Filtreler
Filtreler
Bulunan: 39 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [4]
Tam Metin [1]
Eser Sahibi [20]
Tez Danışmanı [1]
Yayın Türü [2]
Yayıncı [5]
Yayın Tarihi [3]
Yayın Dili [2]
Konu Başlıkları [19]
Dergi Adı [5]
Araştırmacılar
COVID-19 Pandemi Sürecinde Neonatal Sağlık ve Anne Sütü ile Beslenme

Makale | 2021 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi2 ( 6 ) , pp.153 - 156

Dünya Sağlık Örgütü tarafından COVID-19 olarak adlandırılan yeni koronavirüs, kısa bir sürede tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Hızla yayılan bulaşıcı bir hastalık olup temas ve solunum damlacıkları ile bulaşmaktadır. COVID-19 açısından pek çok riskli grup vardır. Gebeler ve yenidoğanlar bu gruplar içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. COVID-19 tanılı annelerin antenatal, intrapartum ve postpartum süreçleri de anne-bebek sağlığı açısından bireylerde endişe yaratabilmektedir. COVID-19’un transplasental olarak anneden bebeğe geçip geçmediğine dair mevcut kaynaklar az olmakla birlikte, emzirme sırasında ve gerekli önlemler alınmadığ . . .ında solunum damlacıkları ile geçebileceği düşünülmektedir. Ayrıca bu süreçte yenidoğanın beslenmesi ve emzirme süreci de tartışılır bir konu haline gelmiştir. Pek çok sağlık kuruluşunun önerileri incelendiğinde bu süreçte anne sütü ile beslenme önerilmektedir. Pandemi sürecinde anne bebek sağlığının sıkça ele alınması, hemşireler tarafından verilecek eğitim ve danışmanlıklar ile enfekte annelere doğum süreçlerinde rehberlik edilmesi, gerekli noktalarda danışmanlık ve destek sağlanması, nitelikli bakımlar ile yenidoğan sağlığının korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi pandeminin anne-bebek sağlığı üzerine olumsuz etkilerinin en aza indirilmesine ve olası komplikasyonların önlenmesine yardımcı olacaktır. Bu derlemenin amacı, COVID-19 pandemi sürecinde anne-bebek sağlığı, yenidoğan beslenmesi ve emzirme süreçlerine dair bilgilerin sunulmasıdır. The new coronavirus, named COVID-19 by the World Health Organization, has taken the whole world under its influence in a short time. It is a rapidly spreading infectious disease and is transmitted by contact and respiratory droplets. There are many risky groups regarding COVID-19. Pregnant women and newborns have an important place among these groups. Antenatal, intrapartum, and postpartum processes of mothers diagnosed with COVID-19 may also cause anxiety in individuals in terms of mother-infant health. Although there are few resources available on whether COVID-19 is transmitted from mother to baby transplacentally, it is thought that it can be transmitted via respiratory droplets during breastfeeding and when the necessary precautions are not taken. In addition, the feeding and breastfeeding process of the newborn has become a debated issue in this process. When the recommendations from many health institutions are examined, breastfeeding is recommended in this process. Addressing the maternal and infant health frequently during the pandemic process, guiding infected mothers in their birth processes via training and counseling by nurses, providing consultancy and support where necessary, protecting, maintaining, and improving newborn health via quality care will help minimizing the negative effects of the pandemic on maternal and infant health and preventing possible complications. The purpose of the present review is to present information on newborn health, newborn nutrition, and breastfeeding processes during the COVID-19 pandemic proces Daha fazlası Daha az

Fitzpatrick Ritim Kuramına Göre Bir COVID-19 Pandemi Servisi Sorumlu Hemşiresinin Deneyimleri: Nitel bir çalışma

Makale | 2021 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 2 ) , pp.163 - 167

COVID-19 günlük hayatın akışını etkilediği için küresel bir kriz olarak tanımlanmaktadır. COVID- 19 hasta bakımı ve izleminde etkin görev alan hemşireler kriz sürecinde hasta bakımında en iyi sonuca ulaşmayı hedeflemektedir. Kuramlar mesleğinin gelişmesine katkıda bulunmakta hemşirelere doğru olanı uygulama konusunda rehber olmaktadır. Fitzpatrick’in ritim kurama göre; kriz anında bireyin bütünlüğü tehdit altında kalmaktadır. Bireyin deneyimlediği krizler bireyin gelişim sürecindeki ritmik çıkışları belirtmekte, zamansal, hareketsel, bilişsel ve algısal davranışlarını etkilemektedir. Nitel olarak planlanan çalışmada; COVID-19’da bir . . . pandemi sorumlu hemşiresinin deneyimleri Fitzpatrick ritim kuramına göre değerlendirildi. Pandemi sürecinde iş-ev yaşantısında aldığı önlemler ve pandemi sürecinde hemşire olmakla ilgili görüşleri sunuldu. Çalışmada; pandemi servis sorumlu hemşiresinin sorumluluğunun arttığı, bulaş alma ve bulaştırma endişesi yaşadığı belirlendi. COVID-19 is defined as a global crisis because it affects the flow of the daily life. Nurses who play an active role in the patient care and follow-up processes of COVID-19 aim to achieve the best results in patient care during the crisis period. Theories contribute to the development of the nursing profession and they guide nurses regarding providing the right care. According to Fitzpatrick's rhythm theory, in case of crisis, the integrity of the individual is under threat. The crises experienced by the individual specify the rhythmic exits in the development process of the individual, and affect his/her temporal, motional, cognitional, and perceptual behaviors. In this qualitatively planned study, the experiences of a charge nurse of a COVID-19 pandemic department were evaluated according to the Fitzpatrick’s rhythm theory. Her work-home life measures against to the pandemic and her opinions about being a nurse during pandemic processes were presented. In the study, it was determined that the responsibility of the charge nurse was increased, and he experienced contamination and transmission anxiety Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisinde Cerrahi Bakıma Yönelik Kanıta Dayalı Öneriler

DENİZ ŞANLI

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.183 - 190

COVID-19 pandemisi sırasında yaşamı kurtarmak, organ işlevini korumak, altta yatan hastalığın daha fazla zarar vermesinden kaçınmak için cerrahi hizmetlerin en yüksek düzeyde sağlanması ve sağlık kaynaklarının en uygun şekilde kullanılması gerekmektedir. Bu derlemede, pandemi sürecinde cerrahi bakımda rol alan sağlık çalışanlarına uygulamalarında yol göstermek üzere kanıta dayalı kılavuz önerilerinin sunulması amaçlanmıştır. Hastaneler, yapılan cerrahi işlemlerin sayısı ve türüne uygun cerrahi kaynaklara ve bunların nasıl ve ne zaman kullanılacağına ilişkin politikalara sahip olmalıdır. Cerrahi öncelik düzeyleri düşünülmelidir. Peri . . .operatif bakımın her aşaması boyunca güvenli ve kaliteli bakım sağlanmalıdır. Elektif cerrahiye yeniden başlama koşulları karşılanmalıdır. Cerrahi ortamda pandemi için hazırlık, altyapı ve süreçlerin değiştirilmesini, personel ve malzeme yönetimini ve enfeksiyon önleme stratejilerini içerir. Cerrahi ekipler, hasta sonuçlarını iyileştirmek, sağlık sistemi ve toplum üzerindeki yükü en aza indirmek için dünya çapındaki bu toplum sağlığı krizine uygun şekilde yanıt vermeli, hızla değişen ortama uyum sağlamalıdır. During the COVID-19 pandemic, surgical services should be provided at the highest level and health resources should be optimally used to save life, maintain organ function and avoid further damage of the underlying disease. In this review, we aimed to present evidence-based guideline recommendations to guide healthcare professionals who play a role in surgical care during the pandemic process. Hospitals should possess surgical resources appropriate for the number and type of surgical procedures performed and have policies regarding how and when to use these resources. Surgical priority levels should be given a thought. A safe and quality care should be provided throughout each stage of the perioperative care. The conditions for restarting elective surgery should be met. Preparing for the pandemic in the surgical environment includes changing the infrastructure and processes, personnel and material management, and infection prevention strategies. Surgical teams should respond appropriately to this worldwide public health crisis and adapt to the rapidly changing environment in order to improve patient outcomes and minimize the burden on the health system and society Daha fazlası Daha az

Uluslararası Hemşireler Yılında COVID-19 Pandemisi: Türk Hemşireler Derneği Çalışmaları

DENİZ ŞANLI

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 1 ) , pp.23 - 27

Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen Covid-19 salgınında, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, en büyük görev sağlık çalışanlarına düşmüştür. Sağlık çalışanları içinde en ön safta Covid-19 mücadelesine katılan hemşireler, sağlık sistemini işlevsel tutan yapı taşı olmuştur. Hemşirelik mesleğinin toplum yararına üst düzeyde nitelikli ve güvenilir hizmet verecek özerk bir sağlık mesleği olması için güncel ve bilimsel veriler doğrultusunda çalışmalarını sürdürmekte olan Türk Hemşireler Derneği, pandemi ile mücadelede aktif bir şekilde yer almış, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, pek çok kapsamlı faaliyette bu . . .lunmuştur. Türk Hemşireler Derneği’nin faaliyetleri toplum ve sağlık çalışanı güvenliğini sağlama hedefiyle, şube ve il temsilcileri aracılığı ile gerçekleştirilmiştir. Pandemi sürecinin yönetiminde dinamik bir yaklaşım sergileyen Türk Hemşireler Derneği bu dönemde, topluma, meslektaşlarına, karar vericilere ve medyaya yönelik ulusal düzeyde, bilgi ve veri paylaşımında bulunmuştur. Türk Hemşireler Derneği aynı zamanda faaliyetlerini büyük bir katılım ve iş birliği ile sürdürmek için, meslektaşlarının yanı sıra, diğer hemşirelikte özel dal dernekleri ve diğer sağlık meslek örgütleri ile de çalışmıştır. Bu doğrultuda yürütülen tüm faaliyetlerde, sağlık çalışanlarının güvenliğinin sağlanması, toplumun ve sağlık çalışanlarının bilimsel ve doğru bilgiye ulaşması, ülkemizin her yerinde hizmet veren hemşirelere görevlerini yürütürken rehberlik etme ve hastalar için daha güvenli ve nitelikli bir bakım hedeflenmiştir. Bu makalede uluslararası hemşireler yılı gibi çok özel bir yılda yaşanan Covid-19 pandemisinde, hemşireliğin ve Türk Hemşireler Derneği’nin yürüttüğü faaliyetler konusunda bilgi verilmiştir. In the COVID-19 epidemic, which was declared as a pandemic by World Health Organization, the most important duty fell to healthcare professionals in our country, as in the whole world. Nurses who are at the forefront in the fight against COVID-19 have become the building blocks keeping the health system functional. The Turkish Nurses Association, which continues to work in line with current and scientific data in order to make the nursing profession an autonomous health profession that will provide high quality and reliable service for the benefit of the society, has been actively involved in the fight against the pandemic both at national and international levels. The Turkish Nurses Association’s activities have been carried out by means of local representatives, with the aim of ensuring the safety of society and health workers. Demonstrating a dynamic approach in the management of the pandemic process, The Turkish Nurses Association shared information and data at the national level with the society, colleagues, decisionmakers, and the media. The Turkish Nurses Association has also been working with other specialized nursing associations and other healthcare professional organizations, in order to continue its activities with great participation and cooperation. In all activities carried out in this direction, it is aimed to ensure the safety of healthcare workers, to provide scientific and accurate information to the society and healthcare professionals, to guide nurses serving all over our country while performing their duties, and to administer safer and more qualified care for patients. This article informs about the nursing practice and the activities of the Turkish Nurses Association during the COVID-19 pandemic which started in a very special year, the International Year of the Nurse Daha fazlası Daha az

Obezite ve COVID-19

DENİZ ŞANLI

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.211 - 214

Şiddetli Akut Solunum Sendromu Koronavirüs-2 (SARS-CoV-2), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Koronavirus Hastalığı 2019 (COVID-19) olarak adlandırılan hastalığın etkeni olan yeni tip koronavirüstür. İlk olarak Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkmış ve tüm dünyaya hızla yayılmıştır. İnsandan insana çok hızlı bulaşabilen COVID-19, yaş ile ilişkili olmakla birlikte hipertansiyon, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar vb. komorbiditesi olan bireylerde daha şiddetli seyretmektedir. Günümüzün önemli bir halk sağlığı sorunu olan obezite; bulaşıcı olmayan kronik hastalıkların oluşma riskini arttırmakta ve solunum yolu hastalıklarının gelişme . . .sine neden olmaktadır. Obezite ile COVID-19 arasındaki ilişkiyi ortaya koyacak mekanizma net olarak bilinmemesine rağmen yapılan çalışmalarla, vücut ağırlığındaki artışın COVID-19 enfeksiyonu şiddetini de arttığını gösterilmiştir. Sonuç olarak tüm dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olan COVID-19 hastalığının tedavisinde; diyabet, hipertansiyon vb hastalıkların yanı sıra hastalığın seyrinin hafifletilmesi ve yoğun bakımdaki hasta sayısının ve kalış süresinin azaltılması amacıyla obeziteye de dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu derlemede obezite ve COVID-19 arasındaki ilişki ve olası mekanizmalar tartışılmıştır. Severe Acute Respiratory Syndrome Coronavirus-2 (SARS-CoV-2), a new type of coronavirus which is the cause of disease named the Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) by the World Health Organization (WHO), first appeared in Wuhan, China and spread all over the world rapidly. COVID-19, which can be transmitted rapidly from person to person, is age-related; however, it is more severe in people with comorbidities such as hypertension, diabetes, cardiovascular disease, etc. Being one of the serious health issues today, obesity increases the risk of non-communicable diseases and causes the development of respiratory diseases. Although the mechanism between obesity and COVID-19 is not clearly known, studies have shown that the increase in body weight is positively associated with the severity of COVID-19 infection, the need for treatment in the intensive care unit, and the rates of mechanical ventilation. Consequently, obesity should be considered in the prevention and treatment of COVID-19 disease, which is a critical health issue across the world and in our country, in addition to chronic diseases, to reduce the course of the disease and complications. In this study, the relationship and possible mechanisms between obesity and COVID-19 are discussed Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisinde Okul Sağlığı Hemşirelerinin Rol ve Sorumlulukları

DENİZ ŞANLI

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 3 ) , pp.193 - 198

Özet COVID-19 enfeksiyonu, dünyayı kısa süre içerisinde etkisi altına almış ve 2020 yılının başında Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilmiştir. Salgının kontrol altına alınması amacıyla hükümetler tarafından sokağa çıkma ve seyahat kısıtlamaları, topluluk halinde yapılan etkinliklerin iptal edilmesi, evden çalışma, uzaktan eğitim ve hastanelerde acil dışındaki diğer sağlık hizmetlerinin sınırlandırılması gibi toplumun her kesimini etkileyen kararlar uygulanmıştır. Çocukların ve ailelerin yaşamını etkileyen önlemlerden bir tanesi, okulların kapatılmasıdır. Okulların kapanması ile çocukların yüz yüze eğitimi kesintiye uğr . . .amış, teknolojik alt yapısı yetersiz olan okullarda okuyan ve yeterli teknolojik ekipmanı olmayan aileler, eğitim hizmetine erişimde güçlük yaşamışlardır. Ayrıca çocuk ve ailelere verilen sağlıklı beslenme, aşılama, sağlık izlem ve kontrollerinin sürdürülmesi gibi okul sağlığı hizmetlerine erişimde aksaklıklar meydana gelmiştir. Bu süreçte uzun süreli ev karantinaları ile başta şiddet vakaları olmak üzere, aile içi sorunlarda artış olduğu bildirilmiştir. Pandeminin seyrine göre bazı ülkelerde okullar, kısmi veya tam zamanlı olarak yeniden açılmıştır. Ülkemizde de okulların yeniden açılması konusunda belirli düzenlemeler yapılmış ve pandemi kontrolüne yönelik bireysel ve kurumsal bir dizi önlem ve uygulama gündeme gelmiştir. Ülkemizde özellikle devlet okullarında görevli okul sağlığı hemşiresi bulunmadığından çoğu okulda pandemi kontrolünü öğretmenler üstlenmişlerdir. Pandemi döneminde tüm dünyada önemi artan hemşirelik hizmetleri okul toplumu için de vazgeçilmezdir. Profesyonel bir sağlık çalışanı olan okul sağlığı hemşireleri, ülke nüfusunun önemli bir bölümünü oluşturan okul toplumunun sağlığının korunması ve sürdürülmesinde anahtar role sahiptir. Ülkemizde her okulda okul sağlığı hemşiresi bulunmasa da, pandemi yönetiminde eğitim ve sağlık arasındaki boşluğun doldurulmasında onlara olan gereksinim bir kez daha ortaya çıkmıştır. Bu derlemenin amacı, COVID-19 pandemisinde okul sağlığı hemşirelerinin birincil, ikincil ve üçüncül koruma düzeylerinde rol ve sorumluluklarını bütüncül bir bakışla sunmaktır. Abstract The COVID-19 infection spread around the world in a short time and was declared a pandemic by the World Health Organization in early 2020. To control the epidemic, some decisions affecting all segments of the society have been implemented by governments; such as curfews and travel restrictions, community activity cancellations, working from home, distance education and limiting some health services other than emergencies in hospitals. One of the measures affecting children’s lives and families is the school closures. With the closure of schools, face-toface education of children has been interrupted, and families have faced difficulties in accessing education services due to schools with inadequate technological infrastructure and lacking sufficient technological equipment. Also, there have been problems in accessing school health services such as nutrition, vaccination, and maintenance of health monitoring and controls provided to children and families. In this process, it has been reported that domestic problems, especially violence cases, have increased with long-term home quarantines. Depending on the course of the pandemic, schools have been reopened partially or full-time in some countries. Certain regulations have been made for the reopening of schools in our country and a series of individual and institutional measures and practices have become a current issue for pandemic control. Since there are no school health nurses in our country, especially in public schools, teachers have undertaken the control of the pandemic in many schools. Nursing services, which have increased in importance all over the world during the pandemic, are also essential for the school community. School health nurses, who are professional health workers, have a key role in protecting and sustaining the health of the school community, which constitutes a significant portion of the country’s population. Although there are no school health nurses in every school in our country, the need for them has once again emerged in filling the gap between education and health in pandemic management. The purpose of this review is to present a holistic view of the roles and responsibilities of school health nurses at primary, secondary and tertiary protection levels in the COVID-19 pandemic Daha fazlası Daha az

Coronavirüs Enfeksiyonu Hastalığının (COVID-19) Epidemiyolojisi ve Kontrolü

DENİZ ŞANLI

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.109 - 116

Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde, deniz ürünleri pazarı kaynaklı yeni bir coronavirüs çeşidi kısa sürede pandemi haline gelmiş ve tüm ülkelerin ortak problemi olmuştur. Şiddetli Akut Solunum Sendromu Coronavirüs-2 tek zincirli, pozitif polariteli, zarflı, ribonükleik asit virüsüdür. COVID-19 solunum sistemini hedef almaktadır ve insandan insana bulaşma damlacık yoluyla gerçekleşmektedir. Virüsün cansız yüzeylerde sağ kalımını sürdürebilmesi temas yoluyla da bulaşmayı mümkün kılmaktadır. Hastalığın belirtileri arasında ateş, nefes darlığı, öksürük yer almaktadır. Olguların çoğunda hafif semptomlar görülse de, pnömoni, akut solunu . . .m sıkıntısı sendromu, çoklu organ yetmezliği ve ölümü gibi ağır seyirli klinik durumlar da mevcuttur. Maske kullanımı, sosyal mesafe ve el yıkama COVID-19 salgınının önlenmesinde anahtar rol oynamaktadır. Yeni tanınmaya başlanan bu enfeksiyon hakkında hala çok şey öğrenilmesi gerekmektedir. In December 2019, a novel coronavirus originating from a seafood market in Wuhan, China became a pandemic in a short time and a common problem for all countries. Severe Acute Respiratory Syndrome Coronavirus 2 is a single-chain, positive polarity, and enveloped ribonucleic acid virus. COVID-19 targets the respiratory system and humanto-human transmission occurs by inhalation of respiratory droplets. The virus’s survival on inanimate surfaces also makes it possible to be transmitted by contact. Symptoms of the disease include fever, shortness of breath, and cough. Although mild symptoms are present in the majority of the cases, there are also severe clinical conditions such as pneumonia, acute respiratory distress syndrome, multiple organ failure, and death. Mask use, social distancing, and hand-washing play a key role in preventing the spread of COVID-19. Much still needs to be learned about this newly recognized infection Daha fazlası Daha az

COVID-19 Hastalığı ve Pulmoner Fizyoterapi

ELVAN FELEKOĞLU | MELİSSA KÖPRÜLÜOĞLU | İLKNUR NAZ GÜRŞAN | DERYA ÖZER KAYA

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.117 - 122

Aralık 2019’da, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve Dünya Sağlık Örgütü’nün pandemi olarak ilan ettiği COVID-19, hastaların temel olarak respiratuar, kardiyovasküler, nörolojik ve kas-iskelet sistemlerini etkilemektedir. Vakaların %15’i şiddetli, %5’i ise ventilasyon ve yaşam desteği gerektiren çok şiddetli klinik tablo ile izlenmektedir. COVID-19 hastaları, bu etkiler sebebiyle hastalığın stabil olduğu erken dönemden itibaren pulmoner rehabilitasyona ihtiyaç duymaktadır. Solunum fizyoterapisi, pulmoner rehabilitasyonun önemli komponentlerinden biridir. Bu derlemede güncel literatür eşliğinde, COVID-19 hastalarının hastane süreci . . .ve taburculuklarında uygulanabilecek solunum fizyoterapi yöntemleri ve uygulamalar sırasında dikkat edilmesi gereken noktalar ele alınmıştır. COVID-19, which was appeared in Wuhan, China in December 2019 and declared by the World Health Organization a pandemic, affects patients’ respiratory, cardiovascular, neurological, and musculoskeletal systems. 15% of the cases are severe and 5% are followed by a very severe clinical condition that requires ventilation and life support. COVID-19 patients need pulmonary rehabilitation from the early stage on when the disease is stable due to these negative effects. Respiratory physiotherapy is one of the important components of pulmonary rehabilitation. In this review, respiratory physiotherapy methods which can be applied to patients during the treatment inhospital and after the discharge, and points to be considered in the application of these methods are discussed. Daha fazlası Daha az

COVID-19 Tanısı Olan Çocuk Hastalarda Ateş Yönetimi

BESTE ÖZGÜVEN ÖZTORNACI | PINAR DOĞAN | HATİCE YILDIRIM SARI

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi2 ( 5 ) , pp.123 - 128

2019 yılının Aralık ayında Dünya Sağlık Örgütü, yeni bir koronovirüs çeşidinin Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıktığını bildirmiş, bu virüs tüm dünya genelinde bir toplum sağlığı sorunu olarak yayılmış ve pandemi boyutuna ulaşmıştır. İnsanlarda ilk defa görülen yeni bir koronavirüs olduğundan Novel Coronavirüs 2019 (nCoV2019) olarak tanımlanmış ve hastalığın adı COVID-19 olarak kabul edilmiştir. COVID-19’un en yaygın belirti ve semptomları ateş, öksürük ve dispne gibi diğer viral solunum yolu enfeksiyonlarına benzer bulgulardır. Çocuklarda hastalık hafif seyreder. Çoğu vaka ateş, öksürük, burun tıkanıklığı, rinore ve boğaz ağrısı gibi . . . üst solunum yolu enfeksiyonu belirtileriyle kendini göstermektedir. Bu bağlamda bu çalışma ile COVID-19 enfeksiyonunun önemli tanımlayıcı özelliklerinden ve hemşirelerin tanılaması ve değerlendirmesi gereken yaşam bulgularından biri olan ateşin yönetimi konusunda bilgi verilmesi amaçlanmıştır. In December 2019, the World Health Organization announced that a new type of coronovirus emerged in Wuhan, China, and this virus has spread worldwide as a public health problem and has reached the pandemic size. Since it is a new coronavirus that has not previously been detected in humans, novel Coronavirus was identified as 2019 (nCoV2019) and its disease is considered COVID-19. The most common signs and symptoms of COVID-19 are findings similar to other viral respiratory infections such as fever, cough, and dyspnea. The disease progress mild in children. Most cases are manifested by symptoms of upper respiratory infection, such as fever, cough, nasal congestion, rhinorrhea and sore throat. In this context, with this study, it is aimed to give information about the management of fever, which is one of the important diagnostic features of COVID-19 infection, and one of the life signs that nurses should diagnose and evaluate Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisi, Spor, Sporcu Üçgeni: Etkilenimler ve Öneriler

DERYA ÖZER KAYA

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.129 - 133

COVID-19 her yaş ve kesimden kişiyi etkilemekle birlikte, sporcular daha az komorbiditeye sahip olmalarına rağmen pandeminin yavaşlatılması açısından spor camiasında COVID-19’un yayılmasını önlemek önemlidir. Bu çalışmayla, COVID-19 sürecinde, sporcuların pandemi sürecinden etkilenimlerinin özetlenmesi ve spora yönelik önerilerde bulunulması amaçlanmıştır. Pandemi sürecinde liglerin ve turnuvaların seyircisiz oynanması ve ileri bir tarihe erteleme/iptal etme kararlarının alınmasına kadar oynanan maçlar birer “biyolojik bomba” olarak adlandırılmış ve pandemi yayılımında önemli rol oynamışlardır. Sporcularda COVID-19 sadece antrenman/ . . .müsabaka programlarının bozulmasına neden olmakla kalmamış aynı zamanda hastalığa yakalanmayan sporcular da müsabakaların iptali ve gelir kaybı yoluyla da salgın hastalıktan etkilenmişlerdir. COVID-19 pandemi sürecinde ve sonrasında salgının negatif etkilerini en aza indirebilmek, sportif faaliyetlerin tekrar başlayabilmesi için en uygun zamanı belirleyebilmek, spor camiasının ve seyircilerin sağlıklarını koruyabilmek, spor organizasyonlarına güven oluşturabilmek ve her düzeyde spor katılımını sağlayabilmek açısından ulusal halk sağlığı kurumları, epidemiyologlar, spor organizasyonları/federasyonları, spor kulüpleri ve sporcu sağlığı alanında çalışan tüm araştırmacılar ve uygulayıcılar işbirliği yapmalıdır. Although COVID-19 affects people of all ages and athletes have less comorbiditys, it is important to prevent the spread of COVID-19 in the sports community to slow down the pandemic. It was aimed to summarize the effects of athletes from the pandemic process in COVID-19 process and make suggestions for sports. The matches played until the decisions to play without spectator and to postpone/cancel were called “biobombs” and played an important role in the spread of the pandemic. In athletes, COVID-19 not only caused disruption of training/competition programs, buT athletes who did not catch the disease were also affected by epidemic disease through cancellation and loss of income. National public health institutions, epidemiologists, sports organizations/federations, clubs, athletes/health researchers and practitioners should collaborate to cope with the epidemic during the COVID-19 pandemic, to determine the best restart time, to establish confidence in sports organizations, to protect all groups and sports participation. Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisi ve Sosyal Damgalama

MELİKE ERTEM

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.135 - 138

Sağlıkta damgalama, belli bir hastalık tanısı alan kişi ya da gruba, hastalığın görüldüğü alanlara yönelik olumsuz nitelikte yani itibarsızlaştırıcı ve ayrımcı tutumları ifade etmektedir. Günümüzde tüm dünyayı etkisi altına almış olan COVİD-19 pandemisi nedeniyle damgalayıcı yaklaşımlar söz konusu olabilmektedir. Özellikle; tanı alan hastalar ve bu hastaların yakınları, hastalara yakın olan kişiler, sağlık çalışanları, sağlık kurumları, ülkeler, bölgeler, mahalleler, yurtdışı seyahatinden dönen bireyler ve Asya ırkı gibi gruplar özellikle damgalamaya ve mikroagresyona maruz kalabileceği belirtilmektedir. Bu durumun bir sonucu olarak . . . da suçluluk, utanma, geleceğe yönelik endişeler ile birlikte hem kendisine hem de çevresindekilere yönelik yoğun öfke duyguları ile zarar verme düşünceleri ortaya çıkabileceği ve bu nedenle psikolojik sağlığı tehdit edebildiği bildirilmektedir. Bu bağlamda damgalamanın azaltılması, engellenmesi için gerekli tedbirlerin alınması ve müdahalelerin planlanması büyük önem taşımaktadır. Stigma in health refers to the negative or discriminatory attitudes towards the person or group diagnosed with a particular disease, the areas where the disease occurs. Today, because of the COVID-19 pandemic, which has influenced the whole world, the risk of social stigmatization reappears. Especially; It is stated that patients diagnosed and their relatives, people close to the patients, healthcare professionals, health institutions, countries, regions, neighborhoods, individuals returning from abroad and Asian race may be exposed to stigma and microagression. As a result of this situation, it is reported that, along with guilt, shame, and worries about the future, intense feelings of anger and harm to both her and her surroundings may arise and threaten psychological health. In this context, it is very important to take the necessary measures to prevent stigmatization, to prevent stigmatization and to plan the interventions Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisi ve Hemşireler için Etik Sorunlar

ESRA AKIN

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.139 - 142

Dünya’nın hiç beklemediği bir anda yüz yüze geldiği COVID-19 pandemisi, Aralık 2019’da Çin’in Hubei eyaleti Wuhan kentinde bildirilen ilk vakalar ile yaşamımıza girmiştir. Ortalama olarak beş aydır her gün artan hasta ve ölüm sayıları ile bireylerin, toplumların hayatlarında ciddi değişimlere neden olmuştur. Sağlık sistemini ve sağlık bakım profesyonellerini de derinden etkileyen bu süreçte hemşireler de etik sorunlarla sıklıkla karşılaşmaktadırlar. Bu etik sorunlar; “hemşirelerin, hastaların, meslektaşlarının ve ailelerin güvenliği”, “kısıtlı kaynakların dağıtımı” ve “hemşirelerin hastalar ve aileleri olan ilişkilerinin değişen doğ . . .ası” kapsamında ele alınabilir. Hastanın doğrudan bakım vericisi olan hemşirelerin yaşadığı/yaşayabileceği etik ikilemleri nedenleri ile özetleyen bu makalenin COVID-19’un var olma sürecinin önümüzdeki günlerde de devam edeceği düşünüldüğünde konuya ilişkin bir bakış açısı geliştireceği düşünülmektedir. The COVID-19 pandemic, which the world faced at a very unexpected moment, entered our lives with the first cases Wuhan, China’s Hubei province in December 2019. It has caused serious changes in the lives of individuals and communities with the increasing number of patients and deaths every day for an average of five months. In this process which deeply affects the health system and health care professionals, nurses frequently encounter ethical problems. These ethical issues can be addressed within the context of “safety of nurses, patients, colleagues and families”, “distribution of limited resources”, and “changing nature of nurses’ relationships with patients and their families”. It is believed that the present article, summarizes the ethical dilemmas experienced by the nurses, will provide a perspective on the issue considering that the presence of COVID-19 will continue in the coming days. Daha fazlası Daha az


6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.


Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.