Filtreler
Filtreler
Bulunan: 154 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Yayın Dili [1]
EOG kontrollü çok yönlü tekerlekli sandalye

Afandi, Jamala

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu tezde, EOG sinyalleri kullanılarak hareket yeteneği kısıtlı engelli bireyler için gerçek zamanlı çalışmalara uygulanması kolay bir tekerlekli sandalye kontrol algoritması geliştirilmiştir.Bu çalışmada, yaşları 20-26 arasında değişen 26 bireyden EOG sinyalleri alınmıştır. EOG sinyalleri olarak yatay EOG, sağ göz düşey EOG ve sol göz düşey EOG sinyalleri kayıt edilmiştir. Daha sonra her bir EOG kanalı 150 ms’lik medyan süzgecine tabi tutulmuştur. Böylece istemsiz yapılan göz kırpmaları ve çeşitli diğer gürültüler sinyalden arındırılabilmiştir. Geliştirilen algoritmaların girişine, her deneğin kendi EOG sinyallerinin maksimum ve . . . minimum değerlerinin orta değerinin yarısı eşik değer olacak şekilde uygulanmıştır.ABSTRACTIn this thesis, a wheelchair control algorithm that is easy to apply to real-time studies has been developed for restricted individuals with disabilities by using EOG signals.In this study, EOG signals were acquired from 26 individuals with the age between 20 and 26 years. EOG signals of horizontal EOG, vertical EOG of the right eye, and vertical EOG of the left eye were recorded. Medial filter with 150-ms duration was applied to all EOG channels. Hence, involuntary blinkings and various other noises were filtered from the signal. The mid-value of the maximum and minimum values of each subject's EOG signals are determined as the threshold value that was applied to the input of provided algorithms Daha fazlası Daha az

Farklı tasarımlardaki kâgir blok elemanların duvar örgüsünde mekanik davranış özelliklerinin irdelenmesi Evaluation on mechanical properties and behavior of different designed masonry block elements in infill wall construction

Khan, Benish

Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETİnşaat sektöründe taşıyıcı olmayan dolgu duvar uygulamalarında kagir blok elemanların kullanımı yaygın bir uygulamadır. Bu blok elemanlarının üretiminde farklı menşeli agregalar kullanılarak çimento bağlayıcı ile üretilirler. Blok üretiminde kullanılan agreganın türü, blok elemanının fiziksel ve mekanik özelliklerini doğrudan etkiler ve farklı teknik özellikler göstermesini sağlar. Ancak blok elemanının aynı tip agrega kullanılarak farklı geometrik tasarımlarda üretilmesi blok elemanın teknik özelliklerinde değişikliğe neden olur. Bu bağlamda, blok elemanın taşıyıcı olmayan bir duvar sisteminde duvar dolgu elemanı olarak kullanı . . .lması, duvarın özellikle yoğunluk ve mekanik mukavemet özelliklerinde değişikliklere neden olmaktadır. Farklı tasarım parametrelerine sahip blok elemanların kullanılmasıyla inşa edilen bir duvarda nasıl bir değişim olgusunun meydana geldiği, yapı malzemelerinin istikrarlı kullanımı bağlamında yapılması gereken detaylı bilimsel inceleme hususları arasındadır. Ayrıca kâgir duvarda kullanılan örgü harcının kullanımının değişken olması, blok elemanın tasarımı ve yoğunluk değerlerindeki değişim, örgü işlevi tamamlanmış nihai kâgir duvarın özelliklerini belirleyen ana faktörlerden biridir. Kâgir blok elemanı ve örgü harç tasarım değişkenliğinin duvar özelliklerine etkisi farklı yöntemlerle analiz edilebilir. Kâgir blok elemanı ve örgü harcı kullanılarak hazırlanan bir duvar test modelinin teknik değerleri laboratuvar ortamında fiziksel ve mekanik analiz yöntemi ile incelenebilir. Bununla birlikte, sayısal analiz yöntemi kullanılarak da duvar analiz modelinin incelenmesi, nihai bir duvar tasarımının fiziksel ve mekanik davranışı, farklı geometrik tasarımlara sahip blok elemanların alternatif yatay ve dikey konumda farklı kalınlıklarda uygulanan örgü harcı kullanımını ve farklı yoğunluk değerleri simüle edilerek ayrıntılı olarak incelenebilir. Bu tez çalışmasında, farklı yoğunluk değerlerine sahip kagir blok elemanları ve örgü harcı kullanılarak SAP-2000 programında oluşturulan, standart yüzey alanlı tasarlanmış ve taşıyıcı olmayan bir duvar modeli, modelde kullanılan kagir blok elemanlarının geometrisinde alternatif değişken parametreler uygulanarak analiz edilmiştir. Kâgir bloklar ve harç için eşdeğer kabul edilebilecek birer elastisite modülü değeri belirlenmiştir. Teknik bulgular, farklı deprem yükleme koşulları altında elde edilmiş ve tasarlanan modeller karşılaştırmalı olarak simülasyon yöntemi kullanılarak incelenmiştir.ABSTRACTUse of masonry block elements is a common practice in non-bearing infill wall applications in the construction industry. In the production of these block elements, they are produced with cement binder by using aggregate of different origins. The type of aggregate used in block production directly affects the physical and mechanical properties of the block element and allows it to display different technical properties. However, manufacturing the block element in different geometric designs using the same type of aggregate causes change in the technical properties of the block element. In this context, the use of the block element as a wall filling element in a non-load-bearing wall system causes changes in the properties of the wall, especially in density and mechanical strength. What kind of change phenomenon occurs in a wall built with the use of block elements with different design parameters, a very detailed examination and scientific examination are among the necessary issues in the context of stable use of building materials. In addition, the fact that use of the mortar used in the masonry is variable, as well as the design of the block element and the change in density values, is one of the main factor that determine the properties of the final infill wall. The effect of block element and masonry mortar design variability on the properties of the wall can be analyzed by different methods. The technical values of a wall test model prepared using block elements and masonry mortar can be examined by physical and mechanical analysis method in the laboratory environment. However, the examination of the wall analysis model using numerical analysis method, the physical and mechanical behavior of a final wall design can be examined in detail by simulating the use of masonry mortar applied in alternative horizontal and vertical thicknesses of block elements with different geometric designs and different density values. In this thesis, a non-bearing wall model with a standard surface area, which was created in the SAP-2000 program using masonry block elements with different density values and masonry mortar, was analyzed by applying alternative variable parameters in the geometry of the masonry block elements used in the model. An equivalent modulus of elasticity was determined for masonry blocks and mortar. The technical findings were obtained under different earthquake loading conditions and the designed models were examined comparatively using simulation method. For the simulation analysis, light aggregate masonry block element design with 6 different configurations was considered, one of which has a two-row hollow cavty geometry. In the other models, the configurations of specially designed masonry blocks with three rows of hollow cavties, solid form and multi-row hollow cavties are examined in different nominal sizes, respectively Daha fazlası Daha az

Kimyasal modifikasyon işleminin müzik aletlerinin ses tınısı üzerine etkisi

Aydoğmuş, Ayberk

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu tez çalışmasında müzik aletlerinde yaygın olarak kullanılan ladin (Picea orientalis), akçaağaç (Acer pseudoplatanus) ve maun (Khaya ivorensis) odunlarından hazırlanan büyük boyutlu örnekler propiyonik anhdirit kullanılarak kimyasal modifikasyon işlemini gerçekleştirilmiştir. Kimyasal Modifikasyon işlemi gerçekleştirilen örneklerde meydana gelen ağırlık kazancı (WPG()) değeleri, şişme katsayıları (S()) ve şişmeye karşı etkinlik değerleri (ASE()) tespit edilmiştir. Kimyasal modifikasyon sonrası eğilme direnci ve statik eğilmede elastikiyet modülü değerleri tespit edilmiştir. Ayrıca modifikasyon sonrası akustik özelliklerde meyd . . .ana gelen değişimlerde araştırılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre kimyasal modifikasyon sonrası küçük boyutlu örneklerde, minimum 4,15 maksimum 29,39 oranında ağırlık kazancı (WPG) değeri tespit edilmiştir. Büyük boyutlu örneklerdeki WPG () ise ladin, akçaağaç ve maun örnekleri için sırasıyla 11,26, 11,9 ve 6,7 olarak tespit edilmiştir. Boyutsal sabitlik testi sonuçlarına göre modifikasyon sonrası minimum 26,53 maksimum 82 oranında şişmeye karşı etkinlik (ASE()) değeri tespit edilmiştir. Her üç odun türü içinde WPG değeri arttıkça boyutsal sabitlikte artış olduğu belirlenmiştir.ABSTRACTIn this thesis A large samples of wood prepared from spruce (Picea orientalis), maple (Acer pseudoplatanus) and mahogany (Khaya ivorensis) woods, commonly used in musical instruments, are modified with propionic anhydride were subjected to chemical modification using propionic anhydride. The weight gain values (WPG ()) , swelling coefficients (S ()) and anti-swelling efficentits values (ASE ()) were determined in the samples that chemically modified. After chemical modification, bending resistance and elastic modulus values were determined. In addition, changes in acoustic properties after modification were investigated. According to the results obtained after chemical modification in small-sized samples, minimum 4.15 maximum 29.39 weight gain (WPG) value was determined. The values of WPG () in large samples were found to be 11.26, 11.9 and 6.7, respectively. According to the results of dimensional stability test, minimum 26.53 and maximum 82 swelling efficacy (ASE ()) values were determined after modification .In all three wood species, it was determined that as WPG value increased, dimensional stability increased Daha fazlası Daha az

Kitosan-sodyum aljinat biyopolimerik nanopartiküllerinin hazırlanması ve nar kabuklarından ekstrakte edilen antioksidanların enkapsülasyonu Preparation of chitosan-sodium alginate biopolymeric nanoparticles and encapsulation of antioxidants extracted from pomegranate peels

Kazoluk, Aylin

Yüksek Lisans | 2019 | Fen Bilimleri Enstitüsü

Özet:Son yıllarda, başta sanayi alanında olmak üzere tıp, kimya, gıda ve diğer alanlarda da üretimde artış gözlenmiştir. Üretim artışı yan ürünler ve atık oluşumunu beraberinde getirmektedir. Gıda alanında meyve ve sebze kabukları uzun yıllar atık olarak kullanılmıştır. Ancak düzgün bir şekilde işlendikten sonra, kullanılabilir forma getirilen kabuklar gıda takviyesi olarak değerlendirilebilir. Nar (Punica granatum), antioksidan özelliğinden dolayı popülerliği artan meyvelerden olup, ayrıca bu meyvenin kabukları da narın yaklaşık 40'ını oluşturmaktadır. Yüksek antioksidan içeriğine sahip olan bu meyve vücutta zararlı serbest radikal . . .lerin oluşumunu azaltarak, kanser başta olmak üzere birçok hastalığın olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olmaktadır. Ultrasonik Destekli Ekstraksiyon yöntemi ile doğaya zarar vermeden, su ve etanol çözgenleri ile nar kabuklarından antioksidan ekstresi elde edilebilir. Elde edilen antioksidan maddelerinin, ışık, ısı, pH ve benzeri etkenlerden korunabilmesi için Enkapsülasyon Teknolojisi'nden yararlanılabilir.Summary:In recent years, there has been an increase in production in some fields, such as medicine, chemistry, food and others, especially in industry. The increase in production also brings about by-products and wastes. In the field of food, fruit and vegetable shells have been used as waste for many years. However, after properly processed, the shells formed into usable form can be considered as food supplements. Pomegranate (Punica granatum) is one of the fruits whose popularity has increased due to its antioxidant properties, and also, the peels of this fruit constitute about 40 of the pomegranate. Not only this fruit has high antioxidant content, but also, by reducing the formation of harmful free radicals in the body, it helps to eliminate the negative effects of many diseases, especially cancer. Antioxidant extract can be obtained from pomegranate peels prepared in water and ethanol solvents with the help of Ultrasonic Assisted Extraction method without damaging the nature. Encapsulation Technology can be used to protect the antioxidants obtained from light, heat, pH and similar factors Daha fazlası Daha az

8.8 kalite sınıfındaki bağlantı elemanlarının mikro alaşımlı çelikler kullanılarak ışıl işlemsiz üretilmesi

Yavuzbarut, Tayfur

Yüksek Lisans | 2018 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETSoğuk şekillendirme, endüstride yaygın olarak kullanılan bir üretim şeklidir. Bu üretim şekli, iş parçasının yatay halde bulunan hareketli ve sabit kalıplar arasında dövülerek şekillendirilmesini sağlamaktadır.Otomotiv sektöründe kullanılan bağlantı elemanlarının kullanıldıkları kritik yerler itibariyle yüksek dayanıma sahip olmaları istenmektedir. Bu nedenle bağlantı elemanlarının tasarımında kritik öneme sahip faktörlerden en önemlisi, bağlantı elemanının yüksek mukavemet değerlerine sahip kalite standartıdırSUMMARYCold forming process is a type of production that commonly used in industry. This type of production provides for . . .ming material by pressing between moving and stationary dies at ambient temperature. Before cold forging operation, conventional materials for wire rod (raw material) is applied spheroid annealing for becoming a homogeneous and softer microstructure. Annealing process consist of heating and holding temperature and the cooling sections. Annealing temperatures from 700 to 750 ° C is in the range of temperature. The total duration of this operation 26 hours.The raw materials, which are obtained from supplier companies, are annealed and applied surface treatment. The purpose of surface treatment is to decrease friction coefficient between the workpiece and the toolings by covering with fosfat layer to wire rod Daha fazlası Daha az

Ağır hizmet araçları için elektromekanik disk fren tasarımı Electromechanical disc brake design for heavy-duty vehicles

Güleryüz, İbrahim Can

Doktora Tezi | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu çalışmada mekanik tasarım, sonlu elemanlar analizi, sistem modelleme, sistem simülasyonu ve analizi, denetim sistemi tasarımı, ölçüm sistemi tasarımı gibi farklı disiplinleri bir araya getirerek ağır hizmet aracı elektromekanik disk fren tasarımı için bir yöntem oluşturulması amaçlanmıştır. Öncelikle elektromekanik fren sistemi dinamiğinin ve performansının araştırılabilmesi için temel bir deney düzeneği üzerinde kuvvet ve pozisyon denetleyicileri geliştirilmiştir. Doğrusal ve doğrusal olmayan sürtünme modellerini içeren sistem dinamiği modelleri Matlab/Simulink ortamında oluşturulmuştur. Sistem parametreleri deneysel ölçümle . . .rle elde edilmiştir. PID ve kaskad PID kuvvet denetleyicileri ve PID pozisyon denetleyicileri Matlab/Simulink ortamında geliştirilmiştir.ABSTRACTIn this study, it is aimed to compose a multi-disciplinary method for a heavy-duty electromechanical disc brake design by integrating different disciplines such as mechanical design, finite element method, system modelling, system simulation and analysis, control system design and measurement system design. Firstly, force and position controllers were developed on a basic test rig to investigate the braking dynamics and performance. The system dynamics models including linear and nonlinear friction models were constructed in Matlab/Simulink environment. System parameters were obtained by experimental measurements. PID and PID cascade force controllers and PID position controllers were developed in Matlab/Simulink environment Daha fazlası Daha az

Biyokompozitlerde Arayüzey ve Plastikleştirici Etkisinin İncelenmesi

İbrahim ŞEN

Doktora Tezi | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü

Polilaktik asit (PLA) kırılgan ve pahalı bir polimerdir. Bu çalışmada kullanılan katkılar ile PLA’nın kırılganlığının azaltılması ve oluşan maliyetin düşürülmesi amaçlanmıştır. PLA içerisine plastikleştirici olarak ticari epoksilenmiş soya fasulyesi yağı (ESBO) ve sabun yapımında kullanılan zeytin ve ayçiçeği yağlarından elde edilen maleiklenmiş zeytin yağı (MOO) ve maleiklenmiş ayçiçeği yağı (MSO) katılmıştır. Ayrıca maliyeti düşürmek için Enginar Sapı (ES) ve ara yüzey etkileşimini geliştirmek için silan ve PLAg-MAH malzemeleri eklenmiştir. Bu sayede, malzemelerin kırılganlığı azaltılmıştır ve üretim maliyeti düşürülmüştür. Modifi . . .ye edilmiş yağlar ağırlıkça %0-10 oranında PLA matris içerisine katılmıştır. Ayrıca ES partikülleri kullanılarak kompozitler üretilmiştir. Üretilen on dokuz adet kompozit malzemenin mekanik, termal, fiziksel özelliklerinin değişimleri ve yüzey morfolojileri incelenmiştir. Daha sonra en iyi mekanik özelliklerin elde edildiği yağ oranı ve ES oranı kullanılarak, içerisine ağırlıkça %0-2 oranlarında silan ve PLAg-MAH ilave edilmiş yedi farklı kompozit daha üretilmiştir. Elde edilen deneysel verilere göre, PLA’nın çekme dayanımı 66,51 MPa iken, %2 PLAg-MAH katkılı PEO malzemenin çekme dayanımı 38,68 MPa ve %2 silan katkılı PEO malzemenin çekme dayanımı 39,47 MPa olarak bulunmuştur. PLA, PEOP2 ve PEOS2 malzemelerinin elastisite modül değerleri sırasıyla 2203, 1870 ve 1941 MPa olarak elde edilmiş olup Izod darbe dayanım değerleri ise sırasıyla 13,04, 14,05 ve 10,95 kJ/m2 olarak bulunmuştur Daha fazlası Daha az

Akıllı telefon tabanlı kolorimetrik glikoz tayininde yapay zeka yaklaşımı Artificial intelligence approach for smartphone based colorimetric glucose detection

Mercan, Öykü Berfin

Yüksek Lisans | 2021 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETKronik bir hastalık olan diyabet, kan şekerini normal seviyede tutmayı amaçlayan ve yaşam boyu devam eden bir tedavi süreci gerektirir. Diyabet hastalarında gelişebilecek komplikasyonların önüne geçmek için glikoz seviyesinin normal sınırlar içinde tutulması amacıyla düzenli takip edilmelidir. Bu nedenle önemli bir sağlık problemi olan diyabetin araştırılmasında glikoz tayini biyomedikal uygulamalarda ilgi çeken bir konu olmuştur. Son yıllarda kimya ve biyomedikal alanlarında biyolojik sensörlerin geliştirilmesinde yapay zeka ve akıllı telefon teknolojisi yaygın olarak kullanılmaktadır. Akıllı telefon kamerası kullanılarak elde . . .edilen görüntüler yapay zeka teknikleriyle işlenerek yüksek doğrulukta sonuçlar elde edilmektedir. Bu tez çalışmasında yapay zeka yaklaşımları ile akıllı telefon tabanlı kolorimetrik glikoz tayini üzerine odaklanılmıştır. İlk olarak, yapay tükürükteki glikoz konsantrasyonunu ölçmek için makine öğrenimine dayalı bir akıllı telefon uygulamasına sahip, kağıt tabanlı mikroakışkan cihazlar (μPAD) içeren taşınabilir bir platform geliştirilmiştir. μPAD'lerin algılama alanına, üç farklı algılama (potasyum iyodür (KI), potasyum iyodürkitosan (KIChi) ve tetrametilbenzidin (TMB)) karışımı ile hapsedilmiştir. Algılama alanında oluşan renk değişiminin ardından μPAD'lerin görüntüleri yedi farklı aydınlatma koşulunda dört farklı akıllı telefon ile çekilerek aydınlatma varyasyonuna ve kamera optiğine karşı daha sağlam ve uyarlanabilir bir platform oluşturulmuştur. Farklı konsantrasyonlara bağlı olarak renk değişiminin gözlemlendiği μPAD veri setinden çıkarılan öznitelikler kullanılarak farklı makine öğrenimi sınıflandırıcıları eğitilmiş ve her algılama karışımı için en iyi sınıflandırma başarısı gösteren makine öğrenimi sınıflandırıcıları belirlenmiştir. μPAD'de bulunan üç farklı algılama karışımı arasında, TMB, en yüksek sınıflandırma doğruluğu göstererek lineer diskriminant analiz (LDA) sınıflandırıcısıyla 98 doğruluk elde edilmiştir. Önerilen sistemi kullanıcı dostu ve pratik bir hale getirmek için bir akıllı telefon uygulaması geliştirilmiştir. İkinci olarak, enzimatik olmayan glikoz ölçümü için makine öğrenmesine ve derin öğrenmeye dayalı geliştirilen akıllı telefon uygulamalarıyla altın (Au) ve gümüş (Ag) nanoparçacıklar (NP) içeren taşınabilir platformlar önerilmiştir. Au/Ag NP'lerin farklı glikoz konsantrasyonu ile reaksiyonundan elde edilen renk değişimi, akıllı telefon kamerasıyla çekilerek veri seti oluşturulmuş ardından veri setinden öznitelikler çıkarılarak makine öğrenmesi sınıflandırıcıları eğitilmiş ve LDA 93,63 sınıflandırma doğruluğu elde edilmiştir. Önerilen derin öğrenme modelinin Au/Ag NP veri setiyle eğitimi sonucunda ise 95,93 sınıflandırma doğruluğuna ulaşılmıştır. Au/Ag NP'lerin bir akıllı telefon uygulaması altında yapay zeka yaklaşımıyla birleştirilmesiyle, glikoz ölçümü ve enzimatik olmayan glikoz analizinin geliştirilmesi sağlık ve biyomedikal alanlarda ümit verici pratik uygulamaya sahip makine öğrenimi ve Au/Ag NP'lere yeni bir bakış açısı sunmaktadır.ABSTRACTDiabetes is a chronic disease that requires lifelong treatment to keep blood sugar at a normal level. Monitoring blood for diabetics is essential to maintain the glucose level within normal limits to reduce the potential complications. For this reason, measurement of glucose has attracted attention in the field of biomedical for investigation of diabetes. In recent years, artificial intelligence and smartphone technology have been widely used in the development of biological sensors in the fields of chemistry and biomedical. Highly accurate results can be obtained with images that are obtained from a smartphone camera using artificial intelligence techniques. This thesis focuses on smartphone based colorimetric glucose detection using artificial intelligence approaches. Firstly, a portable platform incorporating a μPAD with a smartphone application based on machine learning was developed to quantify glucose concentration in artificial saliva. The detection zones of the paper-based microfluidic devices (μPAD) were modified with three different detection mixtures (potassium iodide (KI), potassium iodidechitosan (KIChi) and tetramethylbenzidine (TMB)). After the color change, the images of the μPADs were taken with four different smartphones under seven different illumination conditions. The images were first processed for feature extraction and then used to train machine learning classifiers, resulting in a more robust and adaptive platform against illumination variation and camera optics. Different machine learning classifiers were tested and the best machine learning classifier for each detection mixture was obtained. Among the three different detection mixtures, the mixture with TMB demonstrated the highest classification accuracy (98) with linear discriminant analysis classifier. A smartphone application was developed to make the proposed system user-friendly and practical. Secondly, Secondly, two different portable platform was proposed incorporating gold (Au) and silver (Ag) nanoparticles (NPs) with a smartphone application based on machine learning and deep learning for non-enzymatic glucose quantification. The color change obtained from the reaction of Au/Ag NPs with glucose was captured using a smartphone camera to create a dataset and then features were extracted from image dataset for training of machine learning classifiers. Among the tested classifiers, linear discriminant analysis showed the best classification performance with 93,63. Besides, proposed deep learning model showed 95,93 classification accuracy with Au/Ag NPs. Incorporating Au/Ag NPs with artificial intelligence approach under a smartphone application can be used for the quantification of glucose and for the potential improvement of non-enzymatic glucose analysis, offering a new perspective of machine learning and Au/Ag NPs that has promising practical application in healthcare and biomedical fields Daha fazlası Daha az

Beyşehir Gölü’nde gümüşi havuz balığının (Carassius gibelio Bloch, 1782) bazı populasyon özellikleri ve biyoekolojik durumunun belirlenmesi

Ezgi Dinçtürk

Yüksek Lisans | 2014 | Fen Bilimleri Enstitüsü

Nisan 2013 – Mart 2014 tarihleri arasında Beyşehir Gölü’nde yürütülen bu çalışmada; gümüşi havuz balığının (Carassius gibelio) bazı populasyon özellikleri ve biyoekolojik durumu belirlenmiştir. Mevsimsel olarak gerçekleştirilen su örneklemelerinde, sıcaklık, tuzluluk, oksijen, pH, iletkenlik, TDS, sekki diski derinliği, toplam askıdaki madde, organik madde, inorganik madde, % organik madde, klorofil-a, nitrit, nitrat, toplam azot, toplam sertlik, Ca, Mg, amonyum ve fosfat analizleri yapılmıştır. Aylık olarak gerçekleştirilen balık örneklemelerinde ise Carassius gibelio’nun total boy, çatal boy, ağırlık, iç organ ağırlığı, gonad ağır . . .lığı ve yaş parametreleri ölçülerek kondisyon faktörü, gonadosomatik indeks (GSI), eşey oranı, iç organ yüzdesi, boy frekansı, boy – ağırlık ilişkisi ve von Bertalanffy büyüme parametreleri hesaplanarak istatistik analizleri gerçekleştirilmiştir. Beyşehir Gölü’nde su sıcaklığı ilkbaharda ortalama 16,89, yazın 22,10, sonbaharda 15,94 ve kış mevsiminde ise 5,52 °C olarak ölçülmüştür. Tuzluluk değeri ortalama ‰ 2, pH yaklaşık 8 iken çözünmüş oksijen konsantrasyonunun 7,75 ile 11,13 mg/l arasında değiştiği belirlenmiştir. İletkenlik değerleri 360,4 ile 423,5 μS/cm, toplam çözünmüş katı madde miktarı (TDS) 176,39 – 210,48 mg / lt, sekki diski derinliği 85 -180 cm, toplam askıda katı madde (TPM) değerleri 0,02 - 20,46 mg / lt arasında tespit edilmiştir. Sudaki organik madde miktarı (POM) kış aylarında belirlenememişken, en yüksek değer sonbaharda 2,70 mg/lt olarak ölçülmüştür. İnorganik madde oranı ise (PİM) 0,02 - 17,76 mg / lt, sudaki organik madde miktarı % 4,85 - 36,35, klorofil-a 26,19 - 3,36 μg/l arasında belirlenmiştir. En yüksek nitrit (NO2-N) değerine kış (0,02 mg / lt), nitrat (NO3-N) değerine yaz (0,38 mg/lt) toplam azot miktarına kış (1,95 mg / lt), sudaki sertlik oranına ise yaz mevsiminde (20,28 d°H) rastlanmış, en yüksek Ca ve Mg değerleri de yaz mevsiminde sırasıyla ortalama 84,70 mg/lt ve 42,03 mg/lt olarak saptanmıştır. Amonyum değerleri ise sonbaharda ölçüm aralıklarının dışında çıkmış ve en yüksek değere kışın (0,67 mg/l) rastlanmıştır. Sudaki fosfat (PO4-P) oranı ise sonbahar ve kış aylarında ölçülebilmiş, sırasıyla 0,02 ve 0,03 mg/lt olarak belirlenmiştir. Gümüşi havuz balığı bireylerine en fazla (346 birey) Haziran ayında rastlanmıştır. Maksimum uzunluğa sahip birey (28,4 cm) Nisan ayında minimum boy uzunluğuna sahip birey ise (8,5 cm) Mayıs ayında yakalanmıştır. Maksimum ağırlık 408,0 gr ile Nisan ayında, minimum ağırlık ise 22,0 gr ile Ağustos ayında tespit edilmiştir. Örneklenen bireylerin % 52’sinin dişi, % 48’inin erkek olduğu ve 2 ile 7 yaş arasında dağılım gösterdikleri belirlenmiştir. Von Bertalanffy büyüme parametrelerinden a katsayısı 11,991, b katsayısı 0,393, R2 değeri 0,815, L∞ 19,755 ve k katsayısı ise 0,934 olarak hesaplanmıştır. Ortalama gonadosomatik indeks değerleri % 10,9 ile % 0,8 arasında, kondisyon faktörü ise erkek ve dişi bireylerde 1,5 - 1,7 arasında hesaplanmıştır. Dişi bireylerde GSI değerleri Mart ayında en yüksek değere ulaşmıştır. İç organ yüzdesi ise dişi bireylerde % 15,8 ile Şubat ayında maksimum değere ulaşırken, erkek bireylerde % 13,4 ile Ekim ayında en yüksek değer görülmüştür. xi Sonuç olarak, oligotrof özellik taşıyan Beyşehir Gölü’nün su derecelendirmesinin 1. sınıf özellikte olduğu, besin yükü anlamında kısa vadeli bir risk taşımadığı ve su koşullarının Carassius gibelio’un yaşamını sürdürebilmesi için uygun olduğu belirlenmiştir. Göldeki aşırı av baskısı, erken cinsel olgunluğa erişmeleri ve/veya ortamdaki besin zenginliğinin azalması gibi nedenlerle türün giderek küçüldüğü ve ekonomik önemini yitirmeye başladığı görülmüştür. Türün üreme davranışının Nisan - Haziran ayları arasında yoğunlaştığı saptanmıştır Daha fazlası Daha az

Borlama Yöntemiyle Yüzeyi Sertleştirilmiş R260 Ray Çeliğinin Aşınma Davranışının İncelenmesi

Ümit Yardım

Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü

Ulaşım ve taşımacılık açısından demiryolları kritik öneme sahiptir. Kesintisiz ve güvenli bir ulaşım/taşımacılık sağlaması gerekir. Güvenli ulaşım ve taşımacılığı riske atan rayların çatlaması, rayların kırılması, parça kopmaları, ezilme ve yığılmalar ile ray aşınmaları bazı üstyapısal sorunlar söz konusudur. Bu üstyapısal sorunlardan dolayı kullanım ömrü azalmakta, onarım maliyetlerini artırmakta ve zaman kayıplarına sebep olmaktadır. Demiryollarında en fazla kullanılan ray tipi R260 kalite ray çeliğidir. R260 kalite ray çeliğinin üretimi kolay, maliyeti düşük ve istenilen mekanik özellikleri optimum düzeyde sağlamaktadır. Özellikl . . .e karma tren işletmeciliği (yolcu ve yük taşımacılığının aynı hat üzerinden yapılması) yapılan hatlarda kaba perlitik yapılı R260 kalitedeki ray çeliklerinin yüzeylerine etki eden yükler arttıkça ray-teker arasındaki gerilim artmakta, yuvarlanma yorulması artarken aşınma direnci düşmekte ve nihayetinde ray aşınmaktadır. Ray aşınmasını azaltmak adına demiryollarında R350HT kalite ray çeliği, yani ray mantarı indüksiyonla sertleştirilmiş ray kullanılmaktadır. Bu çalışmada; R260 kalite ray çeliğinin yüzeyi, termokimyasal ısıl işlemlerden borlama (kutu borlama) ile sertleştirilmiş, metalografik yapısı ve aşınma davranışı incelenmiştir. Yüzey sertleştirme işlemi 900 oC sıcaklıkta 2 – 4 – 6 saat bekleme süreleri ile uygulanmıştır. Numunelerin kaplama kalınlıkları ve oluşan yapılar optik iv mikroskop altında incelenmiştir. Aşınma testleri 50 N ve 100 N yük altında, 3 Hz frekansında ve 200 m mesafesinde gerçekleştirilmiştir. İşlem sonucunda SEM, XRD, EDX, yüzey pürüzlülüğü ve mikrosertlik analizleri yapılmıştır. Borlama ile yüzeyi sertleştirilen ray malzemesinin tekere verdiği zarar ise teker malzemesinin aşınma testi sonrasında malzeme analizi yapılarak incelenmiş, gerçek aşınma davranışı simüle edilmiştir. Ulaşım ve taşımacılık açısından demiryolları kritik öneme sahiptir. Kesintisiz ve güvenli bir ulaşım/taşımacılık sağlaması gerekir. Güvenli ulaşım ve taşımacılığı riske atan rayların çatlaması, rayların kırılması, parça kopmaları, ezilme ve yığılmalar ile ray aşınmaları bazı üstyapısal sorunlar söz konusudur. Bu üstyapısal sorunlardan dolayı kullanım ömrü azalmakta, onarım maliyetlerini artırmakta ve zaman kayıplarına sebep olmaktadır. Demiryollarında en fazla kullanılan ray tipi R260 kalite ray çeliğidir. R260 kalite ray çeliğinin üretimi kolay, maliyeti düşük ve istenilen mekanik özellikleri optimum düzeyde sağlamaktadır. Özellikle karma tren işletmeciliği (yolcu ve yük taşımacılığının aynı hat üzerinden yapılması) yapılan hatlarda kaba perlitik yapılı R260 kalitedeki ray çeliklerinin yüzeylerine etki eden yükler arttıkça ray-teker arasındaki gerilim artmakta, yuvarlanma yorulması artarken aşınma direnci düşmekte ve nihayetinde ray aşınmaktadır. Ray aşınmasını azaltmak adına demiryollarında R350HT kalite ray çeliği, yani ray mantarı indüksiyonla sertleştirilmiş ray kullanılmaktadır. Bu çalışmada; R260 kalite ray çeliğinin yüzeyi, termokimyasal ısıl işlemlerden borlama (kutu borlama) ile sertleştirilmiş, metalografik yapısı ve aşınma davranışı incelenmiştir. Yüzey sertleştirme işlemi 900 oC sıcaklıkta 2 – 4 – 6 saat bekleme süreleri ile uygulanmıştır. Numunelerin kaplama kalınlıkları ve oluşan yapılar optik iv mikroskop altında incelenmiştir. Aşınma testleri 50 N ve 100 N yük altında, 3 Hz frekansında ve 200 m mesafesinde gerçekleştirilmiştir. İşlem sonucunda SEM, XRD, EDX, yüzey pürüzlülüğü ve mikrosertlik analizleri yapılmıştır. Borlama ile yüzeyi sertleştirilen ray malzemesinin tekere verdiği zarar ise teker malzemesinin aşınma testi sonrasında malzeme analizi yapılarak incelenmiş, gerçek aşınma davranışı simüle edilmiştir Daha fazlası Daha az

Metal oksitler ile modifiye edilmiş karbon türevlerinden nanokompozit yapıların sentezi ve karakterizasyonu

Akdeniz, Gökçen Salman

Yüksek Lisans | 2020 | Fen Bilimleri Enstitüsü

Özet:Disiplinler arası bir yaklaşıma sahip olan nanobilim ve nanoteknoloji son yıllarda modern dünyayı etkili bir şekilde dönüştürüp, biçimlendirmeye başlamıştır. Teoride birbirine uzak temellere dayanan bilim alanlarının temsilcileri nanobilim çatısı altında bir araya gelerek yenilikçi, çevreci ve hayatı kolaylaştıran teknolojiler geliştirmektedir. Bu gün bu teknolojik ürünler akıllı malzemeler olarak anılır. Yeni nesil nanokompozitler de eşsiz özelliklerinden dolayı akıllı malzeme olarak kabul edilmektedir. Bu çalışmada metal oksitler ile modifiye edilmiş karbon türevlerinden nanokompozitler sentezlenmiş ve bu yapıların yüzey anal . . .iz karakterizasyonları, taramalı elektron mikroskobu(SEM), Raman spektroskopisi (RAMAN) ve X-ışını difraktometrisi(XRD) ile yapılmıştır.Summary:Nanoscience and nanotechnology, which have an interdisciplinary approach, have begun to effectively transform and shape the modern world in recent years. In theory, representatives of science fields based on distant foundations come together in the field of nanoscience to develop innovative, environmentally friendly and life-facilitating technologies. Today, these technological products are referred to as smart materials. New generation nanocomposites are also considered as smart materials due to their unique properties. In this study, nanocomposites from carbon derivatives modified with metal oxides were synthesized and surface analysis characterizations of these structures were done by scanning electron microscopy (SEM), Raman spectroscopy (RAMAN) and X-ray diffractometry (XRD) Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms