Filtreler
Filtreler
Bulunan: 34 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Yayın Tarihi [1]
Yayın Dili [1]
Fuzzy logic based color selection system design in interior architecture İç mimaride bulanık mantık tabanlı renk seçimi sistem tasarımı

İregöl, Ayşe

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

Özet:Günümüzde mimari ve iç mimarideki tasarım olguları sezgisel alandan bilim ve sanatsal alana doğru geçmiştir. Beceri ve rastgelelikten ziyade derinlemesine incelemeler yapılan ve formülize edilebilen bir olgu haline dönüşmüştür. Bununla birlikte mimarlık-renk ilişkisi de ayaklarını daha sağlam şekilde yere basmaya başlamıştır. Fonksiyon, biçim ve tasarım olarak başarılı kabul edilebilecek bir mimari ürün iyi bir renk etüdüne sahip değilse beğenilmeyerek niteliksiz olarak nitelendirilebilmektedir. Mimari biçimlerin renklendirilmeleri tesadüflere bırakılmadan, insanın bu yöndeki ruhsal ihtiyaçlarına cevap veren renkler kullanılara . . .k düzenlenmelidir. Bu tezdeki araştırma 269 mühendislik fakültesi lisans öğrencisiyle anket çalışması yapılarak gerçekleştirilmiştir. Verileri toplamak amacıyla demografik anket ve renk-duygu anketi kullanılmıştır.Summary:Today, design phenomena in architecture and interior architecture have moved from an intuitive field to the science and artistic field. It has become a phenomenon that can be formulated and analyzed in depth rather than skill and randomness. However, the relationship between architecture and color has begun to stand on the ground more firmly. If an architectural product that can be accepted as successful as function, form, and design does not have a good color study, it can be regarded as unqualified by not being appreciated. The coloration of architectural forms should be arranged by using colors that respond to the spiritual needs of people in this direction without being left to chance. The research in this study has been conducted with 269 undergraduate students of engineering faculties. Demographic and color-emotion questionnaires have been used to collect data Daha fazlası Daha az

Aerodynamic design of a novel low pressure compression system for variable-speed micro turbofan Değişken hızlı micro turbofan için yenilikçi düşük basınçlı kompresör sisteminin aerodinamik tasarımı

İlhan, Menal

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

Özet:İnsansız Hava Araçları (İHA) genellikle pervane tahrikli ve düşük hızlı uygulamalara yöneliktir. Mikro turbojet motorları ise çok daha yüksek yakıt tüketimine bağlı olarak daha kısa menzillere sahiptir. Fiyat ve karmaşıklık sorunları nedeniyle, turbofanlar yerine turbojetlerin kullanımı kısıtlanmaktadır. Bununla başa çıkabilmek için, temel bir mikro turbojet, ek (booster) kompresörü ve düşük basınçlı türbin bileşenleri olmadan tek milli turbofana dönüştürülebilir. Bu normalde eşleştirme sorunlarına neden olur çünkü fan hızını bağımsız olarak ayarlamak için iki mil gerekir. Daha basit bir çözüm olarak, fanın optimum hızını ayarl . . .amak için sürekli değişken bir aktarma sistemi kullanılmaktadır. Takviye kompresörünün sağladığı olumlu işlevinin eksikliği fan kökünde toplanmış bir birleşik Düşük Basınç Kompresörü sistemi tasarımı ile giderilir. Bu konsept yazarların bilgisi dahilinde açık literatürde ilk kez uygulanmaktadır.Summary:Unmanned Aerial Vehicles (UAVs) are commonly propeller-driven and intended towards low-speed applications. Micro turbojet engines, on the other hand, has shorter ranges due to much higher rates of fuel consumption. The use of turbofans instead of turbojets are restricted due to price and complexity issues. To cope with this, a basic micro turbojet may be converted into a single spool turbofan without additional components of a booster and low pressure turbine. This is normally cause matching problems since two spools are required to adjust fan speed independently. A simpler solution may be to use a continuously variable transmission (CVT) gearbox that may be used to adjust optimal speed for the fan. Moreover, the positive functionality of the missing booster may be lumped into the fan root to form a unified low pressure compression system (unified-LPC), to the author's best knowledge, for the first time in the open literature Daha fazlası Daha az

Simulations of a novel low pressure compression system for variable-speed micro turbofan Değişken hızlı mikro turbofan için özgün bir düşük basınç kompresör sisteminin simulasyonları

Gürbüz, Muhammet Tayyip

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTUnmanned Aerial Vehicles (UAVs) are commonly propeller-driven and intended towards low-speed applications. The challenges on the field demand cost-efficient, high-speed and longer range applications of micro-scaled jet engines which can be applied both ‘loiter’ and ‘fly-fast’ modes. The micro-turbojet applications on the field have shorter ranges because of higher rates of fuel consumption. On the other hand, turbofan engines instead of turbojets are limited due to the price and complexity problems in micro-scales. In order to cope with this problem and meet the demand on the field, an existing basic turbojet engine was conv . . .erted into a single spool turbofan without using additional components of booster and low pressure turbine. Normally, this situation emerges matching problems since two spools are required to adjust the fan speed independently. A simple solution was to use a Continuously Variable Transmission (CVT) gearbox to adjust optimal speed for the fan. As a result, missing of the positive functionality of the booster would lump into the fan root to form a unified low pressure compression system (unified-LPC), to the author’s best knowledge, it is the first time in the open literature.ÖZETİnsansız Hava Araçları (İHA) genellikle pervaneli ve düşük hızlı uygulamalara yöneliktir. Sahadaki zorluklar, hem “keşif” hem de “hızlı uçuş” modlarına uygulanabilen, mikro-ölçekli jet motorlarının düşük maliyetli, yüksek hızlı ve daha uzun menzilli uygulamalarını gerekli kılmaktadır. Bu alana yönelik mikro-turbojet uygulamaları yüksek yakıt tüketim oranları nedeniyle çok kısa menzillere sahiptir. Öte yandan, turbojetler yerine düşünülebilecek turbofan motorları, mikro ölçeklerde fiyat ve yapı karmaşıklığı sorunları ile kısıtlanmıştır. Bu sorunla başa çıkmak ve sahadaki talepleri karşılamak adına var olan bir mikro-turbojet motoru, takviye (booster) kompresörü ve düşük basınçlı türbin ilave bileşenleri kullanılmadan tek-milli bir turbofana dönüştürülmektedir. Normalde bu durum, fan hızını bağımsız olarak ayarlamak için ikili mil sistemi gerektirdiğinden eşleşme sorunları ortaya çıkarır. Basit bir çözüm olarak fanın optimum hızını ayarlamak için Sürekli Değişken Aktarma Sistemi kullanılmaktadır. Sonuç olarak, takviye kompresörünün olumlu işlevinin eksikliği fan kökünde toplanmış bir birleşik Düşük Basınç Kompresörü sistemi tasarımını oluşturur. Bu konsept yazarların bilgisi dahilinde açık literatürde ilk kez uygulanmaktadır Daha fazlası Daha az

Carbon based heating elements and their practical applications Karbon bazlı ısıtma elemanları ve pratik uygulamaları

Yavaş, Ahmet

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTCarbonaceous materials have attracted a tremendous amount of attention during the last decades due to their outstanding properties for a variety of applications. Among them, carbon fibers are state of the art materials with excellent physical, mechanical, electrical, thermal and chemical properties. Especially the thermal and electrical properties of carbon fibers combined with other prominent characteristics enable them to be employed as an effective heating element. Regarding to this motivation, in this study, it is mainly aimed to fabricate carbon fiber based heating elements and to evaluate them as fabric based heating e . . .lements with heat retention. With this regard, initially, alumina powders (Al2O3) with varying concentrations (0 wt, 1 wt, 5 wt, and 10 wt) were added in to epoxy based resins. A continuous coating equipment was designed and utilized to deposit Al2O3/epoxy composite films on carbon fibers. Alumina with its superior thermal properties most particularly heat retention abiliy was chosen to increase heating performance of the heating element. After that, structural, morphological and thermal properties of coated carbon fiber samples were characterized by X-ray diffraction (XRD), scanning electron microscope (SEM), and thermal gravimetric analysis (TGA), respectively. Electrical and heating properties of the coated carbon fiber samples were also investigated and this investigation was performed using a multimeter and an experimental setup consisting of a thermal camera and a 60-V DC power supply, respectively. Additionally, thermal aging characteristics of the heating element were tested to estimate the service life-time. Heating fabrics designed and developed by means of this research were applied as plain heaters in a midibus of Anadolu Isuzu Automotive Industry and Trade Inc. (TURKEY) in the scope of the project (1010 STZ 2016). The performances of the fabrics, as a part of the Santez Project, were evaulated in the PhD thesis supervised by Assoc. Prof. Dr. Vollan Kırmacı who is the manager of the project. Finally, two different carbon fiber based heating fabrics for comparison, with and without Al2O3/epoxy film, were prepared to act as plain heaters under 12V potential. The results pointed out that carbon fiber based heating fabric modified by Al2O3/epoxy film exhibited improved heating performance thanks to the synergistic effects between carbon fiber and alumina structure.ÖZETSon birkaç on yıl içinde karbon içerikli malzemeler sahip oldukları üstün özellikleri sayesinde çeşitli uygulamalar için çok büyük bir miktarda ilgi görmüştür. Onların arasında, muhteşem fiziksel, mekanik, elektriksel, termal ve kimyasal özellikleriyle karbon fiberler teknoloji harikası malzemelerdir. Özellikle termal ve elektriksel özelliklerinin diğer seçkin karakteristikleriyle birleşmesi karbon fiberlerin etkili bir ısıtma elemanı olarak kullanılmasını mümkün kılmaktadır. Bu motivasyonla bağlantılı olarak bu çalışmada ana olarak karbon fiber bazlı ısıtma elemanlarının üretilmesi ve onların kumaş bazlı ısıtma elemanı olarak değerlendirilmesi amaçlanmaktadır. Bu kapsamda ilk olarak değişen konsantrasyonlarda (0, 1, 5, and 10) alumina tozları (Al2O3) epoksi bazlı reçineye eklenmiştir. Özel bir sürekli kaplama ekipmanı tasarlanmış ve karbon fiberlerin üzerine Al2O3/epoksi kompozit filmleri depozit etmede kullanılmıştır. Üstün termal özellikleri ve bilhassa ısı tutma kabiliyetinden dolayı alümina ısıtma elemanının ısıtma performansını artırmak için seçilmiştir. Daha sonra kaplanmış karbon fiber örneklerinin yapısal, morfolojik ve termal özellikleri sırasıyla X ışını difraksiyonu (XRD), taramalı elektron mikroskobu (SEM) ve termal gravimetrik analiz (TGA) yöntemleriyle karakterize edilmiştir. Ayrıca kaplanmış karbon fiber örneklerinin elektriksel ve ısıtma özellikleri araştırılmış ve bu araştırma sırasıyla bir multimetre ve bir termal kamera ile 60V doğru akım güç kaynağı içeren bir deneysel düzenek kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Ek olarak, ısıtma elemanının termal yaşlanma karakteristikleri servis kullanım ömrünü tahmin etmek için test edilmiştir. Bu araştırma vasıtasıyla tasarlanan ve geliştirilen ısıtma kumaşları proje (1010 STZ 2016) kapsamında Anadolu Isuzu Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin bir midibüsünde düzlemsel ısıtıcılar olarak uygulanmıştır. Projenin bir bölümü olarak kumaşların performansları, proje yöneticisi Doç. Dr. Volkan Kırmacı danışmanlığındaki doktora tezinde değerlendirilmiştir. Son olarak, karşılaştırma amacıyla Al2O3/epoksi film içeren ve içermeyen iki farklı karbon fiber bazlı ısıtma kumaşı, 12V potansiyel altında yüzey ısıtıcısı olarak kullanılması için hazırlanmıştır. Sonuçlar, Al2O3/epoksi filmi ile modifiye edilmiş karbon fiber bazlı ısıtma kumaşının, karbon fiber ile alümina yapısının sinerjistik etkileri sayesinde gelişmiş ısıtma performansı sergilediğini göstermiştir Daha fazlası Daha az

The use of integrated approach for urban tourism development in İzmir İzmir’de kent turizminin gelişmesi için bütüncül yaklaşımın kullanılması

Selçuk, Çağlar

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Social Sciences

ABSTRACTProgram The multifaceted and rapidly changing structure of the tourism industry has recently gained a different dimension with the contributions of technological developments. The concept of urban tourism, which is accepted as one of the oldest types of tourism, still constitutes an important part of today's tourist travels. As a tourist destination, cities have a much more diverse and accessible touristic resource than other alternative destinations. The interest in cities has ascended day by day thanks to this collective structure, and tourism professionals and local administrations wishing to profit from this potential ha . . .ve made various infrastructure and superstructure investments in order to benefit from the competitive environment with other cities. In parallel, the fact that different tourism types such as business, congress, culture, shopping, entertainment, health, faith, gastronomy, ethnic and etc., which are internalized by the concept of urban tourism, can be applied in one destination at the same time has caused cities to be seen as attraction centres for tourists.ÖZETTurizm endüstrinin çok yönlü ve hızlı değişen yapısı teknolojik gelişmelerinde katkısıyla son dönemde farklı bir boyut kazanmıştır. En eski turizm çeşitlerinden biri olarak kabul edilen kent turizmi kavramı ise hala günümüz turist seyahatlerinin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Turistik destinasyon olarak kentler diğer alternatif destinasyonlara oranla çok daha çeşitli ve ulaşılabilir turist kaynağını barındırmaktadır. Bu kollektif yapısıyla kentlere olan ilgi gün geçtikçe artmış bu potansiyelden yararlanmak isteyen turizmciler ve yerel yönetimler diğer kentlerle olan rekabet ortamından avantajlı çıkabilmek adına çeşitli alt ve üst yapı yatırımları gerçekleştirmişlerdir. Bununla paralel olarak, kent turizmi kavramının içselleştirdiği iş, kongre, kültür, alışveriş, eğlence, sağlık, inanç, gastronomi ve etnik vb. turizm türlerinin aynı anda tek destinasyonda uygulanabilmesi turistler açısından kentlerin birer cazibe merkezi olarak görülmesine neden olmuştur Daha fazlası Daha az

Investigation of the cooling system efficiency in aluminum low pressure die casting Alüminyum alçak basınçlı dökümde kullanılan soğutma sisteminin veriminin araştırılması

Yavuz, Hakan

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTIn this thesis, the flow rate of air coolers used in low pressure casting method is examined. Low pressure die casting (LPDC) method is used for many types of products. Light alloy wheels, motor housings and pistons are examples of these products. Air-cooling is used to provide directional solidification to avoid casting defects on the casting part. In this study, the flow rate of air-cooling is calculated by using computational fluid dynamics (CFD) methods. After the numerical calculations were confirmed by experimental methods, the affect of the variables on the cooling system flow rate was measured with different numerica . . .l experiments by changing the number of cooling inlets, number of cooling outlets and cooling pressure. Results showed that the pressure is the most effective variable on flow rate, Inlet and outlet counts are effective on flow rate. To reduce cycle time of casting and provide energy efficiency inlet and outlet counts must be optimized to have maximum flow rate. The effects of optimized cooling on the microstructure and material properties of the castings were investigated numerically. According to the results, it was observed that optimized cooling designs had better microstructure and material properties.ÖZETBu çalışmada, düşük basınçlı döküm yönteminde (ABDY) kullanılan hava soğutucularının, akış hızları incelendi. Alçak basınçlı döküm yöntemi birçok ürün tipi için kullanılır. Hafif alaşım jantlar, motor gövdeleri ve pistonlar bu ürünlere örnektir. Hava soğutma, döküm parçasındaki döküm hatalarını önlemek için, yönlü katılaşma sağlamak amacıyla kullanılır. Bu çalışmada, hava soğutmalarının akış hızı, hesaplamalı akışkanlar dinamiği (HAD) yöntemleri kullanılarak hesaplanmıştır. Sayısal hesaplamalar deneysel yöntemlerle doğrulandıktan sonra, soğutma girişlerinin sayısı, soğutma çıkışlarının sayısı ve soğutma basıncı değiştirilerek, bu değişkenlerin, soğutma sisteminin debisi üzerindeki etkileri farklı sayısal deneylerle ölçülmüştür. Sonuçlar, basıncın debi üzerinde en etkili değişken olduğunu, Giriş ve çıkış sayımlarının debi üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Döküm çevrim süresini azaltmak ve enerji verimliliği sağlamak için giriş ve çıkış sayıları maksimum akış hızına sahip olacak şekilde optimize edilmelidir. Optimize edilmiş soğutmaların, döküm parçaların mikroyapı ve malzeme özelliklerine etkisi numerik olarak incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre optimize edilmiş soğutma tasarımlarının daha iyi mikroyapı ve malzeme özelliklerine sahip olduğu gözlemlendi Daha fazlası Daha az

Optimization of Friction Stir Spot Welding parameters with experimental design method and investigation of the effects of process parameters on the lap joint strength and weld morphology of similar and dissimilar thermoplastics: Acrylonitrile Butadiene Styrene and Polycarbonate Deneysel tasarım yöntemi ile Sürtünme Karıştırma Nokta Kaynak parametrelerinin optimizasyonu ve proses parametrelerinin benzer ve farklı termoplastiklerin (Akrilonitril Bütadien Stiren ve Polikarbonat) bindirme bağlantı mukavemetine ve kaynak morfolojisine etkilerinin araştırılması

Ayaz, Asil

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

Özet:Termoplastik malzemeler, mühendislik uygulamalarında özellikle havacılık ve otomotiv endüstrisinde, ağırlık gerilme oranları, ısı yalıtımı, esneklik, iyi yorulma direnci ve yüksek kırılma tokluğu özellikleri nedeniyle yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Bu çalışmada, akrilonitril bütadien stiren (ABS) ve polikarbonat (PC) levhaların benzer ve farklı bağlantıları, özel tasarımlı bir bağlama aparatı kullanılarak sürtünme karıştırma nokta kaynağı methodu ile birleştirilmiştir. Ayrıca, takım dönme hızının, dalma derinliğinin ve karıştırma süresinin kaynak üzerindeki etkilerini analiz ederek farklı konfigürasyonlardaki ABS ve PC ka . . .ynak bağlantılarının delik hacmini azaltmak ve kaynağın bindirme bağlantılı kopma yükünün taşıma kapasitesini arttırmak için bir dolgu plakası kullanılmıştır. Kaynak parametreleri, optimum proses parametreleri seviyelerini belirlemek için Taguchi L9 ortogonal deney tasarımına göre ayarlanmıştır. Kaynaklı numunelerin kalitesi, bindirmeli bağlantı kopma testleri ve makro yapıların morfolojik analizlerine bağlı olarak incelenmiştir.Summary:Thermoplastics are widely used in engineering applications, especially in the automotive and aerospace industries due to their flexibility, high fracture toughness, stress/weight ratios, thermal insulation, and good fatigue resistance. In the present study, similar and dissimilar joints of acrylonitrile butadiene styrene (ABS) and polycarbonate (PC) materials were friction stir spot welded by using a specially designed clamping fixture. In addition, a filler sheet was used to reduce the keyhole volume on different configurations of ABS and PC joints and improve the lap joint shear load-carrying capacity by analyzing the influences of tool rotational speed, plunge depth and dwell time on the weld. According to the design of experiments, the welding parameters were arranged Taguchi L9 orthogonal array to determine the optimum levels of welding parameters Daha fazlası Daha az

Experimental investigation of local scouring around bridge piers under clear-water conditions Köprü ayakları etrafında oluşan yerel oyulmaların temiz su oyulması durumunda deneysel olarak araştırılması

Kılınç, Bedriye Bilge

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

Özet:Bu tez çalışmasında, dairesel en kesitli farklı çaptaki köprü ayakları etrafında oluşan yerel oyulmaların temiz su oyulması durumunda deneysel olarak araştırılması gerçekleştirilmiştir. Deneyler, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Hidrolik Laboratuvarı'nda, 15 m uzunluğunda 120 cm genişliğinde dikdörtgen şeklinde yatay bir kanalda uniform taban malzemesi serilerek, farklı çapta şeffaf pleksiglastan yapılma dairesel en kesitli köprü ayakları kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Deney başlangıcından bitimine kadar kaydedilen videolardaki kum seviyeleri açılarına göre not edilmi . . .ş ve oyulmanın zamanla değişim grafikleri oluşturulmuştur. Deneyler sonucunda elde edilen veriler literatürde denge oyulma derinliği ve oyulmanın zamanla değişimini veren mevcut olan bağıntılarla karşılaştırılmıştır. Denge durumundaki maksimum yerel oyulma ve köprü ayağı etrafındaki oyulmayı veren denklemler önerilmiştir.Summary:In this thesis, experimental investigation of local scouring around bridge piers under clear-water conditions was investigated. The experiments were carried out in a rectangular horizontal channel with a length of 15 m and a width of 120 cm, which was constructed in the fluid mechanics and hydraulics laboratory of civil engineering department of İzmir Kâtip Çelebi University. Uniformly distributed sand with a median diameter of 1.04 mm was used as the base material. Levels, slopes and scouring depths of sand were recorded from the beginning to the end of the experiments by using a video camera and they were noted precisely in order to achieve the time variation of scouring depths and to plot related graphs. The data obtained as a result of the experiments were compared with the existing relations in the literature that are used to compute the equilibrium scour depth and the change of scour over time. A set of new equations are proposed that give maximum local scouring in equilibrium and scouring around the bridge pier Daha fazlası Daha az

Investigation of wearable motion capture system towards biomechanical modelling Biyomekanik modellemeye yönelik giyilebilir hareket yakalama sisteminin araştırılması

Köse, Hakkı

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

Özet:Hareket Yakalama (MOCAP), biyomedikal mühendisliği alanında implant, ergonomi ve fizyoterapi tasarımında biyomekanik modeller oluştururken önemli bir adımdır. MOCAP sistemleri çıktı olarak kinematik veri sağlar. Biyomekanik modeller bu çıktıyı insan vücudunun eklemlerindeki hareket aralığını (ROM) ölçerek kinetik çıktı üretmek için bir girdi olarak kullanır. Biyo-aslına uygun modelleme için doğru günlük yaşam verileri gereklidir. Burada veriyi biyomekanik bir modelleme yazılımına beslemek için Smartsuit Pro'ya (Rokoko, Kopenhag, Danimarka) işaretleyici olmayan giyilebilir yeni bir MOCAP sistemi sunuyoruz. Giysiden normalde MOCA . . .P sistemi olarak dijital eğlence alanında faydalanıyor. OptiTrack (LEYARD, Corvallis, ABD), optik kızılötesi işaret tabanlı hareket yakalama sistemidir. Bu teknoloji, kızılötesi ışık yayan diyotlarla donatılmış kameralar kullanır. Kameralardan gelen kızılötesi ışık yansıtıcı işaretlerle yansıtılır ve her kamera tarafından 2B nokta görüntüleri yakalanır. Bu 2B görüntülerin birkaçını birleştirerek, sistem yakalama alanı içindeki tüm işaretleyicilerin 3B konumunu hesaplar. Kameraların birbirleriyle ve küresel bir koordinat sistemi ile olan ilişkilerini belirlemek için önceden bir kalibrasyon işlemi kullanıcı tarafından tanımlanır. Bu çalışmada Rokoko ve OptiTrack'in üst ekstremite ROM ile ilgili in vitro ve in vivo deneyler arasındaki karşılaştırılması incelenmiştir.Summary:Motion Capture (MOCAP) is frequently used to study in the field of biomedical engineering, while building biomechanical models in the design of implants, in the field of ergonomics, and also in physiotherapy. MOCAP systems provide kinematic data as an output. Biomechanical models use this output as an input for producing kinetic output by measuring the range of motion (ROM) on the joints of human body. For high bio-fidelity modelling, accurate daily life data are required. Here, we asses a novel marker-less wearable MOCAP system. Smartsuit Pro (Rokoko, Copenhagen, Denmark) for feeding in data to a biomechanical modelling software. The suit is utilised out of its intended use, which is utilized normally in the field of digital entertainment as a MOCAP system. OptiTrack (LEYARD, Corvallis, USA) is an optical infrared marker-based motion capture system. This technology uses several cameras, equipped with infrared light-emitting diodes. The infrared light from the cameras is reflected by reflective markers and captured by each camera as 2D point display images. By combining several of these 2D images the system calculates the 3D position of all the markers within the capture space. A calibration process is needed beforehand to determine the position of the cameras in relation to each other, and in relation to a global coordinate system defined by the user. In this study, comparison between a wearable MOCAP system SmartSuit Pro and marker based system OptiTrack was completed in vitro and in vivo experiments to collect evidence about the ROM of the upper extremities of human body Daha fazlası Daha az

Biomechanics of acetabular fractures with low energy trauma via finite element modeling and analysis Düşük enerji travmalı acetabular kırıklarının sonlu elemanlar modeli ve analizi

SAMET ÇIKLAÇANDIR

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

The skeletal system undertakes many tasks such as the movement of the body, mineral storage, and protection of soft tissues. Damage to this structure affects human life negatively. Fractures that occur in the human body is damage to mainly to the bone structure and associated surrounding tissues. Therefore, it is necessary to understand how the fractures are formed and the fracture mechanism. Furthermore, the mechanism of fracture is complicated and worthy of investigation. However, the examination of the bone is difficult because it is a structure covered with tissues like veins and muscles. It is not possible to perform mechanical . . . tests of the bones over a living body. On the other hand, these experiments might be carried out on cadavers with permits received. Finding the cadaver and obtaining the necessary permissions is a very demanding task due to ethical regulations.As a more practical solution, biomechanical models have been alternative due to the advantages in computer technologies. Computer built models are utilized for simulating the effects over biomechanical mechanism in silico. The validations and verifications are performed to compare the results with the experimental test results. To perform computational analyzes, first of all, the 3D image of the region of interest is required. With the development of technology, radiological imaging methods have been developed and imaging of the bone without any surgery has been provided. Devices such as Computed Tomography (CT), Magnetic Resonance Imaging (MRI) offer the possibility to view morphology of the human without any operation. These devices provide much useful information as well as disease diagnosis. With the help of the devices, the material properties of the human bone could be determined for a realistic model to mimic the behaviour of the human body in a computer environment.ÖZETİskelet sistemi vücudun hareketi, mineral deposu, yumuşak dokuların korunması gibi pek çok görevini üstlenmiştir. Bu yapının hasar görmesi insan hayatını olumsuz etkilemektedir. İnsan vücudunda meydana gelen kırıklar, temel olarak kemik yapısına ve etrafındaki dokulara zarar verir. Bu nedenle kırıkların nasıl oluştuğunu ve kırık mekanizmasını anlamak gerekir. Ayrıca kırık mekaniği karmaşıktır ve araştırmaya değerdir. Fakat kemiğin etrafı damar ve kaslar ile örtülü olduğu için incelemek zordur. İnsan hayatta iken kemiklerin mekanik testlerini üzerinde gerçekleştirmek mümkün değildir. Diğer yandan bu deneyler ancak kadavra üzerinde, alınan izinler ile gerçekleştirilebilir. Kadavrayı bulmak ve gerekli etik izinleri almak oldukça zahmetli bir iştir.Pratik bir çözüm olarak biyomekanik modeller, bilgisayar teknolojilerinin avantajları nedeniyle altenatif olmuşlardır. Bilgisayar modellerinde simülasyonlardan faydalanılmıştır. Validasyon, model sonuçlarını deneysel test sonuçları ile kıyaslanarak yapılır. Analizleri gerçekleştirmek için öncelikle ilgi alanının 3D görüntüsü gereklidir. Teknolojinin gelişmesiyle beraber radyolojik görüntüleme yöntemleri gelişmiş ve kemiğin herhangi bir operasyon olmadan görüntülenmesi sağlanmıştır. CT, MR gibi cihazlar, herhangi bir işlem olmaksızın insanın morfolojisini görüntüleme olanağı sunar. Bu cihazlar hastalık teşhisinin yanı sıra birçok yararlı bilgi sağlar. Günümüz teknolojisinin görüntüleme teknikleri, insan kemiğinin malzeme özellikleri, insan vücudunun bilgisayar ortamındaki davranışını taklit edecek şekilde modelin gerçekliğini artırmak için kullanılabilir Daha fazlası Daha az

Antimicrobial effect of cold atmospheric plasma to pegdma hydrogel with cell encapsulation tests Soğuk atmosferik plazma ile pegdma hidrojeline antimikrobiyal etki kazandırılması ve hücre çalışmalarının yapılması

Yıldırım, Çağla

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTSterilization techniques that are used for polymer based 3D scaffolds are uneffective and changes polymer chemical and mechanical properties. Cold atmospheric plasma is well-known antimicrobial agent that is the fourth state of matter. In this study, antimicrobial effect, cold atmospheric plasma effects on cell viability and polymer structure were investigated as an alternative method for sterilization techniques used in polymer sterilization. Firstly, the antimicrobial effect of cold atmospheric plasma on both bacteria E. coli and S. aureus was determined. Two different antimicrobial tests were performed. First, the plasma- . . .treated PEGDMA solution was mixed with both bacterial species and in another, contaminated PEGDMA solution was treated with plasma. A 5-log decrease in bacterial density was observed in all plasma application periods and complete inactivation was obtained. In the viability tests that were performed with L929 fibroblast cells encapsulated into PEGDMA, increasing plasma application times decreased cell viability and the most suitable time that was determined with MTT and LIVE&DEAD tests was 1 minute for cell viability.ÖZETPolimer temelli, 3 boyutlu doku iskelelerinin sterilizasyonunda kullanılmakta olan yöntemler yetersiz kalmakta, polimerin kimyasal ve mekanik özelliklerini değiştirmektedir. Soğuk atmosferik plazma antimikrobiyal etkisi bilinen maddenin dördüncü halidir. Bu çalışmada soğuk atmosferik plazmanın polimer sterilizasyonunda halihazırda kullanılan sterilizasyon tekniklerine karşı alternatif bir yöntem olarak antimikrobiyal etkisi, hücre canlılığına ve polimer yapısı üzerine etkileri araştırılmıştır. Soğuk atmosferik plazmanın ilk olarak E. coli ve S. aureus bakterileri üzerine antimikrobiyal etkisi belirlenmiştir. İki farklı antimikrobiyal test uygulaması yapılmıştır. İlkinde plazma uygulanan PEGDMA solüsyonu her iki bakteri türü ile karıştırılmış, diğerinde ise kontamine edilen PEGDMA solüsyonu plazma uygulamasına tabi tutulmuştur. Bütün plazma uygulama sürelerinde bakteri yoğunluğunda 5-log düşüş görülerek tam inaktivasyon elde edilmiştir. PEGDMA içerisine enkapsüle edilen L929 fibroblast hücreleri ile yapılan canlılık deneylerinde ise artan plazma uygulama sürelerinin hücre canlılığını düşürdüğü, en uygun sürenin 1 dakika olduğu MTT ve LIVE&DEAD testleri ile belirlenmiştir Daha fazlası Daha az

Combining ahp and gis methods in site selection for sustainable urban regeneration planning model Case study of Karşıyaka, İzmir, Turkey Sürdürülebilir kentsel dönüşüm plan modeli için alan seçiminde AHS ve GIS yöntemlerinin kombinasyonu İzmir Karşıyaka örneği

Gönüllü Sütçüoğlu, Gökçe

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖzetÜlkemizde 1990'lı yıllarda başlamış olan kentsel dönüşüm uygulamaları günümüzde artan bir hızla devam etmektedir. Ancak afet alanları dışında yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarında herhangi bir yer seçim çalışması yapılmamaktadır. Kent parçaları farklı sorunlara sahipken kentin hangi parçasında hangi sorun ya da sorunların bulunduğunun mekânsal olarak ortaya konulması, bu sorunların önceliklendirilmesi, öncelikli kentsel dönüşüm gerektiren alanların belirlenmesi ve bu alanların hangi sıra ile ve hangi müdahale yöntemi ile ele alınması gerektiğinin ortaya konulması, kentsel dönüşüm uygulamalarının verimliliğini artıracak ve yer . . . seçimine rasyonel dayanak sağlayacak bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmada Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) ve Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) birlikte kullanılarak, İzmir ili Karşıyaka ilçesi için elde edilebilen veriler doğrultusunda, kentsel dönüşümü gerektiren sorunlar irdelenerek dokuz adet yer seçim kriteri belirlenmiştir.SummaryUrban regeneration practices, which started in the 1990s in our country, continue at an increasing speed. But In urban regeneration activities carried out outside the disaster areas, no site selection studies are performed. While the city parts have different problems spatial identification of which problems exist in which part of the city, prioritizing these issues, identifying areas requiring priority and to put forward the order emerges as a method that will increase the efficiency of urban regeneration practices and provide a rational basis for site selection. In this study Using the Analytical Hierarchy Process (AHP) and Geographical Information Systems (GIS) together, nine location selection criteria have been determined by examining the problems that require urban regeneration in line with the data that can be obtained for Karsiyaka district of Izmir Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms