Peker, Zerife
Yüksek Lisans | 2014 | Fen Bilimleri Enstitüsü
xvi, 65 s. : şkl., tbl. 29 cm. 1 CD
Canıbek, Cihan
Yüksek Lisans | 2021 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETİki veya daha fazla akarsuyun birleşerek kavşak noktası oluşturmaları, açık kanal hidroliği alanında sık karşılaşılan bir durumdur. Kavşaklar, hidrolik açıdan önemli kontrol noktalarıdır. Kavşak içinde memba ve mansap derinliklerinin bilinmesi yüzey profilinin belirlenebilmesi açısından önem arz etmektedir. İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Hidrolik Laboratuvarı'nda gerçekleştirilmiş olan bu çalışmada, mansap derinliği ve yan kollardan gelen debiler değiştirilerek farklı koşullar oluşturulmuş ve kavşak içi ve yakınındaki akım derinlikleri ölçülmüştür. Birbirine simetrik 90° açıyla birleşen yan kolların ve ana kanalın genişliği sır . . .asıyla 1 m ve 2 m'dir. Kavşak noktasında yan kollar ile ana kanalın taban kotları eşit olacak şekilde düzenlenmiştir. Çalışmada, ana kanalda ve yan kollarda Froude sayıları 1'den küçük olup tüm deneyler nehir rejiminde olmuştur. Reynolds sayısı 2000'den büyük olduğundan tüm deneyler türbülanslı akım koşulunda gerçekleşmiştir. Yan kol ve ana kanal debileri arasındaki oran ile akımın nehir rejiminde olmasına bağlı olarak akım derinlikleri incelenmiştir. Bu çalışma kapsamında yapılmış olan deneylerde ana kanalda taban eğimi 0 ve akım derinliği kritik akım derinliğinden büyük (h>hc) olup çalışmalar nehir rejiminde yapıldığından ana kanalda H2 profili gözlenmiştir. Yan kollarda ise ve taban eğimi 0,002, kanal taban eğimi kritik eğimden küçük (S0h0>hc) olup M1 profili gözlenmiştir. Momentum denklemi, birleşimde seçilen noktalarda uygulandığında bu noktalarda ölçülmüş olan deneysel değerlerle, momentum denkleminin uygulanmasıyla elde edilen veriler arasında uyumluluk olduğu tespit edilmiştir. Birleşimlerin membasında akım derinliklerinin eşit olduğu varsayımı doğrulanmıştır.ABSTRACTIn the open channels it is common that the flows of two or more channels merge into a single downstream channel forming a confluence. In terms of hydraulics, confluences are important control points. In addition to this, it is very important to know upstream and downstream flow depth in a confluence in terms of determining water surface profile. In this study which is conducted in İzmir Katip Çelebi University Hydraulics Laboratory, with different downstream flow depths and tributary channel flow rates the flow depths are measured in the vicinity of confluence. Width of tributary channels and main channel are 1 m and 2 m respectively and the angle between the tributary channels is 90°. Bed elevation of main channel and tributary channels are equal, i.e. they are concordant. The Froude numbers are less then 1, so the flow regime is subcritical at all experiments. The Reynolds number is more than 2000 which means the flow is turbulent. Depending on discharge ratios between tributary channels and main channel the flow depths are investigated. In main channel bed slope is 0, flow depth is greater than critical flow depth (h>hc) and flow regime is subcritical so H2 profile was observed in the main channel. In tributary channels bed slope is 0,002, bed slope is less than critical slope (S0h0>hc) so M1 profile was observed in lateral channels. Flow depth in the confluence observed higher than downstream flow depth on each experiment set. When momentum equation applied in selected points in the confluence, experimental values and values obtained from momentum equation shows well conformality. Assumption of flow depth equality on upstream of confluences was confirmed Daha fazlası Daha az
Kumaş, Kaan
Yüksek Lisans | 2021 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETYetiştiriciliği yapılan balık türlerinde Gram-negatif ve Gram pozitif bakteriler farklı coğrafi bölgelerde hastalık etkeni patojen olarak tespit edilmiştir. Balık çiftliklerinde oluşan hastalıklar yüksek üretim, iklim değişiklikleri, çiftlikler arası gerçekleşen balık ve yumurta transferleri gibi faktörlerin etkisiyle ortaya çıkarak ciddi ekonomik kayıplara sebep olmaktadır. Balık patojenlerinin hızlı teşhis edilmesi ile hastalıkların tedavi edilerek balıkların sağlığına kavuşturulması en önemli unsurlardan biridir. Bu nedenle patojenlerin hızlı identifikasyonunun yapılabildiği serolojik yöntemlere olan ihtiyaç artmıştır. Polikl . . .onal antikorlar tek bir antijen üzerinde birden fazla epitopu tanıyabilmelerinden dolayı bakteriyel balık hastalıklarının serolojik identifikasyonunda sıklıkla tercih edilmektedir. Bu çalışmada antiserum elde etmek için uygulanan immunizasyonda Lactococcus garvieae, Vibrio anguillarum, Yersinia ruckeri'nin referans suşlarından antijenler hazırlanmıştır. Yeni Zelanda tavşanlarına antijenler ardışık dozlarda verilerek gerçekleştirilmiştir ve tavşanın kulak veninden kan alınarak antiserumlar ayrı ayrı toparlanmıştır.ABSTRACTGram-negative and Gram-positive bacteria have been identified as disease-causing pathogens in different geographical regions in farmed fish species. Diseases in fish farms cause serious economic losses due to factors such as high production, climatic changes, fish and egg transfers between farms. Rapid diagnosis of fish pathogens and treatment of diseases is one of the most important factors associated with fish health. Therefore, the need for serological methods for rapid identification of pathogens has increased. Polyclonal antibodies are frequently preferred for the serological identification of bacterial fish diseases because they can recognize more than one epitope on a single antigen. In this study, antigens were prepared from reference strains of Lactococcus garvieae, Vibrio anguillarum, Yersinia ruckeri for the immunization process to obtain antiserum. Antigens were gived consetutive doses to New Zealand rabbits and antisera were collected separately by taking blood from the rabbit's ear vein Daha fazlası Daha az
Özen Eroğlu
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
Biyokompozit üretiminde tercih edilen lignoselülozik maddeler genellikle bitkisel kökenli lif kaynaklarından elde edilmektedir. Bu amaçla değerlendirilen mevcut lif kaynaklarının sınırlı olmaları sebebiyle hızlı yetişen yeni bitkisel lif kaynaklarının arayışı ve önemi artmıştır. Bu tez çalışması kapsamında biyokompozit üretiminde alternatif lignoselülozik kaynak olarak Sorghum halepense (Kanyaş) liflerinin kullanılma potansiyelinin incelenmesi amaçlanmıştır. Ayrıca lif örnekleri dört farklı ayda toplanarak bu toplanma zamanı farklılıklarının bitkinin kimyasal içeriğine olan etkisi araştırılmıştır. Hazırlanan yaprak ve gövde liflerin . . .in ekstraksiyonu, delignifikasyonu, 𝛼-selüloz ve kül tayini işlemleri sonrası kimyasal bileşenleri tespit edilmiştir. Tespit edilen bileşenlerin varlığı FTIR analizinden elde edilen spektrumlarla desteklenmiştir. Sorghum halepense bitkisinin yaprak ve gövde lif unları, kompozit malzemenin ağırlıkça %10, %20 ve %30'unu oluşturacak şekilde yüksek hızlı termokinetik karıştırıcı (gelimat) vasıtasıyla GD-PP (Geri Dönüşüm Polipropilen) matris ile karıştırılmıştır. Elde edilen edilen lif-polimer hamurundan sıcak pres kalıplama yöntemi kullanılarak ASTM standartlarına uygun kompozit levhalar üretilmiştir. Levhalardan elde edilen test örneklerinin termal özelliklerini belirlemek amacıyla TGA ve DSC analizleri, mekanik ve fiziksel özelliklerini belirlemek amacıyla çekme ve eğilme testleri ve son olarak morfolojik özelliklerini belirlemek amacıyla SEM analizleri gerçekleştirilmiştir. Örneklerin TGA analizleri incelendiğinde lif ilavesinin termal kararlılığı arttırdığı fakat kontrol grubuna göre kompozitlerin termal kararlığında düşüşlerin yaşandığı tespit edilmiştir. Ayrıca %50'lik kütle kayıplarının 280-460 °C arasında gerçekleştiği görülmüştür. DSC analizleri sonucunda ilave edilen lif oranı arttıkça erime sıcaklıklarının belirgin bir değişim göstermediği fakat kompozitlerin erime entalpilerinde (ΔHm) düşüşlerin olduğu saptanmıştır. Sorghum halepense yaprak ve gövde lifi ilaveli GD-PP kompozitlerin mekanik özelliklerinde ilave edilen lif oranı arttıkça kontrol grubuna göre düşüşlerin olduğu saptanmıştır. Mekanik test sonuçlarına göre yaprak ve gövde kompozitleri arasında istatiksel olarak anlamlı bir fark saptanmazken en iyi çekme ve eğilme direnci değerleri %10 gövde lifi ilaveli kompozitlerde tespit edilmiştir. Son olarak kompozitlerin morfolojik yapısı incelendiğinde Sorghum halepense yaprak ve gövde liflerinin GD-PP polimer matris ile homojen bir şekilde karıştığı tespit edilmiştir Daha fazlası Daha az
Khan, Benish
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETİnşaat sektöründe taşıyıcı olmayan dolgu duvar uygulamalarında kagir blok elemanların kullanımı yaygın bir uygulamadır. Bu blok elemanlarının üretiminde farklı menşeli agregalar kullanılarak çimento bağlayıcı ile üretilirler. Blok üretiminde kullanılan agreganın türü, blok elemanının fiziksel ve mekanik özelliklerini doğrudan etkiler ve farklı teknik özellikler göstermesini sağlar. Ancak blok elemanının aynı tip agrega kullanılarak farklı geometrik tasarımlarda üretilmesi blok elemanın teknik özelliklerinde değişikliğe neden olur. Bu bağlamda, blok elemanın taşıyıcı olmayan bir duvar sisteminde duvar dolgu elemanı olarak kullanı . . .lması, duvarın özellikle yoğunluk ve mekanik mukavemet özelliklerinde değişikliklere neden olmaktadır. Farklı tasarım parametrelerine sahip blok elemanların kullanılmasıyla inşa edilen bir duvarda nasıl bir değişim olgusunun meydana geldiği, yapı malzemelerinin istikrarlı kullanımı bağlamında yapılması gereken detaylı bilimsel inceleme hususları arasındadır. Ayrıca kâgir duvarda kullanılan örgü harcının kullanımının değişken olması, blok elemanın tasarımı ve yoğunluk değerlerindeki değişim, örgü işlevi tamamlanmış nihai kâgir duvarın özelliklerini belirleyen ana faktörlerden biridir. Kâgir blok elemanı ve örgü harç tasarım değişkenliğinin duvar özelliklerine etkisi farklı yöntemlerle analiz edilebilir. Kâgir blok elemanı ve örgü harcı kullanılarak hazırlanan bir duvar test modelinin teknik değerleri laboratuvar ortamında fiziksel ve mekanik analiz yöntemi ile incelenebilir. Bununla birlikte, sayısal analiz yöntemi kullanılarak da duvar analiz modelinin incelenmesi, nihai bir duvar tasarımının fiziksel ve mekanik davranışı, farklı geometrik tasarımlara sahip blok elemanların alternatif yatay ve dikey konumda farklı kalınlıklarda uygulanan örgü harcı kullanımını ve farklı yoğunluk değerleri simüle edilerek ayrıntılı olarak incelenebilir. Bu tez çalışmasında, farklı yoğunluk değerlerine sahip kagir blok elemanları ve örgü harcı kullanılarak SAP-2000 programında oluşturulan, standart yüzey alanlı tasarlanmış ve taşıyıcı olmayan bir duvar modeli, modelde kullanılan kagir blok elemanlarının geometrisinde alternatif değişken parametreler uygulanarak analiz edilmiştir. Kâgir bloklar ve harç için eşdeğer kabul edilebilecek birer elastisite modülü değeri belirlenmiştir. Teknik bulgular, farklı deprem yükleme koşulları altında elde edilmiş ve tasarlanan modeller karşılaştırmalı olarak simülasyon yöntemi kullanılarak incelenmiştir.ABSTRACTUse of masonry block elements is a common practice in non-bearing infill wall applications in the construction industry. In the production of these block elements, they are produced with cement binder by using aggregate of different origins. The type of aggregate used in block production directly affects the physical and mechanical properties of the block element and allows it to display different technical properties. However, manufacturing the block element in different geometric designs using the same type of aggregate causes change in the technical properties of the block element. In this context, the use of the block element as a wall filling element in a non-load-bearing wall system causes changes in the properties of the wall, especially in density and mechanical strength. What kind of change phenomenon occurs in a wall built with the use of block elements with different design parameters, a very detailed examination and scientific examination are among the necessary issues in the context of stable use of building materials. In addition, the fact that use of the mortar used in the masonry is variable, as well as the design of the block element and the change in density values, is one of the main factor that determine the properties of the final infill wall. The effect of block element and masonry mortar design variability on the properties of the wall can be analyzed by different methods. The technical values of a wall test model prepared using block elements and masonry mortar can be examined by physical and mechanical analysis method in the laboratory environment. However, the examination of the wall analysis model using numerical analysis method, the physical and mechanical behavior of a final wall design can be examined in detail by simulating the use of masonry mortar applied in alternative horizontal and vertical thicknesses of block elements with different geometric designs and different density values. In this thesis, a non-bearing wall model with a standard surface area, which was created in the SAP-2000 program using masonry block elements with different density values and masonry mortar, was analyzed by applying alternative variable parameters in the geometry of the masonry block elements used in the model. An equivalent modulus of elasticity was determined for masonry blocks and mortar. The technical findings were obtained under different earthquake loading conditions and the designed models were examined comparatively using simulation method. For the simulation analysis, light aggregate masonry block element design with 6 different configurations was considered, one of which has a two-row hollow cavty geometry. In the other models, the configurations of specially designed masonry blocks with three rows of hollow cavties, solid form and multi-row hollow cavties are examined in different nominal sizes, respectively Daha fazlası Daha az
Mohammad Haroon Ehsan
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETÇelik yapıların tasarımında malzeme, geometri gibi temel özelliklerinin yanında kiriş ile kolon birleşim davranışının da dikkate alınması gereklidir. Yapı modellerinin pratik şekilde kurulabilmesi açısından kiriş ile kolon birleşimleri genellikle ideal mafsallı veya tam rijit olmak üzere iki şekilde uygulanmaktadır. İdeal mafsallı birleşimlerin dönme serbestlik derecesi açısından sınırlandırılmamış olup moment aktarmadığı, tam rijit birleşimlerin ise dönme serbestlik derecesi engellenmiş olup tüm momenti aktardığı farz edilir. Hâlbuki pratikte hem bir miktar dönme yapan hem de bir miktar moment aktaran üçüncü bir birleşim tipi b . . .ulunmaktadır. Bu tip birleşimler yarı-rijit birleşim olarak adlandırılmaktadır. Çelik kiriş ile kolon birleşimleri davranışlarının tanımlanabilmesi için moment dönme ilişkilerinin incelenmesi gereklidir. Bu çalışmada çelik yapılarda kullanılan kiriş ile kolon birleşimlerinin davranışlarının incelenmesi ve yarı-rijit davranışın önemi araştırılmıştır.ABSTRACTIn the design of steel structures, it is necessary to take into account the behavior of beam to column connections, as well as basic features such as material and geometry. In order to establish practical building models, beam to column connections are generally applied in two ways, ideally pinned or fully rigid. Ideally pinned connections are assumed to be unconstrained in terms of rotational degrees of freedom and do not transmit moment, while fully rigid connections are assumed to have restricted degrees of freedom and transfer all moments. However, in practice, there is a third type of connection that allows some rotation and transmits some moment. These types of connections are called semi-rigid connections. In order to define the behavior of steel beam to column connections, it is necessary to examine the moment-rotation relationships. In this study, the behavior of beam to column connections used in steel structures and the importance of semi-rigid behavior are investigated. In the study, steel beam to column connections were modeled using the finite element method, and the calculation results were examined by considering the connections in the literature Daha fazlası Daha az
Arslan, Eylem
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETZeminlerin yapılardan aktarılan yükleri güvenli bir şekilde taşıyabilmesi için yeterli kayma dayanımına sahip olmaları gerekmektedir. Arazi koşulları ve zemin özelliklerine göre, yükleme anında suyun drene olabildiği ve yükün zemin daneleri tarafından karşılandığı durumlarda yüke karşı koyan kayma dayanımını oluşturan parametreler drenajlı iken suyun zemin içerisinden drene olamayacağı kadar hızlı yükleme yapılması halinde ise drenajsız olmakta ve bu değer projelerde alt limit olarak alınmaktadır. Bu nedenle, kayma dayanımının belirlenmesinde zemin türü ve yükleme koşulları dikkate alınmalıdır. Zeminlerde kayma dayanımını etkile . . .yen bir diğer konu ise sıcaklıktır. Mevsimsel sıcaklık farkları ile donma-çözülme (FT) etkilerine maruz kalan zeminde yapısal bütünlük bozulmakta ve dayanım düşmektedir.ABSTRACTSoils must have sufficient shear strength in order to safely carry the loads transferred from the structures. According to the in-situ conditions and soil properties, in cases where water can drain at the time of loading and the load is carried by the soil particles, the parameters constituting the shear strength are drained if the loading is done so fast that the water can not drain through the soil, it becomes undrained and this value is taken as the lower limit in the projects.Therefore, the soil type and loading conditions should be taken into account in determining the shear strength of load-bearing soils. Another issue that affects the shear strength is the temperature. The structural integrity and strength of the soil exposed to seasonal temperature differences and freeze-thaw (FT) deteriorate Daha fazlası Daha az
Akdal, Efecan
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETEndüstride kullanılan robotik sistemler arasında en çok gözüken türleri, robotik talaşlı üretim, robotik montaj, parçaların bir yerden alınıp başka bir yere taşınması görevi, boyama v.b. gibi birçok alanda gözükmektedir. Bu tez kapsamında mikro bir seri manipülatör tasarlanıp üretilerek, makro bir mekanizma üzerine montajlanması ile oluşturulmuş olan hibrit bir PRR seri manipülatörünün prototip üretimi, kinematik ve dinamik analiz, yörünge planlaması, simülasyonu ve kontrol çalışmaları gerçekleştirilmiştir. Tasarlanan manipülatörün endüstride parça kalitesini belirleyen faktörlerden bir olan yüzey temizliği ve son operasyon işle . . .mlerinde kullanılması planlanmıştır. Manipülatörün sahip olduğu hibrit yapı sayesinde makro mekanizmanın geniş çalışma alanından yararlanması planlanmış, mikro manipülatörün küçük çalışama alanı sayesinde hassas konumlandırılmasından yararlanılması planlanmıştır. Tasarımı oluşturulmuş olan PRR artıksıl seri düzlemsel hibrit manipülatörü sigma profiller ve 3 boyutlu yazıcılar yardımıyla prototipi üretilmiş ve daha sonra hareket takip kameraları yardımıyla bilgisayar ortamında manipülatörün takip ettiği yörünge izlenmiştir. Takip işlemini gerçekleştirmek için manipülatörün uç efektörüne bir reflektör nokta yerleştirilmiştir.ABSTRACTThe most common types of robotic systems used in the industry are seen in many areas such as robotic machining, robotic assembly, pick and place objective, painting, etc. In this thesis, prototype production, kinematic and dynamic analysis, trajectory planning, simulation and control studies of a hybrid PRR redundant serial manipulator is done for surface grinding and finishing operations which are one of the most importuned factors that determine the quality of parts manufactured in the industry. Because of the hybrid structure of the manipulator, it is planned to use both manipulators most benefit sides. For the macro mechanism it is rough positioning in large workspace and for the micro manipulator precise positioning in small workspace. The prototype of the designed hybrid PRR redundant planar serial manipulator was produced with the help of sigma profiles and 3D printers. Then, the planned trajectory for the manipulator was followed in the computer environment with the help of motion capture cameras with a reflective point placed on the end effector of the manipulator Daha fazlası Daha az
Kılıç, Halil
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETYürütülen bu tez çalışmasında İzmir ili, kuzey ilçeleri olan Foça ve Aliağa ilçeleri arasında yer alan kıyısal bölgede serbest dalış teknikleri kullanılarak 1-3 m derinlikten Patella caerulea örnekleri mevsimsel olarak toplanmıştır. Bu kapsamda mevsimsel olarak örneklerin kuru madde, ham yağ, ham protein, ham kül, toplam amino asit ve yağ asidi kompozisyonları analiz edilmiştir. Patelların et verimi en düşük sonbahar mevsiminde 34,03 en yüksek ise kış mevsiminde 40,04 olarak bulunmuştur. Çalışma bulgularına göre P. caerulea'nın kuru madde miktarları 20,33- 22,93, ham protein içerikleri 10,09-14,47, ham yağ içerikleri 0,34-1,68, . . .glikojen içerikleri 2,85-6,26 ve ham kül içerikleri ise 3,28-4,46 arasında mevsimlere göre değişim göstermiştir. Biyokimyasal parametrelerden elde edilen sonuçların karşılaştırılması yapıldığında özellikle kış ve ilkbahar mevsimlerinde elde edilen sonuçların diğer mevsimlerden (yaz-sonbahar) istatistiki olarak farklı olduğu tespit edilmiştir (p0,05). Örneklerin esansiyel ve esansiyel olmayan amino asit miktarları ise sırası ile 26616,5-31042 mg/100 g, 18942,5-31284,5 mg/100 g arasında mevsimlere göre değiştiği tespit edilmiştir. Toplam amino asit miktarları (TAA) için en yüksek değerin yaz mevsiminde (62325 mg/100g) en düşük değerin ise ilkbahar mevsimine (45802 mg/100g) ait olduğu istatistiki olarak karşılaştırıldığında farkın önemli olduğu tespit edilmiştir ( Daha fazlası Daha az
Can, Eser
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETİnşaat, endüstri ve jeoloji sektörlerinde yapılan çalışmalarda sert yüzeylimateryallerde delme işlemi sıklıkla kullanılan bir yöntemdir. Mekanik matkap uçları bu amaçlar için yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu uçlar ile yapılan uygulamalarda dönme hızından dolayı oluşan problemler tipik olarak gürültü, titreşim ve toz partikülleri üretimi olarak karşılaşılmaktadır. Lazerler, su jetleri, elektrik deşarjları, kimyasallar, ultrasonik titreşimler, plazma akışları vb. kullanan diğer sondaj teknolojileri ise sert materyallerde delme işlemi için pahalı bir uygulamadır. Bu nedenle mikrodalga destekli delme sistemleri umut verici bir tek . . .nolojidir. Geleneksel mekanik matkaplarla karşılaştırıldığında, mikrodalga destekli delme sistemleri titreşimsiz bir çalışma performansı göstermektedir. Yapılan çalışmalarda yakın alan odaklı mikrodalga delme sistemleri mekanizması ile (lokal mikrodalga ısıtma ve termal kararsızlığı kullanarak) koaksiyel aplikatörü kullanılarak mermerde mekanik bir işlem yapmadan bir delik oluşturularak materyal kalitesi arttırılmaktadır. Bu çalışmada 2,45 GHz frekansında çalışan mikrodalga delme sistemlerininprototipleri tanıtılıp deneysel sonuçları ile birlikte sunulmuştur.ABSTRACTDrilling in hard-surfaced materials is a frequently used method in studies in the construction, industry and geology sectors. Mechanical drill bits are widely used for these purposes. In applications with these tips, problems caused by rotational speed are typically encountered as noise, vibration and dust particles production. Lasers, water jets, electrical discharges, chemicals, ultrasonic vibrations, plasma flows, etc. Other drilling technologies using it are an expensive application for drilling in hardmaterials. Therefore, microwave assisted drilling systems are a promisingtechnology. Compared to conventional mechanical drills, microwave assisted drilling systems show a vibration-free working performance. In the studies, the material quality is increased by creating a hole in the marble without any mechanical operation by using the coaxial applicator with the mechanism of near-field focused microwave drilling systems (using local microwave heating and thermal instability). In this study, prototypes of microwave drilling systems operating at 2.45 GHz are introduced andpresented with their experimental results Daha fazlası Daha az
Demirlenk Güzel, Gamze
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETEkoturizm, yaşayan halkla ortaklık içerisinde hareket ederek kırsal alanların sürdürülebilir gelişimini hedef alan, turizmin önemli bir sonucudur. Gerçekleştirilen bu çalışmada İzmir ilinin Karşıyaka, Çiğli, Menemen ve Foça ilçelerinin oluşturduğu Gediz Deltası'nın ekoturizm potansiyeli araştırılmıştır. Yapılan bu araştırmalarda daha önce yapılan çalışmalar incelenmiş, saha gözlemleri ve showt analizleri yapılmıştır. Gediz Deltası'nın kuş türleri içerisinden en yüksek ekoturizm potansiyeline sahip olduğuna dair veriler elde edilmiş, yürüyüş rotaları belirlenmiştir. Bunların yanı sıra tarihi bölgelerine ziyaretler yapılmıştır tar . . .ihleri hakkında bilgiler edinilmiştir. Ekoturizm potansiyelinin fazla olduğu bu bölgenin şehirle iç içe olup bir o kadarda doğal hayatın hüküm sürdüğü, birçok bitki habibatlarının ve hayvan türlerinin yaşamalarına imkân sunduğu bu ortamın ekoturistlere gözlemleme fırsatlarını da sunmuştur. Ayrıca bu bölgelerin Ramsar anlaşması kapsamında ve UNESCO koruma mirasına alınması konusunda başlatılmış çalışmaları da takip etmiştir. Bölgeyi tehdit eden unsurlar da araştırılarak bilgilerinize sunulmuştur. Gediz Deltası ve sahip olduğu kaynakların reklam ve tanıtım amaçlı yapılacak çalışmaların eksikliği ortaya çıkarılış bunlarla ilgili gerekli çalışmaların yapılması için çözüm ve öneriler geliştirilmiştir.ÖZETEcotourism has an important result of tourism, which aims at the sustainable development of rural areas by acting in partnership with the living people. In this study, the eco-tourism potential of the Gediz Delta, which is formed by Karşıyaka, Çiğli, Menemen and Foça districts of İzmir province, was investigated. In these researches, previous studies were examined, field observations and shows analyzes were made. Data on the island, which has the highest eco-tourism potential among the bird species of the Gediz Delta, were obtained and hiking routes were determined. This region, where the ecotourism potential is high, is intertwined with the city, and this environment, where natural life prevails and where many plant habitats and animal species live, has also offered eco-tourists the opportunity to observe. In addition, he followed the studies initiated to include these regions under the Ramsar agreement and under UNESCO protection heritage. The factors threatening the region were also researched and presented to your information. The lack of studies to be carried out for the purpose of advertising and promotion of the Gediz Delta and its resources has been revealed, and solutions and suggestions have been developed for the necessary studies to be carried out Daha fazlası Daha az
Göner, Ali
Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü
ÖZETSon yıllarda ekoturizmde görülen olumsuz uygulamalar, ekoturizm felsefesinin sorgulanmasına ve yeni alternatif arayışlarına yol açmıştır. Bu kapsamda ortaya çıkan tarımsal ekoturizm, doğal ortamın sunduğu imkânları, bölge insanının kültürünü ve tarımsal geleneklerini turizme kazandıran bir turizm türüdür. Tarımsal ekoturizm kavramı Türkiye'de yeni tanınmaya başlayan bir kavram olup, resmi kurumların tarımsal ekoturizmin sürdürülebilirliği için gerekli düzenlemeleri henüz yeterli düzeyde gerçekleştirmediği görülmektedir. Kavramsal olarak içeriğinde doğal kaynaklar, yerel kültür ve kırsal yaşantı barındırmasına rağmen ekoturizme a . . .lternatif olarak tarımsal ekoturizm kavramının ortaya atıldığı gözlemlenmiştir. Tarımsal ekoturizm faaliyetlerinin ekoturizm kurallarına uygun, etkin ve verimli bir şekilde kullanılmaması halinde tarımsal kaynaklarda tükenme, yerel tarım kültüründe ve kırsal tarım yaşantısında olumsuz değişimlere neden olma gibi sonuçlar, tarımsal ekoturizmin kendi kendisini tüketmesi ve amacından sapması anlamına gelmektedir. Bu çalışmada tarımsal ekoturizm hakkında halkın bilgi düzeyine ilişkin olarak İzmir ili Selçuk ilçesi örneğinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç kapsamında bölgenin coğrafi konumu, tarihi, ulaşım, iklim, jeolojik yapı, topoğrafya, toprak ve bitki örtüsü, hidrografik özellikleri, tarım, fauna, nüfus yapısı ve turizm özellikleri dikkate alınmıştır. Metodolojik olarak literatür tarama ve yapılandırılmış görüşme yöntemleri kullanılarak bölgeye ait yapılan araştırmalara ve raporlara erişim sağlanmış ve bu kaynaklardan derleme yapılmıştır. Ayrıca halkın tarımsal ekoturizm hakkındaki bilgilerini ölçmek adına yapılandırılmış görüşme çalışması yapılmıştır. Yapılandırılmış görüşme sonuçlarına göre katılımcıların yarıya yakınının Selçuk ilçesinde yaşadıkları, 60,4'ünün ekoturizmi stresten kaçış ve rahatlama sağlayan turizm olarak tanımladıkları, 83,0'ünün daha önce tarımsal ekoturizm faaliyetinde bulunmadıkları ve 69,8'inin Selçuk'ta herhangi bir ekoturizm faaliyeti hakkında bilgilerinin olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca katılımcıların 91,5'inin tarımsal ekoturizm faaliyetinde bulunmanın mutluluk vereceğini düşündüğü, 83,0'ünün çiftçilerin yetiştirdikleri tarım ürünlerinin yanında turizmden gelir elde etmelerinin faydalı olacağını düşündüğü ve 84,9'nun tarımsal ekoturizm aracılığıyla yetiştirilen tarım ürünlerinin aracısız olarak tüketiciye ulaştırılmasının faydalı olacağını düşündüğü belirlenmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda bölgenin tarımsal ekoturizm açısından büyük potansiyeli olduğu belirlenmiştir.ABSTRACTThe negative practices seen in ecotourism in recent years have led to the questioning of ecotourism philosophy and the search for new alternatives. Agricultural ecotourism, which emerged in this context, is this type of tourism that brings the opportunities offered by the natural environment, the culture and agricultural traditions of the people of the region to tourism. The concept of agricultural ecotourism is a concept that has just begun to be recognized in Turkey, and it is seen that official institutions have not yet made the necessary regulations for the sustainability of agricultural ecotourism. Although it contains natural resources, local culture and rural life conceptually, it has been observed that the concept of agricultural ecotourism has been put forward as an alternative to ecotourism. The results of agricultural ecotourism activities such as depletion of agricultural resources, causing negative changes in local agricultural culture and rural agricultural life mean that agricultural ecotourism consumes itself and deviates from its purpose. In this study, it is aimed to examine the example of Selçuk district of İzmir province regarding the level of knowledge of the people about agricultural ecotourism. Within the scope of this purpose, the geographical location, history, transportation, climate, geological structure, topography, soil and vegetation, hydrographic features, fauna and population structure of the region were taken into consideration. Methodologically, by using literature review and structured interview technique, access to the researches and reports of the region was provided and compilations were made from these sources. In addition, a structured interview technique was conducted to measure the knowledge of the people about agricultural ecotourism. According to the results of the structured interview technique, 43.4 of the participants live in Selçuk district, 67.0 have not done any tourism activities before, 60.4 define ecotourism as tourism providing escape from stress and relaxation, 69.8 It was determined that they did not have any information about any ecotourism activity in Selçuk and 58.5 did not have any information about agricultural ecotourism activities. According to the results of the studies, it has been determined that the region has a great potential in terms of agricultural ecotourism Daha fazlası Daha az
- Arama alanına arayacağınız kelime veya kelimeleri girin.
- Arama sonucunda gelen listeyi daraltmak için kelime sayısını artırınız. Arama motoru birden fazla kelime varsa ikisininde geçtiği kayıtları getirir.
- Aramalarda büyük-küçük harf ayrımı yoktur. (Dizinler Türkçedir. Türkçe dışındaki kelime aramalarında I karakterinin küçüğünün i olmayacağını aklınızda bulundurunuz.)
- Kelime içinde geçen bazı harflerden emin değilseniz, o karakterin esnek olduğunu belitmek için ?(tek harf), *(çok harf) kullanınız.
- Aramalarda kelime kökü esas alınır. Örnek; kitap kelimesi arandığında kitap, kitaplar, kitaplık, kitabın, kitapçı vb sonuçlar da listelenir.
- Eğer aramanın bire bir eşlenmesi isteniyorsa çift tırnak içide arayınız.
- Aralık aramaları harf ve sayı karışık ise { } karakterleri içinde, Örnek;{başlangıç ... bitiş} eğer aradığınız aralık sayılardan ibaret ise köşeli parantez kullanınız, Örnek;[1926 ... 2015]
- Arama sonuçlarından bazı kelimeleri içeren kayıtları elemek istiyorsanız o kelimenin başına - karakterini yazınız, o kelime geçen kayıtlar listeden elenir.