Filtreler
Filtreler
Bulunan: 129 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Yayın Dili [4]
İmam Ebû Mansûr MÂTURİDÎ: Nasîhatnâme (Pendnâme)

ZEYNEP KIZILYAR

Derleme | 2019 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Mîzânü’l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 8 ) , pp.257 - 259

Mâtürîdî ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî, Hanefi mezhebinden olanların itikad imamı, İslam alimi. Kurucusu olduğu kabul edilen i'tikadî mezhep "Matûridilik" olarak anılır.

İslam, Roma ve Yahudi Hukukunda Öldürme ve Ölüme Sebebiyet Verme Ayrımı

AHMET AYDIN

Makale | 2019 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Mîzânü’l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 8 ) , pp.37 - 61

Disiplinler arası çalışmaların öneminin arttığı günümüzde, hukuk sistemlerini karşılıklı inceleyen araştırmaların ilgili bilim alanına daha ziyade katkı sunacağı düşünülebilir. Bu bağlamda makalemizde, İslam-Roma-Yahudi hukukları öldürme ve ölüme sebebiyet verme ayrımı ekseninde mukayeseli olarak incelenecektir. Bu konunun seçilme nedeni, her üç hukuk sisteminde doğrudan öldürmeyle ölüme sebebiyet verme eylemlerinin farklı değerlendirildiğine dair tespitimizdir. Nitekim her üç hukuk sisteminde doğrudan icra edilen eylemlere daha ağır, hareketle netice arasına farklı bir sebebin girdiği eylemlere ise daha hafif yaptırımlar tatbik . . .edilmektedir. Bu ayrımda, failin mesuliyetinin belirlenmesinde maddî unsurun ön plana çıktığı söylenebilir. Cezaî mesuliyeti failin kastına yani manevî unsura göre tespit eden günümüz hukukundan farklılık arz eden bu yaklaşımın üç hukuk sisteminde mevcudiyeti, kanaatimizce, üzerinde durulması gereken bir husustur. Belirtmek gerekir ki, ilgili yaklaşım İslam hukukunda asıl olarak Hanefî ekolünde etkilidir ve bu nedenle incelememizde ilgili mezhebe ait metinler temel başvuru kaynağı olacaktır. Bununla birlikte ihtiyaç duyuldukça diğer İslam hukuk ekollerine ait metinlere de başvurulacaktır. Nowadays, the importance of interdisciplinary studies is increasing and it is thought that researches which examine the legal systems comparatively will contribute to the related science. In this context, in our article, Islamic-Roman-Jewish law will be examined comparatively in terms of the distinction between killing and causing death. The reason why this issue was chosen is the fact that in all three legal systems the actions of direct killing and causing death are evaluated differently. As a matter of fact, in all three legal systems heavier punishment applied to the actions carried out directly. On the other hand, if there ise other factor between action and result light sanctions are applied. In this distinction, it can be said that the material element comes to the fore in determining the responsibility of the perpetrator. The existence of this approach in three legal systme, which differs from today’s law, which determines the criminal liability according to the caste of the perpetrator, ie the spiritual element, is a matter that should be considered in our opinion. It should be noted that the relevant approach is primarily effective in Islamic law in the Hanafi school, and so the texts of the relevant sect’s texts will be the main sources of our article. However, the texts of other Islamic legal schools will also be touched upon as needed Daha fazlası Daha az

Ahmed b. Muhammed el-Esedî el-Mekkî ve “İhbâru’l-Kirâm bi Ahbâri’l-Mescidi’l-Harâm”Adlı Eseri Üzerine -I-

AHMET AYDIN

Makale | 2022 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.297 - 333

Kâbe, Kur’ân-ı Kerim’e göre yeryüzünün ilk mabedidir. O, aynı zamanda Mekke-i Mükerreme ve çevresiyle birlikte, hac ibadeti ve menâsikinin mahallidir. Bu itibarla İslâm dini ve tarihî açısından çok büyük ehemmiyeti hâizdir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’deki pek çok âyet, Hz. Peygamber’in pek çok hadisi ve fıkıh külliyatına dercedilmiş geniş malumat buna işaret etmektedir. Bu arada Kâbe ve Mekke’nin, İslâm tarihçilerinin en câzip konuları arasına girdiği söylenebilir. İslâm’ın ilk dönemlerden itibaren İslam tarihçileri, dinî, siyâsî, ilmî, kültürel ve benzeri yönleriyle Kâbe, Mekke, Harem-i Şerif ve müştemilâtının, önemi, mahiyeti, tarihi . . .ve faziletlerine dair eserler vermişlerdir. Mekke ve Kâbe tarihi hakkında eser telif eden âlimlerden biri de Osmanlı dönemi (11/17. yüzyıl) âlimlerinden Ahmed b. Muhammed el-Esedî el-Mekkî’dir. Bu çalışmada, onun hayatı ve konuya dair “İhbâru’l-Kirâm bi Ahbâri’l-Mescidi’l-Harâm” isimli eserinin muhtevası üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Bu çalışmanın devamı niteliğini taşıyacak ikinci makalede İhbâru’l-Kirâm’ın tahkikli metni neşredilerek, nüsha farklılıkları gösterilecektir Daha fazlası Daha az

Celil Kiraz, Menâr Tefsirinde Özgün Yorumlar

ŞULE YÜKSEL ARICI

Kitap Bölümü | 2021 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.653 - 657

Menâr Tefsiri, Kur’ân-ı Kerîm’i yorumlama yöntemi ve ayetlere getirdiği yeni bakış açılarıyla günümüzde yazılan tefsirleri etkilemiş bir eserdir. İslâm dünyasının karşılaştığı sorunlara Kur’ân’ın rehberliğinde çözüm bulma gayretinin hakim olduğu tefsir, Kur’ân’ın hidayet yönüne ve Kur’ân’ın rasyonel bir akılla yorumlanması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Menâr müfessirleri, Klasik dönem tefsirlerini isrâiliyâta yer verdikleri ve uzun dilsel tahliller yaparak Kur’ân’ın anlaşılmasını zorlaştırdıkları gerekçesiyle tenkit etmektedirler Bu tefsir Mısırlı alim Muhammed Abduh ve öğrencisi Reşid Rıza’nın Kur’ân’ın bir kısmının tefsirinden ol . . .uşan on iki ciltlik eserleridir. “Menar Tefsirinde Özgün Yorumlar” adlı kitap Celil Kiraz tarafından Menâr Tefsiri’deki özgün yorumları inceleyen bir eserdir. 2017 yılında Bursa’da Emin Yayınları’ndan çıkan eser, bir giriş, iki bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Tespit edilebildiği kadarıyla bu yönüyle Türkiye akademisinde Menâr tefsirini bir çok yönden tanıma imkanı sunan eserlerin başında geldiği söylenebilir Daha fazlası Daha az

القرائن الحديثية الخارجية وعلاقتها بما يفيده الثابت من أخبار الآحاد

ŞULE YÜKSEL ARICI

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.491 - 518

لقد كانت الأخبار الثابتة، هي معتمَد المسلمين في مشارق الأرض ومغاربها بعد القرآن، فالقرآن والحديث الثابت حجة على العبد أمام الله تعالى. ومن أدق المباحث التي تتعلق بالأخبار الثابتة، البحث في القرائن التي تحتف بها، فتزداد بها قوة، ومن تلك القرائن؛ القرائن الخارجية كالتلقي بالقبول ونحوه. وقد أردنا في هذه المقالة إبراز جانب من تلك القرائن والتي كانت مبثوثة في بطون الكتب حيث لم أر من تناولها كما نهدف اليه في هذه المقالة حيث اجتمع لي بعد البحث عشر قرائن خارجية كلية. الحديث المحتف بالقرائن يعتبر من أقوى الأدلة الشرعية، ولا شك أن قوة الدليل من أهم الأسباب التي تحقق الطمأنينة في القلب وتزيد الإقبال على العمل، وقد قسمت هذه المقالة إلى مقدمة وث . . .لاثة مباحث: الأول: تعريف القرائن الحديثية ونشأتها وأقسامها. الثاني: علاقة القرائن بما يفيده خبر الواحد. الثالث: القرائن الخارجية التي تحتف بالثابت من أخبار الآحا Daha fazlası Daha az

مُحاوَلةٌ لِنَقْدِ الصُّورةِ الفَنِّيَّةِ في الأدبِ

Suliman ALOMIRAT

Makale | 2018 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Mîzânü’l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 7 ) , pp.111 - 130

Bu araştırma; retorik imgeyi, teknik bir şekilde analiz etmek için, en ideal gördüğü bakış açısını sunmayı amaçlamakta ve bir taraftan imge yaratma sürecini, diğer taraftan da bu imgenin alıcı üzerindeki etkisini ele almaktadır. Araştırma, retorik imge çalışmasının problematiği etrafında şekillenen bir girişle başlamakta, “İmgenin Edebî Söylemdeki Etkisi” başlıklı ilk konu ve “Dış Dünyanın Taklidi ile Duygu ve İçsel Vicdan Dünyasının Taklidi Arasında Hayalî İmge” başlıklı ikinci konuyla devam etmektedir. Çalışma, sonuç kısmı ve önerilerle de bitirilmektedir. The research aims to present a view in the way we see it as clear for . . . the analysis of the rhetorical figure, a technical analysis dealing with the process of the impression created on one hand, and the effect of this figure on the hearer on the other hand. The research began with an introduction on the problematic of studying the rhetorical figure, and then the first topic: The impact of the figure in the literary discourse, and the second topic: The deceptive figure between the simulation of the outside world, and simulation of the world of feeling and inner conscience, and then the conclusion of the research and the recommendation Daha fazlası Daha az

Adnan DEMİRCAN: Cahiliye Arapları

HATİCE MERVE ÇALIŞKAN BAŞER

Makale | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Mîzânü’l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 2 ) , pp.145 - 148

KAYNAKÇA : Adnan DEMİRCAN Cahiliye Arapları Beyan Yayınları, İstanbul 2015, I. Baskı, 144 s.

Kastamonulu Osmanlı Âlimi Ballıklızade Ahmed Mâhir Efendi (1860-1925) ve Tefsirciliği

HATİCE MERVE ÇALIŞKAN BAŞER

Makale | 2022 | Dini Araştırmalar Dergisi / The Journal of Religious Studies25 ( 62 ) , pp.33 - 58

Son dönem Osmanlı âlimlerinden olan 1860/70 Kastamonu doğumlu Ahmed Mâhir Efendi “Ballıklızâde” lakabıyla tanınmaktadır. O, 19. yüzyılda, Batı’nın pek çok yönde ilerleme gösterdiği ve Osmanlı’nın ise yaptığı ıslahatların yanında toprak kaybetmeye başladığı Meşrutiyet döneminde yaşamıştır. Âlim Ahmed Hicâbî’den dersler almasının ardından kendisi de dersler vererek pek çok öğrenci yetiştirmiş, Dâru’l-Fünûn İlahiyât Fakültesi ve Medresetü’lVâizîn’de on üç yıl tefsir ve kelam dersleri okutmuştur. Bunun yanı sıra Yargıtay üyeliği, hâkimlik ve milletvekilliği yapmış olan âlim, siyasi bir kişilik olarak da karşımıza çıkmaktadır. Yayınlanan . . . dört eseri bulunan Mâhir Efendi, Kastamonu’nun dini, siyasi, edebi alanlarda yetiştirdiği önemli şahsiyetlerdendir. Bu bağlamda çalışmanın amacı eserlerinden hareketle Ahmed Mâhir’in tefsirciliğini ortaya koymaktır. Bu çalışma kapsamında öncelikle Meşrutiyet Dönemi ve bu dönemde tefsir ilminin konumu ele alınmıştır. İkinci olarak Ahmed Mâhir’in hayatına dair bilgiler aktarıldıktan sonra “Mu’cizât-ı Kur’âniyye” ve “el-Fâtiha fî Tefsîri’l-Fâtiha” eserleri özelinde tefsirciliği incelenmiştir. Bu inceleme için de nitel araştırma yöntemi ve doküman analizi tekniği kullanılmıştır. Ayrıca veriler betimleme, örnekleme ve ilişkilendirme teknikleri yardımıyla analiz edilmiştir. Ahmed Mâhir’in hem siyasi hem de dini bir yönünün olması ve bugün elimizde ona dair dört eserin bulunmasıonun araştırılmasını önemli kılmaktadır. Onunla ilgili tasavvufi yönünün vurgulandığı bir doktora tezi ile aynı kişi tarafından hazırlanmış bir makale yine tasavvuf sahasında yazdığı eser ile alakalı iki yüksek lisans tezi yapılmıştır. Onun dışında hayatına ve eserlerine dair özlü bilgiler veren kaynaklar olsa da bazı biyografik ya da literatüre yönelik çalışmalarda verilen kısa bilgiler dışında “Mu’cizât-ı Kur’âniyye” ve “el-Fâtiha fî Tefsîri’l-Fâtiha” isimli eserlerinin akademik bir çalışmanın konusu olduğuna rastlamadık. Bu durum da bu çalışmayı önemli hale getirmiştir. Ayrıca müellifin Fâtiha suresi tefsirinin özgün olup olmadığına ilişkin çeşitli yorumların mevcudiyeti bu meseleyi problem olarak ele almamıza neden olmuştur. İncelememiz neticesinde Ahmed Mâhir’in özellikle “Mu’cizât-ı Kur’âniyye” eserine, dönemindeki siyasi ya da dini olumsuz durumları taşıdığını tespit ettik. Kur’ân’ın mükemmelliği ve her şeyi içerdiği düşüncesinden hareketle ayetleri, bu durumları düzeltmek için kullanmıştır. “el-Fâtiha fî Tefsîri’l-Fâtiha” eseri ise bize hem o dönem Osmanlı tefsir birikimin izlerini hem de bu âlimin tefsir, hadis ve edebiyata dair ilmi geleneğe sahip olduğunu göstermektedir Ahmed Mâhir, who was born in Kastamonu in 1860-70, is one of the last period Ottoman scholars and is known by the penname "Ballıkızâde". He lived in the 19th century, during the Constitutional Monarchy period when the West made progress in many directions and the Ottoman Empire began to lose land alongside its reforms. The First Constitutional Monarchy was proclaimed and with its end, the period of tyranny with prohibitive and oppressive features, which lasted for about 30 years, began.with II. Abdülhamit neutralized the defenders of constitutionalism. With the end of the First Constitutional Monarchy, situations such as freedom and reform began to lose their effect, and II. Constitutional Monarchy has been declared. When we look at the Ottoman period in general, we see that both full commentaries were written and only sura or verse commentaries were made. Translations and summaries of certain parts of the tafsirs were also made. During the Ottoman period, scholars did not try to bring a new method to tafsir. Generally, the tafsir of suras such as Fâtiha, Mulk, and Vâkıa were included. In this period, the commentaries of Zemahşeri (d.538/1144) and Kadı Beydâvî (d.685/1286) were taught in Tafsir classes. Another noteworthy issue in tafsir studies in this period is the annotation and commentary studies. “Peace (Huzur) lessons”, which means “lectures in the presence of the sultan”, also have an important role. Another remarkable subject in the Ottoman period tafsir studies is the annotation and commentary studies. Many names wrote annotations on the works of commentators such as Zemahşeri and Beydavî. Commentary and annotation tradition, as a reflection of the scientific understanding of the period, left an important scientific legacy to the following periods with the ones they put on the existing knowledge. Annotations and commentaries are generally made on the works of scholars who are accepted as authority. The main purpose of writing the annotations is to ensure that the work in question is understood. After taking lessons from the scholar Ahmed Hicâbî, he also gave lectures and educated many students, and taught tafsir and theology. Since Islamic sciences had an important place in Ottoman scholary , everyone from the bureaucracy, the scientific class, and the military could work in these fields, as they had also passed the madrasa education. Similarly, in addition to his legal and political duties, Ahmed Mâhir taught both tafsir and theology for 13 years as a clergyman at the Faculty of Theology in Medresetü'l-Vâizîn and Darülfünun. In addition to this, the scholar, who has served as a member of the Supreme Court, a judge, and a deputy, also appears as a political personality. Ahmed Mâhir, who has four published works, is one of the important personalities that Kastamonu raised in religious, political, and literary fields. In this study, the Constitutional Era and the position of the science of tafsir in this period are discussed. Secondly, after transferring information about Ahmed Mâhir's life, his exegesis method on the works of "Mu'cizât-ı Kur'âniyye" and "al-Fâtiha fî Tefsîri'l-Fâtiha" was examined. Mu'cizât-ı Kur’âniyye was formed by bringing together the articles written by Ahmed Mâhir in various newspapers and some manuscripts. The book covers 28 different topics. This work of Ahmed Mâhir on the interpretation of Surah Fâtiha consists of the notes of the exegesis lessons he taught in Dârülfünun. The fact that Ahmed Mâhir has both a political and religious personality and that we have four works about him today makes it important to research him. A doctoral thesis about him, in which his mystical aspect was emphasized, and an article prepared by the same person, again, two master's theses were made about the work he wrote in the field of Sufism. some sources provide concise information about his life and works, and brief information given in some biographicalor literature studies. But his works named "Mu'cizât-ı Kur'âniyye" and "alFâtiha fî Tefsîri'l-Fâtiha" have not been adressed academically. As a result of our analysis, Ahmed Mâhir has conveyed the negative political or religious situations of his period, especially in his work "Mu'cizât-ı Kur'âniyye". Based on the idea that the Qur'an is perfect and contains everything, he wielded the verses to correct these situations. His work "el-Fâtiha fî Tefsîri'l-Fâtiha" shows us both the traces of the Ottoman tafsir accumulation of that period and that this scholar has a scientific tradition on tafsir, hadith, and literature. Some of problems will arise when we use today's understanding of tafsir or today's assumptions about how original work is to understand another period. The codes of this period cannot be used to define another period, but maybe to understand the periods in question. Daha fazlası Daha az

2012-2017 Yıllarında Türkiye’de Yapılan Hadis Tezleri Bibliyografyası ve Değerlendirilmesi

RECEP EMİN GÜL

Makale | 2018 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Mîzânü’l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 6 ) , pp.93 - 123

Herhangi bir konuda araştırma ve inceleme yapmadan önce oalanda yapılmış diğer çalışmaları bilmenin faydası büyüktür. Buhem konu seçiminde hem de seçilen konunun mümkün olduğu kadar eksiksiz incelenebilmesinde önemli bir yere sahiptir. Tespit edilecek bilimsel çalışmaların başında ise akademik olmaları hasebiyle tezler gelmektedir. Bu tespit işi her alan için olduğu gibi hadis alanı için de söz konusudur. Hadis sahasında 2012 yılından sonra yapılan tezlerin bir arada verildiği ve değerlendirildiği bir çalışmanın eksikliği bu makalenin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu araştırma hadis alanının son altı yılında yapılan lisansüstü t . . .ezleri her yönüyle incelemekte ve okuyucuya genel bir durum tespiti sunmaktadır. Çalışmada öncelikle tezler yıllara, üniversitelere ve konularına göre değerlendirilmiştir. Buna göre son yıllarda hem tez sayısında hem de hadis problemleri ile ilgili çalışmaların sayısında artış olduğu tespit edilmiştir. Biyografik tezlerin ise hemen her yıl diğer konulara oranla daha fazla çalışıldığı görülmektedir. Makalede, tezler doktora ve yüksek lisans başlıkları altında kronolojik olarak sıralanmıştır. It is a great benefit to know other work done in that field before you conduct research and analysis on any subject. This has an important place both in the selection of the subject and in the examination of the chosen subject as thoroughly as possible. At the beginning of the studies to be determined are dissertations because they are academic. This retaining is also the case for the hadith field as it is for every field. The lack of a research where dissertations made after 2012 in the field of Hadith are given together and evaluated has been instrumental in the emergence of this article. This research examines every aspect of graduate dissertations in the last six years of the field of Hadith and presents a general status determination to the reader. Primarily, in this study, dissertations were evaluated according to years, universities and subjects. Accordingly, it has been determined in recent years that both the number of theses and the number of studies related to hadith problems increase. Biographical dissertations are worked more frequently than in other subjects every year. In this study, theses are listed chronologically under doctoral and master’s titles Daha fazlası Daha az

Hamdi Tayfur, Vahyin Tarihsel Mahiyeti

RECEP EMİN GÜL

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.685 - 694

Allah'ın fiziksel aleme müdahelesi olarak tanımlanabilecek vahiy olgusu asırlardır merak edilegelmiştir. Buna bağlı olarak İslam dünyasında ortaya çıkan ekoller, nasıl bir Kurân ve Peygamber tasavvuruna sahip olduklarını, vahyin mahiyetinin ne olabileceğine yönelik çeşitli açıklamalarda bulunarak ifade etmişlerdir. Bu çalışmada, Kur'ân'ın nazil olmaya başladığı zamandan 21. yy'a kadar vahyin mahiyetine yönelik yapılmış tüm açıklamaların tarihsel olduğunu iddia eden ve bu yönüyle de farklı bir perspektif sunan Hamdi Tayfur’un Vahyin Tarihsel Mahiyeti adlı eseri incelenecek ve kitap özelinde çeşitli eleştirilerde bulunulacaktır. Giriş . . . hariç sekiz müstakil bölümden oluşan söz konusu eser, vahyin dili olan Arapça’nın, vahyi açıklarken kullandığı kelime ve kavramları tahlil eden ilk bölümle başlar. İkinci bölümde Kur'ân’ın kendisini (vahyi) nasıl açıkladığı ve bu açıklalamaları yaparken hangi kavramlar kullandığı hususunda çeşitli analizler yapılır. Sonraki bölümlerde Hz. Peygamber’in ve Sünnî geleneğin vahiy algıları değirlendirildikten sonra Fazlur Rahman, Abdülkerim Suruş, M. Müctehid Şebusteri ve William Montgomery Watt’ın gelenekten farklı olarak vahyin mahiyetini dair açıklamalarına yer verilir. Kur'ân’ın ve Hz. Peygamber’in vahiy tanımları da dahil vahyin mahiyetine yüklenen tüm bu anlamların tarihsel olduğunun iddia edilir Daha fazlası Daha az

Muhammed Abdulhalim Abdullah'ın Romanlarında Âyet ve Hadis Bağlamında Metinlerarasılık

RECEP EMİN GÜL

Makale | 2022 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.335 - 359

Muhammed Abdulhalim Abdullah, Modern Arap romanının teşekkülünde önemli bir yere sahiptir. O, Arap romanını tercüme ve uyarlamalarla bina etmeye çalışan I. kuşak Arap edebiyatçılarından sonra gelen ve Arap romanını asıl kimliğine kavuşturan II. kuşak edebiyatçılar arasında yer alır. Abdullah, Mısır’ın kırsalındaki olayları özümsemiş ve bunu eserlerinde ustaca aksiyona dönüştürmüş bir yazardır. Onun yazarlığının mihenk taşını, çocukluğunun geçtiği kırsaldaki yaşam belirler. Abdullah’ın dinî ve millî duygularla inşa ettiği roman kahramanının dili, fasih Arapçadır. Nitekim onun alelade bir roman figüratifini fasih dilde konuşturması ba . . .zen eleştirilse de bu üslubun hâkim çevrelerce kabulü zor olmamıştır. Abdullah, bu üslubunu oluştururken çoğu zaman Kur’ân âyetlerine ve hadislere başvurur. O, kültürel mirasından getirdiği şiir, darb-ı mesel ve hikâye gibi pek çok edebî malzemeyi romanlarında kullanır. Abdullah, özellikle de âyet ve hadisleri ustaca işler. İşte biz, bu çalışmamızda modern zamanda roman literatürüne girmiş metinlerarasılık bağlamında Muhammed Abdulhalim Abdullah’ın bazı romanlarındaki âyet ve hadisleri nasıl işlediğini tespit etmeye çalışacağız Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms