Filtreler
Filtreler
Bulunan: 2.201 Adet 0.010 sn
Tam Metin [1]
Yayın Dili [4]
Hybrid surface modification for fiber reinforced EPDM composites Elyaf takviyeli EPDM kompozitler için hibrit yüzey modifikasyonu

Bakiler, Gökçe

Doktora Tezi | 2021 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖZETEPDM, iyi ozon ve hava dayanımı, idare eder sıcaklık dayanımı, su ve antifriz gibi polar sıvılara olan dayanımı ve hidrokarbonlara olan zayıf dayanımı ile iyi bilinen geleneksel bir kauçuk tipidir. Bu çalışmada kullanılan elyaf tipleri karbon, basalt, PA2 cam, PP4 cam ve aramiddir. Karbon elyaf yüksek çekme mukavemeti, yüksek elastik modülüs, yüksek kırılganlık, düşük sürünme eğilimi, kimyasal inert davranış, düşük ısı genleşmesi ve iyi elektriksel iletkenlik özellikleri ile bilinmektedir. Bazalt elyaf çok yüksek sıcaklığa dayanabilir ve yangın engelleme elementi olarak davranabilir. İyi termal dayanıma, kuvvete, yüksek sürtünme . . . katsayısına ve düşük yırtılma hızına sahiptir. Deniz suyu ve UV radyasyon dayanımı yüksektir. Cam elyaflar düşük uzamada yüksek çekme mukavemetine ve düşük yoğunluğa sahiptirler. Aramid elyaflar sıcaklık dayanımı olan güçlü sentetik elyaf grubundalardır. Elyaflar daha yüksek mekanik, termal dayanım, sıvı dayanımı ve yalıtkanlık özellikleri elde etmek için EPDM kauçuk ile karıştırılırlar. Böylece elyaf takviyeli EPDM kompozitler oluşur. Elyaf- kauçuk karışımları için 2-5-10 PHR elyaf oranları kullanılmıştır. Pişim özellikleri, mekanik özellikler, sıcak hava ve antifiriz yaşlanma özellikleri incelenmiştir.ABSTRACTEPDM is a conventional rubber type, very well known with its good ozone and weather resistance, fair temperature resistance, successful resistance to polar liquids like water and coolant and poor resistance to hydrocarbons. Fibers that are used in the study are carbon, basalt, PA2 glass, PP4 glass and aramid. Carbon fiber is very well known with high tenacity, high modulus of elasticity, high brittleness, low creeping tendency, chemically inert behaviour, low heat expansion and good electrical conductivity. Basalt fiber is capable to withstand very high temperature and can act as fire blocking element. It has good thermal resistance, strength, high friction coefficient and low wear rate. It has superior electrical insulating properties. It has high performance of sea water resistance and UV radiation resistance. Glass fibers have a high tenacity at a low elongation combined with low density. Aramid fibers are a class of heat-resistant and strong synthetic fibers. Fibers are blended with EPDM rubber to have improved characteristics of the components separately in a composite structure like higher mechanical properties, thermal resistance, fluid resistance and insulating properties. Hence fiber filled EPDM composites are held. Firstly 2, 5, 10 PHR fiber ratios are used to be blended inside EPDM rubber mixture Daha fazlası Daha az

Otel işletmelerinde çalışan fiziksel engelli bireylerin mobbing uygulamalarına ilişkin deneyimleri : Bir uygulama

Ören, Yusuf

Yüksek Lisans | 2019 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETBu araştırmanın amacı, otel işletmelerinde çalışan fiziksel engelli bireylerinmobbing uygulamalarına ilişkin deneyimlerini incelemektir. Araştırma otelişletmelerinde çalışan fiziksel engelli bireylerin mobbing uygulamaları ile ilgilideneyimlerinin nasıl olduğunu belirlemek, bu deneyimleri etkileyen olgu, kavram vesüreçleri açıklamak ve yorumlayabilmek konusunda öneriler sunmaya çalışmaktadır.Araştırma nitel araştırma türlerinden fenomenoloji (olgu bilim) araştırmadeseni ile yürütülmüştür. Verilerin analizinde nitel araştırma yaklaşımı kullanılmıştır.Verilerin toplanmasında araştırmacı ve literatürden yararlanılarak “Tanıtıcı Bil . . .giFormu” ve “Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu” kullanılmıştır. İzmir ilmerkezinde dört ve beş yıldızlı otel işletmelerinde çalışan 10 fiziksel engelli bireyaraştırmaya dâhil edilmiştir.ABSTRACTThe purpose of this study is to examine the experiences of mobbing practices ofphysically disabled individuals working in hotel establishments. The research aims todetermine how the experiences of physically disabled individuals working in hotelestablishments are related to mobbing practices, and to make suggestions forexplaining and interpreting the facts, concepts and processes affecting theseexperiences.The research was conducted with a phenomenology research design which is oneof the qualitative research types. Qualitative research approach was used in analysis of the data. In order to collect data, the Identifying Information Form and Semi-Structured Interview Form developed by the researcher and the literature were used.Ten physically disabled individuals working in four and five star hotel establishmentsin İzmir city center were included in the study Daha fazlası Daha az

Yapay Zekâ Aracılığıyla Twitter Biyografi Üretici Web Uygulama

Erhan AKYEL

Diğer | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü

Sosyal medya platformları arasında özellikle Twitter'ın popülerliği göz önünde bulundurulduğunda, kullanıcıların kendilerini ve ilgi alanlarını yansıtan ilgi çekici ve özgün biyografiler oluşturma ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Ancak, etkili bir biyografi oluşturmak birçok insan için zorlu bir görev olabilir. Bu sorunun çözümüne katkı sağlayabilmek amacıyla bu çalışma yapay zekâ modeli olan ChatGPT kullanılarak Twitter kullanıcısının kişiselleştirilmiş ve ilgi çekici Twitter biyografileri oluşturabilmesini sağlayacak bir web uygulaması geliştirmeyi amaçlamaktadır.

Hava ve uzay hukukunun tarihsel gelişimi ve uyduların barışçıl amaçlarla kullanımı sorunu Historical development of air and space law and the problem use of satellites for peaceful purposes

Şeker, Pervin

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETİnsanlığın önce karada daha sonra denizde ve havada yaptığı keşifler birbirinden ve süreç içerisinde gelişen ihtiyaçlarından bağımsız değildir. 'Uzay Çağı'nı başlatan Sputnik I uydusunun fırlatılması, insanlık tarihinde yeni bir dönemi başlatmıştır. Edinilen deneyimlerin yeni keşfedilen alanlarda kullanılması düşüncesi, yasal düzenlemeler yapılırken analojilerin kullanılmasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Uzaya doğru atılan adımların hızlanması, alanın korunması için gerekli ilke ve düzenlemeleri önemli hale getirmiştir. Bu bağlamda deniz, hava ve Antarktik analojilerinden edinilen deneyim ve düzenlemeler etkili olmuştur. Ayrıca . . . dönemin uzay güçlerinin yaklaşımları ve tarihsel süreçler düzenlemeler üzerinde etkili olan diğer faktörlerdir. Uzaya ilişkin faaliyetlerin ilk olarak İkinci Dünya Savaşı sırasında başlaması, devletler arası askeri güç mücadelesinin uzaya taşınmasıyla sonuçlanmıştır. Öte yandan uzayın res communis doğası gereği hazırlanan düzenlemeler tüm insanlığı kapsayacak ve barışçıl bir alanı destekleyecek şekilde oluşturulmuştur. Bu bağlamda uzay hukukunun temel ilkelerden biri olan 'uzayın barışçıl amaçlarla keşif ve kullanımı ilkesi' ön plana çıkmaktadır. Bu ilke aktörler tarafından 'saldırgan olmayan' (non-aggressive) ve 'askeri olmayan' (non-military) şeklinde yorumlanmıştır. Fakat kavramın yapısındaki belirsizlik hali bazı uzay faaliyetlerinin yasal olarak uygunluğunu tartışmalı hale getirmektedir. Özellikle Soğuk Savaş'ın da başlamasıyla sistemsel dönüşümün etkileri bu tartışmaları daha görünür hale getirmiştir. Bu etkiler, alana yönelik aktörlerin ve faaliyetlerin doğasında değişime neden olmuş ve Eski Uzay (Old Space) ve Yeni Uzay (New Space) olarak adlandırılan dönemsel ayrımı yaratmıştır. Bu sürecin şekillenmesinde devlet dışında özel şirketler ve bireyler gibi yeni aktörlerin artan hakimiyeti göze çarpmaktadır. Ayrıca bu aktörlerin uzayın kullanım şekillerinde değişikliğe sebep olduğu da görülmektedir. Bu doğrultuda uzay endüstrisinin özellikle ticari anlamda gösterdiği gelişim devletleri alana adeta bağımlı hale getirmiştir. Uzay endüstrisinin en eski ve önemli uygulamalarından olan uydular, değişim sürecinden etkilenmeleri ve bu süreçte yoğun olarak kullanılmaları nedeniyle dikkat çekmektedir. Bununla birlikte günümüzde, giderek artan varlık ve etkinliği dikkate alındığında, uydu karşıtı silahlar/anti uydu silahların (anti-satellite weapons-ASAT) durumu yeni düzenlemelerin varlığını gerektirmektedir. Tüm bu gelişmelerden hareketle, literatür ve güncel kullanım ve uygulamalar dikkate alındığında, uyduların 'barışçıl' doğasının sorgulanması gerekliliği ortaya çıkmaktadır.ABSTRACTThe discoveries made by humankind, first on land and then on the sea and air, are not independent of each other and their evolving needs in the process. The launch of the Sputnik I satellite, which started the 'Space Age', started in a new era in human history. The idea of using the acquired experiences in newly discovered areas has made it inevitable to use analogies while making legal regulations. The acceleration of steps towards space has made the principles and regulations necessary for the protection of space important. In this context, the acquired experiences and existing regulations that gained from sea, air, and Antarctic analogies have been effective. In addition, approaches of space powers of the period and historical processes are other factors that affected the regulation-making process. The beginning of the first space-related activities during the Second World War resulted in the transfer of the interstate military power struggle to space. However, on the other hand, the regulations created through res communis nature of space constituted to include all humankind and support a peaceful area. In this context, one of the fundamental principles of space law 'the principle of exploration and use of space for peaceful purposes'comes to the fore. This principle has been interpreted by actors as 'non-aggressive' and 'non-military'. However, the uncertainty in the structure of the concepts makes the legal appropriateness of some space activities controversial. Especially with the onset of the Cold War, the effects of systemic transformation have made these discussions more visible. These effects caused a change in the nature of the actors and activities and created the periodic separation process as Old Space and New Space. In the formation of these processes, the increasing dominance of new actors such as private companies and individuals, apart from the state,stands out. In addition, it is seen that these new actors cause changes in the use of space. Satellites as one of the oldest and most important applications of the space industry stood out due to they are affected by the changing process and are used intensively in the process. However, nowadays, considering the increasing presence and effectiveness of anti- satellite weapons (ASAT), the current situation requires the compose of a new regulation. Based on all these developments, considering the literature and current uses and applications, the necessity of questioning the 'peaceful' nature of satellites arises Daha fazlası Daha az

Hibrit organik-inorganik dolgulu polimer matrisli kompozitlerin hazırlanması ve karakterizasyonu Preparation and characterization of hybrid organicinorganic filled polymer matrix composites

Yılmaz, Muhammed

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETGünümüzde bitkisel lif dolgulu polimer kompozitler, bitkisel liflerin yenilenebilirkaynak olmaları, düşük yoğunluğa, düşük fiyata ve toksik olmayan özelliklere sahip olmaları gibi birçok özellikleri nedeniyle otomotiv, inşaat gibi birçok sektörde kullanılmaktadır. Otomotiv ve inşaat sektöründe kullanılan biyokompozitlerde bitkilerden ve ağaçlardan elde edilebilecek dolgu veya takviye malzemelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Bununla birlikte, bitkisel lif dolgulu polimer kompozitlerin kullanımı, yetersiz termal özelliklerinden dolayı sınırlıdır. Bu durumun üstesinden gelmek için, bitkisel lif dolgulu polimer kompozitlerde termal perf . . .ormansı artıran mineral dolgu malzemeleri kullanılabilir. Tez çalışmasında polipropilen (PP)’nin mekanik ve termalözelliklerini iyileştirmek için “Enginar Sap Partikülleri (E)” ve “Vollastonit (W)”,sırasıyla organik ve inorganik bir dolgu maddesi olarak kullanılmıştır.ABSTRACTNowadays, biocomposites are used in many sectors such as automotive and construction due to their many properties such as renewable resource, low density, low price and non-toxic properties. Biocomposites used in the automotive and construction sectors require fillers or reinforcing materials that can be obtained from plants and woods. However, the use of plant fiber reinforced or filled polymer composites islimited due to their insufficient thermal properties. To overcome this, mineral fillers that enhance thermal performance can be used in plant filled polymer composites. In the thesis, Artichoke Stem Particles (E) and Wollastonite (W) were used as an organic and inorganic filler in order to improve the mechanical and thermal properties of polypropylene (PP) Daha fazlası Daha az

Testing and optimization of manufacturing procedures using regression modeling techniques Regresyon modelleme tekniklerinin kullanıldığı imal usülleri çalışmalarının sınanması ve optimizasyonu

Öztürk, Emre Görkem

Yüksek Lisans | 2021 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖZETZaman içerisinde imalat yöntemlerinde sağlanan gelişmelerle birlikte otomotiv ve uzay gibi sektörlerde hassas imalat yöntemlerine ihtiyaç giderek artmaktadır. İmalat yöntemlerinde hassasiyeti arttırabilmek, ürün performansını arttırabilmek ve üretimdeki hata payını minimize edebilmek adına prosesin dizayn parametreleri ve proses çıktıları ile olan ilişkileri incelenmektedir. Yüzey pürüzlülüğü, kesme kuvvetleri ve takım aşınması gibi çıktılar imalatta önem teşkil etmektedir. Bu çıktıların incelemelerinde ise optimizasyon yöntemleri en önemli role sahiptir. Bu tez kapsamında, tasarım değişkenleri olarak yapısal ve deneysel paramet . . .reler dikkate alınarak yüzey pürüzlülüğünün, kesme kuvvetlerinin, takım aşınmasının ve takım ömrünün analitik performansını artırmak için yeni bir tasarım optimizasyon stratejisi önerilmiştir. Veri çıktılarının modellenmesi-tasarımı-optimizasyonu konusundaki yetersiz yaklaşımların üstesinden gelmek için metodolojik olarak çoklu doğrusal olmayan nöro-regresyon analizi üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapılmıştır. Bu amaçla veriler 12 farklı literatür çalışmasından seçilmiştir. Verileri modellemek için önerilen fonksiyonel yapıların tahminlerinin doğruluğunu test etmek için hibrit bir yöntem kullanılmıştır. Modelin gerçekçi olup olmadığını ortaya çıkarmak için 13 farklı model ile hesaplanmasından sonra aday modellerin sınırlılığı kontrol edilmiştir. Daha sonra dört farklı optimizasyon algoritması kullanılarak uygun modeller farklı optimizasyon senaryoları açısından optimize edilmiştir. Bu yeni optimizasyon yaklaşımı, analitik uygulamalarda başka bir modelleme-tasarım-optimizasyon problemi için de uygundur.ABSTRACTWith the developments in manufacturing methods over time, the need for precision manufacturing methods in sectors such as automotive and aerospace is increasing. In order to increase precision in manufacturing methods, product performance and minimize the margin of error in production, the relationship between the design parameters of the process and the process outputs is examined. Outputs such as surface roughness, cutting forces and tool wear are essential in manufacturing. Optimization methods have the most important role in the analysis of these outputs. In this thesis, a new design optimization strategy is proposed to improve the analytical performance of surface roughness, cutting forces, tool wear and tool life by considering structural and experimental parameters as design variables. In order to overcome inadequate approaches to modeling-design-optimization of data outputs, a detailed study has been carried out methodologically on multiple nonlinear neuro-regression analysis. For this purpose, data set was selected from 12 different literature studies. A hybrid method was used to test the accuracy of the predictions of the proposed functional structures modeling the data. In order to reveal whether the model is realistic or not, the limitation of the candidate models was checked after calculating with 13 different models. Then, using four different optimization algorithms, suitable models were optimized for different optimization scenarios. This new optimization approach is also suitable for another modeling-design-optimization problem in analytical applications Daha fazlası Daha az

Din görevlilerinin sosyal medya kullanımlarına yönelik bir araştırma: İzmir ili örneği A research on usage of social media of religious officials: the sample of Izmir

Uzun, Muhammed Enes

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETSürekli gelişen ve değişen dünyada sosyal medya kullanımı her geçen gün artış göstermektedir. Bireylerin hayatını büyük oranda etkileyen sosyal medya uygulamaları, sosyal ve ekonomik hayatı baştan sona değiştirmiştir. Zira insanlar temel ihtiyaçlarını dahi web tabanlı uygulamalar vasıtasıyla gidermeye başlamış ve birçok kurum ve kuruluş sosyal medya altyapılarını güçlendirmeye başlamıştır. Diğer yandan insanlarla doğrudan ilişki içerisinde çalışan meslek gruplarının sosyal medya kullanım oranları gerek mevcut hizmet kalitesini ölçmek, gerekse geleceğe yönelik daha doğru hizmet politikaları üretmek için son derece önemlidir. Bu d . . .oğrultuda, insanların özellikle manevi yaşamlarına etki eden din hizmetleri konusunda hizmet veren din görevlilerinin sosyal medya kullanım alışkanlıklarını ölçmek amacıyla yapılan bu çalışmada, din görevlilerinin en fazla tercih ettiği kitle iletişim aracı olarak internet bulunmuştur. Diğer yandan katılımcıların 98,5 ile çok büyük çoğunluğunun sosyal medya uygulamalarını kullandığı, en fazla tercih edilen sosyal medya uygulamasının Facebook olduğu, katılımcıların sosyal medya uygulamalarını en fazla arkadaşları ile iletişimde bulunmak ve olaylar hakkında bilgi sahibi olmak için kullandığı, katılımcılar için sosyal medya uygulamalarını kullanma amaçları açısından gündemi takip etmenin en yoğun şekilde önem taşıdığı, devamında ise iletişim kurma ve bilgi edinmenin yüksek önem düzeyine sahip olduğu saptanmıştır.ABSTRACTIn a constantly evolving and changing world, the use of social media is increasing every day. Social media applications, which greatly affect the lives of individuals, have changed social and economic life from beginning to end. After all, people have already begun to satisfy their basic needs with the help of web-based apps, and many institutions and organizations have begun to strengthen their social media infrastructure. On the other hand, the social media usage rate of professional groups working in direct contact with people is extremely important for measuring the current quality of service and developing a more accurate service policy for the future.In this regard, in this study, which was conducted to measure the social media usage habits of clergymen who provide religious services that have a particular impact on people's spiritual lives, the internet was found to be the preferred mass medium of religious officials. On the other hand, it was found that 98.5 of respondents with a very large majority use social media apps, Facebook is the preferred social media application, participants use social media apps the most to communicate with their friends and learn about events, it is important for participants to follow the agenda for the purposes of using social media apps, and communication and acquisition of information are of high importance Daha fazlası Daha az

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi ve uygulama açığı: Kazakistan vakası

Moldamurat, Aizhan

Yüksek Lisans | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZET1989 senesinde Birleşmiş Milletler, küresel çocuk haklarının korunmasında temel bir araç olan Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi'ni (BMÇHS) kabul etti. Benzersiz olarak, bu Sözleşme zamanında neredeyse evrensel onay alan tek sözleşme idi. Kazakistan, Sözleşmeyi imzalayan ve onaylayan eski Sovyet ülkeleri arasında ilk sırada yer aldı. Dolayısıyla, bu tez çalışması, Kazakistan’daki çocuk hakları sözleşmesinin ilk imzalama aşamasından uygulama aşamalarını değerlendirmeye odaklanmaktadır. Normların yayılımı (difuzyonu) yaklaşımı perspektifinden, Kazakistan'ın BMÇHS’ni imzalamada ve uygulamada normların yayılımının zorlama, rekabet, öğr . . .enme ve öykünme mekanizmalarının olası etkisi değerlendirilmektedir. Çalışmanın temel amacı, Kazakistan vakası örneğinde ve BMÇHS çerçevesinde uluslararası normların yayılım ve uygulanma mekanizmalarını inceleyerek, Kazakistan'ın bu Sözleşmeyi imzalama ve onaylamadaki motivasyonlarını, amaçlarını ve maksatlarını anlamaktadır. Şu ana kadar, Kazakistan, çocuk hakları alanında normların yayılımı yaklaşımı ile çalışılmamış bir vakadır. Dolayısıyla, çalışma, gelişmekte olan ülkelerde normların yayılımı literatürüne katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.ABSTRACTIn 1989, the United Nations adopted the Convention on the Rights of the Child (UNCRC), a fundamental instrument for the protection of global children's rights. the Convention was the only global document that received nearly universal ratification at that time. Kazakhstan was first among former Soviet countries to ratify the Convention. In this regard, the present thesis focuses on evaluating the initial signing stages of the Convention in Kazakhstan and its implementation phases that reflect certain implementation deficits. Through the prism of the norms diffusion approach, the mechanisms of the diffusion of norms such as coercion, competition, learning and emulation are evaluated in order to explain Kazakhstan's adoption and implementation of the UNCRC. The main objective of the thesis is to understand the possible motivations, aims and intentions of the Republic of Kazakhstan in signing and ratifying the UNCRC, through application of various norms diffusion mechanisms. As for today, the children's rights field in the Republic of Kazakhstan remains understudied from the perspective of norms diffusion theory. Accordingly, the last but not least aim of the study is to make contributions to the norms diffusion literature regarding post-Soviet developing countries Daha fazlası Daha az

Akım darbeli gaz altı ark kaynağı proses parametrelerinin neuro-regresyon analizi ile modellenmesi ve optimizasyonu Pulsed metal inert gas welding process parameters modelling and optimization with neuro-regression analysis

Bakar Özçiçek, İzlem

Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETMalzemenin çekme gerilmesinin değeri çeşitli konularda bilgi vermektedir. Örneğin malzemenin seçimi, kalitesi ve farklı kuvvetler altındaki davranışı hakkında bilgi verir. Bu çalışmada akım darbeli gaz altı ark kaynak yöntemiyle kaynak yapılmış 53 numunenin çekme gerilmeleri incelenmiştir. Kullanılan deney verileri bir literatür çalışmasından seçilmiştir. Çekme gerilmesi ve bu değeri etkileyen sekiz giriş değeri için birçok matematiksel model yazılmıştır. Matematiksel modellerden R² training, R² testing, and R² validation değerleri hesaplanmış ve en iyi sonucu veren matematiksel model seçilmiştir. Neuro-regresyon ile modellenen . . .ve en iyi sonucu veren matematiksel modelin mühendislik sınırları kontrol edilmiştir. Son olarak, sonuçlar dört farklı stokastik optimizasyon algoritmaları kullanılarak optimizasyon açısından değerlendirilmiştir.ABSTRACTThe value of the tensile stress of the material also provides information on various issues. It gives information about the choice of the material, its quality and its behavior under different forces. In this study, the tensile stresses of 53 specimens welded by the pulsed gas metal inert welding process were investigated. The data used were selected from a literature study. Many mathematical models were written for the tensile stress and the eight input values that affect this value. From the mathematical models, R² training, R² testing, and R² validation values were calculated, and the mathematical model that gave the best result was selected. The technical limitations of the mathematical model that was modeled with neuro-regression and provided the best result were reviewed. Finally, the results were evaluated using four different stochastic optimization algorithms Daha fazlası Daha az

Üveysilik tarikatı üzerine sosyolojik bir inceleme: İzmir ili örneği

Karanfil, Meltem

Yüksek Lisans | 2019 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETTüm dinlerde temel inanış ve ibadet şekillerine farklı yorumlar, uygulamalar getiren alt gruplar bulunmaktadır. Bu alt gruplar, klasik dini fiillerinden, farklı uygulamalara sahip dini gruplar olarak belirirler. Bu dini gruplar genelde mistik açıdan bireylerin duygusal yönüne hitap etmektedir. Bireyler, kurtuluşa erme isteği ile bu gruplarda daha fazla doyuma ulaşmakta ve bu grupların birer müridi olmaktadır. Bu çalışmada İzmir ili ile sınırlı kalmak üzere, kökenlerini Veysel Karani' ye bağlayan Üveysilik adlı dini grup incelenmeye çalışılmıştır.ABSTRACTIn all religions there are subgroups that bring different interpretations an . . .d practices to the basic forms of belief and worship. These subgroups, apart from their classical religious practices, appear as religious groups with different practices. These religious groups generally address to the emotional aspect of individuals from a mystical perspective. Individuals, with the desire to achieve salvation, reach more satisfaction in these groups and become a disciple of these groups. In this study, limited to Izmir province, the religious group called Uveysilik, which links its origins to Veysel Karani, was studied Daha fazlası Daha az

Sürdürülebilir ekoturizm: her zaman mümkün mü?

Nalınçak, Seyyide

Yüksek Lisans | 2020 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETEkoturizm, doğal çevrenin ve yerel kültürlerin sürdürülebilirliği doğrultusunda turizm faaliyetlerinden fayda sağlama amacı taşımaktadır. Ekoturizm kavramı Türkiye'de yeni tanınmaya başlayan bir kavram olup, resmi kurumların ekoturizm sürdürülebilirliği için gerekli düzenlemeleri henüz yeterli düzeyde gerçekleştirmediği görülmektedir. Ancak son yıllardaki olumsuz uygulamalar, ekoturizm felsefesinin sorgulanmasına ve yeni alternative arayışlarına yol açmıştır. Kavramsal olarak içeriğinde sürdürülebilirliği barındırmasına rağmen ekoturizme alternative olarak sürdürülebilir ekoturizm kavramının ortaya atıldığı gözlemlenmiştir. Ekot . . .urizm faaliyetlerinin doğal kaynaklarda tükenme, yerel kültürde ve kırsal yaşantıda olumsuz değişimlere neden olma gibi sonuçlar, ekoturizmin kendi kendisini tüketmesi ve amacından sapması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla sürdürülebilirlik ve ekoturizm kavramlarının birbiriyle iç içe olan kavramlar olduğu, ancak ekoturizmin her zaman sürdürülebilir olmadığı düşüncesi ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada ekoturizmin her zaman sürdürülebilir olup olmadığına ilişkin olarak Seferihisar ve Kosta Rika örneklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç kapsamında iki bölgenin coğrafi konumları, tarihi, doğal ve kültürel değerleri, konaklama bilgileri, ekoturizmdeki mevcut durumları ve ekoturizm faaliyetlerinin olası çevresel, sosyo-kültürel ve ekonomik etkileri dikkate alınmıştır. Metodolojik olarak literatür tarama yöntemi kullanılarak her iki bölgeye ait yapılan araştırmalara ve rapolara erişim sağlanmış ve bu kaynaklardan derleme yapılmıştır. Çalışma bulgularına göre Kosta Rika örneğinde ekoturizmin sürdürülebilirlik özelliğinin Seferihisar örneğine göre daha fazla sağlanabildiği, ancak ekoturizmin her zaman sürdürülebilir nitelikte olmadığı kanısına varılmıştır. Özellikle ekoturizmin çevresel ve ekonomik etkilerinin Kosta Rika örneğinde daha iyi yönetildiği belirlenmiştir. Ayrıca Kosta Rikaya özgü olarak ekoturizmin hem çevreyi koruma hem de yerel halkın refahını arttırma işlevinin daha yüksek olduğu görülmüştür. Milli park ve ekoturizm merkezlerine yönelik yabancı turistlerin yoğun katılımı ile Kosta Rika'nın uluslararası alanda öne çıktığı tespit edilmiştir. Seferihisar örneğinde Cittaslow hareketi sayesinde yerel ürünlerin ön plana çıktığı, yerel halk için alternatif istihdam ve gelir imkanı sağlandığı görülmektedir. Ancak Seferihisar'daki turizmin genellikle uluslararası turizm hareketinden ziyade iç turizm olarak kaldığı, bu nedenle ekoturizmden elde edilen gelirin daha kısıtlı olduğu belirlenmiştir. Türkiye açısından ekoturizmin sürdürülebilir nitelik kazanması için çevreye duyarlılık konusunda eğitimlere, sağlıklı bir altyapıya, ekonomik kaygının azaltılmasına ihtiyaç duyulduğu ortaya çıkmıştır.ABSTRACTThe purpose of ecotourism is to benefit from tourism activities in accordance with the sustainability of the natural environment and local cultures. The ecotourism term has been emerged to be recognized in Turkey, and it has been considered that official institutions have not met the necessary arrangements yet for the sustainability of ecotourism. However, the negative practices in recent years have led to the questioning of the ecotourism philosophy and to the search for new alternatives. Although it conceptually contains sustainability, the term sustainable ecotourism has been put forward as an alternative to ecotourism. The outcomes of ecotourism activities such as depletion in natural resources, causing negative changes in local culture and rural life mean that ecotourism is self-consuming and deviated from its purpose. Therefore, the idea that sustainability and ecotourism are intertwined, but ecotourism is not always sustainable. The purpose of this study is to examine the cases of Seferihisar and Costa Rica regarding whether ecotourism is always sustainable. For this purpose, geographical locations, historical background, natural and cultural values, accommodation information, their current status in ecotourism and possible environmental, socio-cultural and economic effects of ecotourism activities of two destinations have considered. Methodologically, literature review method was used to access researches and reports related to both cases. According to the findings of the study, it is concluded that the sustainability of ecotourism in Costa Rica can be achieved more appropriate than that of Seferihisar, but the ecotourism is not always sustainable. In particular, environmental and economic impacts of ecotourism have been better managed in the case of Costa Rica. In addition, ecotourism has been shown to have a higher function of both protecting the environment and increasing the well-being of the local people in Costa Rica case. It has been determined that Costa Rica stands out internationally with the intense participation of foreign tourists towards national parks and ecotourism centers. In the case of Seferihisar, it has been considered that local products are highlighted and alternative employment and income opportunities are provided for the local people via Cittaslow movement. However, it was determined that tourism in Seferihisar generally remained as domestic tourism rather than the international tourism movement, so the income from ecotourism was more limited. Also, need for education about environmental awareness, healthier infrastructure and reducing economic concerns have emerged for sustainable ecotourism in Turkey Daha fazlası Daha az

TİP 2 DIABETES MELLITUS HASTALIĞI OLAN VE OLMAYAN YAŞLILARDA DİYET KALİTESİ VE FİZİKSEL PERFORMANS ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

Dyt. Hafize Özge GÖRÜNMEZOĞLU

Yüksek Lisans | 2023 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Giriş-Amaç: Bu çalışma ile yaşlılarda diyet kalitesi ve fiziksel performans arasındaki ilişkiyi incelemek, Tip 2 Diabetes Mellitus (DM) hastalığı olan ve olmayan yaşlılar arasında diyet kalitesi ve fiziksel performans ilişkisinin farklılık gösterip göstermediğini araştırmak amaçlanmıştır. Materyal-Metod: Araştırma, İzmir’de Bakırçay Üniversitesi Çiğli Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dahiliye Polikliniği’nde takip edilen 65 yaş ve üstü DM hastalığı olan ve olmayan bireylerle yürütülmüştür. Tip 2 DM hastalığı olan ve olmayan yaşlılar arasında diyet kalitesi ve fiziksel performans düzeyi arasındaki farkı; 0,58 etki büyüklüğü, %5 ti . . .p 1 hata ve %90 istatistiksel güçte belirleyebilmek için çalışmadaki örneklem büyüklüğü; her iki grupta en az 64 olmak üzere toplamda en az 128 gönüllü olarak belirlenmiş olup çalışmaya 156 kişi dahil edilmiştir. Veri toplama aşamasında; “Yaşlı Tanıma Formu”, “Sağlık-Hastalık Bilgisi Formu”, “beslenme durumu için Mini Nütrisyonel Değerlendirme Testi-Kısa Form (MNA-SF)”, “diyet kalitesi için Sağlıklı Yeme İndeksi 2005 (SYİ-2005)”, fiziksel performans için Kısa Fiziksel Performans Bataryası (KFPB), fiziksel aktivite durumu için Yaşlılar için Fiziksel Aktivite Ölçeği (PASE) ve sarkopeni taraması için SARC-F ölçeği uygulanmış, 24 saatlik geriye dönük bireysel besin tüketimi kaydı alınmıştır. Verilerin analizinde Pearson Ki-kare testi, t testi ya da Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. Sayısal değişkenler arasındaki ilişki Pearson ya da Spearman korelasyon analizi ile değerlendirilmiştir. Tek değişkenli analizlerde gruplar arası fark bulunması durumunda gruplar arasında diyet kalitesi ve fiziksel performans düzeyi arasındaki farkı belirlerken kovaryans analizlerinden yararlanılmıştır. Bulgular: Yaşlıların yaş ortalaması 70,79±4,54 yıl olup, %54,5’i kadındır. MNA-SF puan ortalamalarına göre; katılımcıların çoğunluğunun (T2DM: %46,2; NON-T2DM: %48,7) malnütrisyon riski altında olduğu saptanmış ve DM olan ve olmayan yaşlılar arasında beslenme durumu açısından önemli bir farklılık bulunmamıştır (p=0,700). Yaşlıların SYİ-2205 puanına göre; tümünün diyet kalitesi “kötü” bulunmuştur (T2DM:40p; NON-T2DM:45p) Diyabetli olan ve olmayan gruplarda diyet kalitesi; fiziksel performans (sırasıyla; p=0,611 ve p=0,342), sarkopeni varlığı (sırasıyla; p=0,533 ve p=0,469) ve fiziksel aktivite düzeyi (sırasıyla; p=0,129 ve p=0,725) ile ilişkili bulunmamıştır. Araştırmaya katılan tüm yaşlılarda fiziksel performans ile sarkopeni varlığı arasında ileri düzeyde negatif ( Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms