Filtreler
Filtreler
Bulunan: 42 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Dergi Sayısı [5]
Yayın Dili [2]
Demografik özelliklerin İran jeopolitiğine etkisi

Eroğlu, Yunus

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

İran; Asya ve Avrupa gibi çok önemli kıtaların kesişim noktasında yer almaktadır. İran’ın bu denli önemli bir coğrafyada yer alması, İran’a bir yandan bazı avantajlar sunmuşken bir yandan da bazı sorumluluklar yüklemiştir. İran’ın üzerinde bulunduğu bölgenin en önemli özelliği olan heterojen bir yapıya sahip olması, İran coğrafyasına da doğrudan etki etmiştir. Farklı etnik grupların yer aldığı İran coğrafyasında aynı zamanda farklı dinlere ve farklı mezheplere mensup gruplar da yer almaktadır. Bu çalışmada İran demografisinin homojen yapısının İran’ın siyasi yapısı, jeopolitik yapısı üzerine olan etkisi ele alınmıştır. Özellikle 19 . . .26 Şah Rıza Pehlevi dönemi ile başlayan üniter devlet modeli yaratma çalışmaları, Fars etnik kökenini esas almıştır. Şah rejiminin devrilmesine ve İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasına neden olan halk hareketlerinin de başlamasına neden olan bu politikalar 1979 İslam devriminden sonra da devam etmiştir. Bu çalışmada elde edilen bulgular ışığında, bazı etnik grupların İran jeopolitiğini sarsıcı ve İran coğrafyasının parçalanmasına neden olacak tehditler barındırdığı gözlemlenmiştir. Bu etnik gruplardan bazıları, Arap Baharı sonrası bölgede nüfuz mücadelesi içinde yer almak ve bölgenin karmaşık yapısından faydalanmak istemektedirler. İran’ın bu hareketlere karşı baskı ve şiddet yolunu tercih etmesi bu ayrılıkçı hareketlerin daha fazla yayılmasını tetikleyecektir. İran’ın bu hareketleri, farklılıkları tanıma ve farklılıkları yönetebilme gibi daha yapıcı politikaları, etnik grupların İran’dan kopuşunu engelleyecektir. Alan yazın tarama yöntemiyle hazırlanan bu çalışmanın amacı; yedi farklı etnik gruba sahip olan İran coğrafyasının, bölgede yaşanan gelişmeler neticesinde nasıl bir gelişme göstereceğinin belirlenmesidir. İran’da kimlik bilincinin oluşmaya başladığı ve İran’da etnik politikaların uygulanmaya geçildiği 1926 Şah Dönemi ve günümüze kadar devam eden etnik ve kimlik oluşumlu sorunlar ve gelişmeler, bu çalışma kapsamında yer almaktadır Daha fazlası Daha az

Beş yıldızlı otel işletmelerinde markalaşmanın tüketici satın alma davranışı üzerine etkileri: İzmir örneği

Şener, Ebru

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

Günümüzde tüm sektörlerde olduğu gibi turizm sektöründe de büyük bir rekabet söz konusudur. Turizmin lokomotifi durumunda olan otel işletmeleri de rekabet üstünlüğü sağlayabilmek için markalaşmaya yönelmektedir. Markalaşma faaliyetleri sırasında otel işletmeleri; imaj, güven, müşteri memnuniyeti ve kalite gibi konulara yönelmekte ve bu sayede markalaşmanın sağladığı avantajlardan yaralanabilmektedir. Bu çalışmanın amacı markalaşan beş yıldızlı otel işletmelerinin, tüketicilerin satın alma davranışı üzerinde ki etkilerini ortaya koymaktır. Bu bağlamda İzmir kent merkezinde yer alan 5 adet beş yıldızlı otel (Swiss Otel – Grand Efes, M . . .övenpick Hotel, Renaissance İzmir, Wyndham Grand İzmir ve Hilton İzmir) seçilmiştir ve araştırmanın örneklemini aynı otellerde konaklayan toplam 368 otel müşterisi oluşturmaktadır. Müşterilerden anket yöntemi ile toplanan veriler, SPSS 22.0 programı ile değerlendirilmiştir. Bu araştırmadan elde edilen veriler sonucunda markalaşmanın tüketicilerin satın alma davranışı üzerinde olumlu etkiye sahip olduğu görülmüştür Daha fazlası Daha az

Başkan Barack Obama dönemi Amerikan Birleşik Devletlerinin Ortadoğu politikaları

Tutar, Necmiye

Yüksek Lisans | 2015 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

2009 yılında başkanlığı George Bush’tan devralan Obama, ilk iş olarak Amerika’nın dünyada “sarsılmış” imajını düzeltmek için hazırlık çalışmaları yapmış ve değişim yanlısı olarak başkanlığı devralmıştır. Anakra ve Kahire’de yaptığı konuşmalar ile Orta Doğu konusundaki değişim yanlısı politikalarının ilk temelini atmıştır. Obama “yumuşak güç” politikasına dayalı doktrinler geliştirmiştir. Bu çalışmanın amacı, Obama’nın kendi geliştirdiği doktrinler çerçevesinde Orta Doğu’da meydana gelen olayları ele alış biçimini incelemektir. ABD’nin genel olarak Orta Doğu politikası, önemi ve özelde de bölgesel müttefikleri ile geliştirdiği işb . . .irlikleri ve barışı sağlamak için müttefiki olmayan diğer unsurlarla (İran, Suriye ve Taliban) ilişkilerinin analizi yapılmıştır. Obama döneminde gerçekleşen “Arap Baharı”nda izlenen politikalar incelenmiştir. Obama yönetimi, Bush döneminden farklı olarak olayları öncelikle diplomatik yollarla çözmeyi tercih etmiş; mümkün olmayan durumlarda ise NATO, BM gibi çok uluslu örgütlerin onayı ile çözüm yolu arayışına gitmiştir. İster yumuşak güç kullanılsın isterse de sert güç, ABD’nin çıkarları doğrultusunda hareket edilen tek bir politikanın, iktidara gelen parti ya da başkan gözetmeden uygulandığı tezi öne sürülmüştür Daha fazlası Daha az

Destinasyon çekicilik unsuru olarak mutfak turizmi (İzmir Yarımadası örneği)

Zağralı, Egem

Yüksek Lisans | 2014 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

Ġnsanların seyahat etme nedenleri arasına her gün bir yenisi eklenmektedir. Rakiplerinden farklı çekicilikler sunabilen destinasyonlar, istek ve beklentileri büyük bir hızla değiĢen turistleri kendilerine çekmekte daha baĢarılı olmaktadır. Bu çalıĢmada destinasyonlarda çekicilik unsuru olarak son dönemlerde bilinirliği artmakta olan mutfak turizminin Ġzmir Yarımadası için uygulanabilirliği değerlendirilmiĢtir. ÇalıĢmanın bilimsel yazın bölümünde; ilk olarak turizmde destinasyon kavramı ve destinasyon çekicilik unsurlarına yer verilmiĢtir. Daha sonra mutfak turizmi ile ilgili tanım ve kavramlardan bahsedilmiĢ ve mutfak turizminin des . . .tinasyonların rekabet edilebilirliğine olan katkısı irdelenmeye çalıĢılmıĢtır. AraĢtırmada, mutfak turizminin destinasyonlarda çekicilik unsuru olarak uygulanabilirliği; turistlerin görüĢleri alınarak belirlenmeye çalıĢılmıĢtır. Tatil için Ġzmir Yarımadası’nda bulunan ilçeleri tercih eden yerli-yabancı turistlerin yerel mutfak hakkındaki düĢünceleri yapılandırılmıĢ bir anket formu yardımı ile toplanmıĢ ve incelenmiĢtir. Yerli-yabancı turistlerden anket yöntemi ile toplanan veriler, SPSS programı ile değerlendirilmiĢtir. AraĢtırmadan elde edilen veriler ile yerli ve yabancı turistlerin Ġzmir Yarımadası’nın yerel yemeklerini beğendikleri fakat destinasyon tercihlerinde çekicilik unsuru olarak yerel yemeklerin ilk sırada yer almadığı tespit edilmiĢtir. Son olarak Ġzmir Yarımadası’nda mutfak turizminin geliĢtirilebileceği belirlenmiĢtir Daha fazlası Daha az

Diyabetik nöropatik ağrının depresyon ve yaşam kalitesi üzerine etkisinin incelenmesi

Gökmen, Sibel

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi

Amaç: Bu çalışma; diyabetik nöropatiye bağlı ağrının depresyon ve yaşam kalitesi üzerine etkisinin incelenmesi amacıyla yapıldı. Materyal ve Method: Araştırma; Mart/2016-Mayıs/2016 tarihleri arasında, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği, Endokrinoloji Kliniği ve Dâhiliye Polikliniği’nde gerçekleştirildi. Veri toplama aracı olarak; Diyabetli Birey Tanılama Formu, LANSS (Leeds Nöropatik Semptom ve Bulgu Değerlendirme Testi), Beck Depresyon Ölçeği (BDI), Yaşam Kalitesi Ölçeği EORTC QLQ-C30 kullanılmıştır. Çalışma verileri değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metotlarınd . . .an ortalamanın yanı sıra, ikili grupların karşılaştırılmasında dağılım normal olmadığı için Mann Whitney U-Testi; ikiden fazla grubun karşılaştırılmasında da Kruskal Wallis H-Testi kullanılmıştır. Analizlerde normallik sınaması için Anderson-Darling Test İstatistiği kullanılmıştır. Çalışma verilerindeki ilişki arayıcı analizlerde ise Spearman ilişki katsayıları analizi kullanılmıştır. Bulgular:40 diyabetik nöropatik ağrısı olan birey ile yürütülen bu çalışmada; bireylerin %57.5’i 44-54 yaş aralığında, %30’u 55-65 yaş aralığında ve %12.5’i de 66aş aralığındadır. Çalışmaya; 25’i kadın, 15’i erkek katılmıştır. Katılanların %65’i evlidir. Çalışmaya katılanların %47,5’i ilkokul mezunu olup, bu oranı %27,5 ile ortaokul takip etmektedir. Diyabetli bireylerin %50’si 6-10 yıl, %40’ı da 11 yıldan uzun süredir diyabetli olduğu ve bu grubun %55’inin de insülin tedavisi, %25’indeoral anti-diyabetik (OAD) tedavisi aldığı belirlenmiştir. Diyabetli bireylerin LANSS ağrı skalası ortalama değeri 9.83 olarak bulunmuştur. Bu bireylerin LANSS ağrı skalasındaaldıkları en düşük puan 0 ve en yüksek puan ise 16’dır. Bu da bize LANNS ağrı skalası ortalama değerinimedyan değerin üstünde çıktığını göstermektedir. Diyabetli bireylerinBECK depresyon ölçeği ortalama puanı 18.03 olarak elde edilmiştir. Bu bireylerin BECK depresyon ölçeğinden aldıkları en 66 düşükpuan 0 ve en yüksek puan 49 olarakhesaplanmış ve bu puan medyan değeri ortalama değerin altında kalmıştır. Diyabetli bireylerin EORTC yaşam kalitesi ölçeğini ortalama puanı 612 olarak hesaplanmıştır. EORTC ölçeğinin en düşük puanı 479,8 ve en yüksek puanı 998,0 olarak hesaplanmıştır. Bu ölçek de de medyan değeri ortalamanın altında kalmıştır. Sonuç: Diyabetik Nöropatik ağrısı olan bireylerin LANSS Ağrı Skalası ile EORTC Yaşam Kalitesi ölçeği arasındaki ilişki katsayısı anlamlı çıkmıştır. Buna göre iki ölçek arasında pozitif yönlü ve güçlü sayılabilecek bir ilişki vardır (r=0.671, p=0.000 =0.05.), LANSS Ağrı Skalası ile BECK depresyon ölçeği arasında pozitif yönlü ancak zayıf düzeyde bir ilişki vardır (rs=0.312, p=0.050 ==0.05) Daha fazlası Daha az

el-Bakara 2/30’da Geçen Halife Kavramının Sûfî Yorumu Üzerine

İSKENDER ŞAHİN

Makale | 2022 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.33 - 61

Tasavvuf, zamanla kendi ıstılah havzasını oluşturmuş, onları daha da zenginleştirmiş ve böylece sahada yazılan eserlerin büyük çoğunluğunun içeriğini ıstılahlar oluşturmuştur. Söz konusu ıstılahlar elde edilirken genellikle Kur’ân’a müracaat edilmiş, âyetlerle ilişkilendirilmiş ve böylelikle ıstılahlar da vahiyle meşru bir zemine kavuşturulmaya çalışılmıştır. Sûfîlerin ıstılahlaştırdığı Kur’ân kavramlarından biri de “halife”dir. Tarikatların kuruluş dönemine kadar olan dönem içerisinde yazılan tasavvufi eserlerde rastlamadığımız bu kelime, sûfî anlayışı çerçevesinde ilk defa Hasan-ı Basrî (ö. 110/728) tarafından kullanılmıştır. İlk . . .dönem mutasavvıfları arasında tasavvufi anlamıyla insanın halifeliği üzerinde pek durulmadığı anlaşılmaktadır. Halife ve hilâfetin tasavvufa ait bir terim olarak ıstılaha dönüşmesinin Gazzâlî (ö. 505/1111) ile birlikte başladığı kabul edilmektedir. Makale, Gazzâlî sonrası süreçte Bakara suresinin otuzuncu ayetinde yer alan halife kavramının sûfîler tarafından hangi çerçevede ve nasıl anlaşıldığını tespit etmeyi amaçlamaktadır. Konu, ilgili sûfîlerin ileri sürdükleri görüşler tespit edilmek suretiyle ele alınacak ve değerlendirilecektir Daha fazlası Daha az

İmâmet Nazariyesinin Şîa Hadis Metodolojisi Üzerindeki Tezâhürleri

İBRAHİM KUTLUAY

Makale | 2021 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.1 - 33

Öz: Şîa’nın, hadis usûlünü Ehl-i sünnet’ten aldığı ve Şîa’ya uyarladığı çoğu Şiî ulemânın kabul ettiği bir gerçektir. Ancak mezkûr usûl, Şîa’ya uyarlanırken imâmet teorisi merkeze alınmış ve Şiî paradigma sadece bazı hadis terimlerinin tanımına ve hadislerin kaynağına değil, aynı zamanda isnad sistemine ve sahih hadiste aranan kriterlere kadar Şîa hadis usûlüne yansımıştır. Ayrıca Ehl-i sünnet hadis usûlünde bulunmayan müvessak ve muzmar gibi yeni bazı hadis terimleri ile cerh ve taʻdîlle ilgili bazı tabirler ihdas edilmiştir. Bu makalenin amacı, Şiî âlimlerin Ehl-i sünnet’ten iktibas ettiği hadis usûlünü kendi mezheplerine nasıl uy . . .arladıklarını ve bunda imâmet nazariyesinin etkisini incelemektir. Bu suretle Şîa hadis usûlünde mâsum imamların rolü isabetli bir şekilde ortaya konabilecektir. Konu çok geniş olduğundan merfû, müvessak ve mevkûf hadis terimleri çerçevesinde ele alınacaktır. Metot olarak Şîa hadis usûlü kitaplarındaki mezkûr ıstılahlarla ilgili bilgiler, Ehl-i sünnet hadis usûlü eserleri ile mukayese edilecek ve farklılıklar tespit edilip değerlendirilecektir. Anahtar Kelimeler: Hadis, İmâmet, Mâsum İmam, Merfû, Şîa Hadis Usûlü Daha fazlası Daha az

Bakara Suresi 184. Ayeti Bağlamında Ramazan Orucu Fidyesi

MUHAMMED ÇUÇAK

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.63 - 90

Meşruiyeti önceki ümmetlere kadar uzanan Ramazan orucu, İslam’ın beş temel şartından biridir. İslam’ın ilk döneminde isteğe bağlı olarak tutulan oruç zamanla her mükellef tarafından edası farz hale gelmiştir. Gün boyu yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle eda edilen orucun ifası için kişinin hem manevi hem de fiziki açıdan hazır olması gerekir. Bu nedenle yolcu ve hasta gibi fizyolojik olarak oruç tutmaya müsait olmayan mazeret sahiplerinin oruç tutmamalarına izin verilmiştir. Böyle bir durumda olup da oruç tutamayan kimsenin tutamadığı orucu telafi edilebilmesi için ileri sürülen yükümlülüklerden biri de fidye verilm . . .esidir. Fidye, fıkıhta sıkça başvurulan ve yerine göre farklı anlam yüklenen bir kavramdır. Ramazan orucu fidyesinden kasıt; hastalık ve yaşlılık gibi şer’î bir özre sahip birinin oruç tutamadığı her gün için bir yoksulu doyurmasıdır. Oruç fidyesi meşruiyetini, âlimler arasında bazı görüş ayrılıkları olmakla birlikte Bakara suresinin 184. âyetinden almıştır. Fidye olarak hurma, buğday ve arpa gibi yiyeceklerin verileceği ileri sürülmüştür Daha fazlası Daha az

Bâkıllânî’nin (ö. 403/1013) İ’câzu’l-Kur’ân Adlı Eserinin Bedî´ Sanatları Açısından İncelenmesi

ADNAN ARSLAN

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.91 - 106

Hicri dördüncü yüzyılın önde gelen Eş´arî kelamcılarından olan Bâkıllânî (ö. 403/1013), kelami konuların dışında Kur’ân’ın i´câzına dair bir eser kaleme almıştır. Bu eserinde Bâkıllânî, kendisinden önce bu sahada eser kaleme alan Rummânî ve Hattâbî’nin bazı açılardan izini takip etmiştir. Bu çalışmada, Bâkıllânî’nin söz konusu eserinde Arap belâgatının saç ayaklarından biri olan bedî´ ilmi sanatlarını nasıl uyguladığı incelenmiştir. İnceleme sonucunda müellifin cinas, seci, müvazene, leff ü neşir vb. sanatları i´câza dair bu teorik eserinde uygulamaya özen gösterdiği görülmüştür. Anlaşılan Bâkıllânî, Kur’ân’ın nazmının mucize oluşun . . .a dair kanıtlar ortaya koyarken yine Kur’ân’ın edebi üslubuna öykünmüştür. Arap edebiyat eleştirmenlerinin bir kısmı şiir ve nesirde bedî´ sanatlarının tekellüflü kullanılmasının eserin sıdk ve doğruluğuna halel getirebileceği ve bunun bir eleştiri konusu olduğunu ifade etmişlerdir. Bu açıdan çalışmada, Bâkıllânî’nin söz konusu eserinin bedî´ sanatlarında ne ölçüde doğal olduğu da saptanmaya çalışılmıştır. Eser, bedî´ sanatlarının İslam teoloji klasiklerinde de kullanıldığı varsayımından hareket etmiştir Daha fazlası Daha az

Ferezdak’ın Şairliği ve Arap Edebiyatındaki Yeri

ADNAN ARSLAN

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.107 - 133

Ferezdak lakabıyla tanınan Hemmâm b. Gâlib, Emevî Döneminin en meşhur Arap şairleri arasında yer almakta ve Arap edebiyatında bilhassa nazmettiği hicviye ve methiye şiirleriyle tanınmaktadır. Bu çalışmada Ferezdak’ın şairliğinin ve edebî şahsiyetinin bilimsel bir metotla tetkik edilmesi hedeflenmektedir. Dolayısıyla araştırmanın temel kaynağı, şairin bizzat kendi divanıdır. Makale kapsamında öncelikle Ferezdak’ın edebî şahsiyeti ve şairliği hakkında bazı biyografik, edebî ve tarihî bilgi verilmiştir. Bunun ardından çalışmadaki hipotezlerin desteklenmesi adına, Ferezdak’ın divanından seçilen bazı mühim kasideler Türkçeye tercüme edil . . .erek incelenmiştir. Şairin Zeynelâbidîn’i methettiği bir kasidesi, onun methiye şiirlerinin mütalaası hususunda örnek olarak seçilmiş ve bu şiir Türkçeye tam haliyle çevrilerek analiz edilmiştir. Onun hiciv şairliği hususunda ise, Emevî Halifesi Muâviye’yi hedef aldığı meşhur bir kasidesi tetkik edilmiştir. Bu kasidesinde Ferezdak’ın hiciv sanatındaki yeteneğini kanıtlamış olduğunu söylemek mümkündür. Mezkûr kaside ayrıca onun fahr türündeki eğilimlerini de yansıtabilecek niteliktedir. Son olarak Ferezdak’ın mersiye türündeki şiirlerinin mütalaası hususunda, onun kısa bir manzûmesi örnek olarak seçilmiştir Daha fazlası Daha az

Zerdüştî Kutsal Metinlerde Ahiret Tasavvuru

ADNAN ARSLAN

Makale | 2020 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 10 ) , pp.57 - 83

Günümüz bulguları açısından değerlendirildiğinde sistematik bir ahiret hayatı sunan en eski materyaller Zerdüştîlik içerisinde bulunmaktadır. Söz konusu ahiret hayatı insanın bu dünyada yaptıkları ile şekillenmekte ve dünya hayatı sonrası ödül ve ceza içermektedir. Uhrevi ödül, dönemin yaşayışına uygun olarak, en güzel yiyecekler ve zevkler ile bezenmiştir. Ceza ise bunun aksine türlü işkence ve eziyetlere maruz kalma olarak tasavvur edilmiştir. Zerdüştîliğin en eski kutsal metinlerindeki îmalara dayanarak daha sonraki dinî metinler içerisinde geliştirilen Zerdüştî düalizmi de ahiret inancına ve doktrinlerine yön vermektedir. Zerdüş . . .tî kutsal metinleri daha önceki inançlarda görülmeyen bir husus olarak cismanî bir haşir, cennet ve cehennem tahayyül etmiştir. Çalışmamızda günümüze ulaşan en eski yazılı kaynakların yanı sıra kutsal olarak değerlendirilebilecek en son kaynaklar da dikkate alınmakta ve bu kaynaklardaki ahiret inancına dayalı hususlar konu bazlı tasnif edilerek aktarılmaktadır Daha fazlası Daha az

Hasan Zekâî el-Kâdirî’nin Gül Risâlesi

HAMİDE ULUPINAR

Makale | 2021 | Mîzânu'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.35 - 54

Öz: Hasan Zekâî el-Kâdirî, 20. Yüzyılda yaşamış Molla Çelebi Tekkesi şeyhlerinden Mehmed Eşref Efendi’nin halifesidir. Hasan Zekâî el-Kâdirî’nin “Gül Risâlesi” Kâdirî tâcında kullanılan gül sembolünün dînî-tasavvufî anlamını, tarihî arka planını anlatmak üzere kaleme alınmıştır. Kâdirî tâcına işlenen gül motifi, Abdülkâdir-i Geylânî’nin Bağdat’a girişi esnasındaki şeyhlerin kendisine gönderdiği su dolu kâseye kış mevsiminde Hakk’ın kendisine ikramıyla gül koyması hadisesine dayanır. Risâlede, gül motifi, Kâdirî gülünün şeklî esasları, tâcda kullanılan iplik ve sembollerin tasavvufî mânâları açıklanmıştır. Bu çalışmada Hasan Zekâî el . . .-Kâdirî’nin hayatı hakkında kısaca bilgi verilmiş, kaleme aldığı “Gül Risâlesi”nin tanıtımı, günümüz alfabesine aktarımı ve değerlendirmesi yapılmıştır. Kâdirî tâcında yer alan gülün, üzerine işlenen motiflerin, kullanılan ipliklerin her birinin tasavvufî bir hakikati sembolize ettiği, tasavvuf âdâb ve erkânını, sûfî irfanını estetik bir biçimde yansıttığı tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Tasavvuf, Kâdiriyye, Hasan Zekâî, Tâc, Gül Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms