Filtreler
Filtreler
Bulunan: 2.204 Adet 0.004 sn
Tam Metin [2]
Yayın Dili [4]
Bulanık mantık tabanlı güvenli sürüş android uygulaması

Yüksek Lisans | 2017 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Bu tez çalışmasında günümüzde teknolojinin de ilerlemesiyle birlikte toplumlarda akıllı telefon kullanımının artışı göz önünde bulundurularak, sürüş güvenlik sistemlerinin araç dışı kaynaklar yardımıyla tüm araçlara uygulanabilir hale getirilmesi, bu sayede Türkiye’de ve dünyada trafik kazalarının azaltılması sağlanarak yaralanma, can kaybı, araç hasarları gibi maddi ve manevi kayıpların azaltılmasını sağlayacak bir uygulama oluşturmak istenmiştir. Bu tez çalışmasında ortaya çıkan uygulamanın geliştirilip, son kullanıcıya hitap eden bir ürün haline getirilmesiyle; araç kullanımı sırasında akıllı telefonlar vasıtasıyla navigasyon kul . . .lanan kullanıcılar için otomatik uyarı veren bir sürüş güvenlik sistemi mevcut hale gelmiş olacaktır. Ayrıca bu tez çalışmasının konusu her yıl dünyada çok büyük boyutlarda ekonomik ve sosyal kayıplara sebebiyet veren trafik kazalarının azalması için sürekli olarak üzerinde çalışılan güvenli sürüş sistemlerine adanmıştır. Güvenli sürüş sistemleri, kendi içerisinde birçok dalı barındıran ve her bir dalın büyük içeriklere sahip olduğu bir konudur. Bu nedenle tez çalışmasında karşılaştırma yapılabilmesi için belirli konulara değinilmiştir. Tezin en önemli özelliği ise; diğer güvenli sürüş sistemlerinden ayrılan kısmı olan mobil telefonlar üzerinden çalışmasıdır. Bu sayede aracın teknolojik donanımından bağımsız olarak, eski veya yeni tüm araçlarda mobil telefonlar vasıtasıyla güvenli sürüş imkanı doğmuştur. İkinci hedef olarak makina mühendisliği bilgisi ile yazılım mühendisliği bilgisinin entegre edilmesiyle oluşturulan sistem sayesinde gelecekteki projelerde de bu iki meslek dalının birarada çalışması amaçlanmıştır Daha fazlası Daha az

Comparison of three different orthodontic wires for bonded lingual retainer fabrication

ASLI BAYSAL |

Makale | 2012 | The Korean Association of Orthodontists

Objective We evaluated the detachment force, amount of deformation, fracture mode, and pull-out force of 3 different wires used for bonded lingual retainer fabrication. Methods We tested 0.0215-inch five-stranded wire (PentaOne, Masel; group I), 0.016 × 0.022-inch dead-soft eight-braided wire (Bond-A-Braid, Reliance; group II), and 0.0195-inch dead-soft coaxial wire (Respond, Ormco; group III). To test detachment force, deformation, and fracture mode, we embedded 94 lower incisor teeth in acrylic blocks in pairs. Retainer wires were bonded to the teeth and vertically directed force was applied to the wire. To test pull-out forc . . .e, wires were embedded in composite that was placed in a hole at the center of an acrylic block. Tensile force was applied along the long axis of the wire. Results Detachment force and mode of fracture were not different between groups. Deformation was significantly higher in groups II and III than in group I (p < 0.001). Mean pull-out force was significantly higher for group I compared to groups II and III (p < 0.001). Conclusions Detachment force and fracture mode were similar for all wires, but greater deformations were seen in dead-soft wires. Wire pull-out force was significantly higher for five-stranded coaxial wire than for the other wires tested. Five-stranded coaxial wires are suggested for use in bonded lingual retainers Daha fazlası Daha az

Farklı periodontal hastalıklara sahip bireylerin tükürük ve dişeti oluğu sıvısı çözünebilir ürokinaz plazminojen aktivatör reseptör (supar), galectin-1 ve TNF-α düzeylerinin değerlendirilmesi

Taşdemir, İsmail

Doktora Tezi | 2019 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Özet:Giriş ve Amaç: Bu klinik çalışmanın amacı periodontal olarak sağlıklı (K), gingivitisli (G) ve kronik periodontitisli (KP) bireylerin tükürük ve diş eti oluğu sıvısındaki (DOS) çözünebilir ürokinaz plazminojen aktivatör reseptörü (SuPAR), Galectin-1 ve tümör nekroz faktör alfa (TNF-α) seviyelerinin tespiti ve bu moleküllerin birbirleriyle ve klinik parametrelerle olan ilişkilerinin incelenmesidir.Summary:Introduction-Aim: The aim of this study is detection of soluble urokınase plasminogen activator (SuPAR), galectin-1 and tumor necrosis factor alpha (TNF-α) levels in saliva and GCF samples of periodontally healthy, gingivitis a . . .nd chronic periodontitis patients and the possible correlation between these values and clinical parameters of periodontal diseases.Kaynakça içerir Daha fazlası Daha az

Habermas’ta kamusal alanın yeniden inşası ve iletişimsel aklın rolü

Arkın, Aslı Dilan

Yüksek Lisans | 2019 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETHabermas’ı 20.yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri yapan şüphesiz kionun eleştirel ve rasyonel iletişim temelli bir toplum yapısını oluşturmak istemesiydi.Çalışmamızda Habermas’ın yeniden inşa ettiği, müzakere, rasyonel iletişim verasyonel eylem niteliklerini içeren kamusal alanın, geçmişini genel anlamıylaaraştırdık ve modernite etkileri sonrasında oluşan yeni yaşam dünyasına kısa biryolculuk yaptık. Bunu yaparken moderniteden, rasyonel iletişim ve iletişimseleyleme kadar uzanan kamusal alan dönüşümlerin de detaylarını inceledik.Modernitenin yıkıcı etkilerinden kaçamadığı düşünülen klasik kamusal alanıincelerken ele aldığımı . . .z kritik nokta ise Habermas’a göre modernitenin hangiyönüyle yıkıcı, hangi yönüyle kurucu olabileceğiydi. Üzerinde durduğumuz diğer birhusus ise Habermas’ın rasyonalite temelinde oluşturmak istediği kamusal alantasarımındaki kurucu aklın, ne türden bir yapısı olması gerektiğiydi. Gidişatımızsonucunda incelediğimiz son konu ise Habermas’ın rasyonel sentez ile yenidenkurduğu ortak yaşam dünyası sayesinde bizlere sağladığı imkanlarıdeğerlendirmektir.ABSTRACTWhat made Habermas one of the most important philosophers of thetwentieth century was undoubtedly his desire to create a social and rationalcommunication-based society. In our study, we examined the past of the public spacethat Habermas reconstructed, which includes negotiation, rational communicationand rational action qualities and we have made a short journey to the new world oflife which has emerged after the effects of modernity. In doing so, we have examinedthe details of public space transformations changing from modernity to rationalcommunication and communicative action. The critical point that we take intoconsideration while examining the classical public space which is thought to beunable to escape the destructive effects of modernity is how according to Habermas,modernity could be destructive or constructive. Another issue that we haveemphasized is what kind of structure the constitutive mind, in the design of publicspace that Habermas wanted to form on the basis of rationality, should possess. As aresult of our progress, the last issue we examined is the opportunities provided byHabermas by means of the common life world that he reconstructed with rationalsynthesis Daha fazlası Daha az

Aşıya ilişkin tutumlar ölçeğinin Türkçe'ye uyarlanması, geçerlik ve güvenirliğinin incelenmesi

Özümit, Didem

Yüksek Lisans | 2019 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Özet:Giriş-Amaç: Dünya genelinde bağışıklama başarısının devamlılığı ve daha da arttırılması bağışıklama oranlarının yüksekliği ile sağlanabilmektedir. Buna karşın son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de aşı yaptırmayı reddeden ebeveynlerin oranının artması aşıya ilişkin toplumsal tutumların olumlu yöne evrilmesine yönelik çalışmaları gerektirmektedir. Bu çalışma aşıya ilişkin toplumsal tutumları belirlemek amacıyla geliştirilmiş olan Aşıya İlişkin Tutumlar Ölçeği'ni Türkçe'ye uyarlamak, Türkçe geçerlik ve güvenirliğini yapmak amacıyla planlanmıştır.Summary:Objective: The continuation and further increase of immunization . . .success in the world can be achieved by high immunization rates. However, as all over the world in recent years in Turkey also the rate of increase in social attitudes of parents who refuse vaccines, vaccination requires all efforts to evolve in a positive way. This study was designed to adapt the Turkish version of the Attitudes Towards Vaccine Scale, which was developed to determine the social attitudes towards vaccination, and to make its validity and reliability in Turkish Daha fazlası Daha az

Farklı dental materyallerinin dental volumetrik tomografide neden olduğu artefaktların aproksimal çürük teşhisine etkisinin değerlendirilmesi

Atıcı, Meral Yırcalı

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

İn vitro olarak tasarlanan bu çalışmanın amacı, farklı dental materyallerin oluşturduğu artefaktların çürük tespitindeki etkilerinin değerlendirilmesidir. Ayrıca farklı cihazların farklı çekim modları ile elde edilen görüntülerin bu sürece etkisi de araştırılmıştır. Çürük lezyonlarının erken d nemde teşhis edilmesi, takip edilmesi ve doğru tedavi planlarının yapılabilmesi için güvenilir yöntemlerin kullanılması nem taşımaktadır. Posterior dişlerdeki aproksimal çürüklerin teşhisi için kullanılan yöntemler arasında klinik muayene, konvansiyonel periapikal radyografi, konvansiyonel bite-wing radyografi, dijital görüntüleme sistemleri . . .ve çeşitli la er fluorescence sistemleri bulunmaktadır. Rutin olarak çürük tespitinde, klinik muayene ile birlikte konvansiyonel ve dijital radyografiler kullanılsada, son yıllarda artan dental tomografi kullanımı, çürük teşhisinde tomografinin de yer alabileceğini göstermektedir. Literatürde, çeşitli diğer y ntemlerle dental volumetrik tomografinin çürük tespitinde karşılaştırmaları yapılmıştır. Ayrıca dental tomografi raporlarında, hastaların tekrar radyasyon almaması için çürüklerin de belirtilmesi gerekliliği düşünülmektedir. Fakat hastaların çoğunda restorasyonlar bulunmaktadır. Bu restorasyonlar, dental volumetrik tomografi görüntülerinde artefaktlara yol açabilir. Bu da teşhiste zorluklara veya yanlış yorumlara sebep olabilir. Literatürde bu konu ile ilgili a sayıda çalışma vardır. Araştırma kapsamında 4 farklı ti dental materyal, iki dental tomografi cihazı iki farklı çekim modunda değerlendirilmiştir. Çalışmaya çeşitli nedenlerle çekilmiş, çürüksü veya başlangıç aşamasında aproksimal çürüğü bulunan 164 adet daimi molar ve remolar diş dahil edilmiştir. 4 dişten her birine amalgam, kompozit, zirkonyum destekli porselen ve metal destekli porselen ile restorasyon yapılmıştır. Geriye kalan 160 diş, 4’er dişten oluşan 40 gruba ayrılmıştır. Sırasıyla restorasyonlu dişler birer birer her bir gruptaki dişler arasına yerleştirilmiştir. Her grup iki dental tomografi cihazı ve cihazların iki farklı modu ile taranmıştır. Daha sonra bütün örneklerden tekrar restorasyonlu diş yerine restorasyonsu bir molar diş konularak tekrar iki dental tomografi cihazı ve farklı iki mod ile görüntüleri alınmıştır. Elde edilen görüntüler altın standart olarak kabul edilmiştir. Elde edilen bulgular istatistiksel olarak değerlendirilmiştir. Sonuçta oluşturduğu artefakt ile restorasyona yakın yüzeylerde çürük teşhisini en fa la etkileyen materyal amalgam olmuştur. Diğer materyallerden metal destekli porselen ve zirkonyum destekli porselen ise teşhisi etkilemiş ancak amalgam kadar olumsu etki oluşturmamıştır. om o it ise en a etkilemiştir. Cihazlar ve çekim modları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. DVT çürük teşhisinde primer method olarak kullanılmamalıdır. Başka dental sebeplerle alınmış DVT görüntülerinde restorasyona u ak yüzeylerde DVT çürük tespitinde kullanılabilir Daha fazlası Daha az

Investigation of Optimal Solution Type and Volume for Inflation of Foley Catheter Balloon in Indwelling Urethral Catheterization

AYŞE AKBIYIK

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi 7 ( 2 ) , pp.289 - 293

Objective: In this study investigates the effect of the type and volume of solution used in inflation of the foley catheter balloon on the development of urine leakage around the catheter during indwelling urethral catheterization. Material and Method: This randomized controlled experimental study was conducted with 128 patients hospitalized in the intensive care unit and carried out between 2015 and 2019. In each study group, different types and volumes of the solution including 10 mL 0.9% sodium chloride, 15 mL 0.9% sodium chloride, 10 mL sterile distilled water, and 15 mL sterile distilled water were used to inflate the foley bal . . .loon. Results: In the study, 7% of the patients who underwent indwelling urinary catheterization had urine leakage around the catheter. Urine leakage occurred on a mean of 11.33±8.22 days of catheterization. The urine leakage rate was calculated as 7.22/1000 catheterization days. Urine leakage rates of 10 mL 0.9% sodium chloride, 15 mL 0.9% sodium chloride, 10 mL sterile distilled water, and 15 mL sterile distilled water on the day of 1000 catheterization were 7.72, 5.60, 13.25, and 3.01 catheterization days, respectively. The most frequent urine leakage was in catheterizations using 10 mL sterile distilled water. Urine leakage was lower in catheterizations using 15 mL sterile distilled water compared to other groups. Conclusion: Using 15 mL of sterile distilled water to inflate the balloon can minimize urine leakage to ensure that the catheterization continues safely Amaç: Bu çalışma foley kateter balonunun şişirilmesinde kullanılan solüsyon tipi ve hacminin kalıcı üretral kataterizasyon sırasında kateter etrafından idrar sızıntısı gelişimi üzerindeki etkisini incelemektedir. Foley balonun şişirilmesi için her bir çalışma grubunda 10 mL %0,9 sodyum klorür, 15 mL %0,9 sodyum klorür, 10 mL steril distile su ve 15 mL steril distile su olmak üzere farklı tip ve hacimLerde solüsyon kullanıldı. Gereç ve Yöntem: Bu randomize kontrollü deneysel çalışma, yoğun bakım ünitesinde yatan 128 hasta ile 2015-2019 yılları arasında yürütüldü. Bulgular: Çalışmada kalıcı üriner kateterizasyon uygulanan hastaların %7'sinde kateter çevresinde idrar sızıntısı gelişti. Kateterizasyonun ortalama 11,33±8,22 gününde idrar sızıntı meydana geldi. 1000 kateterizasyon gününde 10 mL %0.9 sodyum klorür, 15 mL %0,9 sodyum klorür, 10 mL steril distile su ve 15 mL steril distile su için idrar sızıntısı oranları sırasıyla 7,72, 5,60, 13,25 ve 3,01 gündü. En sık idrar sızıntı 10 mL steril distile suyun kullanıldığı kateterizasyonlarda gelişti. 15 mL steril distile su kullanılan kateterizasyonlarda idrar sızıntısı oranı diğer gruplara göre daha düşüktü. Sonuç: Balonu şişirmek için 15 mL steril distile su kullanmak, kateterizasyonun güvenli bir şekilde devam etmesini sağlamak için idrar sızıntısını en aza indirebilir Daha fazlası Daha az

Gelişmekte olan ekonomilerde finansal serbestleşmenin para politikası üzerine etkisi

AYŞE AKBIYIK

Yüksek Lisans | 2017 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Finansal serbestleşme (liberalleşme) düşüncesi 1970’ lerde Bretton-Woods’ un yıkılmasından sonra hız kazanmıştır. 1980’ li yıllardan itibaren uluslararası ekonomi küreselleşme (globalleşme) sürecine girmiş, tüm dünyada yapılanma ve değişim dönemi 1990’ larda başlamıştır. Globalleşme kavramı, tüm dünya ekonomilerini kapsayan sosyal ve iktisadi alanların birbirleriyle ve uluslararası piyasalarla entegre olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla finansal serbestleşme, mali piyasaları fiziksel olarak bölen çizgilerin yok olması, miktar ve fiyat kısıtlamalarının kaldırılması aynı zamanda ülkeler arası sermaye mobilitesinin artması demek . . .tir. Bu uygulamalar aracılığla finansal sermaye, uluslararası çapta dolaşım imkanı bulmuştur. Gelişmekte olan ekonomilerin karlı yatırım olanakları sermaye akımlarının yönünü belirleyen en önemli faktör olmuştur Daha fazlası Daha az

İbnü's-Serrâc'a göre Arapça sözdiziminde takdim ve tehir (el-Usûl örneği) Fronting and delaying in Arabic syntax according to Ibn Sarrāj (The example of al-Usul)

Çetinovalı Bay, Neşe

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETDil birbiriyle yakından ilişkili ses, biçim, sözdizimi ve anlamdan mürekkep bir yapıdır. Bu karmaşık yapının en önemli bileşeni ise sözdizimidir. Cümlenin bütün ögelerini bir defada söylemek mümkün değildir. Bazı ögeleri önce, bazısı da sonra söylenir. Her dilin kendine has bir sözdizimi kuralları vardır. Sözdiziminin temel kuralları dilden dile değişmektedir. Her dilin sahip olduğu bu ilkeler bazı dillerde esnek, bazısında ise daha katı kurallar içerirler. Örneğin Arapça sözdizimi Türkçe sözdizimine göre daha katı kurallara bağlı olmasına rağmen İngilizce ile kıyaslandığında daha esnektir. Arapça sözdiziminde yeri değişmeyen ve . . . değişebilen cümle ögeleri ve sözcük öbekleri vardır. Bu dilde cümleler genel olarak yapılarına göre fiil cümlesi ve isim cümlesi şeklinde ikiye ayrılır. Arapça fiil cümlesinde önce fiilin sonra öznenin sonra nesnenin gelmesi genel bir kuraldır. Ancak bazı durumlarda özne ile nesnenin yeri değişebilir. Mübteda (özne) ve haber (yüklem)den oluşan Arapça isim cümlesinde ise önce mübteda sonra haberin gelmesi bir kuraldır. Ancak çeşitli nedenlerden dolayı önce haber sonrasında mübteda gelebilir. Klasik Arapça dilbilgisi kitaplarında dağınık bir şekilde ele alınan bu meseleleri Farabi (ö. 950 )'den aldığı mantık derslerinin etkisiyle İbnü's-Serrâc (ö. 929 ), sistematik hale getirir. İşte bu çalışma, Arap dilbilimci İbnü's-Serrâc'ın görüşleri doğrultusunda Arapça Sözdiziminde Takdîm ve Te'hîr yani cümlenin ögelerinin yer değiştirmesi olgusunu betimlemekte, tasnif etmekte ve analize tabi tutmaktadır. Ona göre Arapçada cümle ögelerinin yer değiştirmesi dilin yapısından kaynaklandığı gibi anlamsal gerekçelerle de yapılmaktadır. Dilin yapısından dolayı cümle ögelerinin yer değiştirmesinde cümlenin anlamında bir değişiklik görülmez. Ancak dilin yapısından kaynaklanmayan takdîm ve te'hirde ise cümlenin anlamı da doğal olarak bu durumdan etkilenmektedir. Anlama dayalı takdîm-te'hirin bir kısmı sözceleme ediminde konuşmacının niyetiyle ilgilidir. Konuşan, önem verdiği ögenin yerini vurgu vb. gayelerle değiştirebilmektedir. Ayrıca şiirsel zaruretlerin yanı sıra dinleyende estetik bir zevk oluşturmak için de konuşucu cümle ögelerinin yerini değiştirmektedir.ABSTRACTLanguage is a structure consisting of sound, form, syntax, and meaning that are closely associated with each other. The most important component of this complex structure is syntax. Since it is not possible to say all the elements of a sentence at once, one needs to say some of them first and some of them later. That is why each language has its own syntactic rules. The basic rules of syntax vary from language to language. These principles, which every language has, contain flexible rules in some languages and stricter ones in others. For instance, although Arabic syntax is more flexible compared to English syntax, it is more strictly regulated than Turkish syntax. In Arabic syntax, the positions of some of the sentence elements and phrases in the word order can change when some cannot. In Arabic, sentences are generally categorized into two groups depending on their structure: verbal sentences and nominal sentences. The general rule is that the verb comes first, then the subject, then the object in the Arabic verbal sentence. However, in some cases, the position of the subject and the object may switch places. In the Arabic nominal sentence consisting of Mubtada (Subject) and Khabar (Predicate), Mubtada comes first and then Khabar. Yet for various reasons, the Khabar may come first, and then the Mubtada. Inspired by the logic lessons he took from Al-Farabi (died 950), Ibn al-Sarraj (died 929), systematizes these topics that are handled in a disorganized manner in the classical Arabic grammar books. This study describes, classifies, and analyzes the phenomena of taqdim wa-ta'hir meaning the displacement of sentence elements in Arabic Syntax. According to him, the displacement of sentence elements in Arabic occurs due to the structure of the language, as well as on semantic grounds. Owing to the structure of the language, there is no change in the meaning of the sentence when the sentence elements are displaced. However, in the cases of taqdim wa-ta'hir which do not occur due to the structure of the language, the meaning of the sentence is naturally affected by the displacement. Some taqdim wa-ta'hir cases are about the intention of the speaker during the enunciation performance. The speaker can change the position of the element that is important to him/her with a purpose such as emphasis. Also, the sentence elements can be displaced for poetic concerns or to give aesthetic pleasure to the listener Daha fazlası Daha az

Yiyecek-içecek hizmeti veren otel mutfaklarının gıda güvenliği ve hijyen yönünden incelenmesi : Tokat’taki 3 ve 4 yıldızlı otel işletmelerinin mutfak departmanlarına yönelik bir araştırma

Sadık Gün

Yüksek Lisans | 2019 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETGıda güvenliği ve hijyeni üretim, depolama, satışa hazırlama, sunum ve servisaçısından dünyada olduğu gibi ülkemizde de önem kazanmıştır. Bu çalışmanın amacı,HACCP güvenlik sistemi çerçevesinde otel mutfak departmanı çalışanlarının gıdaürünlerinin güvenliği ve hijyeni konusundaki bilgi düzeyini belirlemektir.Çalışmanın amacı doğrultusunda birinci bölüm, otel işletmeleri personeli, mutfakdepartmanı, fiziksel koşullar sistemi hakkındaki bilgileri içermektedir. Çalışmanın ikinci bölümü HACCP, hijyen, sanitasyon ve işgüvenliği kavramları üzerine odaklanmaktadır ve gıda güvenliğini tehdit eden hastalıklar, mikrobiyolojik, kimyasal ve . . . fiziksel tehlikeler, personel, araç-gereç ve gıda hijyeni konularına açıklık getirilmektedir. Çalışmanın üçüncü bölümünde, araştırma evreni ve örneklem hakkında bilgi verilerek Tokat'ta bulunan üç ve dört yıldızlı otel işletmelerinde mutfak çalışanlarına uygulanan anket çalışmasının istatistiksel analizi ve sonuçları, kullanılan veri toplama yöntemleri ve kullanılan istatistiksel yöntemler hakkında bilgi vermektedir.ABSTRACTFood safety and hygiene has gained importance in our country as well as in theworld in terms of production, storage, preparation for sale, presentation and service. The purpose of this study is to determine the level of knowledge about the safety and hygiene of food products of hotel kitchen department employees within the framework of HACCP safety system.In line with the purpose of the study, the first section includes information about thehotel staff, kitchen department and physical conditions system. The second section of the study focused on the concepts of HACCP, hygiene, sanitation and occupational safety concepts were emphasized and food safety-threatening diseases, microbiological, chemical and physical hazards, personnel, equipment and food hygiene issues have been clarified. In the third part of the study, statistical analysis and results of the survey study applied to kitchen workers in three and four stars hotel enterprises in Tokat by giving information about research universe and sample, data collection tool, data collection methods and statistical methods used are given Daha fazlası Daha az

Doktrinde Çocuk Evliliği Kabul Edilen Yaş Sınırı Bağlamında Günümüz İslam Toplumlarının Aile Hukuku Kanunlarında Asgari Evlilik Yaşı

Sadık Gün

Makale | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

Evlilik, insan hayatının en önemli olaylarından kabul edilir. Ancak evlenmek isteyen kişilerin gerek akıl gerek fiziksel olarak olgunlaşması gerekmektedir. Bu sebeple dünyada birçok hukuk sisteminde evlenmek için minimum yaş sınırı belirlenmiştir. İslam hukukunda fiili evlilik hayatı için belirli bir olgunluk şart görülmüşse de hukuki evlilik için evlenme yaşının herhangi bir alt sınırı bulunmadığı kabul edilmektedir. Klasik İslam hukuku kaynaklarında hukuki olarak kabul gören çocuk evlilikleri ilk olarak Hukûk-ı Âile Kararnâmesi’nde (1917) yasaklanmıştır. Müslüman toplumlardaki kanunlaştırma faaliyetiyle birlikte sınırlandırılan ço . . .cuk evlilikleri son zamanlarda yürürlüğe konulan kanunların çoğunda yasaklayıcı bir yaklaşıma konu olmuştur. Yürürlüğe konulan kanunların çoğunda evlilik çağıyla ilgili sınırlandırmalara gidilmişse de hâkim ve velinin izniyle belirlenen yaşların altındakilerin evliliklerine izin verildiği görülmektedir. Evliliğin asgari yaş sınırı ülkelere göre değişmekte olup doktrinde çocuk evliliği kabul edilen yaş sınırının altındaki evliliklere izin veren ülkelerin hala varlığı dikkat çekmektedir Daha fazlası Daha az

Balık yan ürünlerinden elde edilen kolajen içeren meyve aromalı toz içecek yapımı ve bazı özelliklerinin tespiti

Aras, Ceren

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu çalışmada, morina balığı (Godus morhua) derisinden elde edilen ticari deniz kolajeninin farklı oranlarda (Kontrol, 0.5, 1, 2.5, 5, 7) meyve aromalı toz içeceğe formüle edilmesi ile insan tüketimi açısından tat, koku, yapı, renk, görünüm bakımından duyusal kabul standardının belirlenmesi, balık yan ürünlerinin fonksiyonel gıda olarak değerlendirilmesi, zaman içerisinde insan vücudunda azalma gösteren kolajen yapının onarımını büyük ölçüde destekleyen Tip 1 Balık Kolajeninin, günlük tüketim alışkanlığı içerisine girebilmesi amaçlanmıştır. Çalışmada 0 (kontrol), 0,5, 1, 2,5, 5 ve 7 oranlarında balık kolajeni içeren portakal arom . . .alı toz içecek formülasyonu oluşturulmuş ve 125 g’lık paketler halinde paketlenmiştir. 125 gr ürün 1 L soğuk suda çözündürüldükten sonra duyusal özelliklerine göre en uygun oran altı kişilik panelist grup tarafından 5’lik grup olarak tespit edilmiştir. Bu oranın üzerindeki 7’lik grupta ise duyusal açıdan yağlı, pütürlü, tortulu ve balık yağı tadı belirgin olarak, diğer gruplardan ayrılmıştır. Sulandırılan gruplar dört hafta boyunca buzdolabı koşullarında depolanmış ve bu süreçte duyusal, fiziksel, biyokimyasal ve bazı mikrobiyolojik testler yürütülmüştür. Duyusal analiz sonucunda en uygun grup olarak tespit edilen 5’lik grubun 500 ml’si 3125 mg kolajen içermekte olup günlük ihtiyacın üçte birini karşılamaktadır. Bir litreye sulandırılarak buzdolabı koşullarında depolanan tüm gruplarda 4. haftanın sonunda küf gelişimi gözlenmiş ve duyusal analiz sonuçlarına göre de tüketilemiyeceği sonucuna ulaşılmıştır.ABSTRACTIn this study, commercial sea collagen obtained from the skin of cod (Godus morhua) was formulated into fruit flavored powder drink in different proportions asControl, 0.5, 1, 2.5, 5, 7. The aim of this study is to determine the sensory acceptance standard, to evaluate fish by-products as functional food and to be able to enter into the daily consumption habit of Type 1 Fish Collagen, which greatly supports the repair of collagen structure which decreases in human body over time. Orange flavored powdered beverage formulation containing 0 (control), 0.5, 1, 2.5, 5 and 7 fish collagen was formed and packaged in 125 g packs. After the dissolution of 125 g of the product in 1 L of cold water, the most suitable ratio according to the sensory properties was determined as 5 by six experienced panelist groups. In the group above 7, the taste of oily, rough, sedimentary and fish oil was significantly differentiated from the other groups. The dissolutioned groups were stored under refrigerator conditions for four weeks and sensory, physical, biochemical and some microbiological tests were performed. As a result of sensory analysis, 5 group, which was determined as the most suitable group, contains 3125 mg collagen and meets one third of the daily needs. Mold growth was observed at the end of the 4th week in all groups stored in refrigerator conditions by diluting to one liter cold water and it was concluded that it could not be consumed according to sensory analysis results Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms