Filtreler
Filtreler
Bulunan: 65 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [7]
Tam Metin [1]
Eser Sahibi [20]
Tez Danışmanı [12]
Yayın Türü [3]
Yayıncı [7]
Yayın Tarihi [7]
Yayın Dili [2]
Konu Başlıkları [19]
Dergi Adı [4]
Araştırmacılar
HEMŞİRELERİN TAM EMZİRMEYE YÖNELİK GÖRÜŞLERİ

İREM GÜNBAY

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Amaç: Bu çalışma hemşirelerin tam emzirmeye yönelik görüşlerinin incelenmesi amacıyla yürütülmüştür. Yöntem: Nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yaklaşımla yürütülen çalışma, Nisan 2021- Ocak 2022 tarihleri arasında, İzmir’de bir eğitim araştırma hastanesinin doğum sonu kliniklerinde ve gebe okulunda çalışan 15 hemşire ile yürütülmüştür. Veriler Birey Tanıtım Formu ve Yarı Yapılandırılmış Görüşme Formu kullanılarak toplanmıştır. Elde edilen veriler araştırmacılar tarafından tümevarım yaklaşımı ve içerik analizi yapılarak değerlendirilmiştir. Bulgular: Hemşireler, 25-49 yaş aralığında olup, yaş ortalamaları 34,6 yıldır. Hemş . . .irelerin çoğunluğu (9 kişi) evli olup, üç hemşirenin iki yıl süreyle emzirmeyi sürdürdüğü, yedi hemşirenin ise altı ay tam emzirmeyi sağladığı belirlenmiştir. Nitel verilerin içerik analizi sonucunda tam emzirmeye yönelik bilinenler, hemşirelerin bireysel emzirme deneyimleri, tam emzirmenin etkileri, tam emzirmeyi etkileyen faktörler ve öneriler olmak üzere beş ana tema ve bu temalara ait alt temalar oluşturulmuştur. Hemşirelerin çoğunluğu tam emzirmenin tanımını Dünya Sağlık Örgütü tanımına uygun olarak yapmıştır. Hemşireler tam emzirmenin anne ve bebek sağlığı açısından yararlı olduğunu, tam emzirmeye yönelik görüşlerinin kendi emzirme deneyimlerinden etkilendiğini ifade etmiştir. Hemşireler genç anne yaşının, yüksek gelir düzeyinin, yetersiz süt algısının, primiparitenin, sezaryen doğum şeklinin, doğum öncesi eğitim almamanın, istenmeyen gebeliklerin, anne ve yenidoğan sağlığındaki olumsuzlukların ve olumsuz doğum deneyimlerinin kadınların tam emzirme süreçlerini olumsuz etkilediğini düşünmektedirler. Sonuç: Hemşirelerin kendi emzirme deneyimlerinin olumlu geçmesi mesleki yaşamlarında annelere verdikleri emzirme eğitiminin içeriğini etkileyebilmektedir. Bu nedenle konuya ilişkin bilgilerinin belli aralıklarla güncellenmesi sağlanmalıdır. Hemşireler gebeleri tam emzirmeye engel olan faktörler açısından gebelik ve gebelik öncesi dönemde vermiş oldukları danışmanlıklar sırasında değerlendirmeli ve erken dönemde gerekli önlemleri almalıdırlar Daha fazlası Daha az

ADÖLESAN OLAN VE OLMAYAN GEBELERDE YEME TUTUMU VE BEDEN MEMNUNİYETİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

ARİFE SOYTÜRK

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Amaç: Bu çalışma adölesan olan ve olmayan gebelerde yeme tutumu ve beden memnuniyetinin karşılaştırılması amacıyla yürütülmüştür. Yöntem: Tanımlayıcı ve karşılaştırmalı tipteki araştırmanın evrenini, Ekim 2021- Mayıs 2022 tarihleri arasında Türkiye'nin batısında bulunan bir hastanenin kadın hastalıkları ve doğum polikliniğine başvuran adölesan ve adölesan olmayan gebeler oluşturmuştur. Araştırma iki grupta yürütülmüştür. Her iki gruba da primipar 28. gebelik haftası ve üzerinde olan, çalışmaya katılmayı engelleyecek psikolojik veya fiziksel hastalığı olmayan, gebelikte ortaya çıkan herhangi bir komplikasyona sahip olmayan, araştırma . . .ya katılmayı gönüllü olarak kabul eden, Türkçe bilen, adölesanlar için 19 yaş ve altında, adölesan olmayanlar için 20 yaş üstünde olan toplam 169 gebe (85 adölesan, 84 adölesan olmayan gebe) dâhil edilmiştir. Veriler, Kişisel Bilgi Formu, Çok Yönlü Beden-Benlik İlişkileri Ölçeği ve Yeme Tutum Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler, Mann Whitney U, Kruskal Wallis ve Pearson korelasyon analizi kullanılmıştır. Bulgular: Adölesan gebelerin yaş ortalaması 18.76±0.42 yıl, evlilik yaş ortalaması 17.69±0.57 yıl, %69.4’ü ilköğretim ve altı eğitim düzeyine sahip, Beden Kitle İndeksi ortalaması 22.75±4.48 kg/m2, %36.5’inin gebeliği süresince aldığı kilo normal ve %31.8’sinin gebeliği planlı değildir. Adölesan olmayan gruptaki gebelerin ise yaş ortalaması 25.86±3.36 yıl, evlilik yaş ortalaması 23.85±3.25 yıl, %40.5’i yükseköğretim mezunu, Beden Kitle İndeksi ortalaması 24.23±5.00 kg/m2, %36.9’unun gebeliği süresince aldığı kilo normal ve %16.7’sinin gebeliği planlı değildir. Adölesan gebelerin Yeme Tutum Ölçeği puan ortalamalarının 20.35±8.99, adölesan olmayan gebelerin 16.97±8.18 olduğu (p< 0.05), adölesanların %15,3’ünde adölesan olmayanların ise %4,8’inde yeme bozukluğuna yatkınlığın olduğu (p< 0.05) aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur. Adölesan gebelerin vi Çok Yönlü Beden Benlik İlişkileri Ölçeği puan ortalaması 182.89±19.82, adölesan olmayan gebelerin ise 195.91±25.31’dir ve aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (p< 0.001). Ayrıca adölesan gebelerin Yeme Tutum Ölçeği ile Çok Yönlü Beden Benlik İlişkileri Ölçeği puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak negatif yönde zayıf ilişki olduğu (r= -0.33, p< 0.001) olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Adölesan gebelerin adölesan olmayan gebelere göre bedenlerinden memnuniyet düzeylerinin düşük, yeme bozukluğuna yatkınlıklarının daha fazla olduğu bulunmuştur. Hemşireler adölesan dönemde ortaya çıkan gebeliklerin sağlıklı bir şekilde sonlanabilmesi için olası beslenme sorunlarına karşı dikkatli olmalı, sorunları erken dönemde tanılamalı ve multidisipliner ekip ile birlikte çalışmalıdır. Hemşireler adölesana bakım verirken onu fizyolojik, psikolojik, sosyal, spiritüel bütün yönleriyle değerlendirmeli holistik bakım vermelidir Daha fazlası Daha az

HEMŞİRELİK ÖĞRENCİLERİNDE KARDİYOPULMONER RESÜSİTASYON FARKINDALIĞININ İNCELENMESİ

SELDA TURHAN

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Giriş-Amaç: Kardiyopulmoner Resüsitasyon (KPR), solunum ve dolaşımın aniden durması sırasında solunumun, kalbin ve beyin fonksiyonlarının yeniden kazanılması için yapılan acil müdahalelerdir. KPR’ nin yeterli bilgi ve donanıma sahip kişiler tarafından hemen başlatılıp efektif olarak yapılması büyük önem arz etmektedir. Bu anlamda hemşirelik öğrencilerinin lisans eğitim sürecinde KPR konusunun önemini kavramaları, yeterli bilgiye sahip olmaları ve mezuniyet sonrası çalışma hayatına hazır bulunmaları oldukça önemlidir. Bu araştırmanın amacı hemşirelik öğrencilerinde KPR farkındalığının incelenmesidir. Materyal-Metod: Bu araştırma tanı . . .mlayıcı nitelikte olup, Ege Bölgesinde bir Üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Marmara Bölgesinde bir Üniversitenin Sağlık Bilimleri Fakültesinde 2021-2022 Eğitim Öğretim Yılı Bahar döneminde öğrenim gören Hemşirelik bölümü öğrencileri ile yapılmıştır. Araştırmada 330 öğrenci çalışmaya gönüllü olarak katılmıştır. Araştırmada verileri; Öğrenci Tanıtım Formu ve KPR Farkındalık Anketi kullanılarak toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde SPSS 23.0 paket programı kullanılmıştır. Verilerin analizinde, demografik özellikleri tanımlamak için sayı yüzde dağılımı ve tanımlayıcı istatistikler, t-testi, tek yönlü varyans analizi, Mann Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. Araştırmanın etik açıdan uygunluğu için etik kurul onayı, yürütülmesi için kurum izni ve katılımcılardan sözel katılım onayı alınmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan öğrencilerin %74,8’i kadın, yaş ortalaması 21.87±1.38’ dir. Öğrencilerin KPR Farkındalık toplam ortalama puanı 25.40±7.38’dir. KPR farkındalık puanları ile üniversite, yaş, sınıf, mezun olunan lise, çalışma durumu, kursa katılma değişkenlerinde istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar saptanmıştır ( Daha fazlası Daha az

Karaciğer sirozu olan hastalarda günlük yaşam aktivitelerinin bakım veren yükü üzerine etkisi

FİKRİYE TURABA ERSEL

Yüksek Lisans | 2017 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu araştırma karaciğer sirozlu hastalarda günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştirme düzeylerinin bakım veren yükü üzerine etkilerini belirlemek amacıyla bir üniversite hastanesinde 1 Kasım 2016 – 1 Şubat 2017 tarihleri arasında yapıldı. Örneklemi ardışık başvuran 57‟si yatan 63‟ü poliklinik hastası olmak üzere toplam 120 hasta ve 120 bakım veren oluşturdu. Araştırma verileri Hasta Bilgi Formu, Barthel Günlük Yaşam Aktiviteleri İndeksi, Bakım Veren Hasta Yakını Bilgi Formu, Zarit Bakım Veren Yükü Ölçeği Formu kullanılarak yüz yüze görüşme yöntemi ile toplandı. Verilerin analizinde ortalama ve yüzde, Student t-testi, Mann Whitney . . . U Testi, Kruskal Wallis Testi ve One-way ANOVA testi ve pearson korelasyon analizi kullanıldı. Hastaların yaş ortalaması 63,05±10,16 olup, 51,7‟si erkek, 80‟i evlidir. Hastaların orta düzeyde bağımlı olduğu (Barthel indeksi puan ortalaması 86,20±18,98) ve yaş, çalışma durumu, edinilmiş hastalığı olma, siroz aşaması ve komplikasyonların görülme durumunun günlük yaşam aktivitelerini etkilediği bulunmuştur. Bakım verenlerin yaş ortalaması 51,32±12,43 olup, 73,3‟ü kadın, 81,7‟si evli ve bakım yüklerinin hafif düzeyde (Zarit bakım yükü puan ortalaması 21,31±15,18) olduğu saptanmıştır. Bakım verenin cinsiyet, sağlık sorunu olma durumu ve bakıma ilişkin yaşanan sorunların bakım veren yükünü etkilediği görülmüştür. Günlük yaşam aktiviteleri ile bakım veren yükü arasında anlamlı bir ilişki olduğu, hastaların günlük yaşam aktivitelerindeki bağımlılık düzeyi arttıkça bakım verenin yükünün arttığı saptanmıştır.ABSTRACTThe aim of this study is to investigate effects of daily living activities on caregiver burden in patients with liver cirrhosis. The study is driven between 1 November 2016 – 1 February 2017 in an university hospital. The sample consist of 120 patients, 57 of them from the patient ward and 67 form the outpatient policlinics were included to the study. Data collected with face to face interviews using a demographic data form for patients and caregivers, Barthel Daily Living Activities Index and Zarit Caregiver Burden Scale. Data expressed as mean and percent, also for further statitiscal analysis, Student‟s t test, Mann Withney U-test, Kruskal Wallis test, One-way ANOVA and Pearson Analysis of Corelation were performed. Mean of the patients age was found as 63,05±10,16, 51,7 of them were men and 80 were married. Patients dependency were found as moderate ( Barthel Index Mean 86,20±18,98) and age, working status, having a chronic illness, grade of cirrhosis, and presence of complications were determined as factors effecting Daily living activities. Mean age of the caregivers found 51,32±12,43. Caregiver burden level determined according to the Zarit Burden Scale as mild (21,31±15,18 points), 73,3 of the caregivers were female and 81,7 were found to be as married. Gender, having a health problem and problems originated from care were found factors effecting burden of the caregivers. It was found that there was a significant relationship between activities of daily living and caregiver burden and that the burden of caregivers increasing parallelly with the level of dependence of the patients daily living activities Daha fazlası Daha az

Pozitif mental sağlık ölçeği’nin Türkçe geçerlilik ve güvenirliği

Teke, Cemile

Yüksek Lisans | 2017 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETAmaç: Pozitif Ruh Sağlığı Ölçeği'nin (PRSÖ) Türkçe geçerlilik ve güvenirliğini yapmaktır. Yöntem: Metadolojik bir çalışmadır. Araştırmanın evrenini, Aralık 2016- Haziran 2017 tarihleri arasında bir üniversitenin Sağlık Billimleri Fakültesi Hemşirelik Bölümü’nde öğrenim gören 935 öğrenci oluşturmuştur. Örneklem belirlenirken, ölçek madde sayısı 39’un on katı (390) öğrenciye ulaşılması hedeflenmiş ve kayıplar da göz önünde bulundurularak lisans düzeyindeki 499 gönüllü öğrenci hemşireden veri toplanmıştır. Veriler Tanıtıcı Bilgi Formu ve Pozitif Ruh Sağlığı Ölçeği ile toplanmıştır.ABSTRACTObjective : The objective of this study is . . .to carry out the validity and reliability of Positive Mental Health Scale (PMHS). Method: It is a methodological study. The population of the study is composed of 935 students attending the department of Nursing, Faculty of Medical Sciences of a university between December, 2016- June 2017. In determining the sample, it was aimed to reach ten times(390) as many students as 39- the number of scale items- and considering the losses, data were collected from 499 volunteering under graduate student nurses. The data were collected through Introductory Information Form and Positive Mental Health Scale Daha fazlası Daha az

Zihinsel yetersizliği olan çocukların babalarında ebeveyn öz yeterliği ve algılanan sosyal desteğin aile yükü ile ilişkisi

Karlıoğlu, Ayşe

Yüksek Lisans | 2017 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETZihinsel yetersizliği bulunan bir çocukla yaşamak ve bu çocuğun bakımını yapmak aile üyelerinde stres ve kaygı yanında yüklenme (burden) duygusu da yaratır. Bu çalışma, zihinsel yetersizliği olan çocukların babalarında ebeveyn öz yeterliği ve algılanan sosyal desteğin aile yükü ile ilişkisini belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bu çalışma, İzmir’de merkez ilçelerde bulunan Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri’nde yer alan örneklem kriterlerine uygun zihinsel yetersizliği olan çocuğa sahip 100 baba ile gerçekleştirilmiştir. Çalışmada araştırmacılar tarafından oluşturulmuş olan Birey Tanıtım Formu ile ÇBASDÖ, Ebeveyn Öz Yeterlik . . .Ölçeği ile Aile Yükü Değerlendirme Ölçeği kullanılmıştır. Veriler babalar ile yüz yüze görüşülerek anket yöntem ile toplanmıştır. Çalışmaya göre ebeveyn öz yeterliği toplam ölçek puanı ile algılanan sosyal destek ölçeği toplam puanı ve aile yükü ölçeği ekonomik yük alt boyutu ölçek puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Çalışmada algılanan sosyal destek ölçeğinin toplam ölçek puanı ile aile yükü toplam ölçek puanı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Çalışmada algılanan sosyal destek ölçeği ve aile yükü ölçeği toplam ve alt boyutları ölçek puanları arasında istatistiksel açıdan anlamlı ilişki bulunmaktadır. Zihinsel yetersizliği olan çocuğa sahip babaların algıladığı sosyal destek ve öz yeterlik algısı ile aile yükü arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık vardır. Zihinsel yetersiz çocuğu olan babaların yaşadığı stres, algıladığı sosyal destek, öz yeterlik algısı ve aile yüklerinin belirlenmesine yönelik olarak daha fazla ileri araştırmaların yapılması önerilmektedir.ABSTRACTThe socio-demographic characteristics of the child with intellectual deficiency and his/her family, the type and level of the deficiency, affects the amount of the feeling of burden. At the same time, self-efficacy and social support are also influential on family burden perceived by parents. This study was conducted to determine the relationship between parental self-efficacy, perceived social support and family burden on fathers of children with intellectual deficiency. This study was conducted with 100 fathers whose children with intellectual deficiency is appropriate to the sampling criteria, in Special Education and Rehabilitation Centers located in central districts of Izmir. In the study, the Individual Identification form, the Multidimensional Perceived Social Support Scale, the Parent Self-Efficacy Scale and the Family Burden assessment scale were used, which were prepared by researchers themselves. The data were collected by survey method through face-to-face interviews with fathers. According to study, there was a statistically significant relationship between parent self-efficacy total scale score, perceived social support scale total scale score, family burden scale and economic burden subscale score. In the study, a statistically significant relationship was found between total scale score of the perceived social support and the total scale score of the family burden scale. In the study, statistically, there is a significant relationship between perceived social support scale and family burden scale and total of subscale scale scores. There is a statistically significant difference between the social support and self-efficacy perceived by fathers of children with intellectual disability and family burden. It is suggested that further research should be done to determine the stress experienced by fathers of children with intellectual disability, perceived social support, self-efficacy perception and family burden Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisinde Transfüzyona Bağımlı Talasemili Çocukların Kan Transfüzyon Süreci ve Hemşirelik Yönetimi

Karlıoğlu, Ayşe

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 2 ) , pp.127 - 130

Amaç: COVID-19 salgını 2019’un sonlarında Çin’in Wuhan kentinde başlamış olup küresel olarak yayılmaya devam etmektedir. COVID-19’un ortaya çıkmasından bu yana kan bağışı sayısı ciddi oranda hem ülkemizde hem de dünya genelinde azalmıştır. Düzenli kan transfüzyonu tedavisi gerektirenler için de kan bağışlarının azalması ciddi bir endişe kaynağı oluşturmaktadır. Bazı ülkelerde transfüzyona bağımlı talasemili çocukların neredeyse yarısına yetersiz kan transfüzyonu uygulandığı belirtilmektedir. Ülkemizdeki sokağa çıkma yasakları, şehirlerarası ulaşım engelleri nedeni ile çocuklar ve ebeveynleri kan transfüzyonu için rutin bakım aldıkla . . .rı kliniklere gitmekte zorluk yaşamaktadır. Ayrıca bu kısıtlamalar, gönüllü kan bağışlarının sayısını büyük ölçüde azaltarak, kan bankalarının stoklarında ciddi oranda azalmaya neden olmuştur. Talasemili çocukların kan transfüzyonu sürecinde; sosyal mesafe kurallarına dikkat edilmiş, maske takılması sağlanmış, hasta randevuları sınırlandırılmış, refakatçi sınırlaması yapılmıştır. Hemşireler, hastalarda tek kullanımlık malzemeler kullanmış ve hemşireler koruyucu ekipman kullanmıştır. COVID-19’un ortaya çıkmasıyla transfüzyona bağımlı talasemili çocuklar, kan rezervlerinin azalmasına bağlı olarak tedavi ve bakım sürecinde güçlük yaşayabilmektedir. Buna bağlı olarak gelecekte, COVID-19 pandemisi gibi bir kriz sırasında halk sağlığı hazırlık stratejisinde, özellikle talasemiye yatkın ülkelerde transfüzyon bağımlı hastalar konusuna öncelik verilmelidir Daha fazlası Daha az

Kemoterapiye Bağlı Bulantı ve Kusmada Akupresür Kullanımı

Karlıoğlu, Ayşe

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.359 - 364

Kanser, tüm dünyada görülme sıklığı giderek artan önemli bir sağlık sorunudur. Kanser tedavisinde en sık kullanılan yöntemlerden biri olan kemoterapi, ciddi semptomlara yol açabilmekte ve yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Bulantı ve kusma sık yaşanan ve en rahatsız edici semptomlardan biridir. Son yıllarda farmakolojik tedaviler ile tamamen ortadan kaldırılamayan semptomların yönetiminde integratif tıp yöntemleri kullanılmaya başlanmıştır. Akupresür, literatürde uyku kalitesini artırmada, doğum ve kansere bağlı ağrıyı hafifletmede, yorgunluğu, depresyonu ve anksiyeteyi azaltmada ve bulantı-kusmayı gidermede kullanılan integra . . .tif yöntemlerden biridir. Bu derlemede kanser hastalarında kemoterapiye bağlı gelişen bulantı ve kusma semptomlarının yönetiminde kullanılan integratif yöntemlerden akupresür tartışılmıştır ve hemşirelerin bu konuda bilgilendirilmesi amaçlanmıştır. Akupresürün bulantı-kusma üzerinde etkisi tam olarak açıklanamamış olsa da, akupresür noktalarının uyarılması sonucunda nörohormonların ve nörotransmitterlerin salınımını artırarak ve kan dolaşımının regulasyonunu sağlayarak bulantı-kusmayı azalttığı düşünülmektedir. Literatürde kemoterapiye bağlı gelişen bulantı ve kusmanın yönetiminde akupresürün etkinliğini araştıran birçok çalışma yer almaktadır. Hemşireler, hastaların gereksinimlerini değerlendirirken integratif yöntemleri kullanıp kullanmadıklarını sorgulamalı, hasta ve yakınlarını bu yöntemlerin yararları ve riskleri konusunda bilgilendirmelidir. Akupresür kolaylıkla uygulanabilir bir yöntem olmasına karşın, yapılan araştırmalar birçok hemşirenin bu konuda bilgili olmadığını ve bu nedenle akupresürün kliniklerde sık uygulanmadığını göstermektedir. Cancer is an important health problem with an increasing prevalence all over the world. Chemotherapy is one of the most commonly used methods in cancer treatment, that can cause serious symptoms and have a negative impact on quality of life. Nausea and vomiting are the most common and disturbing symptoms. Recently, symptoms that cannot be completely eliminated by pharmacological treatments have been managed using integrative medicine methods. Acupressure is one of the integrative methods that used to increase sleep quality, relieve pain due to birth and cancer, reduce fatigue, depression and anxiety, and relieve nausea and vomiting. In this review, acupressure, one of the integrative methods used in the management of chemotherapy-induced nausea and vomiting symptoms in cancer patients, is discussed and it is aimed to inform nurses about acupressure application. Although the effect of acupressure on nausea and vomiting has not been fully explained, it is thought to reduce nausea and vomiting by increasing the release of neurohormones and neurotransmitters as a result of stimulation of acupressure points and by providing regulation of blood circulation. There are many studies in the literature investigating the effectiveness of acupressure in the management of chemotherapy-induced nausea and vomiting. Nurses should question whether they use integrative methods when evaluating the needs of patients, and should inform patients and their relatives about the benefits and risks of these methods. Although acupressure is an easily applicable method, studies show that many nurses are not knowledgeable about this subject and therefore acupressure is not used frequently in clinics Daha fazlası Daha az

Kronik Hastalığa Sahip Yaşlı Bireylerde Mobil Sağlık Uygulamalarının Kullanımı

Karlıoğlu, Ayşe

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.391 - 395

Dünya çapında ortalama yaşam süresinin artmasıyla birlikte yaşlı bireylerin sayısında artış gözlenmektedir. Yaşlanma ile birlikte kronik hastalıkların morbidite ve mortalite oranları da artmaktadır. Yaşlı bireylerde diyabet, kanser, hipertansiyon ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı gibi kronik hastalıkların yaygın olması holistik ve sürekli bakım yöntemlerinin uygulanmasını gerekli kılmaktadır. Günümüzdeki teknolojik gelişmelere paralel olarak, kronik hastalığa sahip yaşlı bireylerde hastalık yönetiminin sağlanabilmesi amacıyla mobil sağlık uygulamalarının kullanımı öne çıkmaktadır. Mobil sağlık uygulamaları kapsamında, mobil ile . . .tişim teknolojisi kullanılarak uzaktan hastalık yönetimi sağlanabilmektedir. Ayrıca bu uygulamalar ile veri toplanabilmekte, klinik karar destek sistemleri oluşturulabilmektedir. Mobil sağlık uygulamaları, sıklıkla semptom yönetimi, komplikasyonların önlenmesi, ilaç bilgisinin arttırılması, ilaç uyumunun sağlanması, günlük yaşam aktivitelerinin artırılması ve sağlık ekibi ile iletişim kurma amacıyla kullanılmaktadır. Zaman ve maliyet etkin bu yenilikçi yaklaşımlar, görme, işitme ve algılama kayıpları yaşayan yaşlı bireyler gözetilmeden oluşturulduğunda dezavantaj oluşturabilmektedir. Bu kapsamda hemşirelerden kronik hastalığa sahip yaşlı bireylerin yaşa bağlı değişimleri de göz önünde bulundurularak etkin ve sürdürülebilir mobil sağlık uygulamaları geliştirmeleri beklenmektedir. Bu alanda yapılan çalışmaların sınırlı olması nedeniyle kronik hastalığa sahip yaşlı bireylerde mobil sağlık uygulamalarına ilişkin yapılan çalışmaların arttırılması önerilmektedir. With the increase in life expectancy worldwide, there is an increase in the number of elderly individuals. The morbidity and mortality rates of chronic diseases increase with aging. The prevalence of chronic diseases such as diabetes, cancer, hypertension and chronic obstructive pulmonary disease in elderly individuals requires the application of holistic and continuous care methods. In parallel with current technological developments, the use of mobile health applications comes to the forefront in order to provide disease management in geriatric individuals with chronic diseases. In addition, data can be collected with these applications and clinical decision support systems can be established. Mobile health applications are frequently used for symptom management, prevention of complications, increasing drug information, ensuring drug compliance, increasing daily living activities and communicating with the healthcare team. When these time and cost-effective innovative approaches are developed without taking into account the needs of elderly indivuduals with vision, hearing and perception impairments, they may be at a disadvantage. In this context, nurses are expected to develop effective and sustainable mobile health applications, taking into account the age-related changes of elderly individuals with chronic diseases. Due to the limited number of studies in this field, it is recommended to increase the number of studies on mobile health applications in elderly individuals with chronic diseases Daha fazlası Daha az

Hemşirelik ve İletişim Fakültesi Öğrencilerinin Toplumsal Cinsiyet Rolü Tutumları ve Stresleri

GÜLŞEN IŞIK

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 3 ) , pp.139 - 147

Amaç: Bu çalışmanın amacı, hemşirelik ve iletişim fakültesi son sınıf öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rolü tutumlarının ve streslerinin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışma tanımlayıcı tipte analitik bir çalışmadır. Çalışmanın evrenini İzmir ilindeki bir üniversitenin hemşirelik ve iletişim fakültesi son sınıf öğrencileri oluşturmuştur. Tabakalı örnekleme ve tesadüfi örnekleme yöntemleri kullanılarak toplam 195 öğrenci ile araştırma tamamlanmıştır. Veri toplamada, Birey Tanıtım Formu, Toplumsal Cinsiyet Rolü Tutum Ölçeği (TCRTÖ), Kadın Toplumsal Cinsiyet Rolü Stres Ölçeği (KTCRSÖ) ve Erkek Toplumsal Cinsiyet Rolü Stres Ölçeği . . . (ETCRSÖ) uygulanmıştır. Bulgular: Öğrencilerin yaş ortalaması 23,36±2,41 yıldır ve %40,5’i hemşirelik bölümündedir. İletişim fakültesi öğrencilerinin kadın cinsiyet rolü, erkek cinsiyet rolü puanlarının, hemşirelik fakültesi öğrencilerinden anlamlı olarak yüksek olduğu saptanmıştır ( Daha fazlası Daha az

Web destekli öğretimin hemşirelerin ilaç uygulamalarına ilişkin bilgi düzeyine etkisi

Mercan, Sevil

Yüksek Lisans | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETAraştırma web destekli öğretimin hemşirelerin ilaç uygulamalarına ilişkin bilgi düzeyine etkisini belirlemek amacıyla öntest-sontest karşılaştırmalı olarak yapılmıştır. Çalışma, 01 Haziran 2016-01 Şubat 2017 tarihleri arasında İzmir iline bağlı bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan ve araştırmaya katılmaya gönüllü hemşirelerle (n30) yürütülmüştür. Araştırmanın temelini oluşturan web sitesi araştırmacılar tarafından belirlenmiş ilgili arayüzler doğrultusunda yazılım uzmanı tarafından tasarlanıp, kurulmuştur. İlgili web sitesinde literatür doğrultusunda hazırlanmış ilaç uygulamalarının teorik ve uygulama boyutuna dair ilgi . . .li power-point sunumları ve minitestler yer almıştır. Araştırmanın verileri araştırmacılar tarafından hazırlanan Hemşire Tanıtım Formu (EK I), İlaç Uygulamaları Bilgi Formu (EK II) ve İlaç Dozu Hesaplama Bilgi Formu (EK III) ile toplanmıştır. Araştırmaya katılmayı kabul eden hemşirelere web destekli öğretim öncesi ilgili web sitesi kullanımı ve araştırma süreci hakkında bilgilendirme toplantısı yapılıp, veri toplama formları uygulanmıştır. Hemşirelerin web sitesine yüklenen ilaç uygulamalarına ilişkin sunumları sırası ile izleyip web sitesine yüklenen minitestleri yanıtlamaları sağlanmıştır. Bu eğitim süreci 8 aylık bir süreçte tamamlanıp, hemen bitiminde araştırmanın veri toplama formları hemşirelere tekrar uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin analizinde sayı, yüzde, ortalama, standart sapma, ortanca, bağımlı gruplarda t testi, McNemar testi kullanılmıştır. Hemşirelerin “İlaç Uygulamaları Bilgi Formu” öntest toplam puan ortalaması 0,63±0,92 sontest toplam puan ortalaması 3,03±2,44 olarak belirlenmiş olup, aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (t-6,228, p0,000). Hemşirelerin “İlaç Dozu Hesaplama Bilgi Formu” öntest puan ortalaması 9,93±4,05 son test puan ortalaması ise 13,26±1,57 olup, aralarındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu belirlenmiştir (t-5,066, p0,000). Tüm bu sonuçlar doğrultusunda web destekli öğretimin hemşirelerin ilaç uygulamalarına ilişkin bilgi düzeyini arttırdığı belirlenmiştir.ABSTRACTMercan S, Impact Of Web Based Learning On Nurses' Level Of Knowledge In Medication Administration İzmir Katip Çelebi University, Institute of Health Sciences, Department of Nursing, Graduate Program in Principles of Nursing, Master of Science Thesis, İzmir, 2017.The aim of this study was determining the effect of web-based teaching on nurses’ knowledge level in medication administration. The study had a pretest-posttest quasi-experimental design and was performed with nurses working at a Training and Research Hospital in İzmir between June 1st, 2016 and February 1st, 2017 and volunteered to participate (n 30). The web site, which constituted the basis of the study, was designed and published by web designers according to the descriptions and interfaces determined by the researcher. The web site contained power-point presentations and mini-tests related to theoretical and practical aspects of medication administration prepared in light of the relevant literature. The data were collected through the Nurse Identification Form (Appendix I), the Information Form for Medication Administration (Appendix II), and the Information Form for Drug Dosage Calculation (Appendix III) prepared by the researcher. In the introductory meeting, the subjects were given instructions about the process and about how to use the website then they filled out the data collection forms. The subjects were asked to examine the presentations about medication administration and to answer the mini-tests on the web site. This training process was completed within a period of eight months then the data collection forms re-administered to the subjects. The data were presented as counts, percentage, mean, standard deviation, and median paired-samples t test and McNemar test were used in data analysis. The average pre-test and post-test scores of the subjects on the “Information Form for Medication Administration” were 0.63 ±0.92 and 3.03 ±2.44, respectively the difference was statistically significant (t-6.228, p0.000). The average pre-test and post-test scores of the subjects on the “Information Form for Drug Dosage Calculation” were 9.93 ±4.05 and 13.26 ±1.57, respectively the difference was statistically significant (t-5.066, p0.000). It has been concluded in light of these findings that the web-based teaching improved nurses’ knowledge level in medication administration Daha fazlası Daha az

Romatoid artritli bireylerde özbakım davranışları ölçeğinin türkçe geçerlik ve güvenirliği

BERNA CAFER

Yüksek Lisans | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu araştırmanın amacı Özbakım Davranışları Ölçeği (ÖBDÖ)/Self-Care Behaviour Scale (SCBC)’nin Türk romatoid artritli hasta popülasyonunda özbakım davranışlarını ne düzeyde yerine getirdiklerini ölçmede geçerli ve güvenilir bir araç olup olmadığının sınanmasıdır.Araştırma 1 Şubat - 30 Ağustos 2017 tarihleri arasında bir üniversite hastanesinin romatoloji polikliniğine başvuran ve araştırmaya dâhil edilme kriterlerine uyan 119 romatoid artritli bireyle gerçekleştirilmiştir. Araştırmada veri toplama araçları olarak ÖBDÖ ve MDHAQ kullanılmıştır. Dil geçerliliği için ölçeğin Türkçeden İngilizceye ve geri çevirisi yapılmıştır. Çevirisi ya . . .pılan ölçek maddelerinin kapsam geçerliliği için 10 uzman görüşü alınarak ölçeğin son hali verilmiş ve bu form hastalara uygulanmıştır.ABSTRACTThe aim of this research is Self-Care Behaviors Scale (SCBC) of the Turkish population of patients with rheumatoid arthritis to measure what they had fulfilled their level of self-care behavior is to test whether there is a valid and reliable tools.This study was conducted with 119 patients with rheumatoid arthritis who applied to the rheumatology polyclinic of a university hospital in İzmir between 1 February and 31 August 2017. In this study, ÖBDÖ and MDHAQ were utilized as a data collection tools. SCBC's language, scope, structure validity and reliability studies have been carried out. For validity of language, first, English was translated to Turkish, then Turkish was translated to English vice versa. For the scope validity, 10 expert opinions were taken and the put into final form. After the translation was completed, the study applied to the patients Daha fazlası Daha az


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.


Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.