failure patients have many problems and this negatively affects caregivers' lives. For this reason, this study was conducted to examine the effect of the levels of self-care skills of heart failure patients on caregiver burden. In izmir Katip Çelebi University Atatürk Educational and Research Hospital, 150 heart failure patients who were admitted to the Cardiology Clinic or who applied for polyclinic control purposes and were in the 2nd, 3rd or 4th stage according to the New York Heart Association (NYHA) heart failure classification were included in the study.Prior to the start of the research, a written permission was obtained from the Non-Interventional Clinical Research Ethics Board of İzmir Kâtip Çelebi University and the General Secretariat of the Union of Public Hospitals of the Southern Region of İzmir Daha fazlası Daha az

Hemşirelik Bakımında El Masajı Uygulaması ve Yapılan Çalışmaların Sistematik Analizi

YURDAGÜL TEKİN

Makale | 2017 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi2 ( 1 ) , pp.15 - 20

Amaç: Bu sistematik derleme, masajın bölgesel uygulaması olan el masajı ile ilgili yapılan çalışmaları incelemek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışma tanımlayıcı tipte bir kayıt araştırmasıdır. Konuyla ilgili makalelere ulaşmak için Ovid, Medline ve Pubmed gibi veri tabanları taranmıştır. Yapılan taramalarda ‘massage’, ‘massage therapy’, ‘hand massage, ‘nursing’ gibi anahtar kelimeler kullanılmıştır. Ocak - Nisan 2016 tarihleri arasında yapılan taramalar sonucu belirlenen seçim kriterlerine uygun toplam 19 çalışmaya ulaşılmıştır. Bulgular: Çalışmalar incelendiğinde; çalışmaların %31.5’i (n=6) ameliyat sonrası ağrı, %31. . . .5’i (n=6) yaşlılarda demans, depresyon, ajite davranış gibi hastalık ve semptomların yönetiminde, %10.5’i (n=2) romatoid artrit tanısı almış bireylerde ağrı ve %10.5’i (n=2) karpal tünel sendromu olan hastalarda hastalığın semptom yönetiminde masajın etkisini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Sonuç: Bu çalışmanın sonucunda, hemşirelerin, el masajı uygulaması ile ilgili bilgi sahibi olarak, daha etkin bakım verebilmek için maliyeti olmayan, kolay uygulanabilen ve etkin sonuçlar veren el masajı uygulamasını, hemşirelik bakımına direkt olarak dahil edebilecekleri düşünülmektedir. Objective: This systematic review was conducted to analyse the studies related to hand massage therapy which is the local application of massage. Materials and Method: This study is a descriptive record research. The data of study were gathered from databases like Ovid, Medline and Pubmed. The key words such as ‘massage’, ‘massage therapy’, ‘hand massage, ‘nursing’ were used. Sample of this study had totally 19 studies which met the inclusion criteria after the literature review between the dates of January and April 2016. Findings: When studies were examined, it was found out that studies were carried out to evaluate the effect of massage therapy on postoperative pain in 31.5% (n=6) of studies, on management of symptoms as dementia and depression in 31.5% (n=6) of studies, on pain in patients with rhematoid arthritis in 10.5% (n=2) of studies and on management of symptoms in patients with carpal tunnel syndrome in 10.5% (n=2) of the studies. Conclusion: Consequently, it is thought that nurses, who have knowledge about the hand massage, could directly include the hand massage application, that is easily applied, cost-effective and which gives effective results, into the nursing care Daha fazlası Daha az

Çocuklarda Meyve ve Sebze Tüketimini Artırmaya Yönelik Kanıt Temelli Yaklaşımlar

YURDAGÜL TEKİN

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi 7 ( 1 ) , pp.145 - 150

Çocukluk çağı obezitesi dünyada ve ülkemizde hızlı bir artış göstermektedir. Yapılan çalışmalar meyve ve sebze tüketimindeki artışın obezite riskini azalttığını belirtmektedir. Çocukların çoğu yeterli miktarda sebze ve meyve tüketmemektedir. Obezitenin hazırlayıcı faktörlerinden biri olan besin seçimi özellikle sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanıldığı çocukluk döneminde ayrı bir öneme sahiptir. Bu dönemde çocuklara meyve ve sebzeyi sevdirmek ve tüketimini artırmak yetişkinlik döneminde de yaşanabilecek obeziteye ve birçok kronik hastalığa karşı koruyucu bir rol oynayacaktır. Literatürde çocuklarda meyve ve sebze tüketimini ar . . .tırmaya yönelik ev, okul ve toplum tabanlı birçok kanıt temelli müdahale bulunmaktadır. Bu derlemenin amacı; literatür doğrultusunda çocuklarda meyve ve sebze tüketimini artırmaya yönelik kanıt temelli uygulamalar hakkında bilgi vermek, bu müdahalelere yönelik aile ve okul ortamında çalışan profesyonellerde farkındalık oluşturmak ve hemşirelik uygulamalarına katkı sağlamaktır. Childhood obesity increases rapidly in the world and in Turkey. Studies show that the increase in fruit and vegetable consumption reduces the risk of obesity. Most children do not eat enough vegetables and fruits. Food selection, which is one of the predisposing factors of obesity, has a special importance, especially in childhood, when healthy eating habits are acquired. In this period, making children love fruit and vegetables, and increasing their consumption will play a protective role against obesity that can also be experienced in adulthood. In the literature, there are many evidence-based interventions at home, in school, and in community enviroment to increase fruit and vegetable consumption in children. The purpose of this review is to provide information about the evidence-based practices to increase fruit and vegetable consumption in children, to raise awareness among professionals working in family and school settings for these interventions, and to contribute to the nursing practices Daha fazlası Daha az

Kanser Ağrısında Aromaterapi Kullanımı

YURDAGÜL TEKİN

Derleme | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.397 - 402

ÖZ Kanser, birçok ülkede ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Kanser hastaları, hastalıktan veya tedaviden kaynaklı dispne, yorgunluk, bulantı-kusma ve ağrı gibi birçok sorunla mücadele etmektedir. Dünyada 32 milyon kanser hastasının %30-%50’si orta ve şiddetli düzeyde ağrı yaşamaktadır. Kontrol edilemeyen ağrı nedeniyle hastalar daha sık hastaneye başvurmakta ve hastane yatışı yapılmaktadır. Aromaterapi, kanser hastalarının hastalık veya tedavi nedeniyle yaşadıkları sorunlarla baş etmesini kolaylaştırmayı amaçlayan, yan etkileri az ve ucuz tamamlayıcı ve alternatif uygulamalardan biridir. Literatürde aromaterapi u . . .ygulamasının, kanser hastalarında görülen semptomların giderilmesinde en sık kullanılan tamamlayıcı ve alternatif uygulamalardan biri olduğu gösterilmiştir. Bu derlemenin amacı kanser ağrısı olan bireylerde nonfarmakolojik ağrı giderme yöntemlerinden biri olan aromaterapiyle ilgili literatür ışığında genel bir bilgilendirme sağlamaktır ABSTRACT Cancer ranks second among causes of death in the World. Cancer patients struggle with many problems caused by illness or treatment such as dyspnea, fatigue, nauseavomiting, and pain. 30-50% of 32 million cancer patients in the world experience moderate and severe pain. Because of uncontrollable pain, patients are admitted to the hospital more often and hospitalized. Aromatherapy is one of the complementary and alternative applications that aim to help cancer patients to cope with the problems they experience due to illness or treatment. It is inexpensive and has less side effects. In the literature, it has been shown that aromatherapy application is one of the most common methods to relieve the symptoms seen in cancer patients. The aim of this literature review is to provide general information about aromatherapy, which is one of the non-pharmacological pain relief methods for individuals with cancer pain Daha fazlası Daha az

Erkeklerin Aile Planlaması Yöntemlerine Yönelik Tutumlarının Belirlenmesi

İLKNUR YEŞİLÇINAR

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.577 - 583

Amaç: Bu çalışmada erkeklerin aile planlaması yöntemlerine yönelik tutumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki bu çalışma, Ankara’da bir eğitim araştırma hastanesine başvuran 187 katılımcı ile yapılmıştır. Araştırma verileri “Tanıtım Formu” ve “Aile Planlaması Tutum Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde Mann- Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p

Topuk kanı alma sırasında uygulanan kanguru bakımının yenidoğanın ağrı puanına etkisi

Yücel, Gülen

Yüksek Lisans | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETGirişim ve kontrol grubundaki yenidoğan bebeklerin doğum şekli, cinsiyeti, gestasyon haftası, postnatal yaşı, doğum kilosu (vücut ağırlığı), boyu ve baş çevresi arasında fark bulunmamıştır. İki gözlemcinin yenidoğan bebek ağrı puanları ölçümleri arasında mükemmel uyum saptanmıştır (98.8-100).Birinci topuk kanı alma işleminde girişim ve kontrol grubundaki yenidoğanların ağrı puan ortalamaları arasında fark saptanmamıştır. İkinci kan alma işlemi sırasında kanguru bakımı verilen yenidoğanların ağrı puan ortalamasının (3.13±2.33) kontrol grubundaki yenidoğanlara (6.10±.96) göre anlamlı şekilde düşük olduğu saptanmıştır (p.05). Sonuç . . . olarak tekrarlayan ağrılı girişimlerde kanguru bakımının işlem sırasında ağrı puanını düşürdüğü saptanmıştır.ABSTRACTThroughout the studies with newborns, the effect of kangaroo care has not been examined with regard to repeated pain interferences with term infants. The aim of the study is to analyze the effect of kangaroo care applied during the heel blood draw on the pain point of newborns.It is randomized controlled experimental study. 60 newborns, 30 experimental group, 30 control are included in the study who were diagnosed as hyperbilirubinemia within moderate risk group, born mature and on the 2nd-7th days of life. In the unit of the research, 1-2 ml of 25 of sucrose solution was given orally 2 minutes before the procedure to all the newborns who had difficulty in oral intake. Clinical routine was applied to the newborns in the control group in times of pain interference. As for the newborns in the experiment group, 30 minutes of kangaroo care was given before the last pain interference and 25 of oral sucrose solution, applied routinely in clinic, was given right before the procedure. The researcher drew heel blood properly and two independent observers evaluated the pain point via NIPS scale during and two minutes after the procedure Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms