Filtreler
Filtreler
Bulunan: 312 Adet 0.002 sn
Tam Metin [1]
Yayın Tarihi [1]
Yayın Dili [4]
SA‘LEBÎ’NİN EL-KEŞF VE’L-BEYÂN TEFSİRİNDE KIRAATLERE YAKLAŞIMI

İHSAN SÜTŞURUP

Doktora Tezi | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Ebû İshâk Ahmed b. Muhammed b. İbrâhim es-Sa‘lebî, hicrî IV. asrın sonu ile V. asrın başlarında yaşamış ve daha hayatta iken el-Keşf ve’l-beyân isimli eseri ile şöhret bulmuş bir müfessirdir. Özellikle kırâat-i aşere ile alakalı ilk eseri telif eden İbn Mihrân en-Nîsâbûrî’den ders almış olması, onun kıraat birikimine önemli ölçüde katkı sağlamıştır. Bu sebeple müstakil bir kıraat eseri olmamasına rağmen müellif, tefsirinde azımsanmayacak ölçüde kıraat ihtilaflarına yer vermiş, çoğu zaman naklettiği kıraatleri tahlil ederek detaylı yorumlarda bulunmuştur. Dolayısıyla bu çalışma el-Keşf ve’l-beyân’da Sa‘lebî’nin naklettiği kıraat ihti . . .laflarını, tefsir-kıraat ilişkisi bağlamında ele almayı hedeflemektedir. Tez giriş, üç ana bölüm ve sonuçtan oluşmaktadır. Birinci bölümde müfessirin hayatı ve ilmî yönü, hocaları, öğrencileri, eserleri, tefsiri ve tefsirinin kaynakları hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde tefsire etki eden ve etmeyen kıraatler sistematik bir şekilde tasnif edilip, sarf ve nahiv ilişkisi bağlamında kıraat ihtilafı olan ayetlerden örnek verilmek suretiyle ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde ise Sa‘lebî’nin kıraat tasavvuru, kıraatleri nakil yöntemi/işleyiş tarzı, kıraatleri desteklemek için kullandığı deliller ve yer verdiği bazı tecvid/kıraat ıstılahları başlıkları altında incelenmiştir Daha fazlası Daha az

ISO 14001 Çevre Yönetim Sertifikasının çevre yönetimine etkisi: Otel işletmeleri üzerine bir araştırma The effect of ISO 14001 Environmental Management Certificate on environmental management: A research on hotel managements

Albayrak Aksoy, Lütfiye

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETKüreselleşme ve sanayileşmenin artmasıyla çevre sorunları daha da artmaktadır. Ayrıca doğal kaynakların kıt olmadığını düşünen insanlar tarafından plansız tüketilmesi de bir diğer önemli faktördür. Dünya genelinde birçok ülke ve işletme, çevre kirliliği ve çevre sorunlarını geç de olsa fark etmiştir. Geleceği büyük ölçüde çevreye bağlı olan konaklama işletmeleri çevreye karşı daha duyarlı olmalıdır. Muhasebe alanında çevre sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Doğal kaynakların kullanımında ve çevresel kaynakların maliyetlerinin kayıt altına alınmasında geleneksel muhasebe yetersiz kalmış ve çevre muhasebesi ka . . .vramı ortaya çıkmıştır. Yapılan çalışma da konaklama işletmelerinin çevre muhasebesine ne kadar önem verdiği ve çevre muhasebesini ne kadar uyguladığı araştırılmıştır. Konaklama işletmelerinin ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemini işletmelere uygulayıp uygulamadığı ele alınmıştır. ISO 14001 ÇYS işletmelerin çevreye verdiği zararın en aza indirilmesi, uygulamaları, genel olarak mevzuat yükümlülüklerin karşılanması ile paralellik göstermesi, bir ürün standardı değildir, ne üretildiği ile değil nasıl üretildiği ile ilgilenmesi ayrıca sektör ve ölçek gözetmeden her işletmeye uygulanabilmesi ve gönüllülük esasına dayanması sayesinde araştırmada yer verilmiştir. İşletmelerin ISO 14001 ÇYS'i uygulaması ile çevresel maliyetlerinde olumlu yönde bir azalma olup olmadığı incelenmiş büyük farklılık olmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak konaklama işletmelerinin sertifikaya sahip olması ile hizmet kalitesi, müşteri talebi, personelinin niteliği ve satışlarının artması gibi birçok rekabet avantajı elde edeceği konularda avantajlar sağlayacağı ortaya koyulmuştur.ABSTRACTWith the increase of globalization and industrialization, environmental problems are increasing. In addition, unplanned consumption by people who think that natural resources are not scarce is another important factor. Many countries and businesses around the world have noticed environmental pollution and environmental problems, albeit late. Accommodation businesses, whose future depends largely on the environment, should be more sensitive to the environment. Studies are carried out to solve environmental problems in the field of accounting. Traditional accounting has been insufficient in the use of natural resources and recording the costs of environmental resources, and the concept of environmental accounting has emerged. In the study, it was investigated how much importance the accommodation businesses give and apply to environmental accounting. In the study, it is discussed whether the accommodation enterprises apply the ISO 14001 Environmental Management System to the enterprises. ISO 14001 EMS Minimizing the damage caused by enterprises to the environment, its practices, generally being in line with meeting the legislative obligations, it is not a product standard, it is not a product standard, it deals with how it is produced, and it can be applied to every business regardless of sector and scale, and it is included in the research because it is based on volunteerism. It has been examined whether there is a positive reduction in environmental costs with the implementation of ISO 14001 EMS and it has been concluded that there is no big difference. However, it has been revealed that accommodating businesses will provide advantages in terms of service quality, customer demand, quality of personnel and increase in sales, with many competitive advantages Daha fazlası Daha az

Mustafa Kutlu hikâyelerinin Gerard Genette’in anlatı söylemi bağlamında incelenmesi Examination of Mustafa Kutlu’s stories in the context of Gerard Genette’s narrator discourse

Zengin, Recep

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETHikâye ve deneme yazmaya günümüzde de devam eden Mustafa Kutlu, Türk edebiyatının önemli hikâye yazarlarından biridir. Yazarın hikâyeleri, anlatıbilimsel tekniklerle farklı şekillerde kurgulanmıştır. Bu çalışmada Gérard Genette’in Anlatının Söylemi adlı eserinden hareketle Mustafa Kutlu’nun Yoksulluk İçimizde, Uzun Hikâye ve Tirende Bir Keman adlı yapıtlarının anlatıbilimsel açıdan incelenmesi amaçlanmıştır. Mustafa Kutlu’nun farklı dönemlerde kaleme almış olduğu eserlerle ilgili incelemelerde zaman kurgusu, anlatıcının konumu ve işlevi, anlatı mesafesi ve perspektifinin nasıl inşa edildiği üzerinde durulmuştur. Gérard Genette’i . . .n ortaya koyduğu kuramsal çerçeve ve bu çerçeve kapsamında belirtilen teorik kavramlara ilişkin, inceleme nesnesi olan anlatılarda zamanın kurgulanış biçimine analepsis ve prolepsislerle zamanın düzenlenişine özet, ara, eksilti ve sahne teknikleriyle zamanın şekillendirilmesine yönelik tespit ve çözümlemeler yapılmıştır.ABSTRACTMustafa Kutlu who continues writing stories and essays today, is one of the important story writers of Turkish Literature. The stories of the author have been fictionalized in different ways with narratological techniques. In this study, it is aimed to analyze the works of Mustafa Kutlu named Yoksulluk İçimizde, Uzun Hikâye and Tirende Bir Keman, based on Gérard Genette's The Discourse of Narrative, from a narratological point of view. In the examinations of the works written by Mustafa Kutlu in different periods, the time setup, the position and function of the narrator, the narrative distance and how the perspective is constructed are emphasized. The theoretical framework put forward by Gérard Genette and the theoretical concepts stated within the scope of this framework, the way time is constructed in the narratives that are the object of study the arrangement of time with analepsis and prolepsis summary, intermediate, ellipse and scene techniques and the shaping of time have been determined and analyzed Daha fazlası Daha az

Beta Glukanların Bağışıklık Üzerine Etkileri: Güncel Yaklaşımlar

Zengin, Recep

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi 7 ( 1 ) , pp.173 - 178

Beta glukanlar, uzun yıllar boyunca bilimsel çalışmalara konu olmuş, sağlık alanında katma değere sahip yan ürünlerdir. Yapılan çalışmalar, beta glukanların antioksidan, antiinflamatuvar, antiviral özelliklerine ışık tutmuştur. Çok sayıda ülke beta glukanları sağlıklı yaşam için besin takviyesi olarak onaylamıştır. Son yıllarda sürekli gündemde olan COVID-19’a karşı da beta glukanların koruyucu ve tedavi edici özelliklere sahip olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Koruyucu ve tedavi edici özelliklerini hangi moleküler yolaklar üzerinden ortaya koydukları tam anlamıyla kesinleşmemiş olsa da beta glukanların bağışıklık sistemi . . .üzerindeki etkilerine yönelik araştırmalar devam etmektedir. Bu derlemenin amacı, beta glukanların bağışıklık sistemi üzerindeki ve özellikle de viral hastalıklara karşı olan etkinliklerini güncel literatür ışığında sunmaktır. Çalışma kapsamında özellikle güncel ve konunun önemini yansıtan, 60 adet İngilizce bilimsel kaynak taranarak derlenmiştir. Sonuç olarak, beta glukanların immün-modulasyon, edinsel bağışıklık, antioksidan ve anti-inflamatuvar özelliklerinin olduğu, sağlık üzerine olumlu etkiler gösterdikleri belirlenmiştir. Beta glucans are by-products that have added-value in the field of health which have been the subject of scientific studies for many years. Studies have shed light on the antioxidant, anti-inflammatory and antiviral properties of beta glucans. Many countries have approved beta glucans as nutritional supplements for healthy living. There are studies showing that beta glucans have protective and therapeutic properties against COVID-19, which has been on the agenda in recent years. Although the molecular pathways through which they reveal their protective and therapeutic properties have not been fully determined, the studies on effects of beta glucan on immune system continue. The aim of this review is to present the activities of beta glucans on the immune system and especially against viral diseases in the light of current literature. Within the scope of the study, 60 current English scientific references which reflect the importance of the subject, were screened and reviewed. Consequently, it has been determined that beta glucans have properties of immunomodulation, adaptive immunity, and antioxidant, anti-inflammatory and positive effects on health Daha fazlası Daha az

Huntit ve hidromanyezit mineralleri içeren alev geciktirici kompozitlerin imalatında amonyum polifosfatın sinerjik etkisinin araştırılması Investigations of the synergstic effect of ammonium polyphosphate ın the manufacture of flame retardant composites containing huntite and hydromagnesite minerals

Kuru, Buket

Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETBu çalışmada, fosfor-azot bazlı şişen yangın geciktirici sistem ve Türk Huntit/Hidromanyezit mineral kombinasyonundan oluşan alev geciktirici kompozitlerin termal, mekanik ve yanma davranış özellikleri incelendi.Mineral bazlı alev geciktiriciler kullanıldığında kompozitin mekanik performansı gerilediği için fosfor-azot bazlı şişen alev geciktiriciler kullanılarak, alev geciktirici V0 sınıfından ayrılmadan kompozitin mekanik özellikleri iyileştirilmeye çalışıldı. Huntit/hidromanyezit ve fosfor-azot bazlı şişen alev geciktirici katkı karışımları içeren polipropilen bazlı kompozitler, çift vidalı bir ekstrüder kullanılarak ekstrüzy . . .on işleminde hazırlandı. Kompozit karışım yüksek hızlı laboratuvar termokinetik karıştırıcı mikseri kullanılarak eritildi. Plakalar sıcak preslendi, ardından soğuk prese bırakıldı. Mekanik ve yanıcılık testleri için test numuneleri sırasıyla ISO 527-2 standardı, ISO 178 standardı ve UL 94 dikey yanıcılık standartlarına göre hazırlandı.ABSTRACTIn this study, thermal, mechanical and combustion behavior properties of flame retardant composites consisting of phosphorus-nitrogen based intumescent fire retardant system and Turkish Huntite/Hydromagnesite mineral combination were investigated. One of the primary challenges arises from the requirement to achieve good mechanical performance in the composite when using mineral-based flame retardants. For this reason, by using intumescent flame retardants, it has been tried to reduce the mineral ratio in the composite without leaving the flame retardant V0 class.Polypropylene-based composites containing Huntite/hydromagnesite and phosphorus-nitrogen-based intumescent flame retardant mixtures were prepared in the extrusion process using a twin screw extruder. The composite mixture was melted using a high-speed laboratory thermokinetic mixer. The plates were hot pressed, then cold pressed. Test samples for mechanical and flammability tests were prepared according to ISO 527-2 standard, ISO 178 standard and UL 94 vertical flammability standards, respectively Daha fazlası Daha az

Kur’an’da Vurgulanan Konuların Tarihi Bağlam ile İlişkisi -Miladi 615 Yılı Örnekliğinde Bir İnceleme

HATİCE MERVE ÇALIŞKAN BAŞER

Makale | 2022 | International Social Mentality and Researcher Thinkers Journal8 ( 65 ) , pp.2018 - 2025

Kur’an-ı Kerim geldiği zamandan günümüze kadar geçen on beş asır boyunca anlaşılmak istenmiştir. Hem inişinin tamamlanması 23 yıl sürmüş hem de inişinin üzerinden günümüze değin bu kadar uzun zaman geçmiştir. Bu sürecin gerek insan zihninde gerekse toplumların kendisinde yarattığı değişim Kur’an’ı anlamadaki yorum farklılıklarının artmasına neden olmuştur. Kur’an’ın ilk muhatapları -ayetlerin gelişine bizzat şahit oldukları için- onu daha iyi anlamaktaydılar. Bu sebeple yorum farklılıkların en az olduğu o zamana gitmek doğru anlama ulaşmak adına bir adım olacaktır. Bu çalışmanın konusu tarihi bağlamın sure içerikleri ile ilişkisinin . . . incelenmesidir. Dolayısıyla Kur’an’ın gelmeye başladığı zamandaki bazı olayların yani tarihi bağlamın o dönemdeki ayetlerle ilişkisini ortaya koymak amaçlanmıştır. Böylelikle Kur’an’ın gelmeye başladığı zamandaki anlam alanı bir bakıma ortaya çıkarılmış olunacaktır. Bunu yaparken konuyu sınırlamak adına inananlara karşı fiziksel ve psikolojik şiddetin arttığı zaman başlayan Miladi 615 yılında inmiş olabilecek sureleri inceledik. İniş sırası ve o dönemin olaylarını aktaran rivayet bilgileri vasıtasıyla o yılda inmiş olabilecek altı sure tespit ettik. İşte bu surelerin içeriği ile o dönemde yaşanan olayların ilişkisini ortaya çıkarmak da çalışmanın diğer amacıdır. Miladi 615 yılındaki olayların sure içeriklerine nasıl yansıdığını içeren bir çalışma yapılmamıştır. Ayrıca tarihin bir parçası olan ve zihin dünyasının anlam üzerinde zorunlu bir etkisi olan insan Kur’an’ın muhatabıdır ve Kur’an’ı daha iyi anlamak için insanın zihnini şekillendiren tarihi süreci incelemek elzemdir. Bu da çalışmanın önemini ortaya koymaktadır. Çalışmanın hazırlanmasında nitel araştırma yöntemlerinden doküman inceleme yöntemi kullanılarak tarihsel olaylar ortaya konmuştur. Daha sonra bu verilerin betimsel analizi yapılarak Miladi 615 yılının muhtemel sureleri tespit edilmiş ve bu surelerin içerikleri tarihi bağlamın perspektifinde değerlendirilmiştir. Bunun neticesinde şirki ticaret, prestij gibi çıkarlar için bir vasıta gören Kureyşliler’e bu ahlaki bozukluğu düzeltecek aracısız tevhid inancı ile olması gereken ahlak özelliklerinin hatırlatıldığını ve bunu yaparken doğadan örnekler verilerek onların sahip olduğu bilgilerden hareket edildiğini görmekteyiz. Ayrıca psikolojik ve fiziksel şiddete karşı anlatılan kıyamet sahneleri inanmayanlar için tehdit iken inananlara müjde olarak sunulmuştur. The Qur'an has been wanted to be understood throughout the fifteen centuries that have passed from the time it came to the present day. It took 23 years to complete its descent, and it has been so long since its descent until today. The change that this process has created both in the human mind and in the societies itself has led to an increase in the differences in interpretation in understanding the Qur'an. The first interlocutor of the Qur'an -as they personally witnessed the coming of the verses- understood it better. For this reason, it will be a step to reach the right meaning to go to that time when the differences in interpretation are the least. The subject of this study is to examine the relationship between the historical context and the contents of the surahs. Therefore, it is aimed to reveal the relationship of some events, that is, the historical context, when the Qur'an began to come, with the verses of that period. In this way, the meaning area of the Qur'an when it started to come will be revealed in a way. While doing this, we examined the suras that may have been revealed in 615 Gregorian, which started when physical and psychological violence against believers increased in order to limit the subject. We have identified six suras that may have been descended in that year by means of the descending order and the narration information conveying the events of that period. The other aim of the study is to reveal the relationship between the content of these suras and the events that took place at that time. No study has been conducted on how the events in 615 Gregorian reflected the contents of the surahs. In addition, the human being, who is a part of history and has a necessary effect on the meaning of the world of mind, is the addressee of the Qur'an, and it is essential to examine the historical process that shapes the mind of man in order to better understand the Qur'an. This reveals the importance of the study. In the preparation of the study, historical events were revealed by using the document analysis method, one of the qualitative research methods. Then, by making a descriptive analysis of these data, the possible suras of the year 615 were determined and the contents of these suras were evaluated in the perspective of the historical context. As a result of this, we see that the Qurayshis, who see the circus as a means for interests such as trade and prestige, are reminded of the moral characteristics that should be with the belief of unmediated tawhid that will correct this moral defect, and while doing this, we see that the knowledge they have by giving examples from nature. In addition, while the apocalyptic scenes told against psychological and physical violence are a threat to non-believers, they are presented as good news for believers Daha fazlası Daha az

NETFLIX BELGESELLERİNDE LATİN AMERİKA SİYASİ TARİHİ

İREM ÖZYÜREK

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Netflix, günümüzde yaygın bir şekilde kullanılan dijital platformlardan, OTT TV formatının en popüler örneklerinden biridir. Platform, çeşitli ülkelerden farklı türlerde birçok içeriğin yapımını üstlenmektedir. Bu çalışmada, Netflix’in yapımını üstlendiği Latin Amerika ile ilgili belgesel filmler, söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir. Tür olarak belgeselin seçilme nedeni, yarattığı gerçeklik algısıdır. Latin Amerika ülkeleri, kıtanın keşfiyle birlikte uzun yıllar süren pek çok mücadele yaşamıştır. Bu mücadeleler esnasında Latin Amerika ülkelerinde yaşanan karışıklıkları ideolojik bir tehdit olarak değerlendiren ABD, ülkelerin hem . . . iç işlerine hem de dış ilişkilerine müdahalelerde bulunmuştur. Bu çalışmanın amacı, ABD merkezli bir platform olan Netflix’in söz konusu ülkelere olan bakış açısını anlamak ve bu bakış açısının ABD’nin bakış açısı ile paralellik gösterip göstermediğini araştırmaktır. Çalışmada Latin Amerika ülkelerinden Küba, Uruguay ve Brezilya’da yaşanan siyasi süreçler, Netflix yapımı belgeseller ışığında tartışılmaktadır Daha fazlası Daha az

MÂLİKÎ HUKUKÇU İBN FERHÛN’DA SİYÂSET-İ ŞER’İYYE NAZARİYESİ

HASAN RAMİ KARA

Doktora Tezi | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Bu tez, 14. yüzyılda yaşamış Mâlikî hukukçu İbn Ferhûn’un siyâset-i şer’iyye nazariyesi hakkındaki konumunu tespit etmek amacıyla hazırlanmıştır. Bu tespit yapılırken tezimize esas teşkil eden Tebsıratü’l-hükkâm fî usûli’l-akzıye ve menâhici’l-ahkâm adlı eser üzerinde örneklem metodu kullanılarak müellifin siyâset-i şer’iyye kavramını nasıl ele alıp değerlendirdiği ortaya konulmuştur. Bu bağlamda müellifin başlık düzenine bağlı kalınmış, müellifin iktibas yaptığı kaynakların ulaşılabilir olanlarına gidilerek müellifin değerlendirmelerindeki özgünlüğünün boyutu tespite çalışılmıştır. Bu amaç doğrultusunda çalışma bir giriş ile üç böl . . .ümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, İbn Ferhûn dönemi siyasî ve sosyal yapı ile müellifin hayatı ve eserleri; ikinci bölüm, siyâset-i şer’iyyenin kavramsal çerçevesi içerisinde siyâset-i şer’iyyenin meşrûiyyeti, dayanakları, tezahürleri ve siyâset-i şer’iyye ekseninde oluşan kurumsal yapılar; üçüncü bölüm ise İbn Ferhûn’da siyâset-i şer’iyye nazariyesi başlığı altında siyasetin konumu, siyasetle hüküm yetkisi ve taraflar ile örnek hükümler bağlamında siyâset-i şer’iyye şeklindeki başlıklarından oluşmaktadır Daha fazlası Daha az

Modern risk ve kaygılar bağlamında ontolojik güvenlik ve yaşlılık Ontological security and old age in the context of modern risks and concerns

Kurtaran Başol, Aslıhan

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETBireylerin kendi kimliklerinin ve çevrelerindeki kişilerin ve şeylerin sürekliliğine dayanan ontolojik güvenlik hissi, günümüzde güven duygusunun önemli bir biçimin oluşturmaktadır. Ontolojik güvenlik hissi gündelik hayatın sürekliliği için fizyolojik ihtiyaçlar kadar önemlidir. Ancak günümüzde ise hayat daha çok riskler ve belirsizliklerle doludur. Dolayısıyla bireylerin gündelik hayatta kaygı ve endişe duyguları ile karşılaşmaları daha muhtemeldir. Bireylerin, gündelik hayatlarının sürekliliğini engelleyen bu durum ise ontolojik güvenlik kaygısı olarak tanımlanmaktadır. Gündelik hayatı sekteye uğratan bu duygu karşısında birey . . .ler, çeşitli baş etme yöntemleri geliştirmektedir. Özellikle belirli rutinler oluşturmak, bu kapsamda önemli bir yere sahiptir. Gündelik basit rutinler, bireylerin hayatlarının belirli bir süreklilik ve sabitlik kazanmasına yardımcı olarak ontolojik güvenlik kaygısı ile baş edebilmeyi ve dolayısıyla da ontolojik güvenlik hissinin sürdürülebilirliğini sağlamaktadır. Ancak toplumda bulunan bazı dezavantajlı grupların, bu rutinleri yerine koyabilmesi ve gündelik hayatın sürekliliğini sağlayabilmesi oldukça zordur. Bu dezavantajlı gruplardan birini de yaşlılar oluşturmaktadır. Yaşlanmadan kaynaklı birçok fiziksel, zihinsel ve psikolojik kayıp yaşayan yaşlı bireyler, gündelik hayatlarını sekteye uğratan çeşitli risklerle karşılaşabilmektedirler. Dolayısıyla toplumda dezavantajlı olarak bulunan yaşlılar, ontolojik güvenliğin önemli bir öznesini oluşturmaktadır.ABSTRACTThe ontological sense of security, which depends on the continuity of individuals' own identities, the people and things around them, constitutes an important form of trust today. Ontological sense of security is as important as physiological needs for the continuity of daily life. However, daily life contains more risks and uncertainties compared to before. Therefore, individuals are more likely to encounter feelings of anxiety and worry in daily life. This situation, which prevents the continuity of individuals' daily lives, is defined as ontological security concern. In oder to overcome this feeling that interrupts daily life, individuals develop various coping methods. In particular, establishing certain routines has an important place in this regard. Simple daily routines help individuals to gain a certain continuity and stability in their lives, thus enabling them to cope with ontological security concerns and thus maintaining the ontological sense of security. However, it is very difficult for some disadvantaged groups in the society to put these routines in place and to ensure the continuity of daily life. One of these disadvantaged groups is the elderly. Elderly individuals who experience many physical, mental and psychological losses due to aging may encounter various risks that disrupt their daily lives. Therefore, the elderly, who are disadvantaged in the society, constitute an important subject of ontological security Daha fazlası Daha az

Kerâbîsî’nin El-Furûk adlı eseri ve içerik analizi Kerabisi’s Work Titled el-Furuk and analysis of the content

Aygün, Celaleddin

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETBu tez çalışmasının amacı Es’ad b. Muzaffer el-Kerâbîsî’nin el-Furûk adlı ese-rindeki furûk’u fıkhiyye meselelerini “Kitabu’t-Tahare, Kitabu’s-Salah, Kitabu’z-Zekât, Kitabu’s-Savm ve Kitabu’l-Menasik” çerçevesinde tahlil etmektir. Eserin çalışma alanı ibadetler kısmıyla sınırlandırılmıştır. Kerâbîsî’nin el-Furûk adlı eserinde, 39 kitap ve 779 meseleyi kapsamakta olup meselelerin 100 tanesi üzerinde çalışma yapılmıştır. Meseleleri tahlil ederken titiz davranan Kerâbîsî, genelde anlaşılır bir üslup kullanmaktadır. Kerâbisî, Hanefi mez-hebinde şeklen benzer olmakla birlikte hükmen farklılık arz eden meselelerin tutarlı-lığını ve ve . . .rilen hükümlerde tearuz olmadığını ortaya koymaya çalışmaktadır.ABSTRACTThe aim of this thesis is to analyze the furûk fiqh issues in Kerâbîsî's el-Furûk within the framework of Kitabu't-Tahare, Kitabu's-Salah, Kitabu'z-Zekat, Ki-tabu's-Savm and Kitabu'l-Menasik. Considering the volume of the thesis, the topics are limited to the worship section Kerâbîsî's work el-Furûk covers 779 issues and 39 books, and 100 of these is-sues have been studied. Kerâbîsî, who is meticulous while analyzing the issues, gene-rally uses an understandable style. Kerâbîsî tries to reveal the consistency of the is-sues that are similar in form in the Hanefi sect, but differ by law, and that there is no conflict in the decrees given Daha fazlası Daha az

MADDE KULLANIM BOZUKLUĞU OLAN ERGENLERİN EBEVEYNLERİNE UYGULANAN PSİKOEĞİTİMİN EBEVEYNLERİN FARKINDALIK DÜZEYİNE VE ERGENLERİN EBEVEYN TUTUMU ALGISINA ETKİSİ

Buğse YURTSEVER

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Amaç: Araştırma, Çocuk-Ergen Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezine (ÇEMATEM) ayaktan ya da yatarak tedavi edilmek üzere ve madde kullanım bozukluğu olan ergenlerin ailelerine yönelik uygulanan psikoeğitimin, ailenin farkındalık düzeyine ve ergenlerin ebeveyn tutum algılarına olan etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır. Gereç-Yöntem: Araştırma, madde kullanım bozukluğu olan olan ergenlerin ailelerine uygulanan bağımlılık ve madde kullanım bozukluğu olan bireye ebeveyn yaklaşımı konusundaki psikoeğitimin, ailenin farkındalık düzeyine ve ergenlerin ebeveyn tutum algılarına olan etkisini incelemek amacıyla ‘’ön-test son-test yarı deneysel . . . desen’’de yapılmıştır. Araştırmada veri toplamak için 4 ölçme aracı kullanılmıştır: Tanıtıcı Bilgi Formu, Madde Bağımlılığı Farkındalık Ölçeği (MBFÖ), Madde Bağımlılığı Bilgi Testi (MBBT), Young Ebeveynlik Ölçeği (YEBÖ). Madde kullanım bozukluğu olan ergenlerin ebeveynlerine sekiz oturumdan oluşan yarı yapılandırılmış bir psikoeğitim programı uygulanmıştır. Araştırmanın örneklemini ÇEMATEM’de ayaktan ya da yatarak tedavi olan 12-18 yaş arası madde kullanım bozukluğu ve bağımlılık öyküsü olan 30 ergen ve ebeveynleri oluşturmuştur. Analizler, ön-test ve son-test anketleri ile tüm psikoeğitim oturumlarını tamamlayan toplam 30 ergen ve ebeveynlerinin verileri üzerinden yapılmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde, tanımlayıcı istatiksel analizler, normal varsayımın sağlandığı durumlarda Bağımlı Örneklemde t testi, sağlanmadığı durumlarda ise Wilcoxon İşaret Sıra testi kullanılmıştır. Bulgular: Araştırmaya katılan madde kullanım bozukluğu olan 30 ergenin %60.0’nın erkek, %73.3’ünün okula devam eden ve 13-18 yaş aralığında bireyler olduğu, %50.0’sinin merak, ergenlere göre %80.0’i ebeveynlerine göre %96.7’si çevrenin etkisi ile maddeye başladığı, ergenlere göre %36.7’sinin ebeveynlerine göre %40.0’ının madde bağımlılığına yönelik bırakma girişimlerinin olduğu,ergenlere göre %93.3’ünün ebeveynlere göre %63.3’ünün ailede alkol/madde kullanımı olduğu ve %96.7’sinin kronik fiziksel hastalığı olmadığı %83.3’ünün ruhsal bir hastalığıolmadığı, ergenlere göre %83.3’ünün ebeveynlere göre %50.0’sinin tedavi amaçlı kullanılan ilaçları düzenli kullandığı ve bu konudaergenlerin %66.7’si ailelerinin yardım ettiğini belirtmiştir. Araştırmaya katılan ebeveynlerin %73.3’ünün kadın, 41-53 yaş aralığında, %60.0’ı büyükşehirde yaşayan, %60.0’I evli, %36.7’si vii lise mezunu, %90.0’ının gelirlerinin giderlere eşit olduğu bulunmuştur. Madde kullanım bozukluğu olanergenlerin ebeveynlerine uygulanan psikoeğitim programını hem ergenler hem de ebeveynleri yararlı bulduklarını belirtmişlerdir. Ebeveynlere yönelik uygulanan psikoeğitim programının, eğitim öncesi ve sonrası Madde Bağımlılığı Bilgi Testi (MBBT) puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark oluşturduğu belirlenmiştir (p˂0.05). Madde kullanım bozukluğu olan ergenlerin ebeveynlerine uygulanan psikoeğitim programının Madde Bağımlılığı Farkındalık Ölçeği (MBFÖ) toplam puan ortalaması ile “Yardım ve Hukuki düzenlemeler, Madde Kullanımının Belirtileri ve Etkileri, Kişisel Tutum ve Görüşler’’ alt ölçek puan ortalamalarını anlamlı ölçüde arttırdığı görülmüştür. Buna karşın eğitim öncesi ve sonrası “Bağımlılığa Neden Olan Faktörler” alt boyut puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark elde edilememiştir (p>0.05). Ebeveynlere yönelik uygulanan psikoeğitim programı öncesi ve sonrası ergenlerin annelerine yönelik tutum (YEBÖ) puanları ile madde bağımlılığı farkındalık (MBFÖ) puanları arasında istatistiksel olarak negatif yönlü orta düzeyde anlamlı bir ilişki olduğu; ergenlerin babalarına yönelik tutum (YEBÖ) puanları ile madde bağımlılığı farkındalık (MBFÖ) puanları arasında eğitim öncesi varolan negatif yönlü orta düzeyde anlamlı ilişkinin, eğitim sonrası ortadan kalktığı saptanmıştır. Sonuç: Madde kullanım bozukluğu olan ergenlerin ebeveynlerinin, bağımlılık ve madde kullanım bozukluğu olan bireye ebeveyn yaklaşımı konusunda uygulanan psikoeğitim sonrası, bağımlılıkla ilgili bilgileri artmış ve bu da bağımlılık konusundaki farkındalıklarını arttırmıştır. Ebeveynlerin bağımlılık konusunda farkındalığı arttıkça, ergenlerin ebeveynlerine yönelik algıları da olumlu yönde değişmiştir Daha fazlası Daha az

Kalori Kısıtlamasının Sirtüinler Aracılığı ile Yaşam Süresine Etkisi: SIRT1 ve SIRT3

Buğse YURTSEVER

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi2 ( 7 ) , pp.351 - 357

Maya Sir2 proteininin memeli organizmadaki homoloğu olan sirtüin protein ailesi 7 üyeden oluşmaktadır (SIRT1-7). Sir2 benzerliği en yüksek olan Sirtüin-1 (SIRT1), aktivasyonunun metabolizmaya sağladığı pozitif etkiler nedeniyle dikkat çekmektedir. Sirtüinlerin hücredeki farklı lokalizasyonları, işlevlerinde de çeşitliliğe neden olarak enerji homeostazından DNA onarım mekanizmalarına kadar geniş bir etki alanı sağlamaktadır. Sirtüinlerin keşfedilen ilk regülatörü hücresel nikotinamid adenin dinükleotid (NAD) molekülü olmuştur. Organizmanın normalden az enerji alımına maruz kalması sonucu, oluşan bu kısıtlılık hücrede NAD+/NADH oranın . . .ın NAD+ lehine değişmesine neden olmaktadır. Oluşan bu yeni denge, mayalardan memelilere her düzeydeki organizmada artmış sirtüin aktivasyonu sonucu uzamış yaşam süresi ile ilişkili bulunmuştur. Deasetilasyon işlevleri keşfedildikten sonra, sirtüinler ‘NAD-bağımlı deasetilaz’lar olarak da anılmaya başlamıştır. Düşük organizmalarda çoğunlukla histon proteinlerinin lizin rezidülerini deasetile etmekle sınırlı olsalar da, sirtünlerin memeli organizmasında çok çeşitli protein hedefleri mevcuttur. Bu derleme makalenin amacı, diyete bağlı değişiklikler ile indüklenebilen sirtüin proteinlerinin önemine dair genel bir bakış açısı sağlamak ve pozitif metabolik işlevleri ile öne çıkan SIRT1 ve SIRT3’ün bazı hedef substratları aracılığıyla metabolizma üzerindeki etkilerini özetlemektir. Sirtuin protein family, the homologue of the yeast Sir2 protein in the mammalian organism, consists of 7 members (SIRT1-7). Sirtuin-1 (SIRT1), which has the highest Sir2 similarity, draws attention due to the positive effects of its activation on metabolism. The different localizations of sirtuins in the cell cause diversity in their functions, providing a wide range of effects from energy homeostasis to DNA repair mechanisms. The first discovered regulator of sirtuins was cellular NAD molecule. As a result of the organism’s exposure to less energy intake than normal, this restriction causes the NAD+/ NADH ratio in the cell to change in favor of NAD+. This new balance has been found to be associated with prolonged lifespan as a result of increased sirtuin activation in organisms at all levels, from yeasts to mammals. After the deacetylation functions were discovered, sirtuins were also referred to as ‘NAD-dependent deacetylase’. Despite being often limited to deacetylate lysine residues of histone proteins in lower organisms, sirtuins have a wide variety of protein targets in the mammalian organism. The purpose of this review article is to provide an overview of the importance of sirtuin proteins that can be induced by dietary changes and to summarize the effects of SIRT1 and SIRT3, which stand out with their positive metabolic functions, on metabolism through some target substrates Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms