Filtreler
Filtreler
Bulunan: 17 Adet 0.001 sn
İlgili Araştırmacılar [2]
Tam Metin [1]
Yayın Tarihi [1]
Dergi Sayısı [3]
Yayın Dili [1]
Editör/Editörler [1]
HEMŞİRELERİN TAM EMZİRMEYE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ

İREM GÜNBAY

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Amaç: Bu çalışma hemşirelerin tam emzirmeye yönelik görüşlerinin incelenmesi amacıyla yürütülmüştür. Yöntem: Nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yaklaşımla yürütülen çalışma, Nisan 2021- Ocak 2022 tarihleri arasında, İzmir’de bir eğitim araştırma hastanesinin doğum sonu kliniklerinde ve gebe okulunda çalışan 15 hemşire ile yürütülmüştür. Veriler Birey Tanıtım Formu ve Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler araştırmacılar tarafından tümevarım yaklaşımı ve içerik analizi yapılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Hemşireler, 25-49 yaş aralığında olup, yaş ortalamaları 34,6 yıldır. Hemş . . .irelerin çoğunluğu (9 kişi) evli olup, üç hemşirenin iki yıl süreyle emzirmeyi sürdürdüğü, yedi hemşirenin ise altı ay tam emzirmeyi sağladığı belirlenmiştir. Nitel verilerin içerik analizi sonucunda tam emzirmeye yönelik bilinenler, hemşirelerin bireysel emzirme deneyimleri, tam emzirmenin etkileri, tam emzirmeyi etkileyen faktörler ve öneriler olmak üzere beş ana tema ve bu temalara ait alt temalar oluşturulmuştur. Hemşirelerin çoğunluğu tam emzirmenin tanımını Dünya Sağlık Örgütü tanımına uygun olarak yapmıştır. Hemşireler tam emzirmenin anne ve bebek sağlığı açısından yararlı olduğunu, tam emzirmeye yönelik görüşlerinin kendi emzirme deneyimlerinden etkilendiğini ifade etmiştir. Hemşireler genç anne yaşının, yüksek gelir düzeyinin, yetersiz süt algısının, primiparitenin, sezaryen doğum şeklinin, doğum öncesi eğitim almamanın, istenmeyen gebeliklerin, anne ve yenidoğan sağlığındaki olumsuzlukların ve olumsuz doğum deneyimlerinin kadınların tam emzirme süreçlerini olumsuz etkilediğini düşünmektedirler. Sonuç: Hemşirelerin kendi emzirme deneyimlerinin olumlu geçmesi mesleki yaşamlarında annelere verdikleri emzirme eğitiminin içeriğini etkileyebilmektedir. Bu nedenle konuya ilişkin bilgilerinin belli aralıklarla güncellenmesi sağlanmalıdır. Hemşireler gebeleri tam emzirmeye engel olan faktörler açısından gebelik ve gebelik öncesi dönemde vermiş oldukları danışmanlıklar sırasında değerlendirmeli ve erken dönemde gerekli önlemleri almalıdırlar Daha fazlası Daha az

HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNDE KARDİYOPULMONER RESÜSİTASYON FARKINDALIĞININ İNCELENMESİ

SELDA TURHAN

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Giriş-Amaç: Kardiyopulmoner Resüsitasyon (KPR), solunum ve dolaşımın aniden durması sırasında solunumun, kalbin ve beyin fonksiyonlarının yeniden kazanılması için yapılan acil müdahalelerdir. KPR’ nin yeterli bilgi ve donanıma sahip kişiler tarafından hemen başlatılıp efektif olarak yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda hemşirelik öğrencilerinin lisans eğitim sürecinde KPR konusunun önemini kavramaları, yeterli bilgiye sahip olmaları ve mezuniyet sonrası çalışma hayatına hazır bulunmaları oldukça önemlidir. Bu araştırmanın amacı hemşirelik öğrencilerinde KPR farkındalığının incelenmesidir. Materyal-Metod: Bu araştırma tanı . . .mlayıcı nitelikte olup, Ege Bölgesinde bir Üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Marmara Bölgesinde bir Üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesinde 2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı Bahar döneminde öğrenim gören Hemşirelik bölümü öğrencileri ile yapılmıştır. Araştırmada 330 öğrenci çalışmaya gönüllü olarak katılmıştır. Araştırmada verileri; Öğrenci Tanıtım Formu ve KPR Farkındalık Anketi kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 23.0 paket programı kullanılmıştır. Verilerin analizinde, demografik özellikleri tanımlamak için sayı yüzde dağılımı ve tanımlayıcı istatistikler, t-testi, tek yönlü varyans analizi, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. Araştırmanın etik açıdan uygunluğu için etik kurul onayı, yürütülmesi için kurum izni ve katılımcılardan sözel katılım onayı alınmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin %74,8’i kadın, yaş ortalaması 21.87±1.38’ dir. Öğrencilerin KPR Farkındalık toplam ortalama puanı 25.40±7.38’dir. KPR farkındalık puanları ile üniversite, yaş, sınıf, mezun olunan lise, çalışma durumu, kursa katılma değişkenlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar saptanmıştır ( Daha fazlası Daha az

Çocuklarda Meyve ve Sebze Tüketimini Artırmaya Yönelik Kanıt Temelli Yaklaşımlar

SELDA TURHAN

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi 7 ( 1 ) , pp.145 - 150

Çocukluk çağı obezitesi dünyada ve ülkemizde hızlı bir artış göstermektedir. Yapılan çalışmalar meyve ve sebze tüketimindeki artışın obezite riskini azalttığını belirtmektedir. Çocukların çoğu yeterli miktarda sebze ve meyve tüketmemektedir. Obezitenin hazırlayıcı faktörlerinden biri olan besin seçimi özellikle sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanıldığı çocukluk döneminde ayrı bir öneme sahiptir. Bu dönemde çocuklara meyve ve sebzeyi sevdirmek ve tüketimini artırmak yetişkinlik döneminde de yaşanabilecek obeziteye ve birçok kronik hastalığa karşı koruyucu bir rol oynayacaktır. Literatürde çocuklarda meyve ve sebze tüketimini ar . . .tırmaya yönelik ev, okul ve toplum tabanlı birçok kanıt temelli müdahale bulunmaktadır. Bu derlemenin amacı; literatür doğrultusunda çocuklarda meyve ve sebze tüketimini artırmaya yönelik kanıt temelli uygulamalar hakkında bilgi vermek, bu müdahalelere yönelik aile ve okul ortamında çalışan profesyonellerde farkındalık oluşturmak ve hemşirelik uygulamalarına katkı sağlamaktır. Childhood obesity increases rapidly in the world and in Turkey. Studies show that the increase in fruit and vegetable consumption reduces the risk of obesity. Most children do not eat enough vegetables and fruits. Food selection, which is one of the predisposing factors of obesity, has a special importance, especially in childhood, when healthy eating habits are acquired. In this period, making children love fruit and vegetables, and increasing their consumption will play a protective role against obesity that can also be experienced in adulthood. In the literature, there are many evidence-based interventions at home, in school, and in community enviroment to increase fruit and vegetable consumption in children. The purpose of this review is to provide information about the evidence-based practices to increase fruit and vegetable consumption in children, to raise awareness among professionals working in family and school settings for these interventions, and to contribute to the nursing practices Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisinde Aferez Hemşirelerinin Yaşadıkları Zorluklar

SELDA TURHAN

Makale | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 1 ) , pp.133 - 137

COVID-19 enfeksiyonuna bağlı morbitide ve mortalite oranları tüm dünyada hızla artmaktadır. COVID-19 hastalarının tedavisinde antifungal ilaçlar, mekanik veya noninvazif ventilasyon, sekonder enfeksiyonlar için antibiyotikler, antikoagülanlar ve destek tedavileri kullanılmaktadır. Tedavi süreçlerine ek olarak hastalığı tamamen iyileşen bireylerden toplanan plazmayla birlikte aferez tedavisi uygulanabilmektedir. Aferez tedavisinin uygulanması, aferez hemşirelerine oldukça büyük sorumluluklar ve beraberinde zorluklar getirmektedir. Aferez hemşirelerinin, aferez uygulamalarının yürütülmesi, hastaların sık yaşadıkları semptomların ve bu . . . semptomların şiddetinin değerlendirilmesi, etkin semptom yönetimi, hastaların güçlendirilmesi ve eğitilmesi, acil durum yönetimi, enfeksiyon kontrolü gibi rol ve sorumlulukları bulunmaktadır. Aferez hemşireleri, sağlık durumu anında kötüleşen hastalara tanıklık etmekte, semptom yönetimi sağlamakta, uzun süre ara vermeksizin kişisel koruyucu ekipman ile çalışmaktadır. Aferez hemşirelerinin COVID-19 sürecinde sağlıklarının korunması, stres yönetimi ve mesleki öz bakım açısından desteklenmeleri gerekmektedir. Bu derleme, COVID-19 pandemisinde aferez hemşirelerinin yaşadıkları zorlukların incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Morbidity and mortality rates due to COVID-19 infection are increasing rapidly all over the world. Antifungal drugs, mechanical or non-invasive ventilation, antibiotics for secondary infections, anticoagulants, and supportive treatments are used in the treatment of COVID-19 patients. In addition to the treatment processes, apheresis treatment can be applied with plasma collected from individuals whose disease has completely recovered. The implementation of apheresis treatments brings great responsibilities and difficulties to apheresis nurses. Apheresis nurses have roles and responsibilities such as carrying out apheresis applications, evaluating the symptoms that patients frequently experience and the severity of these symptoms, effective symptom management, empowering and educating patients, emergency management, and infection control. Apheresis nurses witness patients whose health condition deteriorates immediately, provide symptom management, and work with personal protective equipment without interruption for a long time. Apheresis nurses need to be supported in terms of protecting their health, stress management, and professional self-care during the COVID-19 process. This review was made to examine the difficulties experienced by apheresis nurses in the COVID-19 pandemic Daha fazlası Daha az

Kanser Ağrısında Aromaterapi Kullanımı

SELDA TURHAN

Derleme | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.397 - 402

ÖZ Kanser, birçok ülkede ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Kanser hastaları, hastalıktan veya tedaviden kaynaklı dispne, yorgunluk, bulantı-kusma ve ağrı gibi birçok sorunla mücadele etmektedir. Dünyada 32 milyon kanser hastasının %30-%50’si orta ve şiddetli düzeyde ağrı yaşamaktadır. Kontrol edilemeyen ağrı nedeniyle hastalar daha sık hastaneye başvurmakta ve hastane yatışı yapılmaktadır. Aromaterapi, kanser hastalarının hastalık veya tedavi nedeniyle yaşadıkları sorunlarla baş etmesini kolaylaştırmayı amaçlayan, yan etkileri az ve ucuz tamamlayıcı ve alternatif uygulamalardan biridir. Literatürde aromaterapi u . . .ygulamasının, kanser hastalarında görülen semptomların giderilmesinde en sık kullanılan tamamlayıcı ve alternatif uygulamalardan biri olduğu gösterilmiştir. Bu derlemenin amacı kanser ağrısı olan bireylerde nonfarmakolojik ağrı giderme yöntemlerinden biri olan aromaterapiyle ilgili literatür ışığında genel bir bilgilendirme sağlamaktır ABSTRACT Cancer ranks second among causes of death in the World. Cancer patients struggle with many problems caused by illness or treatment such as dyspnea, fatigue, nauseavomiting, and pain. 30-50% of 32 million cancer patients in the world experience moderate and severe pain. Because of uncontrollable pain, patients are admitted to the hospital more often and hospitalized. Aromatherapy is one of the complementary and alternative applications that aim to help cancer patients to cope with the problems they experience due to illness or treatment. It is inexpensive and has less side effects. In the literature, it has been shown that aromatherapy application is one of the most common methods to relieve the symptoms seen in cancer patients. The aim of this literature review is to provide general information about aromatherapy, which is one of the non-pharmacological pain relief methods for individuals with cancer pain Daha fazlası Daha az

Erkeklerin Aile Planlaması Yöntemlerine Yönelik Tutumlarının Belirlenmesi

İLKNUR YEŞİLÇINAR

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.577 - 583

Amaç: Bu çalışmada erkeklerin aile planlaması yöntemlerine yönelik tutumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki bu çalışma, Ankara’da bir eğitim araştırma hastanesine başvuran 187 katılımcı ile yapılmıştır. Araştırma verileri “Tanıtım Formu” ve “Aile Planlaması Tutum Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde Mann- Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p

Fertiliteyi Geliştirmede Prekonsepsiyonel Bakım: İnfertil Çiftler İçin Örnek Bir Holistik Bakım Şeması

İLKNUR YEŞİLÇINAR

Derleme | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.623 - 628

İnfertilite, çiftlerin bir yıl veya daha fazla süreyle düzenli ve korunmasız cinsel ilişkide bulunmasına rağmen klinik gebeliğin sağlanamadığı durumdur. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya genelinde birçok çift infertilite sorunu ile karşı karşıyadır. İnfertilite, genetik ve epigenetik nedenlerden kaynaklanan karmaşık etiyolojiye sahip bir durumdur. Çiftlerin prekosepsiyonel dönemde maruz kaldığı fiziksel ve psikolojik etkenler nedeniyle oluşan epigenetik değişiklikler, gamet hücrelerinde DNA hasarının artmasına yol açmaktadır. Bu durumda, konsepsiyon olasılığı azalmakta ve ayrıca erken gebelik kayıpları artmaktadır. Bu açıdan, infert . . .il çiftlere prekonsepsiyonel bakım sağlanması daha iyi gebelik sonuçları elde edilmesini sağlayabilir. Gebelik öncesi sağlığın geliştirilmesini hedefleyen prekonsepsiyonel bakım, sağlıklı gebelikler ve yenidoğanlar için uygulanan girişimleri içermektedir. Yapılan çalışmalar ile, prekonsepsiyonel bakımın fertiliteyi geliştirmede etkili olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle, infertil çiftlerin bakımında mutlaka prekonsepsiyonel bakım yer almalı ve holistik (bütüncül) bir yaklaşım ile sunulmalıdır. Holistik hemşirelik bakımı, bireyi sadece fiziksel değil tüm yönleriyle ele alan bir yaklaşım olduğundan infertil çiftler için önem arz etmektedir. Yapılan çalışmalar çiftlerin de bireye özgü bütüncül bakımı tercih ettiğini göstermektedir. Çiftler için oldukça önemli olan bu bakımda, bireylerle en sık iletişim kuran sağlık profesyonellerinden olan hemşirelerin aktif rol alması önemlidir. Bu derlemede infertil çiftlerde prekonsepsiyonel bakımın önemine dikkat çekmek, sağlık profesyonellerine yönelik holistik bakım girişimleri sunmak ve hemşirenin rollerini ortaya koymak hedeflenmiştir Daha fazlası Daha az

ADÖLESAN OLAN VE OLMAYAN GEBELERDE YEME TUTUMU VE BEDEN MEMNUNİYETİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

ARİFE SOYTÜRK

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Amaç: Bu çalışma adölesan olan ve olmayan gebelerde yeme tutumu ve beden memnuniyetinin karşılaştırılması amacıyla yürütülmüştür. Yöntem: Tanımlayıcı ve karşılaştırmalı tipteki araştırmanın evrenini, Ekim 2021- Mayıs 2022 tarihleri arasında Türkiye'nin batısında bulunan bir hastanenin kadın hastalıkları ve doğum polikliniğine başvuran adölesan ve adölesan olmayan gebeler oluşturmuştur. Araştırma iki grupta yürütülmüştür. Her iki gruba da primipar 28. gebelik haftası ve üzerinde olan, çalışmaya katılmayı engelleyecek psikolojik veya fiziksel hastalığı olmayan, gebelikte ortaya çıkan herhangi bir komplikasyona sahip olmayan, araştırma . . .ya katılmayı gönüllü olarak kabul eden, Türkçe bilen, adölesanlar için 19 yaş ve altında, adölesan olmayanlar için 20 yaş üstünde olan toplam 169 gebe (85 adölesan, 84 adölesan olmayan gebe) dâhil edilmiştir. Veriler, Kişisel Bilgi Formu, Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği ve Yeme Tutum Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler, Mann Whitney U, Kruskal Wallis ve Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Adölesan gebelerin yaş ortalaması 18.76±0.42 yıl, evlilik yaş ortalaması 17.69±0.57 yıl, %69.4’ü ilköğretim ve altı eğitim düzeyine sahip, Beden Kitle İndeksi ortalaması 22.75±4.48 kg/m2, %36.5’inin gebeliği süresince aldığı kilo normal ve %31.8’sinin gebeliği planlı değildir. Adölesan olmayan gruptaki gebelerin ise yaş ortalaması 25.86±3.36 yıl, evlilik yaş ortalaması 23.85±3.25 yıl, %40.5’i yükseköğretim mezunu, Beden Kitle İndeksi ortalaması 24.23±5.00 kg/m2, %36.9’unun gebeliği süresince aldığı kilo normal ve %16.7’sinin gebeliği planlı değildir. Adölesan gebelerin Yeme Tutum Ölçeği puan ortalamalarının 20.35±8.99, adölesan olmayan gebelerin 16.97±8.18 olduğu (p< 0.05), adölesanların %15,3’ünde adölesan olmayanların ise %4,8’inde yeme bozukluğuna yatkınlığın olduğu (p< 0.05) aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur. Adölesan gebelerin vi Çok Yönlü Beden Benlik İlişkileri Ölçeği puan ortalaması 182.89±19.82, adölesan olmayan gebelerin ise 195.91±25.31’dir ve aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p< 0.001). Ayrıca adölesan gebelerin Yeme Tutum Ölçeği ile Çok Yönlü Beden Benlik İlişkileri Ölçeği puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak negatif yönde zayıf ilişki olduğu (r= -0.33, p< 0.001) olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Adölesan gebelerin adölesan olmayan gebelere göre bedenlerinden memnuniyet düzeylerinin düşük, yeme bozukluğuna yatkınlıklarının daha fazla olduğu bulunmuştur. Hemşireler adölesan dönemde ortaya çıkan gebeliklerin sağlıklı bir şekilde sonlanabilmesi için olası beslenme sorunlarına karşı dikkatli olmalı, sorunları erken dönemde tanılamalı ve multidisipliner ekip ile birlikte çalışmalıdır. Hemşireler adölesana bakım verirken onu fizyolojik, psikolojik, sosyal, spiritüel bütün yönleriyle değerlendirmeli holistik bakım vermelidir Daha fazlası Daha az

Yoğun Bakım Biriminde Tedavi Alan COVID-19 Hastasının Hemşirelik Bakımı: Olgu Sunumu

ARİFE SOYTÜRK

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 1 ) , pp.447 - 456

Yoğun bakım ünitelerinde COVID-19 ile enfekte olan kritik hastaların yönetim sürecinde hemşirelik bakımının çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Hemşireler tarafından güvenli ve kaliteli hasta bakımının uygulanması ve sürdürülmesi amacıyla, hastalara ait verilerin doğru, eksiksiz ve sistematik bir şekilde toplanması ve analiz edilmesi çok önemlidir. Yoğun bakımlarda hasta tedavi aşamalarının başından sonuna kadar rol oynayan hemşireler, pandemi sürecinde de bilimsel temellere dayanan model ve kuramlar ışığında, hemşirelik sürecini kullanarak hastalara etkin ve bütüncül bir bakım vermektedir. Bu olgu çalışmasında COVID-19 testi pozitif . . . olan bir yoğun bakım hastasının verileri Gordon’un fonksiyonel sağlık örüntüleri modeline göre toplanarak, Kuzey Amerikan Hemşirelik Tanıları Birliği’ne göre hemşirelik tanıları belirlenmiş ve bu doğrultuda hemşirelik bakımının sonuçları değerlendirilmiştir. Nursing care has a very important place in the management process of critically ill patients infected with COVID-19 in the intensive care units. It is very important to collect and analyze patient data accurately, completely and systematically in order to implement and maintain safe and quality patient care by the nurses. Nurses, who play a role from the beginning to the end of the patient treatment stages in the intensive care units, provide effective and holistic care to the patients by using the nursing process in the light of scientific models and theories during the pandemic process. In this case study, the data of an intensive care patient with a positive COVID-19 test result were collected according to Gordon's functional health patterns model, nursing diagnoses were determined according to the North American Nursing Diagnosis Association, and the results of nursing care were evaluated accordingly Daha fazlası Daha az

COVID-19 Salgını; Acil Müdahale Gerektiren Kardiyopulmoner Durumlar ve Hemşirelik Bakımı

ARİFE SOYTÜRK

Derleme | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.409 - 414

ÖZ Başladığı andan itibaren dünyadaki tüm ülkelerin gündemine oturan COVID-19 hem insandan insana hızla bulaşması hem de ölüm oranlarının yüksek olması nedeniyle küresel bir tehdit oluşturmuştur. Salgın özellikle yaşlı ve komorbit hastalığı bulunan bireylerde şiddetli ve tehlikeli seyretmektedir. Bu nedenle salgının bulaşından itibaren bireyin değerlendirilmesi, hem birey hem de çevresi için gerekli tıbbi önlemlerin alınması hayatta kalım için oldukça önemlidir. Özellikle COVID-19 salgınının neden olduğu acil kardiyopulmoner durumları değerlendirmek ve hızlı bakım yöntemlerini organize etmek tüm hastalar için standart olmalıdır. Bu . . . standart bakımın sağlanmasında kilit rol oynayan hemşireler, salgınla mücadelede en önde savaşan sağlık profesyonelleridir. Hemşireler üstlendikleri bu rol ile bilgi ve becerilerini kullanarak tanı ve bakım sürecinde hastada oluşabilecek komplikasyonları azaltabilir. Bu derlemenin amacı; COVID-19 salgınında acil müdahale gerektiren kardiyopulmoner durumlar ve hemşirelik bakımı hakkında hemşirelere destek olacak bakım bilgileri vermektir. ABSTRACT COVID-19, which has been on the agenda of all countries all over the world since its inception, posed a global threat due to its rapid transmission from person to person and high mortality rates. The outbreak is especially severe and dangerous in elderly and comorbid individuals. Therefore, the evaluation of the individual and the necessary medical measures for both the individual and the environment are very important for survival since the outbreak. In particular, evaluating cardiopulmonary emergencies caused by the COVID-19 outbreak and organizing rapid care methods should be standard for all patients. Nurses who play a key role in providing this standard care are health professionals fighting the epidemic. With this role, nurses can reduce the complications that may occur in the patient during the diagnosis and care process by using their knowledge and skills. The purpose of this review is; to provide care information to support nurses about the cardiopulmonary conditions requiring urgent intervention and nursing care in COVID-19 outbreak Daha fazlası Daha az

Pediyatrik Onkoloji Hastalarında Ruhsal Hastalıklar ve Bakıma Yönelik Kanıta Dayalı Güncel Uygulamalar

ARİFE SOYTÜRK

Makale | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 1 ) , pp.105 - 111

Çoğu kez ölüm, ağrı ve acı çekme ile eş anlamlı olarak kullanılan kanser, hastaların zorlu bir başa çıkma dönemi geçirmesine neden olmakta ve acil müdahale gerektiren bir kriz durumu meydana getirmektedir. Yapılan araştırmalar, kanser hastalarında anksiyete, depresyon, travma sonrası stres bozukluğu gibi ruhsal hastalıkların oldukça yaygın olduğunu göstermektedir. Pediyatrik kanser hastalarında gelişebilecek ruhsal hastalıklarda farmakolojik ve farmakolojik olmayan çözüm yollarının saptanması ve uygulanması süreçlerinde pediyatri ve onkoloji hemşirelerinin büyük sorumlulukları bulunmaktadır. Pediyatrik onkolojik hastaların bakımında . . . kanıta dayalı uygulamaların sunulması ve bu tür müdahalelerin kliniklerde yaygınlaştırılması çocukların yaşam kalitesinin artmasına, ruhsal hastalık belirtilerinin azalmasına önemli katkılar sağlayacaktır. Bu derlemede pediyatrik kanser hastaları açısından depresif bozukluklar, anksiyete bozuklukları, davranış değişiklikleri, duygudurum bozuklukları, travma sonrası stres bozuklukları ve bakıma yönelik güncel uygulamalara yer verilmiştir. Cancer, which is often used synonymously with death, pain, and suffering, creates a crisis that causes patients to have a difficult coping period and requires emergency intervention. Researches show that mental illnesses such as anxiety, depression, and post-traumatic stress disorder are quite common in cancer patients. Pediatric and oncology nurses have great responsibilities in the processes of detecting and applying pharmacological and non-pharmacological solutions for mental illnesses that may develop in pediatric cancer patients. Offering evidence-based practices in the care of pediatric oncological patients and disseminating such interventions in the clinics will make significant contributions for improving the quality of life of children and reducing the symptoms of mental illness. Depressive disorders, anxiety disorders, behavioral changes, mood disorders, post-traumatic stress disorders and current practices for the care regarding pediatric cancer patients are included in the present review Daha fazlası Daha az

Kronik Hastalığa Sahip Yaşlı Bireylerde Mobil Sağlık Uygulamalarının Kullanımı

ARİFE SOYTÜRK

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.391 - 395

Dünya çapında ortalama yaşam süresinin artmasıyla birlikte yaşlı bireylerin sayısında artış gözlenmektedir. Yaşlanma ile birlikte kronik hastalıkların morbidite ve mortalite oranları da artmaktadır. Yaşlı bireylerde diyabet, kanser, hipertansiyon ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi kronik hastalıkların yaygın olması holistik ve sürekli bakım yöntemlerinin uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Günümüzdeki teknolojik gelişmelere paralel olarak, kronik hastalığa sahip yaşlı bireylerde hastalık yönetiminin sağlanabilmesi amacıyla mobil sağlık uygulamalarının kullanımı öne çıkmaktadır. Mobil sağlık uygulamaları kapsamında, mobil ile . . .tişim teknolojisi kullanılarak uzaktan hastalık yönetimi sağlanabilmektedir. Ayrıca bu uygulamalar ile veri toplanabilmekte, klinik karar destek sistemleri oluşturulabilmektedir. Mobil sağlık uygulamaları, sıklıkla semptom yönetimi, komplikasyonların önlenmesi, ilaç bilgisinin arttırılması, ilaç uyumunun sağlanması, günlük yaşam aktivitelerinin artırılması ve sağlık ekibi ile iletişim kurma amacıyla kullanılmaktadır. Zaman ve maliyet etkin bu yenilikçi yaklaşımlar, görme, işitme ve algılama kayıpları yaşayan yaşlı bireyler gözetilmeden oluşturulduğunda dezavantaj oluşturabilmektedir. Bu kapsamda hemşirelerden kronik hastalığa sahip yaşlı bireylerin yaşa bağlı değişimleri de göz önünde bulundurularak etkin ve sürdürülebilir mobil sağlık uygulamaları geliştirmeleri beklenmektedir. Bu alanda yapılan çalışmaların sınırlı olması nedeniyle kronik hastalığa sahip yaşlı bireylerde mobil sağlık uygulamalarına ilişkin yapılan çalışmaların arttırılması önerilmektedir. With the increase in life expectancy worldwide, there is an increase in the number of elderly individuals. The morbidity and mortality rates of chronic diseases increase with aging. The prevalence of chronic diseases such as diabetes, cancer, hypertension and chronic obstructive pulmonary disease in elderly individuals requires the application of holistic and continuous care methods. In parallel with current technological developments, the use of mobile health applications comes to the forefront in order to provide disease management in geriatric individuals with chronic diseases. In addition, data can be collected with these applications and clinical decision support systems can be established. Mobile health applications are frequently used for symptom management, prevention of complications, increasing drug information, ensuring drug compliance, increasing daily living activities and communicating with the healthcare team. When these time and cost-effective innovative approaches are developed without taking into account the needs of elderly indivuduals with vision, hearing and perception impairments, they may be at a disadvantage. In this context, nurses are expected to develop effective and sustainable mobile health applications, taking into account the age-related changes of elderly individuals with chronic diseases. Due to the limited number of studies in this field, it is recommended to increase the number of studies on mobile health applications in elderly individuals with chronic diseases Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms