Filtreler
Filtreler
Bulunan: 119 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Yayın Dili [2]
Evaluation of organic waste materials as bio-polymeric admixtures in cement based composite mortars Organik atık malzemelerin biyo-polimerik katkı olarak çimento bağlayıcılı kompozit harçlarda değerlendirilmesi

Kalkan, Şevket Onur

Doktora Tezi | 2022 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTIn this study, the effect of a new generation bio-polymeric admixture on the physical and mechanical properties of cement mortars is examined in detail. The bio-polymeric admixture is prepared by grinding egg shells, apricot kernel shells, hazelnut kernel shells, walnut kernel shells, and olive seeds in micronized sizes. The evaluation of the bio-polymeric admixtures, which are produced as wastes, among high production materials such as concrete and mortar derivative products, provides an opportunity for better disposal and management of these wastes.ÖZETBu çalışmada, yeni nesil biyopolimerik katkının çimento harçlarının fiz . . .iksel ve mekanik özelliklerine etkisi detaylı olarak incelenmiştir. Biyopolimerik katkı, yumurta kabukları, kayısı çekirdekleri, fındık çekirdekleri, ceviz kabukları ve zeytin çekirdeklerinin mikronize boyutlarda öğütülmesiyle hazırlanmıştır. Atık olarak üretilen biyopolimerik katkıların beton ve harç türevi ürünler gibi üretimi yüksek malzemeler arasında değerlendirilmesi, bu atıkların daha iyi bertarafı ve yönetimi için fırsat sunmaktadır Daha fazlası Daha az

Determining the relation between the count number and X-ray energy levels in pyroelectric materials Piroelektrik malzemelerde döngü sayısı ile X ışını enerji seviyesi arasındaki ilişkinin belirlenmesi

Egeli, Saadet Sena

Yüksek Lisans | 2021 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖZETTıbbi görüntüleme, herhangi bir invaziv işlem olmaksızın vücudun içinin görüntülerini oluşturmaktır. X-ışınlarının keşfi, tıbbi görüntülemenin temelini oluşturur. Zamanla yeni görüntüleme yöntemleri de geliştirilmiştir. Manyetik rezonans görüntüleme, pozitron emisyon tomografisi bu yöntemlerin örnekleri olabilir. Bununla birlikte, x-ışınları bir temel uygulama olarak kalmıştır. Her görüntüleme yöntemi gibi, x-ışınları da dezavantajlara sahiptir ve geliştirmeye ihtiyaç duyar. Üreteç temelli sorunların üstesinden gelme amacıyla yeni x-ışını üretim metotları geliştirilmeye çalışıldı. X-ışını üretimi için piroelektrik kristal kullan . . .ımı, yeni x-ışını oluşturma yöntemlerine bir örnektir. Piroelektrik kristaller, termal döngü ile bir elektrik alanı oluşturabilir. Bu elektrik alanı, bir hedef malzeme ile x-ışınları elde etmek için kullanılır. Piroelektrik ile X-ışını üretimi, geleneksel yönteme göre birçok avantaja sahiptir. Piroelektrik kristallerle yapılan çalışmalar, x-ışını verimini etkileyen tüm faktörler için hala net değildir. Üretim sürecini iyi anlayarak, piroelektrik x-ışını jeneratörleri tıbbi görüntülemenin bir parçası olabilir. Özellikle dental radyografi cihazları küçük cihaz tasarımlarından yararlanabilir. Bu çalışmada, minyatür boyutlu, hafif ve düşük maliyetli bir dental radyografi cihazı geliştirmek için piroelektrik x-ışını oluşturmada kristalin döngü sayısının etkisi eğri uydurma yöntemleri ile araştırılmıştır.ABSTRACTMedical imaging is creating images of the interior body without any invasive operation. The discovery of x-rays establishes the foundation of medical imaging. Over time, new imaging modalities developed. Magnetic resonance imaging, positron emission tomography can be examples of these modalities. However, x-rays remained a cornerstone application. Like every imaging modality, x-rays also have disadvantageous features and need developments. New methods tried to generate x-rays to overcome generator-based issues. Pyroelectric crystal usage for x-ray generation is an example of novel x-ray generation methods. Pyroelectric crystals can create an electric field by thermally cycling. This electric field is used to obtain x-ray beams with a target material. X-ray generation with pyroelectricity has many advantages over the traditional method. Studies with pyroelectric crystals are still not clear for all the factors which affect x-ray yield. By understanding the generation process well, pyroelectric x-ray generators can be a part of medical imaging. Dental radiography devices especially can take advantage of small device designs. In this study, effect of count number of the crystal for pyroelectric x-ray generation was investigated with curve fitting methods to develop a miniature size, lightweight and low-cost dental radiography device Daha fazlası Daha az

Effect of particle size distribution modality of CaCO3 on sealing wide fractures using sepiolite muds CaCo3 parçacık boyut dağılım modalitesinin sepiyolit çamurları kullanılarak geniş çatlakların tıkanmasına etkisi

Tezcan, Meltem

Yüksek Lisans | 2020 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

SUMMARYLost circulation is defined as the invasion of naturally fractured and unconsolidated formations by the drilling fluid. Preventing loss circulation is a highly challenging problem while drilling a well. High loss circulation results in cost increase and well instability problems along with the contamination of productive formations. Lost circulation materials (LCMs) are used to prevent partial or total losses through pore throat and fractures. Special LCM treatments may be applied in the case of severe losses for wide fractures. However, the outcomes of all these efforts have not been leading to provide a valid theory or prot . . .ocol particularly in early time wide fracture sealing. This experimental study attempts to investigate the contribution of LCM sizes and concentrations, unimodal, bimodal, and trimodal LCM particle size distributions (PSD) and LCM combination quantity on the early time wide fracture sealing.ÖZETKayıp sirkülasyon, sondaj akışkanının doğal olarak oluşmuş çatlaklı formasyonlara ve konsolide olmamış çatlak formasyonlara (unconsolidated fractured formations) nüfuz etmesi olarak tanımlanmaktadır. Kayıp sirkülasyonunun önlenmesi, sondaj operasyonları sırasında oldukça önemli bir problemdir. Yüksek kayıp sirkülasyonu, kontamine edici oluşumların yanı sıra maliyet artışına ve kuyu stabilitesi (well instability) sorunlarına yol açmaktadır. Kayıp sirkilasyon malzemeleri (LCM), gözeneklerde ve çatlaklarda oluşan kısmi veya toplam kayıp sirkülasyonu önlemek için kullanılmaktadır. Geniş çatlaklarda ciddi kayıplar olması durumunda özel LCM kombinasyonları uygulanabilmektedir. Bununla birlikte, literatürde çatlakların erken tıkanması ile ilgili geçerli bir teori veya protokol bulunmamaktadır. Bu deneysel tez çalışmasında, LCM boyutları ve konsantrasyonları, tek modlu (unimodal), iki modlu (bimodal) ve üç modlu (trimodal) LCM parçacık boyutu dağılımlarının (PSD) ve LCM kombinasyon miktarının erken zamandaki geniş çatlak tıkamasına etkisi araştırılmıştır Daha fazlası Daha az

Electronic controlled vertical ıntegration directional coupler design with artificial neural networks for dual band application Dual band uygulaması için yapay sinir ağları ile elektronik kontrollü dikey entegrasyon yönlü bağlayıcı tasarımı

Danacı, Hacer

Yüksek Lisans | 2021 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖZETBu tezde, iki farklı varaktör diyot tabanlı, elektronik olarak kontrol edilebilen, DC öngerilim kontrol devrelerine sahip düzlemsel yönlü kuplörler sunulmuştur. Varaktör diyotların ters öngerilim gerilimlerinin büyüklük değerleri, mobil uygulama ile Bluetooth kablosuz iletişim üzerinden tek bir mikrodenetleyici üzerinden kontrol edilmiştir. Önerilen akıllı yönlü kuplörün çalışma frekansına ayarlanması için herhangi bir bağlantı oranı, DC kutuplamalı ağda uygulanacak doğru voltajın belirlenmesi için deneysel veriler makine öğrenme algoritmasında eğitilerek geniş çapta ayarlanabilir. Önerilen kuplörün çalışma frekans bandı, radyo . . .frekansı tanımlamadan (RFID) mobil ağ uygulamalarına kadar geniş/yerel alan IoT (nesnelerin internet) frekans bantlarını kapsayan 500 MHz'den 1 GHz'e kadar ve 2 GHz'den 3 GHz'e kadar uzanmaktadır. Önerilen yönlü kuplör prototipi, düşük kayıplı Rogers RO4003C substratı üzerinde üretilmiştir. 32 dB'den fazla yüksek izolasyon seviyesi ve 10 dB'den yüksek düşük geri dönüş kaybı, tüm çalışma frekans bandında deneysel olarak ölçülmüştür. Önerilen yönlü kuplörün sayısal ve deneysel sonuçları büyük ölçüde uyumludur. Kompakt yönlü kuplör, akıllı IoT uygulamaları için kullanılmak üzere yüksek teknik potansiyele sahiptir Daha fazlası Daha az

Enhancing aluminum’s anti-corrosive and electrical properties by graphene coating and comparing with conventional coating methods Alüminyumun elektriksel özelliklerinin ve korozyon dayanımının grafen kaplama ile artırılması ve geleneksel kaplama yöntemleri ile kıyaslanması

Elvan, Onur

Yüksek Lisans | 2021 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTAfter 2010, when graphene is discovered, there have been respectable attractions to the graphene by humankind because of its great electrical, mechanical, thermal, anti-corrosive capabilities. With its extraordinary properties which are superior to all available options, scientist tried to achieve its potential and make it an industry level option. Aluminum is the second most widely used material as a busbar in the electrical energy distribution industry after copper. Unlike copper, it needs coating to prevent corrosion. Alternating current tends to intensify at the surfaces of conductors, therefore preventing the surface of . . . conductors from corrosion is crucial. At the present time, there are several coating options for aluminum busbars including tin, nickel, silver, epoxy and polymer-based materials. Only silver tends to increase the busbars initial conductivity but it is only preferred when it is truly necessary, because of its cost. In this study, it is aimed to reduce the resistance of aluminum material and protect it from corrosive environment by coating a single layer graphene over it. With this method, initial conductivity of aluminum busbar can be amplified and anti-corrosive property can be improved. Improved corrosion resistance means preserving aluminum busbar’s electrical properties over long times.ÖZETGrafen, 2010 yılında keşfedilmesinin ardından, üstün elektriksel, mekanik, termal ve paslanma önleyici özellikleri sayesinde insanlık tarafından büyük bir ilgi gördü. Mevcut tüm seçeneklerden daha üstün olan sıradışı özellikleri sayesinde, bilimadamları grafenin potansiyeline ulaşabilmek ve onu endüstri seviyesinde kullanılabilir bir seçenek haline getirebilmek için çalıştılar.Alüminyum, elektrik enerjisi dağıtım sektöründe bakırdan sonra en çok kullanılan busbar malzemesidir. Bakırın aksine alüminyum, korozyon dayanımı için kaplanmaya ihtiyaç duyar. Alternatif akım, iletim esnasında, iletken malzemenin yüzeylerinde yoğunlaşır bu nedenle, iletken yüzeylerinde oluşacak korozyonun engellenmesi çok mühimdir. Günümüzde, alüminyum busbar için kalay, nikel, gümüş, epoksi ve polimer bazlı kaplamalar gibi bir çok kaplama seçeneği bulunmaktadır. Sadece gümüş kaplama, alüminyum busbarın başlangıç iletkenlik değerini artırabilirken, maliyeti dolayısıyla sadece gerçekten ihtiyaç duyulduğunda uygulanması tercih edilmektedir.Bu çalışmada, alüminyum malzemenin elektriksel direncini düşürmek ve onu aşındırıcı ortamlardan korumak için tek tabaka grafen kaplanması amaçlanmıştır. Bu yöntem ile, alüminyum busbarın başlangıç iletkenliği yükseltilebilir ve korozyona karşı dayanımı geliştirilebilir. Geliştirilmiş korozyon dayanımı, alüminyum busbarın elektriksel özelliklerinin uzun süre boyunca korunmasını sağlamak anlamına gelmektedir Daha fazlası Daha az

Enhancing the anticancer activity of photodynamic therapy with dual photosensitizers ıncorporated nanoparticle design Dual fotosensitizan içeren nanoparçacık tasarımı ile fotodinamik terapinin antikanser etkinliğinin geliştirilmesi

Bakay, Emel

Yüksek Lisans | 2021 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖZETFotodinamik Terapi (PDT), kanser ve enfeksiyon gibi dünyanın mücadele ettiği önemli hastalıkların tedavisine yönelik bir tür ışık tedavisidir. Işığa duyarlı ve toksik olmayan ajanların hastalıklı dokuya uygulanmasından sonra hafif uygulamalar hastalıklı hücrelerin ölümünü sağlar. Bu nedenle, PDT tedavi edici ve iyileştirici bir yöntemdir. Farklı kanser türlerinin tedavisinde PDT kullanımı oldukça yaygındır. Yan etkilerinin minimal olması ve mekanizmasının doğal seyri sonucunda hastalığın direnç geliştirmesi mümkün olmadığı için birçok kanser araştırmasına konu olmuştur. Günümüzde nanopartikül teknolojisi, PDT'nin antikanser akti . . .vitesini inceleyen birçok çalışmada kullanılmaktadır. Teşhis ve tedavi amacıyla farklı tasarımlarda farklı tipte nanopartiküller kullanılmaktadır. PDT'nin etkinliğini birçok yönden arttırır. Işığa duyarlı ajanların hastalıklı dokuya başarılı bir şekilde aktarılması ve sadece hedef hücrelerde birikmesi veya ışık uygulanmadan önce aktivasyonlarının engellenmesi gibi birçok avantaj sağlar. Bu çalışmada, ikili nanopartikül ve lazer sistem tasarımı oluşturularak PC3 prostat kanserinde PDT'nin etkinliği artırılmıştır.ABSTRACTPhotodynamic Therapy (PDT) is a kind of light therapy for the treatment of important diseases that the world is fighting, such as cancer and infection. After the application of light-sensitive and non-toxic agents to the diseased tissue, light applications provide the death of the diseased cells. Thus, PDT is a therapeutic and curative method. The use of PDT for the treatment of different types of cancer is quite common. It has been the subject of many cancer types of research because it has minimal side effects and it is not possible for the disease to develop resistance as a result of the natural progression of its mechanism. Today, nanoparticle technology is used in many studies examining the anticancer activity of PDT. Different types of nanoparticles are used with different designs for diagnosis and treatment purposes. It increases the effectiveness of PDT in many ways. It provides many advantages such as the successful transfer of photosensitive agents to the diseased tissue and accumulation only in the target cells or preventing their activation before light application. In this study, the effectiveness of PDT was increased on PC3 prostate cancer by the creation of a dual nanoparticle and laser system design Daha fazlası Daha az

Control of robotic systems used for support in cochlear microrobot operations Koklear mikrorobot operasyonlarında destek için kullanılan robotik sistemlerin kontrolü

Karayaman, Goncagül

Yüksek Lisans | 2022 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTThe rapid development of robot technology has started to be emphasized medical robotics increasingly. The potential of robotic systems to facilitate the work of healthcare workers, minimize human errors, restore function to lost limbs, and enable operations that cannot be performed due to distance or other factors have made this field increasingly popular.Surgical robotics applications are the trend subfield of medical robotics. In these applications, it is aimed to reach the desired task with certain precision and accuracy. Therefore, performance of the control system is very crucial for the efficiency of robotic systems us . . .ed in medical applications. Within the scope of this study, control of robotic systems used as supportive systems in surgical cochlear microrobot operations is studied.ÖZETRobot teknolojisinin hızlı gelişimi ile birlikte medikal robotiğe ağırlık verilmeye başlanmıştır. Robotik sistemlerin sağlık çalışanlarının işini kolaylaştırma, insan hatalarını en aza indirme, işlevini yitirmiş uzuvlara işlev kazandırma, mesafe ya da başka etmenlerden dolayı gerçekleştirilemeyecek operasyonları mümkün kılma gibi potansiyelleri bu alanın popülaritesini arttırmıştır.Cerrahi robotik uygulamaları medikal robotiğin popüler alt alanıdır. Bu uygulamalarda istenilen göreve belirli bir hassasiyet içerisinde ulaşılması hedeflenir. Bu nedenle, medikal uygulamalarda kullanılan robotik sistemlerin verimliliği için denetim sisteminin başarımı oldukça önemlidir. Bu çalışma kapsamında, cerrahi koklear mikrorobot operasyonlarında destekleyici olarak kullanılan robotik sistemlerin denetimi ile ilgilenilmiştir Daha fazlası Daha az

Estimation of emotional situation using EEG signals and machine learning methods EEG sinyalleri ve makine öğrenme yöntemlerini kullanılarak duygusal durum kestirimi

Yeşilkaya, Bartu

Yüksek Lisans | 2020 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖZETEmotion estimation is an effective analysis method used to increase the interaction between humans and machines. Electroencephalogram (EEG) based emotion prediction studies based on brain signals become very attractive since they provide successful results of emotion analysis. In this study, new methods for emotion prediction are presented in accordance with dimensional emotion modeling. Multichannel EEG signals are recorded while the subjects viewed pictures from the International Affective Image System (IAPS) data set. Signal preconditioning and artefact elimination was performed by applying necessary filters on the recorded d . . .ata. Several features are extracted and the signals are classified using classification methods such as support vector machines and K-nearest neighbor. To improve the classification performance, we propose a second method where EEG signals are further analyzed by Multivariate Empirical Mode Decomposition (MEMD) and similar features are extracted from the intrinsic mode functions (IMFs) of the MEMD and classified using machine learning methods. As a third method, Deep Learning (DL) approach is proposed for classification of emotional labels. Time-frequency (TF) representations of the IMFs extracted using MEMD method are calculated by the Short-time Fourier Transform (STFT) and spectrogram. These spectrograms considered as TF images are applied to a Convolutional Neural Network (CNN) to classify the emotional labels. Performance results of the proposed methods suggest that utilizing an advanced signal processing method such as MEMD and using DL approach for classification provides encouraging results and may be used in future human-machine interaction studies.SUMMARYDuygu tahmini insanlar ve makineler arasındaki etkileşimi arttırmak amaçlı kullanılan etkili bir analiz yöntemidir. Duygu analizi deneylerinde başarılı sonuçlar verdiği için günümüzde beyin sinyallerine dayalı, elektroensefalogram (EEG) tabanlı duygu tahmini araştırmaları ilgi çekmektedir. Bu çalışmada boyutsal duygu modellemesi doğrultusunda duygu tahmini analizi için yeni yöntemler önerilmektedir. Uluslararası Afektif Görüntü Sisteminden (IAPS) alınan görseller ile oluşturulmuş veri seti kullanılarak çok kanallı EEG sinyalleri kayıt edilmiştir. Bu veriler üzerinde gerekli olan filtreler uygulanarak veri temizleme ve gürültü giderme ön işlemleri gerçekleştirilmiştir. Daha sonra EEG sinyallerinden çeşitli öznitelikler elde edilmiş ve Destek Vektör Makineleri (DVM) ve K-en yakın komşu gibi sınıflandırma yöntemleri kullanılarak sınıflandırılmıştır. Başarı oranını arttırmak için EEG sinyalleri Çok Değişkenli Görgül Kip Ayrışım (ÇDGKA) yöntemi ile analiz edilerek elde edilen Özgün Kip Fonksiyonlarından (ÖKF) benzer öznitelikler hesaplanmış ve sınıflandırılmıştır. Duygu durum kestirimi için üçüncü bir yöntem olarak derin öğrenme tabanlı bir yaklaşım önerilmiştir. ÇDGKA ile elde edilen ÖKF'lerin zaman-frekans (ZF) gösterimleri Kısa Zamanlı Fourier Dönüşümü (KZFD) ve Spektrogram ile elde edilmiştir. Hesaplanan spektrogram matrisleri ZF imgesi olarak değerlendirilmiş, evrişimsel sinir ağını eğitmek ve duygu durum kestirimi için giriş olarak kullanılmıştır. Önerilen yöntemlerin başarım sonuçları, ÇDGKA gibi ileri sinyal analiz yöntemi ve derin öğrenme yaklaşımı kullanılarak duygu durum kestiriminde başarılı sonuçlar elde edildiğini ve gelecek insan-makine etkileşim sistemlerinde kullanılabileceğini göstermektedir Daha fazlası Daha az

Fuzzy logic based color selection system design in interior architecture İç mimaride bulanık mantık tabanlı renk seçimi sistem tasarımı

İregöl, Ayşe

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

Özet:Günümüzde mimari ve iç mimarideki tasarım olguları sezgisel alandan bilim ve sanatsal alana doğru geçmiştir. Beceri ve rastgelelikten ziyade derinlemesine incelemeler yapılan ve formülize edilebilen bir olgu haline dönüşmüştür. Bununla birlikte mimarlık-renk ilişkisi de ayaklarını daha sağlam şekilde yere basmaya başlamıştır. Fonksiyon, biçim ve tasarım olarak başarılı kabul edilebilecek bir mimari ürün iyi bir renk etüdüne sahip değilse beğenilmeyerek niteliksiz olarak nitelendirilebilmektedir. Mimari biçimlerin renklendirilmeleri tesadüflere bırakılmadan, insanın bu yöndeki ruhsal ihtiyaçlarına cevap veren renkler kullanılara . . .k düzenlenmelidir. Bu tezdeki araştırma 269 mühendislik fakültesi lisans öğrencisiyle anket çalışması yapılarak gerçekleştirilmiştir. Verileri toplamak amacıyla demografik anket ve renk-duygu anketi kullanılmıştır.Summary:Today, design phenomena in architecture and interior architecture have moved from an intuitive field to the science and artistic field. It has become a phenomenon that can be formulated and analyzed in depth rather than skill and randomness. However, the relationship between architecture and color has begun to stand on the ground more firmly. If an architectural product that can be accepted as successful as function, form, and design does not have a good color study, it can be regarded as unqualified by not being appreciated. The coloration of architectural forms should be arranged by using colors that respond to the spiritual needs of people in this direction without being left to chance. The research in this study has been conducted with 269 undergraduate students of engineering faculties. Demographic and color-emotion questionnaires have been used to collect data Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms