Filtreler
Filtreler
Bulunan: 50 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Yayın Tarihi [3]
Yayın Dili [1]
Farklı pit ve fissür örtücü materyallerinin kenar uyumu, aşınma ve mikrosızıntı özelliklerinin değerlendirilmesi

Hatırlı, Hüseyin

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmanın amacı iki farklı yöntemle uygulanan fissür örtücülerin, termal döngülü çiğneme ve fırçalama simülasyonu ile yaşlandırma sonrası kenar uyumu, aşınma, mikrosızıntı ve penetrasyon derinliği açısından değerlendirilmesidir. Yüz yetmiş insan mandibular molar dişi, iki ana prepasyon grubuna ve sekiz alt materyal grubuna ayrıldı ve bir grup ise kontrol grubu olarak kullanıldı (n=10). Fissür örtücüler üretici önerileri doğrultusunda uygulandı. Kenar uyumu analizi ve aşınmanın üç boyutlu değerlendirilmesi amacıyla örneklerden başlangıç kayıtları alındı. Örnekler döngüsel bir şekilde iki yıllık termal döngülü çiğneme ve fırçalam . . .a simülasyonlarına maruz bırakıldı. Yaşlandırma sonrası kayıtları alınan örneklerin kenar uyumu ve aşınma özellikleri bilgisayar ortamında değerlendirildi. Ayrıca örnekler FDI kriterlerine göre kenar uyumu, aşınma, kırıklar ve retansiyon açısında görsel olarak incelenip skorlandı. Boya penetrasyonuna maruz bırakılan örneklerden kesitler alınarak stereomikroskop ile mikrosızıntı ve penetrasyon derinlikleri değerlendirildi. Çalışmalar sonucunda elde edilen parametrik veriler ANCOVA, Tek Yönlü-ANOVA ve Tukey testi, non-parametrik veriler ise Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri ile istatistiksel olarak değerlendirildi ( Daha fazlası Daha az

Bilateral maksiller sinüs hacminin çevre anatomik yapılar, gömülü dişler ve diş eksikliği ile ilişkisinin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi

Hatırlı, Hüseyin

Doktora Tezi | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmanın amacı; nazal septum deviasyonu, konka bülloza, sinüs içerisinde veya sinüse komşu gömülü dişler ve maksiller posterior bölgede diş eksikliği varlığında maksiller sinüs hacimlerindeki değişimlerin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanılarak incelenmesidir. Çalışma grubu, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Radyolojisi arşivinin retrospektif olarak incelenmesi sonucu elde edilen, 156‟sı kadın, 96‟sı erkek toplam 252 hastanın konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerinden oluşmaktadır. Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri üç boyutlu modelleme programı . . .na aktarılarak, sağ ve sol maksiller sinüslerin hacimleri ölçüldü. Ayrıca nazal septum deviasyonu, konka bülloza, gömük ve eksik posterior maksiller dişler belirlendi. Unilateral septum deviasyonu, konka bülloza, premolar diş eksikliği, molar diş eksikliği ve gömük diş olan her bir hasta grubunda bilateral maksiller sinüs hacimleri karşılaştırılarak maksiller sinüs hacim değişiklikleri incelendi. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre; erkeklerin maksiller sinüs hacminin kadınlardan daha büyük olduğu ve sinüs hacminin yaş ile birlikte azaldığı belirlendi. Nazal septum deviasyonu tarafındaki maksiller sinüs hacminin karşı taraftan daha küçük olduğu, konka büllozanın maksiller sinüs hacmi üzerine belirgin bir etkisinin olmadığı görüldü. Gömük diş olan tarafta sinüs hacminin azaldığı, diş eksikliğinin erken yaşlarda sinüs hacmi üzerinde negatif etki gösterdiği ve ileri yaşlarda pozitif etki gösterdiği belirlendi. Sonuç olarak; septum deviasyonu, gömülü dişler ve diş eksikliği maksiller sinüs hacmini etkilemektedir. Konik ışınlı bilgisayarlı tomografik inceleme maksiller sinüs hacim ölçümlerinde ve nazal kavite varyasyonlarının tespitinde pratik ve etkili bir yöntemdir Daha fazlası Daha az

Farklı irrigasyon aktivasyon teknikleri ile endodontik postoperatif ağrı arasındaki ilişkinin değerlendirilmesi

Hatırlı, Hüseyin

Doktora Tezi | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Çalışmada geleneksel irrigasyonun dezavantajlarını elimine etmek amacıyla geliştirilen irrigasyon aktivasyon sistemlerinin postoperatif ağrı üzerinde etkisinin araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada Geleneksel İrrigasyon (Gİ), Manuel Dinamik İrrigasyon (MDİ), Pasif Ultrasonik İrrigasyon (PUI), EndoVac (EV), ve Photon-İnitiated Photoacoustic Streaming (PIPS) teknikleri kök kanallarında final irrigasyonu olarak uygulanmıştır. Çalışmanın her bir grubunda 20 mandibular premolar diş kullanılmıştır. Dişler kanal tedavisi endikasyonu olan (derin çürük,protetik v.s.) vital pulpalı vakalardır. Kanallar rutin olarak genişletildikten sonra 5 f . . .arklı teknikle final irrigasyonu yapılmıştır. Dişlerin tek seansta kanal tedavileri tamamlanmış ve 6-24-48 saat sonra spontan ve perküsyon ağrı analizleri alınmıştır. Spontan ağrı için Borg skalası, perküsyon ağrısı için VAS (Visual Analog Scale) kullanılmıştır. Mann Whitney-U ve Kruskal-Wallis ile istatistiksel analizler yapılmıştır. Çalışmaya göre 6 saat sonraki PIPS grubunun spontan ağrı oranı, EV grubunun ağrı oranından daha fazla olduğu görülmüştür. 6 ile 48 saat sonraki perküsyon ağrısı değerlendirmelerinde PİPS grubu Gİ, PUİ ve EV gruplarından; MDİ grubu ise Gİ ve EV gruplarından daha fazla oranda ağrı görülmüştür. 24. saatte PİPS ve MDİ gruplarından oluşan perküsyon ağrı oranı Gİ ve EV gruplarından istatistiksel olarak daha fazla görülmüştür. Sonuç olarak irrigasyonu PİPS ve MDİ ile aktive etmek, EV ve PUI ile aktive etmekten ya da hiç aktive etmemekten daha çok perküsyon ağrısı yapmaktadır Daha fazlası Daha az

KONJENİTAL KALP HASTALIĞI OLAN VE OLMAYAN ÇOCUKLARIN GELİŞİMSEL ÖZELLİKLERİ VE EBEVEYN TUTUMLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

YUSEIN HASAN VELI

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Amaç: Araştırmanın amacı Konjenital Kalp Hastalığı olan ve olmayan 0-6 yaş grubu çocukların gelişimsel özellikleri ve ebeveyn tutumlarının karşılaştırılmasıdır. Yöntem: Araştırma olgu-kontrol türünde tasarlanmıştır. Araştırmanın İzmir Sağlık Bilimleri Üniversitesi Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Polikliniği ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne bağlı özel kreş ve anaokullarında yürütülmüştür. Olgu (0-72 ay arasında tam düzeltme operasyonu geçirmiş, ameliyat üzerinden en az bir yıl geçmiş olan) ve kontrol gruplarında (kreş ve anaokullarında öğrenim gören herhangi bir kronik hastalığı olmayan) y . . .er alan çocukların verileri Sosyodemografik Soru Formu, Ebeveyn Tutum Ölçeği ve Denver Gelişim Testi kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplanmıştır. Çalışmanın istatistiksel analizleri SPSS 25.0 programında yapılmıştır. Bulgular: Denver - II testi sonucu kalp hastalığı olan çocukların 6’sında (%18,8) normal, 8’inde (%25) anormal olarak bulunmuştur. Kalp hastalığı olmayan çocukların 11’inin (%34,4) Denver – II gelişim testi normal bulunmuş ve yalnızca 1’ inin (%3,1) anormal olduğu görülmüştür. Gruplar arasında belirlenmiş olan bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0,033). Kalp hastalığı olan ve olmayan çocukların ebeveynlerinin izin verici tutum alt ölçeği puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmıştır ( Daha fazlası Daha az

TERMİNAL DÖNEM HASTALARA BAKIM VEREN HEMŞİRELERİN YAŞAM SONU BAKIMA YÖNELİK TUTUM VE DAVRANIŞLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLERİN İNCELENMESİ

NEVVAL DEMİR

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Giriş-Amaç: Yaşam sonu hastası olarak kabul edilen terminal dönem hastalarının bakımında, hastaların duygusal ve fiziksel gereksinimlerini karşılayabilmek için sağlık çalışanlarının gerekli bilgi, beceri ve anlayışa sahip olmaları gereklidir. Tanımlayıcı ve ilişkisel olarak planlanan çalışmanın amacı ise yaşam sonu bakımın verildiği birimlerde çalışan hemşirelerin yaşam sonu bakıma yönelik tutum ve davranışlarını etkileyen faktörlerin incelenmesidir. Gereç-Yöntem: Tanımlayıcı olarak planlanan bu çalışmada İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi anesteziyoloji ve reanimasyon yoğun bakım birimi, dahiliye . . .yoğun bakım birimi, palyatif bakım kliniği, Hatay Ek Bina palyatif bakım servisi, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi anesteziyoloji ve reanimasyon yoğun bakım birimi ile Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi 2. Ve 3. basamak anesteziyoloji yoğun bakım, anestezi palyatif servis ve palyatif servis birimlerinde çalışan hemşireler (n:159) araştırmanın evrenini oluştururken, dahil olma kriterlerini karşılayan ve çalışmaya katılmaya gönüllü olan hemşireler (n:146) çalışmanın örneklemini oluşturmuştur. Veri toplamak amaçlı hemşirelerin sosyo-demografik bilgilerinin toplandığı “Kişisel Bilgi Formu”, ‘‘Yoğun Bakım Hemşirelerinin Yaşam Sonu Bakıma Yönelik Tutum ve Davranışları Ölçeği’’ kullanılmıştır. Bulgular: Hemşirelerin Yaşam Sonu Bakıma Yönelik Tutum ve Davranışlar Ölçeği toplam ölçek puan ortalaması 50,89±8,13, tutum alt boyut puan ortalaması 33,17±4,87, davranışları alt boyutunun ortalaması 17,72±4,95 olarak bulunmuştur. Hemşirelerin yaş, mesleki deneyim süresi ve yoğun bakım ya da palyatif bakım deneyim süreleri ile YSBYTDÖ ölçek puan ortalamaları arasında anlamlı bir ilişki olduğu (p0,05); mesleki deneyim süresi arttıkça toplam ölçek puan ortalamasının arttığı; 7yıl ve üzeri mesleki deneyim için toplam ölçek puan ortalamasının 54,36±7,93 olduğu, Yoğun bakım/ Palyatif bakım deneyim süresinin artmasıyla toplam ölçek puan ortalamasının arttığı; 5 yıl ve üzeri deneyim için toplam ölçek puan ortalamasının 54,20±7,55 olduğu bulunmuştur. Sonuç: Yaşam sonu dönemde bulunan hastalara bakım veren hemşirelerin yaşam sonu bakıma yönelik tutum ve davranışlarını yaş, mesleki deneyim süresi ve yoğun bakım ya da palyatif bakım birimlerinde çalışmış olma durumlarının etkilediği, cinsiyet, eğitim durumu, palyatif bakım hakkında eğitim alma durumu, eğitim alınan yer, palyatif bakımla ilgili bir kursa katılma durumu, palyatif bakım sertifikası olma durumu, yoğun bakımla ilgili bir kursa katılma durumu, yoğun bakım sertifikası olma durumu, çalışılan kurumda ölümle karşılaşma sıklığı değişkenlerinin yaşam sonu bakım tutum ve davranışları üzerinde etkisinin olmadığı bulunmuştur Daha fazlası Daha az

HEMŞİRELERİN TAM EMZİRMEYE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ

İREM GÜNBAY

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Amaç: Bu çalışma hemşirelerin tam emzirmeye yönelik görüşlerinin incelenmesi amacıyla yürütülmüştür. Yöntem: Nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yaklaşımla yürütülen çalışma, Nisan 2021- Ocak 2022 tarihleri arasında, İzmir’de bir eğitim araştırma hastanesinin doğum sonu kliniklerinde ve gebe okulunda çalışan 15 hemşire ile yürütülmüştür. Veriler Birey Tanıtım Formu ve Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler araştırmacılar tarafından tümevarım yaklaşımı ve içerik analizi yapılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Hemşireler, 25-49 yaş aralığında olup, yaş ortalamaları 34,6 yıldır. Hemş . . .irelerin çoğunluğu (9 kişi) evli olup, üç hemşirenin iki yıl süreyle emzirmeyi sürdürdüğü, yedi hemşirenin ise altı ay tam emzirmeyi sağladığı belirlenmiştir. Nitel verilerin içerik analizi sonucunda tam emzirmeye yönelik bilinenler, hemşirelerin bireysel emzirme deneyimleri, tam emzirmenin etkileri, tam emzirmeyi etkileyen faktörler ve öneriler olmak üzere beş ana tema ve bu temalara ait alt temalar oluşturulmuştur. Hemşirelerin çoğunluğu tam emzirmenin tanımını Dünya Sağlık Örgütü tanımına uygun olarak yapmıştır. Hemşireler tam emzirmenin anne ve bebek sağlığı açısından yararlı olduğunu, tam emzirmeye yönelik görüşlerinin kendi emzirme deneyimlerinden etkilendiğini ifade etmiştir. Hemşireler genç anne yaşının, yüksek gelir düzeyinin, yetersiz süt algısının, primiparitenin, sezaryen doğum şeklinin, doğum öncesi eğitim almamanın, istenmeyen gebeliklerin, anne ve yenidoğan sağlığındaki olumsuzlukların ve olumsuz doğum deneyimlerinin kadınların tam emzirme süreçlerini olumsuz etkilediğini düşünmektedirler. Sonuç: Hemşirelerin kendi emzirme deneyimlerinin olumlu geçmesi mesleki yaşamlarında annelere verdikleri emzirme eğitiminin içeriğini etkileyebilmektedir. Bu nedenle konuya ilişkin bilgilerinin belli aralıklarla güncellenmesi sağlanmalıdır. Hemşireler gebeleri tam emzirmeye engel olan faktörler açısından gebelik ve gebelik öncesi dönemde vermiş oldukları danışmanlıklar sırasında değerlendirmeli ve erken dönemde gerekli önlemleri almalıdırlar Daha fazlası Daha az

HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNDE KARDİYOPULMONER RESÜSİTASYON FARKINDALIĞININ İNCELENMESİ

SELDA TURHAN

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Giriş-Amaç: Kardiyopulmoner Resüsitasyon (KPR), solunum ve dolaşımın aniden durması sırasında solunumun, kalbin ve beyin fonksiyonlarının yeniden kazanılması için yapılan acil müdahalelerdir. KPR’ nin yeterli bilgi ve donanıma sahip kişiler tarafından hemen başlatılıp efektif olarak yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda hemşirelik öğrencilerinin lisans eğitim sürecinde KPR konusunun önemini kavramaları, yeterli bilgiye sahip olmaları ve mezuniyet sonrası çalışma hayatına hazır bulunmaları oldukça önemlidir. Bu araştırmanın amacı hemşirelik öğrencilerinde KPR farkındalığının incelenmesidir. Materyal-Metod: Bu araştırma tanı . . .mlayıcı nitelikte olup, Ege Bölgesinde bir Üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Marmara Bölgesinde bir Üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesinde 2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı Bahar döneminde öğrenim gören Hemşirelik bölümü öğrencileri ile yapılmıştır. Araştırmada 330 öğrenci çalışmaya gönüllü olarak katılmıştır. Araştırmada verileri; Öğrenci Tanıtım Formu ve KPR Farkındalık Anketi kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 23.0 paket programı kullanılmıştır. Verilerin analizinde, demografik özellikleri tanımlamak için sayı yüzde dağılımı ve tanımlayıcı istatistikler, t-testi, tek yönlü varyans analizi, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. Araştırmanın etik açıdan uygunluğu için etik kurul onayı, yürütülmesi için kurum izni ve katılımcılardan sözel katılım onayı alınmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin %74,8’i kadın, yaş ortalaması 21.87±1.38’ dir. Öğrencilerin KPR Farkındalık toplam ortalama puanı 25.40±7.38’dir. KPR farkındalık puanları ile üniversite, yaş, sınıf, mezun olunan lise, çalışma durumu, kursa katılma değişkenlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar saptanmıştır ( Daha fazlası Daha az

Ortaokul öğrencilerinde internet bağımlılık düzeylerinin sağlık üzerine etkilerinin incelenmesi

Kaplan, Nazife

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu araştırmada ortaokul öğrencilerinde internet bağımlılık düzeylerinin sağlık üzerine etkilerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda ailenin de bu konuda görüşleri alınarak internet bağımlık düzeyleri ve internet bağımlılık düzeylerine sosyo-demografik özelliklerin etkisi de incelenmek amacıyla yapılmış, nicel türde tanımlayıcı ve ilişkisel bir araştırmadır.

Kadavra vericili böbrek nakli için çağrılan hastalara yapılan farklı cross-match testlerinin karşılaştırılması

Güngör, Toprak Hamdi

Yüksek Lisans | 2017 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

HLA antijenlerine karşı oluşan alloantikorlar, organ (greft) reddi ve fonksiyon kaybı ile ilişkili en önemli antikorlardır. Nakil öncesi hastalarda, daha önceden oluşmuş anti-HLA antikorlarının tespit edilmesi ve grefte karşı oluşacak immün reaksiyonun çaprazlama testlerinde belirlenmesi greft yaşam süresinde önemli bir yer tutar. Bu çalışmada İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kadavra vericili böbrek nakli için çağırılan hastalara nakil öncesinde yapılan farklı çaprazlama test sonuçlarının karşılaştırılması amaçlanmıştır. Ocak 2014 - Aralık 2016 tarihleri arasında, 113 kadavra vericili böbrek nakli için çağırılan 416 . . .hastanın komplemana bağlı sitotoksik (CDCXM), akım sitometri (FCXM), luminex donöre spesifik antikor (DSA) çaprazlama ve panel reaktif antikor tarama (PRA) sonuçları çalışmaya dâhil edildi. Kadavra vericilerinin yaş ortalaması 46,08±16,09 olup, ortalama kreatin değeri 1,20±0,81 (mg/dL) olarak bulundu. Nakil öncesi çaprazlama test sonuçlarına göre FCXM T hücre pozitiflik oranının CDCXM T hücreye göre daha fazla olduğu görüldü (sırasıyla %19,0, %15,1; Daha fazlası Daha az

Pediatri hemşirelerinin ilaç hatalarını bildirme durumları ile tıbbi hatalardaki tutumları arasındaki ilişki

Gök, Derya

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

İlaç hataları çocuk hastalarda daha sık görülmekte ve hataların sonuçlarından olumsuz etkilenmektedirler. İlaç hatalarının önlenmesinde hataların bilinmesi ve hata bildirimlerinin yapılması çok önemlidir. Ancak ülkemizde pediatri hemşirelerinin ilaç hataları ve bildirimleri konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Bu nedenle çalışmamızın amacı; pediatri hemşirelerinin ilaç hataları konusundaki bilgileri, hataları bildirme/bildirmeme durumları ve nedenlerini saptamak, ilaç hatalarının görülme sıkılığı hakkındaki görüşlerini belirlenmek ve ilaç hatalarının bildirilme/bildirilmeme durumları ile tıbbi hatalardaki tutumları arasınd . . .aki ilişkiyi açıklamaktır. Araştırma 179 çocuk hemşiresinin katılımıyla,07.01.2015 ve 31.05.2015 tarihleri arasında İzmir’de bir Çocuk Hastanesi’nde yapılmıştır. Araştırma verileri anket yöntemi ile, Sosyodemografik soru formu, İlaç Hataları Soru Formu ve Tıbbi Hatalarda Tutum Ölçeği kullanılarak yüz yüze görüşme ile toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 20 programında yapılmıştır. Frekans, sayı ve yüzde, ortalama, standart sapma, Mann whitney U testi, t testi kullanılmıştır. Verilerin analizinde Daha fazlası Daha az

Sıçanlarda doksorubisin ile oluşturulmuş kardiyotoksisite üzerine melatonin ve adrenomedullinin etkileri

Durdağı, Gülçin

Yüksek Lisans | 2017 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZET Bu çalışmada DXR ile oluşturulan kardiyotoksisite üzerine ADR’nin etkilerinin araştırılması ve bu etkilerin MEL gibi iyi bilinen bir antioksidan ile kardiyak hasarı önleyici etkisi açısından kıyaslanması hedeflenmiştir. Deneyde 8 haftalık, 300±50 gr ağırlığında, 32 adet Wistar albino erkek sıçan kullanılmıştır. Denekler dört gruptan oluşmaktadır: Kontrol, Doksorubisin (DXR), Doksorubisin+Melatonin (DXR+MEL) ve Doksorubisin+Adrenomedullin (DXR+ADR). Bir hafta boyunca DXR+MEL grubuna intraperitoneal yoldan her gün 10 mg/kg melatonin, DXR+ADR grubuna intraperitoneal yoldan her gün 12 μg/kg adrenomdullin verilmiştir. Deneyin 5. . . . gününde tüm gruplara kuyruk veninden tek doz DXR (45 mg/kg); kontrol grubuna ise SF enjekte edilmiş, 8. gününde EKG kayıtları alınmıştır. Hayvanlar dekapite edilip, biyokimyasal ve histolojik inceleme yapmak üzere kalp dokuları alınmıştır. Elektrokardiyografik, biyokimyasal ve histolojik farklılıklar Kruskal Wallis ve Mann Whitney U testleri uygulanarak karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak DXR kardiyotoksisitesi DXR kullanımını kısıtlayan önemli bir yan etkidir. Bu toksisiteyi ortadan kaldırabilmek adına literatürde pek çok çalışma yapılmıştır. Çalışma grubumuz DXR kardiyotoksisitesini, bilinen güçlü bir antioksidan olan melatonin ile azaltmıştır. Ancak bir antioksidan olan ADR bu doz itibariyle toksisiteye karşı melatonin kadar güçlü koruyamamıştır Daha fazlası Daha az

KRONİK HASTALIKLARA SAHİP ÇOCUKLARIN OMAHA TANILAMA SİSTEMİNE GÖRE EVDE BAKIM GEREKSİNİMLERİNİN BELİRLENMESİ

DAMLA İLDOKUZ

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Giriş: Tanımlayıcı tipte yürütülen bu araştırmanın amacı kronik hastalık tanısı almış çocukların Omaha Tanılama Sistemine göre evde bakım gereksinimlerinin belirlenmesidir. Gereç-Yöntem: Tanımlayıcı tipte olan bu araştırma, bir eğitim ve araştırma hastanesinin süt-1/nöroloji servisinde Haziran 2020- Ocak 2021 tarihleri arasında yapılmıştır. Araştırmanın örneklemini, kronik hastalık tanısı almış ve evde bakım gereksinimi duyan çocuklar ve ebeveynleri oluşturmuştur (n=100). Veri toplamada görüşme formu ve Omaha Problem Sınıflandırma Sistemi Problem Sınıflandırma Listesi (PSL) ve Problem Değerlendirme Ölçeği (PDÖ) kullanılmıştır. Görüş . . .me formları çocukların ebeveynleri ile doldurulurken, Omaha Sistemi Sınıflandırma Sistemi hastaların genel durumu, fiziksel ve mental sağlığı, geçmiş hastalık öyküsünden yararlanılarak araştırmacı tarafından doldurulmuştur. Veriler tanımlayıcı istatistikler ile analiz edilmiştir. Bulgular: Çocukların %63’ü 0-1 yaş arasında olup %62’si erkektir. Çocukların tanıları incelendiğinde %55’i astım, %36’sı epilepsi, %7’si spinal müsküler atrofi ve %2’si romatoid artrittir. Omaha Sistemi Problem Sınıflama Listesi’ne göre toplam 42 problem alandan 29 problem alanı saptanmıştır. Otuz problem alanından 147 belirti-bulgu (tüm PSL ‘de 335 belirti –bulgu mevcuttur) belirlenmiştir. Her birey için ortalama belirti-bulgu sayısı 14’tür. En fazla tanı konulan problem alanları sırasıyla Psikososyal Alan (%21,08), Sağlık Davranışları Alanı (%20,47), Fizyolojik Alan (%51,08) ve Çevresel Alan (%7,48)’dır. PSL’ye göre tanılanan belirti-bulgular Uyku ve Dinlenme Düzeni (%64), Toplum Kaynakları ile İletişim (%62) ve Solunum (%59)’dur. Fizyolojik alanda en fazla görülen üç belirti-bulgu sırasıyla, Solunum (%59), Sinir-kas-iskelet (%36), Ağız Sağlığı (%30)’dır. Sağlık davranışları alanında en fazla görülen belirti-bulgular sırasıyla, Uyku ve Dinlenme (%64), Fiziksel Aktivite (%61), Çevresel alanda en fazla görülen üç belirti-bulgu sırasıyla, Konut (%47), Gelir (%26), Yaşanılan Mahalle (%5)’dir. Psikososyal alanda en fazla görülen üç belirti-bulgu sırasıyla, Toplum Kaynakları ile İletişim (%62), Sosyal Etkileşim (%39), Ruh Sağlığı (%3)’dır. Çevresel alan ile ilgili bilgi düzeyi puanları 3,72 -3,32; davranış puanları 3,18- 3,82 ve durum puanları 3,18-3,69; Psikososyal alan ile ilgili bilgi düzeyi viii puanları 2,94- 3,33, davranış puanları 3,14- 3,90 ve durum puanları 3,16-3,70; Fiziksel alan ile ilgili bilgi düzeyi puanları 3,20 -3,52; davranış puanları 3,86- 4,00 ve durum puanları 3-28- 3,84; Sağlık davranışları alanı ile ilgili bilgi düzeyi puanları 3,20 -3,37; davranış puanları 3,50- 3,93 ve durum puanları 3,50-3,70 arasında değişmektedir. Sonuç: Kronik hastalığı olan çocukların evde bakım gereksinimlerini bütüncül ve çok boyutlu belirleme ve bilgi-davranış ve durum yönüyle değerlendirmek açısından Omaha Tanılama Sistemi hasta bakım sonuçları açısından yararlı bir sistemdir Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms