Filtreler
Filtreler
Bulunan: 28 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Tür [2]
Yayın Tarihi [1]
Tez Danışmanı [1]
Dergi Sayısı [3]
Yayın Dili [2]
Editör/Editörler [1]
Adölesanlarda COVID-19 Korkusunun Sağlığı Geliştirme Davranışlarına Etkisi

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.253 - 259

Amaç: Bu araştırmada, adölesanların COVID-19 korku düzeylerinin sağlığı geliştirme davranışları üzerine etkisinin belirlenmesi amaçlamıştır. Gereç ve Yöntem: 24-30 Haziran 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen bu çalışma kesitsel tasarıma sahiptir. Araştırmanın örneklemi Denizli il merkezinde yaşayan yaşları 10 ile 19 arasında değişen 375 adölesandan oluşmaktadır. Veri toplama aracı olarak kişisel bilgi formu, COVID-19 Korkusu Ölçeği ve Adölesan Sağlığı Geliştirme Ölçeği-Kısa Formu kullanılmıştır. Sağlığı geliştirme davranışlarını etkileyen faktörleri incelemek için çoklu regresyon analizi yapılmıştır. Bulgular: Bu çalışmada adölesanla . . .rın ortalama 17,66±6,13 (min.7- max. 35) olan COVID-19 korku düzeyleri orta düzeydedir. COVID-19 korkusunun sağlığı geliştirme davranışlarını olumlu yönde ve anlamlı şekilde etkilediği (β=0,135, p Daha fazlası Daha az

Sağlık Okuryazarlığının Kadın Sağlığı Üzerine Etkileri: Bir Stiesmatik Derleme

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.585 - 595

Amaç: Bu çalışmanın amacı; sağlık okuryazarlığı ile kadınların sağlık bilgisi, davranışları ve sonuçları arasındaki ilişki hakkında güncel bilgi ve çalışmaları sistematik olarak incelemektir. Gereç ve Yöntem: 2016-2021 yılları arasında PubMed, Cochrane, Science Direct ve Google Scholar veri tabanlarında “Health literacy”, “Women’s health”, “Reproductive health” anahtar sözcükleri kullanılarak tarama yapılmıştır. Bulgular: Ulaşılan 16.646 makaleden dâhil edilme kriterlerine uyan 20 makale çalışma kapsamına alınmıştır. Sonuç: Kadınların sağlık okuryazarlığı düzeylerinin kanserden korunma, prekonsepsiyonel bakım alma, yeterli doğ . . .um öncesi ve doğum sonrası bakım alma, emzirme, düzenli sağlık kontrollerini yaptırma ve fiziksel aktivite düzeylerini olumlu yönde etkilediği belirlenmiştir Daha fazlası Daha az

Hand Anatomy, Gender Differences, ROC Curve Values and Regression Formulas in Young Adults

SİNAN BAKIRCI | Kübra ERDOĞAN

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.557 - 561

Objective: In this study, our aim was to obtain the cut-off values with the “Receiver Operator Characteristic (ROC)” for estimating gender from the hand sizes of young adult female and male individuals, and also to create logistic regression equations. Material and Method: This study was carried out on 64 healthy young adult volunteers (29 males, 35 females) aged 18-22 years. Hand photos of the volunteers were taken using the Canon 800D camera. Hand length and hand breadth were measured with the “Image J” program. A total of 256 measurements were carried out. Results: Right hand mean length (in cm) was 17.70 for women and 20.01 for . . .men; The mean breadth of the right hand was found to be 8.10 in women and 9.34 in men. The difference between the right and left sides in terms of hand length in men and both hand length and hand breadth in women was statistically significant Daha fazlası Daha az

Yüksek Yağlı ve Yüksek Karbonhidratlı Diyetlerin Fetal Gelişim ve Bebek Sağlığına Etkisi

SİNAN BAKIRCI | Kübra ERDOĞAN

Derleme | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.601 - 609

Fetal gelişim, uterodaki fetüsün potansiyel büyüklüğe ulaşmasıdır ve gebe bir kadının maruz kaldığı çeşitli çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Maternal beslenme de, organizmanın yeterli büyümesini ve gelişmesini sağlayan çevresel bir faktördür. Birçok kadında maternal beslenme, gebelikte ve doğum sonrasında yetersiz yada olması gerekenden fazladır. Gebeler arasında yağ ve basit şeker içeriği yüksek olan batı diyeti tüketimi hızla artmaktadır. Annenin gebelik ve laktasyon döneminde yetersiz beslenmesiyle bebekte ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarıyla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Annenin yetersiz beslenmesi gibi, aşırı besle . . .nmesi ve yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı diyet tüketmesiyle de bebeklerde benzer sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Gebelik sırasında bebeklerin bu diyetlere maruz kalması, bebeklerde başta obezite ve diyabet olmak üzere kronik hastalık riskini artırmaktadır. Hayvan modellerinde yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı maternal diyetlere maruz kalan yavrularda; obezite gelişimi, artan adipoz doku, bozulmuş glikoz toleransı, bozulmuş insülin duyarlılığı ve karaciğer fonksiyon bozukluğu, kronik böbrek hastalıkları, anksiyete ve depresyon davranışları gibi durumlar gözlenmiştir. Bu çalışmanın amacı yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı maternal diyetlerin tüketiminin fetüsün gelişimi ve bebek sağlığına etkileri üzerine yapılan çalışmaları derlemek ve gebeliğin sağlıklı sonlanması için gerekli olan yeterli ve dengeli maternal diyetin önemini vurgulamaktır Daha fazlası Daha az

Rekabetçi ve Rekreasyonel Motokros Sporcularında Spora Bağlı Yaralanmaların İncelenmesi

SİNAN BAKIRCI | Kübra ERDOĞAN

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.239 - 244

Amaç: Bu araştırmada rekabetçi ve rekreasyonel motokros sporcularında spora bağlı yaralanma bölgesi, yaralanma tipi, yaralanmaya neden olan manevra ve düşme yönü, koruyucu ekipman kullanımı, algılanan yaralanma risklerinin belirlenmesi hedeflendi. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki bu araştırmaya 73 sporcu (yaş ortalaması: 38,98±8,88 yıl, vücut ağırlıkları ortalaması: 78,38±13,73 kg, boy uzunluğu: 175,28±6,50 cm) katıldı. Katılımcılara antrenman bilgileri, travma ve aşırı kullanıma bağlı yaralanma hikayeleri, koruyucu ekipman kullanım alışkanlıkları ve algılanan yaralanma risklerini içeren çevrimiçi bir anket formu uygulandı. Bulgula . . .r: Sporcular tarafından aşırı kullanıma bağlı ağrı olarak en sık sürüş sonrası el bileğinde (%42,47) ağrı bildirildi. Akut travma sonrası yaralanma en çok omuz (%31,50) ve diz (%31,50) eklemlerinde saptandı. En sık karşılaşılan yaralanma tipi kırıktı (%90,41). Sporcuların en çok atlama manevrası ile yaralandığı (%30,13) ve sağ yana düştükleri (%41,09) bulundu. En sık kullanılan koruyucu ekipmanın kask (%67,12) olduğu bildirilirken, zemin koşulları (%52,05) en çok bildirilen algılanan yaralanma riskiydi. Sonuç: Motokros sporcuları sıklıkla yaralanmalara maruz kalmaktadır. Sonuçlarımız doğrultusunda özellikle omuz ve diz eklemlerine yönelik koruyuculuğu daha yüksek ekipman materyallerinin geliştirilmesi önerilmektedir. Objective: In the present study, it was aimed to determine the sport-related injury region, injury type, maneuver and fall direction that caused the injury, protective equipment usage, and perceived injury risks in competitive and recreational motocross athletes. Materials and Methods: Seventy-three athletes (mean age: 38.98±8.88 years, mean body weight: 78.38±13.73 kg, mean height: 175.28±6.50 cm) participated in this crosssectional study. An online questionnaire including training information, traumatic and overuse injury history, protective equipment usage habits, and perceived injury risks was applied to the participants. Results: Post-driving wrist pain (42.47%) was mostly reported pain due to overuse by the athletes. Injuries following acute trauma were mostly detected in the shoulder (31.50%) and knee (31.50%) joints. The most common injury type was fracture (90.41%). Athletes were injured mostly with the jumping maneuver (30.13%) and fell to the right side (41.09%). Helmet (67.12%) was stated as the most used protective equipment, and ground conditions (52.05%) were the most reported perceived risk factor. Conclusion: Motocross athletes are frequently exposed to injuries. In line with our results, it was recommended to develop equipment materials with higher protection, especially for the shoulder and knee joints Daha fazlası Daha az

Biyoteknolojik Aşıların Geliştirilmesinde Kullanılan Biyoistatistik Analiz Yöntemleri ve Bir Minitab Uygulaması

AYŞEGÜL AKSOY GÖKMEN

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.563 - 570

Amaç: Bu çalışmada, biyoteknolojik aşı geliştirmek için kullanılan biyoistatistik analiz yöntemlerinin tanıtılması amaçlanmıştır. Tanıtılan tekniklerden örneklem büyüklüğü belirleme yöntemi kullanılarak örnek olay üzerinden Minitab uygulaması yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma kapsamında öncelikli olarak biyoistatistiğin kullanım amaçları tanıtılmıştır. Aşı geliştirmede kullanılan biyoistatistik teknikler teorik olarak anlatılmıştır. Binom ve stokastik aktarım modelleri ve geliştirilen aşının koruyucu etkilerinin değerlendirilmesi başlıkları dâhilinde analiz yöntemleri detaylandırılmıştır. Teorik altyapısı detaylı biçimde anlat . . .ılan tekniklerin istatistik formülleri ve formüllerin açıklamaları belirtilmiştir. Örnek bir senaryo verilerek Minitab paket programında aşı denemesi için gereken örneklem sayısı hesaplanmıştır. Bulgular: Standart sapma, hata payı, güç ve beklenen ortalama koruyuculuk oranına göre Minitab paket programında örneklem sayısı hesaplanmıştır. %80 koruyuculuk oranı için örneklem sayısı 18, %90 koruyuculuk oranı için örneklem sayısı 30 ve %99 koruyuculuk oranı için örneklem sayısı 58 olarak hesaplanmıştır. Sonuç: Aşı geliştirme sürecinin farklı aşamaları için farklı istatistik tekniklere ihtiyaç duyulduğu görülmüştür. Aşı geliştirme sürecinde başvurulan istatistik yöntemler küçük bir örneklemin analiz edilmesinden random olarak gerçekleştirilen saha denemelerine kadar çeşitlenmektedir. Bu nedenle İstatistik bilimi modern teknoloji kullanılarak aşı geliştirme sürecinin vazgeçilmez bir unsuru haline gelmiştir. Bu yöntemlerin başlıcalarının; binom ve stokastik aktarım modelleri, deterministik diferansiyel denklem modelleri ve geliştirilen aşıların koruyucu etkilerinin değerlendirildiği istatistik analizler olduğu görülmüştür Daha fazlası Daha az

İntrapartum Dönemde Sürekli Bakım ve Ebelerin Rolü

AYŞEGÜL AKSOY GÖKMEN

Derleme | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.597 - 600

İntrapartum dönemde sürekli bakım, gebe kadınlara doğum sürecinde ebe veya bu konuda eğitim almış bir sağlık profesyoneli tarafından birebir bakım sağlanması ve uygulanması olarak tanımlanmaktadır. Sürekli bakım kavramı; Ulusal Sağlık ve Bakım Mükemmelliği Enstitüsü (National Institute for Health and Care Excellence), Kraliyet Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Koleji (Royal College of Obstetricians and Gynaecologists), Ulusal Sağlık Sistemi (National Health Service), Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization) gibi uluslararası kuruluşların raporlarında yer verilen ve doğum hizmetlerinin niteliğini artırmak için önerilen bak . . .ımdır. Doğum sırasında sürekli ebelik bakımının; doğum sürecine, doğum sonuçlarına olumlu katkı sağladığı, doğum eylemine gereksiz müdahaleleri azalttığı pek çok çalışma ile kanıtlanmıştır. Travay ve doğum sürecinde sağlanan sürekli bakım, olumlu sağlık çıktılarının yanı sıra doğum yapan kadının ve doğum hizmeti veren sağlık çalışanlarının doğum memnuniyetini de arttırmaktadır. Sürekli bakımın merkezinde ebelik hizmetleri yer almaktadır. Ancak sürekli bakımın sağlanmasının önünde sağlık kurum ve politikalarının yetersiz desteği, ebelikte örgütlenme yetersizliği ve doğum hizmetlerinin planlanmasından kaynaklı çok yönlü engeller mevcuttur. Doğumda sürekli ebelik bakımı ile ilgili kanıta dayalı politikaların ulusal programlara ve sağlık hizmetlerine dâhil edilmesi, iyi planlanmış, katılımcı fikir birliğine dayalı uyum ve uygulama süreçlerine bağlıdır. Bu derlemede intrapartum dönemde sürekli bakımın önemi, bakımda ebelerin rolü ve sürekli ebelik bakımının önündeki engeller incelenmiştir Daha fazlası Daha az

Erkeklerin Aile Planlaması Yöntemlerine Yönelik Tutumlarının Belirlenmesi

İLKNUR YEŞİLÇINAR

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.577 - 583

Amaç: Bu çalışmada erkeklerin aile planlaması yöntemlerine yönelik tutumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Kesitsel tipteki bu çalışma, Ankara’da bir eğitim araştırma hastanesine başvuran 187 katılımcı ile yapılmıştır. Araştırma verileri “Tanıtım Formu” ve “Aile Planlaması Tutum Ölçeği” kullanılarak toplanmıştır. Verilerin analizinde Mann- Whitney U ve Kruskal Wallis testleri kullanılmıştır. İstatistiksel anlamlılık düzeyi p

Menopoz Döneminde Beslenmenin Yönetimi

GÜLŞAH KANER TOHTAK | ÇAĞLA AYER

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 1 ) , pp.191 - 197

Dünya Sağlık Örgütü menopozu, ovaryum işlevinin kaybolması sonucu, kendiliğinden, kalıcı olarak kadının menstruasyon döneminin sona ermesi olarak tanımlamaktadır. Menopoz, herhangi bir hastalık olmayıp sağlıklı kadının hayatında doğal ve kaçınılmaz bir süreçtir. Menopoz sürecinin başlamasıyla hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan pek çok semptom ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, bu süreçte meydana gelen bazı hormonal değişiklikler özellikle kardiyovasküler hastalıklar, obezite, diyabet ve osteoporoz gibi kronik hastalıkların riskini artırmaktadır. Yaşanılacak problemleri en aza indirmek ve yaşam kalitesini artırmak için çeşitli tıbbi uy . . .gulamalar, alternatif tedavi yöntemleri ve tıbbi beslenme tedavisi önerilmektedir. Sağlıklı bir beslenme düzeni, menopoz ve sonrası dönemde sağlığın korunması ve sürdürülmesi, menopozun neden olabileceği hastalık risklerinin azaltılmasında büyük bir öneme sahiptir. Literatürde menopoz ve menopoz sonrası dönemde olan kadınlar için sebze, meyve, tam tahıl ve kalsiyumdan zengin; enerji, yağ ve kafein içeriği düşük bir beslenme şekli önerilmektedir. Bu derlemede, menopoz döneminde meydana gelen değişiklikler sonucu olumsuz etkilenen kadın sağlığının korunup yaşam kalitesinin artırılabilmesi için beslenmede dikkat edilmesi gereken hususlara değinmek amaçlanmıştır. Bu bağlamda kadınların menopoz dönemine özgü ihtiyaçları göz önünde bulundurularak bireye özgü beslenme tavsiyelerinde bulunulması gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. The World of Health Organization defines menopause as the end of the woman's menstrual period spontaneously, irreversibly, due to the loss of ovarian function. Menopause is not any disease but a natural and inevitable process in the life of a healthy woman. With the onset of the menopause process, many symptoms occur both physiologically and psychologically. In addition, some hormonal changes in this process increase the risk of chronic diseases such as cardiovascular disease, obesity, diabetes, and osteoporosis. Various medical applications, alternative treatment methods, and medical nutritional therapy are recommended to minimize the effects of problems and to increase the quality of life. A healthy diet for preserving and maintaining health during and after menopause is of great importance in reducing the risk of diseases caused by menopause. In the literature, a diet rich in vegetables, fruits, whole grains, and calcium and poor in energy, caffeine, and fat is recommended for women in menopausal and postmenopausal periods. This review aims to address the issues that need to be considered in nutrition to protect the health of women who are adversely affected due to the changes during the menopause and to increase the quality of life. It was concluded that individual dietary recommendations should be made, taking into account the specific needs of women during the menopause Daha fazlası Daha az

Kadınların Beslenme Alışkanlıkları ve Ortoreksiya Nervoza (Sağlıklı Beslenme Takıntıları) İlişkisi: KKTC Örneği

GÜLŞAH KANER TOHTAK | ÇAĞLA AYER

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.223 - 229

Amaç: Bu çalışma, 20-40 yaş arasındaki kadınların beslenme alışkanlıkları ile ortoreksiya nervoza arasındaki ilişkiyi değerlendirmek amacıyla yapılmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma örneklemini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) 2011 nüfus sayımın sonuçlarına göre “basit rastgele örnekleme yöntemi” ile seçilen 475 kadın oluşturmuştur. Çalışma verileri, Mayıs-Temmuz 2016 tarihleri arasında Gazimağusa ilçesinde ikamet eden 20-40 yaş arası kadınlar ev veya iş yerlerinde ziyaret edilerek yüz yüze görüşme tekniği ile araştırmacı tarafından alınmıştır. Katılımcıların anket formu ile genel demografik bilgileri, genel beslenme alışka . . .nlıkları ve yeme davranışları değerlendirilmiştir. Ortorektik davranış değerlendirmesi için Ortoreksiya Nervoza Değerlendirme Ölçeği kullanılmıştır. Bulgular: Kadınların yaş ortalaması 30,67±6,08’dir. Çalışmaya katılanların %21,1’inde doktor tarafından tanısı konulmuş sağlık sorunu varken, %78,9’unun herhangi bir sağlık sorunu bulunmamaktadır. Ölçek puan ortalamaları 26,73±3,27’dir. Katılımcıların , %24,8’i ortoreksiya eğilimli, %75,2’si sağlıklı olarak bulunmuştur. Ortoreksiya eğilimli ve sağlıklı olan katılımcıların sigara kullanımlarına bakılmış ve istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur (p0,05). Ortoreksiya eğilimli kadınlar ile sağlıklı olanların ekmek tüketimleri arasında istatistiksel yönden anlamlı farklılık vardır ( Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemisi Nedeniyle Evde Kalış Döneminin Hemiparetik Serebral Palsili Çocuklarda Fonksiyonel Kapasite ve Denge Üzerine Etkisi

GÜLŞAH KANER TOHTAK | ÇAĞLA AYER

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi2 ( 7 ) , pp.203 - 207

Öz Amaç: Bu çalışma COVID-19 pandemisi nedeniyle evde kalış döneminin Hemiparetik Serebral Palsili (SP) çocukların fonksiyonel kapasite ve dengesi üzerine etkisini incelemek amacıyla gerçekleştirildi.Gereç ve Yöntem: Çalışma yaşları 7-14 arası değişen 37 hemiparetik SP’li çocuk dahil edildi. Değerlendirmeler bir videokonferans platformu üzerinden tam kapanma döneminde bir ay arayla yapıldı. Birinci değerlendirme yapıldıktan sonra bir aylık tedavi almadığı sürenin ardından ikinci değerlendirme yapıldı. Değerlendirmede 10 metre yürüme testi, dinamik zamanlı kalk ve yürü testi, tek bacak üzerinde durma testi, sandalyeden otur kalk tes . . .ti kullanıldı.Bulgular: Birinci ve ikinci değerlendirme arasında hemiparetik SP’li olguların Zamanlı Kalk ve Yürü testini tamamlama süreleri arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı (p>0,05). Olguların 10 metre yürüme testi süreleri ve sandalyeden otur kalk testi süreleri arasında birinci ve ikinci değerlendirmelerde istatistiksel olarak anlamlı fark vardı ( Daha fazlası Daha az

Obez Çocuklarda Omurganın Yapısı ve Mobilitesi ile Denge Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi: Ön Çalışma

SEVTAP GÜNAY UÇURUM | DAMLA KARABAY | HİLAL UZUNLAR | DERYA ÖZER KAYA | BUMİN NURİ DÜNDAR

Makale | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.571 - 576

Amaç: Obeziteye bağlı artmış vücut kütlesi ve ağırlık merkezinin değişmesi omurganın yapısı ve mobilitesiyle birlikte dengeyi de etkileyebilmektedir. Bu çalışmanın amacı obez çocuklarda omurga yapı ve mobilitesi ile denge arasındaki ilişkilerin incelenmesiydi. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya obezite tanısı almış, ortanca yaşları 14 yıl (IQR 25/75: 12/16 yıl) ve ortanca vücut kütle indeksleri 34,9 kg/m² (IQR 25/75: 31,9/37,8 kg/m²) olan 14 çocuk dahil edildi. Denge, bilgisayar destekli bir cihaz kullanılarak, omurga yapı ve mobilitesi ise Hocoma Valedo-Shape® cihazı ile değerlendirildi. Bulgular: Torakal bölge yapısı ile çift ayak göz . . .ler açık (r=0,537, p=0,048) ve gözler kapalı denge skorları (r=0,562, p=0,037) arasında orta düzeyde istatiksel olarak anlamlı ilişki tespit edildi. Torakal ve lumbal bölge mobilitesi, lumbal bölge yapısı, sakral/spinal inklinasyon değerleri ile denge parametreleri arasında anlamlı ilişkiler saptanamadı (p>0,05). Sonuç: Sonuçlarımıza göre, omurganın yapısı ile denge arasında pozitif yönde bir ilişki bulunmaktadır. Özellikle torakal bölgedeki omurga kifotik açı değerinin artması önarka yöndeki salınımları arttırarak dengeyi olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Obez çocukların gelişimleri boyunca omurga yapı ve mobilitelerinin takibinin yapılmasının ileriki problemlerin önlenmesinde önemli olduğunu düşünmekteyiz Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms