Filtreler
Filtreler
Bulunan: 54 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Yayın Tarihi [3]
Yayın Dili [2]
Tam koşullu üretim benzetim modellemesi ile veri madenciliği teknikleri kullanılarak kestirimci bakım ve makine öğrenmesi analizleri Predictive maintenance and machine learning analysis using data mining techniques with full conditional production simulation modelling

Uğurlu, Ergin

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETModern üretim sistemleri, sistem performansını izleyen ve operasyonlarındaki belirsizlikleri yönetmek için veri toplayan sensörler gibi akıllı cihazlarla kurulur. Ancak, bu sistem kurulumları yüksek maliyetli / yüksek riskli olduğundan, firma içi yatırım sorumluları karar vermekte zorlanmakta ve bazen de projelerin bir üst yönetime sunulması zaman zaman kriz olabilmektedir. Bu sebeple, üretim sistemlerinin tasarlanması ve “optimize edilmesi” için simülasyonun yaygın kullanımı devam etmektedir. Nitekim, simülasyonun imalat sistemlerine diğer uygulama alanlarına göre daha yaygın bir şekilde uygulandığı söylenebilir. Üretim simülas . . .yonu çıktılarının anlamlandırılması, doğru yorumlanması için birçok veri analizi, veri madenciliği yöntemleri kullanılabilir. Verilerin benzer özelliklerinden faydalanılarak daha değerli bilgilere ulaşılabilinir. Böylelikle, kurulum maliyeti yüksek olan sistemlerin fizibilite çalışmalarında önemli bir ön fikir alınabilir.ABSTRACTModern production systems are installed with smart devices, such as sensors that monitor system performance and collect data to manage uncertainties in their operations. However, because these system installations are high-cost/high-risk, it is difficult to decide on-account investment principals, and sometimes it may be a crisis to submit projects to a higher management. For this reason, the widespread use of the simulation continues to be designed and optimised for production systems. Indeed, it can be said that the simulation is applied to the manufacturing systems more widely than other application areas.Many data analysis, data mining methods can be used to understand production simulation outputs, to interpret correctly. In this way, the feasibility studies of systems with high installation cost can be taken in an important preliminary idea Daha fazlası Daha az

Biomechanics of acetabular fractures with low energy trauma via finite element modeling and analysis Düşük enerji travmalı acetabular kırıklarının sonlu elemanlar modeli ve analizi

SAMET ÇIKLAÇANDIR

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

The skeletal system undertakes many tasks such as the movement of the body, mineral storage, and protection of soft tissues. Damage to this structure affects human life negatively. Fractures that occur in the human body is damage to mainly to the bone structure and associated surrounding tissues. Therefore, it is necessary to understand how the fractures are formed and the fracture mechanism. Furthermore, the mechanism of fracture is complicated and worthy of investigation. However, the examination of the bone is difficult because it is a structure covered with tissues like veins and muscles. It is not possible to perform mechanical . . . tests of the bones over a living body. On the other hand, these experiments might be carried out on cadavers with permits received. Finding the cadaver and obtaining the necessary permissions is a very demanding task due to ethical regulations.As a more practical solution, biomechanical models have been alternative due to the advantages in computer technologies. Computer built models are utilized for simulating the effects over biomechanical mechanism in silico. The validations and verifications are performed to compare the results with the experimental test results. To perform computational analyzes, first of all, the 3D image of the region of interest is required. With the development of technology, radiological imaging methods have been developed and imaging of the bone without any surgery has been provided. Devices such as Computed Tomography (CT), Magnetic Resonance Imaging (MRI) offer the possibility to view morphology of the human without any operation. These devices provide much useful information as well as disease diagnosis. With the help of the devices, the material properties of the human bone could be determined for a realistic model to mimic the behaviour of the human body in a computer environment.ÖZETİskelet sistemi vücudun hareketi, mineral deposu, yumuşak dokuların korunması gibi pek çok görevini üstlenmiştir. Bu yapının hasar görmesi insan hayatını olumsuz etkilemektedir. İnsan vücudunda meydana gelen kırıklar, temel olarak kemik yapısına ve etrafındaki dokulara zarar verir. Bu nedenle kırıkların nasıl oluştuğunu ve kırık mekanizmasını anlamak gerekir. Ayrıca kırık mekaniği karmaşıktır ve araştırmaya değerdir. Fakat kemiğin etrafı damar ve kaslar ile örtülü olduğu için incelemek zordur. İnsan hayatta iken kemiklerin mekanik testlerini üzerinde gerçekleştirmek mümkün değildir. Diğer yandan bu deneyler ancak kadavra üzerinde, alınan izinler ile gerçekleştirilebilir. Kadavrayı bulmak ve gerekli etik izinleri almak oldukça zahmetli bir iştir.Pratik bir çözüm olarak biyomekanik modeller, bilgisayar teknolojilerinin avantajları nedeniyle altenatif olmuşlardır. Bilgisayar modellerinde simülasyonlardan faydalanılmıştır. Validasyon, model sonuçlarını deneysel test sonuçları ile kıyaslanarak yapılır. Analizleri gerçekleştirmek için öncelikle ilgi alanının 3D görüntüsü gereklidir. Teknolojinin gelişmesiyle beraber radyolojik görüntüleme yöntemleri gelişmiş ve kemiğin herhangi bir operasyon olmadan görüntülenmesi sağlanmıştır. CT, MR gibi cihazlar, herhangi bir işlem olmaksızın insanın morfolojisini görüntüleme olanağı sunar. Bu cihazlar hastalık teşhisinin yanı sıra birçok yararlı bilgi sağlar. Günümüz teknolojisinin görüntüleme teknikleri, insan kemiğinin malzeme özellikleri, insan vücudunun bilgisayar ortamındaki davranışını taklit edecek şekilde modelin gerçekliğini artırmak için kullanılabilir Daha fazlası Daha az

Mermer tozu katkılı polimer matrisli hibrit kompozitlerin üretimi ve karakterizasyonu

Öztekin, Tolga

Yüksek Lisans | 2018 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETTürkiye‟de maden sektörünü inceleyecek olursak yüksek bir hızla geliştiğini ve büyüdüğünü görürüz. Bu büyümede en fazla paya sahip alanlardan biri mermer sektörüdür. Ülkemizin erken evre jeolojik kuşakta yer alması sonucu metamorfik kayaç türlerinin fazla olması nedeniyle mermer rezervleri çok fazladır. Mermer rezervleri genellikle Ege bölgesi ağırlıklı olmak üzere Marmara ve İç Anadolu bölgesinde bulunmaktadır. Yüksek rezerve sahip olması nedeniyle mermer sektörü ülkemizde yüksek bir ekonomik paya sahip alanlardan biridir. Mermer, kireçtaşının yüksek sıcaklık ve basınç altında uzun yıllar metamorfizması sonucunda oluşmuş bir ka . . .yaç türüdür. Mermer eski çağlardan beri insanlığa hizmet etmiş ve günümüz koşullarında hala etkin olarak kullanılan bir malzeme türüdür. Bu malzeme türü çok çeşitli renk ve ayrıntılarda olabildiği gibi aynı zamanda zengin fosil çeşitleriylede değerine değer katmaktadır. Mermer inşaat, yapı ve dekorasyon kaplamaları, heykel, aksesuar malzemeleri gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Mermerin çok çeşitli kullanım alanı olduğu düşünülürse, aslında hayatımızda ne kadar önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Bütün halinde mermerin insan sağlığına bir zararlı etkisi olmadığı düşünüldüğünde inert bir malzeme olarak kabul görmektedir. Ancak, mermer blok üretimi, mermerlerin katrak haline getirilmesi ve mermerlerin kullanılacak alana göre istenilen ölçüye indirilmesi gibi işlemlerde atık mermer tozları açığa çıkmaktadır. Bu tozlar mermer sektöründe çalışanlar için uzun vadede zararlı etkiye sahip olabilmektedir. Ayrıca tarım sektöründe çevre etkileri olumsuzdur. Mermer tozu atıkları genel olarak seramik üreticileri tarafından değerlendirilmektedir. Ancak atık miktarı çok fazla olduğundan atık problemi devam etmektedir. Atık mermer tozundan ekonomiye daha fazla katkı sağlanması ve çevreye olan zararlı etkilerinin azaltılması için polimer kompozit malzemede kullanımı değerlendirilmiştir. Bu tez çalışmasında mermer tozu ile birlikte kaolininde polipropilen (PP) içerisinde hibrit olarak kullanılması sağlanmıştır. Üretilen kompozit malzemelerin morfolojik yapıları taramalı elektron mikroskobu (SEM) incelemeleri ile, mekanik özellikleri çekme ve eğilme testleri kullanılarak ve termal özellikleri de dinamik mekanik analiz (DMA), termogravimetrik analiz (TGA) ve diferansiyel taramalı kalorimetre (DSC) cihazları ile incelenmiştir.ABSTRACTIf we examine the mining sector in Turkey, we see that it is rapidly growing. One of the areas with the largest share in this growth is the marble sector. Marble reserves are very high due to the fact that our country is located in the early stage geological belt and the resultant metamorphic rock types are high. Marble reserves are mainly located in the Marmara and Central Anatolia regions, predominantly in the Aegean region. Due to its high reserves, the marble sector is one of the areas with a high economic share in our country. Marble is a type of rock formed by metaformism of limestone under high temperature and pressure for many years. Marble is a type of material that has served humanity since ancient times and is still being used effectively in today's conditions. It can increase its value with rich fossil varieties as well as a wide variety of colors and details. Marble is mostly usedin construction, building and decoration covering, sculpture, and in many other areas. If marble is thought to have a wide variety of uses, it is actually seen how important it is in our lives. Marble is considered an inert material when it is considered that there is no harmful effect on human health. However, waste marble dusts are exposed in processes such as marble block production, marbling of marbles and reduction of the marble to the required area according to the area to be used. These dusts can have harmful effects on the long-term for workers in the marble sector. In addition, environmental effects are negative in the agricultural sector. Marble dust waste is generally recycle by ceramic manufacturers. However, since the amount of waste is too much, the problem of waste continues. The use of marble dust in polymer composite materials has been assessed in order to contribute more to the economy and reduce harmful effects to the environment. In this thesis study, it has been possible to use polypropylene (PP) in kaolin hybrid together with marble dust. The morphological structures of the produced composite materials are investigated by scanning electron microscopy (SEM), mechanical properties using tensile and bending tests and thermal properties with dynamic mechanical analysis (DMA), thermogravimetric analysis (TGA) and differential scanning calorimetry (DSC) Daha fazlası Daha az

Mikrodalga ablasyon sistem uygulamaları için mikroişlemci tabanlı sıcaklık sensörü ile RF Prop tasarımı

Murat, Caner

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu tez, Endüstriyel, Bilimsel ve Medikal (ISM) bandının 2.45 GHz frekansında çalışması üzere tasarlanan RF prop yapılarının lokal olarak tümör dokusunun yok edilmesi için yapılan deneysel ve simülasyon çalışmalarını konu almaktadır. Tanıtılan RF propları, mikrodalga ablasyon performansı ile ilişkili olan ışıma performansını iyileştirmek için alternatif modellerle tasarlanmış ve gerçeklenmiştir. Bu projede tanıtılan RF propları temel anlamda mikrodalga ablasyon sisteminin aplikatör bölümü olarak tasarlandığından kas dokusu ve meme kanserinin fantom sıvıları üzerine mikrodalga enerjisi uygulanarak RF performans parametreleri incel . . .enmiştir. Projede tanıtılan RF prop yapıları ile yapılan deneysel ve simülasyon çalışmaları sonucunda MDA prop ve reflektörlü prop olarak adlandırılan RF proplarından tasarımı gerçeklemeye uygun bulunmuştur. Gerçeklenen MDA prop ve reflektörlü prop yapılarının RF performanslarını fantom sıvılarında test etmenin yanı sıra ürettikleri yüksek mikrodalga gücünün in vitro çalışma olarak kanser dokusunun hücre proliferasyonundaki etkisini belirlemek için MCF7 meme kanseri üzerinde mikrodalga ablasyon uygulaması da gerçekleştirilmiştir. Ayrıca ex vivo çalışma olarak, taze kesilmiş tavuk karaciğeri ve kuzu karaciğeri numuneleri, gerçeklenen RF proplarının ürettiği yüksek mikrodalga enerjisine maruz bırakılarak karaciğer dokusunda meydana gelen ablasyon boyutları üzerindeki etkisi incelenmiştir. In vitro ve ex vivo çalışmalardan kaynaklanan ablasyon bölgesinin dielektrik malzeme özelliğinin MDA probun giriş empedansında meydana getirdiği değişim, elektronik olarak kontrol edilen bir empedans uyumlandırma devresi yardımı kompanze edilerek RF probunun mikrodalga ablasyon uygulaması sırasında 2.45 GHz ISM bandında çalışması sağlanmıştır. Tasarlanan RF proplar, ablasyon performansını etkileyebilecek ışıma performansını geliştirmek amacıyla CST Mikrodalga Stüdyo programında sayısal olarak hesaplanmıştır. Yapılan simülasyonlar ve deneysel sonuçlar tasarlanan RF propların kanserle mücadele için etkili bir metot olarak kullanılabileceğini göstermektedir.ABSTRACTThis thesis purposes a numerical and experimental study of RF probe structures operating in Industrial Scientific Medical (ISM) band at 2.45 GHz for the annihilation of tumorous tissue locally. Proposed RF probes are designed and implemented with alternative models to improve the radiation performance associated with microwave ablation performance. Since the RF probes proposed in this project is designed as the applicator part of the microwave ablation system, the RF performance parameters are examined by applying microwave energy on phantom models of muscle tissue and breast cancer. As a result of the experimental and simulation studies performed with the RF probe structures proposed in the project, the RF probes called MDA probe and reflector probe are worth to be fabricated. In addition, to testing the RF performances of MDA probe and reflector probe structures in phantom models, microwave ablation on MCF7 breast cancer is also performed to determine the effect of the high microwave power generated by fabricated RF probes on cell proliferation of cancer tissue as in vitro study. Moreover, a chicken liver and a lamb liver are exposed to the high microwave power generated by fabricated RF probes to examine the effect of microwave power on ablation sizes of liver tissue as an ex vivo study. The change in the input impedance of the fabricated MDA probe proceeds from the dielectric material property of the ablation region resulting from in vitro and ex vivo studies is compensated by the help of an electronically controlled impedance matching circuit, allowing MDA probe to operate in the 2.45 GHz ISM band during microwave ablation. The designed RF probes are calculated numerically in the CST Microwave Studio program in order to improve the radiation performance that could affect the ablation performance. Simulations and experimental results show that the designed RF probes can be used as an effective method for cancer fighting Daha fazlası Daha az

Perovskit güneş hücresi için p-tipi konjuge polimer sentezi ve uygulaması Synthesis and its application of p-type conjuge polymer for perovskite solar cell

Demir, Nefise

Yüksek Lisans | 2021 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETPerovskite güneş hücreleri (PVSC'ler) sayısız avantajlara sahiptir. PVSC’lerin yeni nesil enerji kaynağı olarak büyük ilgi görmelerinin nedenleri arasında kolay işlenebilme özelliği, belirgin güç dönüştürme verimliliği (PCE) ve nispeten düşük üretim maliyeti sayılabilmektedir. PVSC üretimi sonucunda son zamanlarda elde edilen verim 25.0'ın üzerine çıkmıştır. Perovskit güneş hücrelerinde en yaygın kullanılan boşluk iletim malzemesi (HTM Hole Transport Material) olarak 2,2′,7,7′-tetrakis-(N,N-di-p-metoksifenilamino)-9,9′-spirobifluoren (spiro-OMeTAD) kullanılmaktadır. Tercih edilmesine rağmen spiro temelli küçük molekül (small mol . . .ecule) HTM'lerin karmaşık sentez yöntemi, zayıf film kalitesi ve aktive olabilmesi için birkaç katkı maddesine ihtiyaç duyması perovskite güneş hücreleri için HTM olarak uygunluğunu kısıtlamaktadır. Bu soruna çözüm olarak yüksek molekülerağırlıklı ve boşluk hareket kabiliyetlerinin yüksek olması nedeniyle, konjuge polimer HTM'ler, PVSC'lere daha yüksek kararlılık ve tekrarlanabilirlik kazandırabilmesi özelliği sayesinde spiro bazlı HTM'lere karşın alternatif hale gelebilmektedir.ABSTRACTPerovskite solar cells (PVSCs) have numerous advantages. Easy processing,significant power conversion efficiency (PCE) and relatively low production cost can be counted among the reasons why PVSCs are of great interest as new generation energy sources. As a result of perovskite solar cell production, the maximum efficiency achieved recently has exceeded 25.0. 2,2′,7,7′-Tetrakis-(N,N-di-p-methoxyphenyl amino)-9,9′-spirobifluorene (spiro-OMeTAD) is used as the most widely used gaptransport layer (HTL) in perovskite solar cells. Contrary to its preference, spiro-based small molecule HTMs' complex synthesis method, poor film quality, and the need for few additives to activate limit their suitability for perovskite applications. As a solution to this problem, conjugated polymer HTMs have become an alternative to spiro-based HTMs due to their high molecular weight and cavity mobility, due to their ability to impart higher stability and reproducibility to PVSCs Daha fazlası Daha az

Growth of zno-ch nanostructures on ito/glass substrates through electrochemical anodization for biosensor applications Biyosensör uygulamaları için elektrokimyasal anotlama yöntemiyle İto/Cam yüzey üzerinde Zno-Kitosan nanoyapıların büyütülmesi

Uzunbayır, Berkant

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTIn recent years, the utilization of nanotechnology rapidly developed for the wide range of sciences. Nanomaterials shows unique properties and ZnO nanostructures are the most suitable structures for biosensor applications due to their high surface area and high electrochemical activity. In this project first, we have coated zinc film on to Glass/ITO surface by electrochemical deposition method. Then we have transformed the obtained zinc film to nanostructured ZnO by electrochemical anodization method. At the end, we have tried to modify the ZnO nanostructured surface with chitosan for potential biosensor applications.ÖZETGün . . .ümüzde nanoteknoloji, nanomalzemelerin sunduğu eşsiz özellikler sayesinde çok geniş uglumala alanlarına sahiptir. Nanomalzeler arasında çinko oksit (ZnO) nanoyapılar, yüksek yüzey alanı ve elektrokimyasal aktiflikleri nedeniyle biyosensör uygulamaları için en uygun yüzeylerdir. Bu projede ilk olarak metalik çinko film, Cam/ITO yüzey üzerine elektrokimyasal kaplama yöntemiyle büyütülür. Ardından metalik film elektrokimyasal anotlama yöntemi ile nanoyapılı çinko oksite dönüştürülür. Son olarak, çinko nanoyapılı yüzey,biyosensör uygulamalar için kitosanla modifiye edilir Daha fazlası Daha az

Odun plastik kompozitlerden üretilen birleştirici elemanların mekanik özelliklerinin incelenmesi

Ongan, Aydın

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu çalışmada, Aydın ilinde mobilya üretimi faaliyeti gösteren işletmelerden alınan atık (MDF, MDF Lam, Sunta, Sunta Lam) tozlarının 80 mesh‟lik eleklerde elenmesinden elde edilen odun unu ile polimer olarak atık plastik malzemelerden elde edilen polipropilen ve yüksek yoğunluklu polietilen (YYPE) farklı karışım oranlarında karıştırılmış, bağlayıcı ajan olarak maleik anhidrit grafted polietilen (MAPE) ve maleik anhidrit grafted polipropilen (MAPP) kullanılmıştır. Elde edilen karışım ile çift vidalı ekstruder makinesinde 200 0C‟de odun-plastik kompozit (OPK) elde edilerek kurutma işleminden sonra elde edilen OPK‟lar kırıcıdan geçi . . .rilerek peletler üretilmiştir. Üretilen pelletlerdeki odun unu oranı 10-50 Aralığında değişmektedir. Farklı karışım oranlarına sahip peletler, sıcak presleme tekniği ile 175-210 0C sıcaklık aralığında plastik enjeksiyon makinasında kalıplarda preslenerek OPKkavelalar üretilmiştir.ABSTRACTIn this study, wood flour obtained by sieving of waste powders(MDF, melamin coated MDF, Chipboard, Melamin coated chipboard) in 80 mesh sieve from the companies operating in furniture production in Aydın and polypropylene obtained from waste plastic materials as polymers and high density polyethylene (HDPE) is mixed in various mix proportions, maleic anhydride grafted polyethylene (MAPE) and maleic anhydride grafted polypropylene (MAPP) were used as binding agents. Wood-plastic composite (OPK) was obtained at 200 degrees in twin screw extrudermachine with the above mentioned mixture. After the drying process of the woodplastic composite (OPK), pellets are produced by passing through the crusher. The proportion of wood flour in the produced pellets varies between 10-50. OPK dowels were produced by pressing the pellets with different mixing ratios in the molds in the injection molding machine in the temperature range of 175-210 degrees with the help of hot pressing technique. In order to compare the moment bearing capacity of produced dowels with Fagus orientalis and commercial plastic dowel, 18 mm thick wood-based melamin coated particle board (YLL) and medium densityfiberboard (melamin coated MDF is used Daha fazlası Daha az

Farklı yem tipleri ve yemleme sıklıklarının kiraz karideslerde (neocaridina davidi) büyüme performansı, kabuk değiştirme frekansı, üreme verimi ve karapas renklenmesi üzerine etkileri

Elmas, Sercan

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETGünümüzde evcil hayvan dükkanlarının yanı sıra, e-ticaret sitelerinden de kolaylıkla akvaryum canlılarının satışı mümkün hale gelmiştir. Dolayısıyla erişebilirliğin artması sonucu, akvaristlerin de canlı çeşitliliği genişlemiştir. Akvaryum sektöründe yükselen taleple birlikte, balık dışındaki diğer canlılara olan ilgi artmıştır. Özellikle nano akvaryum sistemlerinin ortaya çıkması sonucu olarak tatlı su karideslerinin ithalat ve üretim faaliyetlerinde de yükselmeler olmuştur. Ancak bir canlının akvaryum ortamında yaşatılabilmesinin en temel gereksinimi düzenli bir besleme rejimidir. Akvaryum sektöründeki başlıca sorunlardan biri . . . de hobicilerin uygun bir besleme programı sağlamamasıdır. Bu sebeple, akvaryumda bakılan türün beslenme ihtiyaçları dikkate alınarak uygun yem tipinin belirlenmesi ve yemin hangi sıklıkta atılması gerektiğinin belirlenmesidir. Bunun yanında düzenli bir besleme stratejisi, akvaryum hobisinde en büyük maliyetlerden birini oluşturan yem giderlerinin azaltılmasını sağlar. Bu çalışmada, akvaryumlarda en popüler karides türü olan kiraz karideslerinde (neocaridina davidi) farklı yem tipleri ve yemleme sıklıklarının büyüme performansı, kabuk değiştirme frekansı, üreme verimliliği ve karapas renklenmesi üzerine olan etkileri araştırılmıştır. Bu amaçla karidesler, benzer protein ve yağ oranlarına sahip alabalık ve karides yemi (ay, ky) ile günde bir veya üç kez (ay1, ay3, ky1, ky3) beslenmişlerdir. Ortalama ağırlıkları 0,75±0,01 mg ve ortalama total boyları 11,05±0,08 mm olan karidesler, 40 l kapasiteye sahip cam akvaryumlara 10 birey/akvaryum şeklinde stoklanmıştır. Her bir akvaryuma üretim filtresi ve hava taşı bağlanmıştır. Büyüme performansının belirlenmesi için iki haftada bir kez ağırlık ve total boy ölçümleri yapılmıştır. Deneme süresince tüm akvaryumlarda kabuk değiştiren birey sayıları kaydedilmiştir. Çalışma boyunca yumurta veren dişi sayısı kaydedilmiş ve yumurtalarının açılma süreleri ve oranları belirlenmiştir. Denemenin başlangıcında ve bitişinde karideslerde karapas rengi ölçümleri uygulanmıştır. Çalışmanın sonunda ky1, ky3 ve ay3 gruplarının ortalama son ağırlıkları ve spesifik büyüme oranları istatistiksel olarak benzerdir (p>0,05). En fazla yumurta ky3 grubu dişilerinden alınmıştır. Ky3 grubunun kırmızılığı (a) ay gruplarından yüksektir (p0.05). Most of the eggs were taken from KY3 females. The red tonality (a) of KY3 group is higher than the AY groups ( Daha fazlası Daha az

Etken madde olarak öjenol, karvon ve apigenin içeren bazı esansiyel bitkisel yağların farklı sıcaklıklarda kırmızı bataklık kerevitlerinin (procambarus clarkii) anestezi süreleri üzerine etkileri

Elmas, Ercan

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETSu ürünleri yetiştiriciliğinde balık elleme, taşıma, cerrahi müdahale, vb. Gibi işlemlerde anestezik maddeler büyük bir öneme sahiptir. Bu maddeler canlının metabolik aktivitelerini yavaşlatarak operasyonel işlemlerde hem canlı hem de uygulayıcı açısından kolaylık sağlamaktadırlar. Bu amaçla, su ürünleri yetiştiriciliğinde fenoksietanol, ms-222, aqui-s gibi sentetik anestezikler sıklıkla kullanılmaktadır. Ancak son dönemlerde, sürdürülebilir bir çevre yönetimi ve çevreci akuakültür sistemleri açısından bitkisel kökenli anestezik maddelerin kullanımı artmıştır. Bitkisel kökenli anestezik maddelerin en yaygın kullanılanı karanfil . . .yağıdır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda ise anestezik özellik taşıyan birçok bitki türünün sucul canlılar için kullanım olanakları araştırılmıştır. Kerevitler, omurgasız grubuna dahil oldukları için sucul canlılar arasında balıklara nazaran daha farklı anatomik ve morfolojik özelliklere sahiptirler. Dolayısıyla kerevitler ve balıklar açısından anestezik maddelerin etki düzeyleri farklıdır. Bu çalışmada, etken maddeleri öjenol, karvon ve apigenin olan karanfil (syzygium aromaticum), nane (mentha spicata) ve papatya (matricaria chamomilla) yağlarının kırmızı bataklık kerevitleri (procambarus clarkii) üzerindeki etkileri araştırılmıştır.ABSTRACTAnaesthetic agents are of great importance in procedures such as fish handling, transport, surgical intervention, etc in aquaculture. These substances slow down the metabolic activities of the organism and facilitate the operational processes for both the organism and the practitioner. For this purpose, synthetic anaesthetics such as phenoxyethanol, MS-222, Aqui-S are frequently used in aquaculture. Recently, however, the use of plant-based anaesthetics has increased in terms of sustainable environmental management and environmental aquaculture systems. Clove oil is the most commonly used plant-based anaesthetic agent. In recent years, the use of many plant species with anaesthetic properties for aquatic organisms has been investigated. Since crayfish belong to invertebrate group, they have different anatomical and morphological features among aquatic organisms compared to fish. Therefore, the effect levels of anaesthetic substances are different for crayfish and fish. In this study, the effects of clove (Syzygium aromaticum), spearmint (Mentha spicata) and chamomile (Matricaria chamomilla) oils, whose active ingredients are eugenol, carvone and apigenin, were investigated on red swamp crayfish (Procambarus clarkii) Daha fazlası Daha az

Cam elyaf takviyeli yapıştırmalı kompozit bağlantıların eksenel darbe yükleri ve titreşimler altındaki mekanik davranışlarının incelenmesi Investigation of mechanical behaviors of adhesively bonded glass fiber reinforced composite joints under axial impact and vibration

UĞUR KEMİKLİOĞLU

Doktora Tezi | 2018 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETKompozitlerin muadil malzemelere göre sergiledikleri üstün özellikleri, bu malzemelerin üretim yöntemlerindeki çeşitliliği ve gelişimi arttırmış, böylece endüstrinin birçok alanında kullanımını yaygınlaştırmıştır. Endüstrinin çeşitli alanlarında yer alan kompozit yapıların konstrüksiyonunda bağlantı elemanı olarak yapıştırıcıların kullanımı artmıştır. Geliştirilen yapıştırıcılar ile birleştirilen kompozit malzemelerin mekanik davranışlarını incelemek amacıyla, çeşitli deneysel ve analitik çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Ancak yapıştırıcı ile oluşturulan kompozit bağlantıların, konstrüksiyonlarda etkin ve güvenilir bir şekilde . . . uygulanabilmesi için üzerinde daha fazla çalışılması şarttır. Özellikle birçok uygulamada sıklıkla karşılaşılan eksenel darbeler ve titreşime maruz kalan bağlantıların verecekleri davranışların tespiti ve değişen mekanik özelliklerinin belirlenmesi oldukça önemlidir. Bu çalışma kapsamında, iki farklı yapıştırıcı ile birbirine tek taraftan bindirmeli olarak yapıştırılan kompozit bağlantıların, farklı enerji değerlerinde (0J, 5J, 10J, 15J ve 20J) yapıştırma doğrultusunda tek seferlik ve üç kez tekrarlı etkiyen eksenel darbe yüklerine karşı gösterdikleri mekanik davranışlar karşılaştırılmış ve ideal yapıştırıcı seçilmiştir. Seçilen yapıştırıcı ile oluşturulan kompozit bağlantılara, farklı sıcaklıklarda (-20oC, 0 oC, 20 oC, 40 oC ve 60 oC) uygulanan farklı enerji değerlerindeki tek seferlik eksenel darbeler sonrasında elde edilen mekanik özellikleri karşılaştırılmış ve bir sonraki deneylerde uygulanacak sıcaklık değeri 20oC olarak belirlenmiştir. Kompozit bağlantılar, farklı devirlerde (1.5x105, 3x105, 12x105 ve 24x105), iki kenarı sabitlenerek ve iki kenarından serbest bırakılarak titreşime tabi tutulmuş ve sonrasında bu bağlantıların titreşime karşı sergiledikleri mekanik davranışları incelenmiştir. Ayrıca, titreşime maruz bırakılan kompozit bağlantılara eksenel darbe yükleri uygulanarak titreşim ve eksenel darbenin kompozit bağlantıların mekanik özellikleri üzerindeki etkileri de incelenmiştir. Bağlantılara uygulanan eksenel darbelerin bir kısmında dayanımın az miktarda arttığı gözlemlenirken, eksenel darbe, titreşim ve her iki mekanik etkinin tesiri sonrasında, çoğunlukla bağlantı dayanımlarının azaldığı saptanmıştır.ABSTRACTThe superior properties of composite materials compared to equivalent materials have increased the diversity and development of these materials in their manufacturing methods, thus making their use in many areas of the industry widespread. The use of adhesives as fasteners in the construction of composite structures in various areas of the industry has become common. Various experimental and analytical studies are carried out with the purpose of examining the mechanical behaviors of the composite joints formed by bonding with developed adhesives. Moreover, further work is necessary to apply these composite joints in constructions effectively and reliably. Especially in many applications, it is very important to determine the behaviors of the axial impacts and the behavior of the joints in the vibrating environments as well as the changing mechanical properties. In this study, the mechanical behavior of adhesively bonded single lap composite joints bonded with two different adhesives on one side with collapsed one on one and three times repetitive axial impact loads at different energy values (0J, 5J, 10J, 15J, and 20J) adhesive was chosen. Mechanical behaviors were compared after one-shot axial impact were applied on composite joints formed with the selected adhesive at different temperatures (-20°C, 0°C, 20°C, 40°C, and 60°C) and the temperature value to be applied in the next experiments was determined as 20°C. Composite joints were vibrated at different speeds (1.5x105, 3x105, 12x105, and 24x105), fixed at two ends and released from both ends, and then their mechanical behavior as a function of vibration was investigated. In addition, the effects of vibration and axial compression on the mechanical properties of the composite joints were also investigated by applying axial impact loads to vibrationally exposed composite joints. It was observed that there was a small increase in the strength of some of the axial impacts applied to these joints, whereas the mechanical effects of both the axial impact and vibration lead to decrease in connection strengths Daha fazlası Daha az

Kimyasal olarak modifiye edilmiş atık kağıtlardan kompozit üretimi Composite production from chemically modified waste papers

Özhan, Rıza

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETÜlkemizde olduğu gibi sınırlı orman varlığına sahip ülkelerde atık kağıt gibi alternatif lignoselülozik kaynaklara yönenilmesi gerekli bir ihtiyaçtır. Değerli bir lif kaynağı olan atık kağıtların dolgu maddesi olarak değerlendirilmesi kompozit malzeme üretiminde ucuz, sürdürülebilir, bol bulunam bir kaynak olarak ilgi uyandırmaktadır. Bu çalışmada, ilk olarak saçilen atık kağıtların kimyasal bileşimleri tespit edilmiştir. Çalışmanın devamında kağıtlar propiyonik anhidrit ile kimyasal olarak modifiye edilmiştir. Atık kağıtların kimyasal modifikasyonu sonrası 0,55 ile 18,71 arasında değişen ağırlık kazancı yüzdeleri elde edilmişti . . .r.ABSTRACTTurning to alternative lignocellulosic sources such as wastepapers, is an essential requirement in the countries which have restricted forest resources as in our country. Turning wastepapers which are very valuable fiber resources to good account as filling material, arouses interest for being available as a cheap, sustainable, and superabundant source in producting composites. In this study, to start with, chemical components of chosen wastepapers were identified. Afterwards, wastepapers were chemically modified via propionic and anhyride. After chemical modification of wastepapers, percentages of gaining weight which were changing between 0.55 and 18.71 were acquired Daha fazlası Daha az

Elektroeğirme yöntemi ile haloysit katkılı biyo-bazlı termoplastik poliüretan nanolif üretimi ve karakterizasyonu

Akın, Ecem

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu çalışmada öncelikle haloysit (HST) katkılı biyo-bazlı termoplastik poliüretan(BioTPU) nanoliflerin üretimi amaçlanmıştır. Bu süreçte düzgün morfolojiye sahip nanolif üretimi için gerekli olan polimer çözeltisi ve elektroeğirme parametreleri optimize edilmiştir. Farklı parametrelerde yapılan üretimler sonucunda, en uygun parametreye sahip polimer çözeltisi belirlenerek farklı konsantrasyonlarda haloysit katkılı biyo-bazlı termoplastik poliüretan nanolifleri üretilmiştir. Çalışmalar sırasında, haloysitin lif morfolojisi üzerine etkilerini görmek için elektroeğirme işleminden önce kullanılan polimer çözeltilerinin reolojik davra . . .nışları incelenmiştir. Elde edilen nanoliflerin kimyasal kompozisyonunu belirlemek için fourier dönüşümlü kızılötesi spektroskopisi (FTIR) analizi yapılmış olup yüzey morfolojilerini görüntülemek için taramalı elektron mikroskobu (SEM) kullanılmıştır. Ayrıca nanoliflerin yapısına eklenen haloysitin, nanolif hidrofilitesi üzerinde yaptığı etkileri gözlemlemek için temas açısı analizleri gerçekleştirilmiştir Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms