Yücebaş, Oğulcan
Yüksek Lisans | 2020 | Sosyal Bilimler Enstitüsü
Özet:Menemen, tarih boyunca birçok farklı devletin egemenliği altına girmiştir. Menemen'in Türk hâkimiyetine giriş süreci ise Saruhanoğulları'nın, bölgeyi topraklarına katmasıyla başlamıştır. İlçenin, Osmanlı İmparatorluğu'na bağlanması 1425 yılında II. Murad döneminde olmuştur. 494 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun toprağı olan Menemen, 21 Mayıs 1919 günü Yunan işgaline uğramıştır. 10 Eylül 1922 tarihinde Türk ordusunun ilçeye girmesiyle özgürlüğüne kavuşan Menemen, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında ise Kubilay Olayı ile gündeme gelmiştir. Menemen ile ilgili farklı dönemler ve olaylar hakkında araştırmalar olmakla birlikte . . ., ilçenin Demokrat Parti dönemindeki durumunu inceleyen bir çalışma bulunmaması tezin konusunun belirlenmesinde etkili olmuştur. 1950 yılında Demokrat Parti'nin Türkiye'de iktidara gelmesinin ardından, Menemen'in önemi başta ekonomi olmak üzere artmıştır. İlçenin iktisadî anlamda ön plana çıkmasında etkili olan gelişmelerden biri, Menemen Ovasında yapılan ziraî sulama faaliyetlerinin daha modern tarımsal aletlerle gerçekleştirilmesi sonucunda ürün çeşitliliğinin artmasıdır. Menemen'in ekonomik anlamda öneminin artması, ilçede yetiştirilen ürünlerden elde edilen ihracat gelirlerinin yükselmesiyle olmuştur. Demokrat Parti'nin ziraat alanında uyguladığı ve tarımda makineleşmeye dayanan politikaları da ilçede yaşanan iktisadî gelişmenin artmasında etkilidir. Menemen'in ekonomik anlamda refah düzeyinin yükselmesiyle birlikte, ilçenin sosyal ve kültürel hayatında da ilerleme yaşanmıştır.Summary:Menemen has been under domination of various states over the history. Menemen's process of getting into the sovereignty of Turks started when Saruhanogulları took the region to its territory. The district was connected to the Ottoman Empire in 1425. Menemen, which was the territory of Ottoman Empire for 494 years, was put under the occupation of Greek on May 21, 1919. Menemen, which was able to earn its freedom when the army of Turks went into the district on September 10, 1922, was recognized with the Kubilay Incident in the first years of the Republic of Turkey. Even though there were researches of different periods and incidents about Menemen, the fact that there were not any studies about the situation of district in Democratic Party period has affected the process of assigning the subject of the thesis. Menemen's importance increased especially in the economical field when the Democratic Party came to power in 1950. One of the developments in making the district stand out in the economic terms is the increase in the agricultural diversity as a result of the agricultural irrigation activities carried out with the modern tools in the Menemen Plain. The increase in economic importance of Menemen has been due to the increase in the export revenues obtained from the growing products in the district. Democratic Party's policies based on machinery in terms of agriculture are also effective in increasing the economic development of the district. With the increasing prosperity level of the district in the economical field, there were also developments in the social and cultural life of Menemen Daha fazlası Daha az
Kabacaoğlu, Özgün
Yüksek Lisans | 2020 | Sosyal Bilimler Enstitüsü
Özet:Osmanlı Devleti'nin idari reformları, birçok çalışmanın konusu olmuştur. Fakat bu çalışmalar içerisinde 17. yy. askeri devrim bağlamında pek konu edilmemiştir. Lakin bu yüzyıl, yaşanan idari ve siyasi dönüşümler açısından oldukça değerlidir. Zira bu dönemde, Osmanlı Devleti'nin klasik olarak adlandırılan ve dış dünya karşısında görece güçlü olmasını sağlayan kurumları değişmiştir. Bu dönüşümün en önemli nedenlerinden birisi de askeri teknolojilerdeki değişimdir. Nitekim Osmanlı Devleti, 1593 tarihinde başlayan Uzun Harp sırasında, askeri teknolojilerdeki değişimi ve sonuçlarını açık bir biçimde kavramıştır. Bu değişim karşısınd . . .a önce silahlı kuvvet yapısını ve ardından askeri finansman modelini değiştirmiştir. Bunun sonucunda da devlet idaresi, gerçekleştirmek zorunda kaldığı değişimlerin yarattığı zincirleme dönüşümleri yönetmek zorunda kalmıştır. Tımarlılar ve kapıkulları arasındaki dengenin çökmesi sonucunda yaşanan çatışmalar ile boğuşmuştur, siyasal ve ekonomik istikrarsızlık yaşamıştır. Nihayetinde 1717 yılında malikane sistemini kabul etmiştir ve bu değişim de âdem-i merkezileşme ile sonuçlanmıştır. Buradan hareketle de bu çalışmada, 1600'lü yıllarda Osmanlı devlet kurumlarının yaşadığı dönüşüm ele alınacak, Türk idari tarihi içerisinde eksik kalan bir alan, askeri teknolojiler ile etkileşim bağlamında incelenecektir.Summary:State reforms of the Ottoman Empire have been the subject of many studies. However, in these studies, the 17th century in the context of the military revolution has not been much examined. But, this century is very valuable in terms of administrative and political transformations. Because, in this period, the classical institutions of the Ottoman Empire had changed. One of the most important reasons for this transformation had been the change in military technologies. As a matter of fact, during the Long Turkish War that started in 1593, the Ottoman Empire had clearly understood the changes in military technologies and their results. Facing these changes, Ottomans first changed the armed force structure and then the military financing model, and as a result, the empire administration have had to manage the chain transformations caused by the changes it had to realize. The empire struggled with clashes as a result of the collapse of the balance between the kapıkulu (Sultan's household troops) and the timariots. It experienced political and economic instability. Finally, in 1717, Ottomans accepted the malikane system permanently and therefore this change had resulted in decentralization. Indeed, in this study, the transformation of Ottoman empire institutions in 1600s was discussed and an area lacking in the administration history of Turkish was examined in the context of interaction with military technologies Daha fazlası Daha az
Celeb, Mehmet Emin
Yüksek Lisans | 2020 | Sosyal Bilimler Enstitüsü
ÖzetBu tezde, Ehl-i sünnetin temel ekollerinden birinin kurucusu sayılan İmâmMâtürîdî’nin Şiî mezheplere bakışı tespit edilmiştir. Bir giriş ve iki bölümden oluşan tezin giriş bölümünde çalışmanın konusu, amacı, metodu ve kaynaklarına yer verilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde, araştırmayla ilgili Mâtürîdî’nin yaşadığı dönem, dini, siyasi ve mezhebî yapı incelenmiş ve onun görüşleri hakkında bilgi verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise İmâm Mâtürîdî’nin Şiî fikirleri nasıl değerlendirdiği irdelenmiştir. Karşılaştırma yapılarak, onun Şîa fırkaları içerisinden İsmâiliyye ve İmâmîyye’ye olan eleştirileri tespit edilmiştir. Bu . . .çerçevede, İmam’ın Şiî/Bâtınî fikirlere nasıl ulaştığı araştırılmıştır. Ayrıca çağdaş Şiî tefsirlerine müracaat edilmiştir. Tezin sonuç kısmında ise araştırmada ulaşılan sonuçlara ve tespitlere yer verilmiştir.SummaryIn this thesis, the view of Imam Maturidi, who is considered to be the founder of one of the main schools of the Ahl al-Sunnah, about the Shiite sects was determined. In the introduction part of the thesis, which consists of an introduction and two parts, the subject, purpose, method and resources of the study are included. In the first part of the study, the period in which Maturidi lived, the religious, political and sectarian structure related to the research was examined and information was given about his views. In the second part of the study, it was examined how Imâm Maturidi evaluated Shiite ideas. By comparison, his criticisms of Ismâ îliyyaand Imâmîyya were determined among the Shia forts. Within this scope, investigated how the Imam reached the Shiite/esoteric ideas. Also contemporary Shiite tafsirs have been applied. In the conclusion part of the thesis, the results and determinations reached in the research are included Daha fazlası Daha az
Mehmet Emin Satır
Makale | 2020 | İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi7 ( 1 ) , pp.95 - 105
Yeni bir yurttaşlık tipi olarak biyolojik yurttaşlık olgusu, hastalıklar, bedensel kusurlar ve eksiklikler ekseninde bir araya gelen bireylerin oluşturduğu yurttaşlık biçimini nitelendirmektedir. Biyolojik kökenli nedenlerden ötürü bir araya gelerek iktidarlardan, birtakım sosyal haklar talep eden biyolojik yurttaşlar, küreselleşme sonrası çağda oldukça etkili faaliyetler yürütmektedirler. Bu bağlamda biyolojik yurttaşlık olgusunda direkt olarak birey ve iktidar arasında bir ilişki söz konusudur. Yeni medya teknolojilerinin de gelişim göstermesiyle biyolojik yurttaşlık faaliyetleri, internet ortamlarında yürütülmeye başlamıştır. Bu . . .bağlamda yapılmış olan bu çalışmanın amacı, biyolojik yurttaşlık olgusunu yeni medya teknolojileri ekseninde tartışmaktadır. Çalışmada, literatür tarama yöntemi kullanılmış olup, online bir aktivizm platformu olan Change.org’un 2015-2018 yılları arasındaki raporlarda yer alan sağlık konulu kampanyalar ve bu kampanyalara yönelik katılımlar, biyolojik yurttaşlık ekseninde tartışılmıştır Daha fazlası Daha az
Mehmet Emin Satır
Makale | 2020 | Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi ( 44 ) , pp.317 - 326
Bu çalışma, eğlence mekanlarının toplumsal görünümlerini yeni medya üzerinden açıklamaya çalışmaktadır. Bilindiği üzere birey, toplumsal hayat içerisinde boş zaman faaliyetlerinde bulunmaktadır. Boş zaman faaliyetlerinin kişiye hem bireysel bazda hem de toplumsal bazda faydaları bulunmaktadır. Boş zamanları faaliyetlerinin özellikle dinlenme, mutlu olma, hoşça vakit geçirme gibi bireysel faydalarının yanında sosyalleşme gibi önemli toplumsal işlevleri de bulunmaktadır. Geçmişten günümüze farklı şekillerde gerçekleşen boş zaman faaliyetleri günümüzde, kent hayatının en fazla görülen toplumsal görünümlerinden biri olmuştur. Genellikle . . . bir mekân etrafında gerçekleşen kentsel boş zaman faaliyetleri, kent hayatı içerisinde spor mekanları, alışveriş mekanları, eğlence mekanları gibi mekanlar etrafında yaşanmaktadır. Çalışmaya esas konu olan alan, eğlence mekanlarıdır. Eğlence mekanları, geçmişten günümüze farklı formlarda da olsa varlık göstermeye devam etmektedir. Bu formların son dönemde en görünür olanlarından birisi de kafelerdir. Günümüzde özellikle kent hayatı içerisinde oldukça yaygınlaşan kafeler önemli bir boş zaman mekanıdır. Farklı konseptleri, fiziksel yapıları, müşteri kitleleri ile kafeler hayat- yapı ekseninde önemli bir çalışma alanıdır. Son dönemlerde bu tarz eğlence mekanları bir boş zaman faaliyetinin ötesinde gösterişçi bir tüketimin nesnesi haline de gelebilmektedir. Bu mekanlarda bulunma ile birlikte mekânı göstergesel bir değer ölçüsünde sunma oldukça yaygınlaşmıştır. Bu çalışma da bir kafe olan Huqqa özelinde mekân ve birey arasındaki etkileşim, yeni medya üzerinden tartışılmış, anlamlandırılmaya ve yorumlanmaya çalışılmıştır. Bahsi geçen mekân İstanbul’un en ünlü alkolsüz eğlence mekanlarından biridir. Ayrıca boğaz kenarına konumlanmış olan ve de konsepti, fiziksel yapısı ve toplumsal hayatı itibari ile önemli bir eğlence alanı olan mekân değerli bir araştırma alanıdır. Bu bağlamda, çalışmada Google yorumları üzerinden netnografik bir analiz yapılmıştır. Çalışma sonucunda Google üzerinden elde edilen kafeye dair yorumlar derlenmiş ve ele alınmıştır. Temelde üç unsur ekseninde şekillenen yorumlar, mekân ve değer fiyat , mekân ve kalite ile mekân ve toplumsal görünümler üzerinde kesişmektedir. Sonuç olarak, bir tüketim eyleminin gerçekleşmesi noktasında tek bir motivasyon unsurunun bulunmadığı görülmektedir. Başlı başına mekânın ve toplumsal görünümlerinin tüketim için bir itici olduğu görülmektedir Daha fazlası Daha az
Mehmet Emin Satır
Makale | 2020 | Atatürk İletişim Dergisi ( 19 ) , pp.5 - 22
Toplumsal hayatta meydana gelen olayları, kamuoyuna duyurmak ve bilgi akışını sağlamak amacıyla faaliyet gösteren medya kuruluşları, haber olgusunun en önemli aktarıcıları konumundadırlar. Bir ürün olarak haber, haber ajansları ve diğer medya kuruluşları tarafından üretilerek, hedef kitle ile paylaşılır. Bu çerçevede üretilen ya da inşa edilen bir şey olarak haber, ideolojiden bağımsız olarak değerlendirilemez. Dolayısıyla haberlerin içerikleri, sunuluş biçimleri ve taşımış oldukları anlam, belirli iktidar yapılanmalarının ideolojilerini taşımakta ve aktarmaktadırlar. Bu bağlamda medya, iktidar ve ideoloji arasında önemli bir ilişki . . . bulunmaktadır. Medya içerikleri olarak haberlerin taşımış oldukları ideolojiler, kapalı bir şekilde varlık göstermektedir. Dolayısıyla haberlerin ideolojik olarak çözümlenmesi, medya, iktidar ve ideoloji arasındaki ilişkiyi göstermek arasından oldukça işlevseldir. Bu bağlamda yapılmış olan bu çalışmada, 15 Mart 2019 tarihinde Yeni Zelanda’da meydana gelen terör saldırısını aktaran haberleri incelenmiştir. Çalışma, Reuters, Anadolu Ajansı, Sputnik, CNN International ve El Cezire haber ajansları ile sınırlandırılmıştır. Çalışma sınırlılığında yer alan ajansların olayın gerçekleştiği gün ve sonraki iki günde olaya ilişkin olarak vermiş olduğu haberler, haber, ideoloji ve iktidar arasındaki ilişkiyi ortaya çıkartmak amacıyla eleştirel söylem analizi yöntemiyle incelenmiştir Daha fazlası Daha az
Mehmet Emin Satır
Makale | 2020 | Global Media Journal11 ( 21 ) , pp.1 - 18
Öz Her metin, geçmişte yazılmış olan metinlerden izler taşımakta ve onlarla bir etkileşim içerisine girmektedir. Dolayısıyla bir metni diğer metinlerden bağımsız olarak ele almak, metnin anlamlandırılması noktasında kusurlu bir yaklaşımdır. Bu bağlamda her metnin metinlerarası bir bağlama sahip olduğu söylenebilir. Rus dilbilimci Mikhail Bakhtin'in fikirsel olarak öncülüğünü yaptığı ve sonraki dönemde Julia Kristeva'nın geliştirmiş olduğu metinlerarasılık, metinlerin incelenmesi noktasında oldukça işlevseldir. Temelde metinlerin birbirleriyle olan etkileşimini ve ilişkisini niteleyen bir kavram olarak metinlerarasılık, metin incelem . . .elerinde sıklıkla kullanılmaktadır. Metinlerarasılık yaklaşımına göre her şey bir metin olarak ele alınabilir. Bu bağlamda sinema filmlerinin de birer metin olduğunu belirtmek gerekmektedir. Yazılı kültüre geçiş yapılmadan önce toplumlar için oldukça önemli yapılar olan mitlerin izlerine birçok metinde rastlanılmaktadır. Dolayısıyla mitler ve diğer metinler arasında metinlerarası bir ilişkiden bahsedilebilir. Bu bağlamda yapılmış olan bu çalışmada Ethan Coen ve Joel Coen (Coen Kardeşler)'in 2013 yılında yapmış oldukları Inside Llewyn Davis filmi, Antik Yunan dünyasına ait bir mit olan Sisifos ile kurmuş olduğu etkileşim ekseninde metinlerarasılık bağlamında incelenmiştir. Bu çalışmanın amacı, sinema ve mitler arasındaki metinlerarası ilişkiyi Inside Llewyn Davis filmi özelinde açığa çıkartmaktır. Each text carries traces of the texts written in the past and interacts with them. Therefore, it is a flawed approach to addressing a text independently from other texts. In this context, it can be said that each text have intertextaulity aspect. The intertextuality developed by the Russian linguist Mikhail Bakhtin, who was the intellectual pioneer and later developed by Julia Kristeva, is highly functional in the analysis of texts. Basically, intertextuality is often used in text analysis as a concept that characterizes the interaction and relationship between the texts. According to Roland Barthes : "Every text is an intertext; other texts are present in him at varying levels, in more or less recognizable forms: the texts of the earlier culture and those of the surrounding culture; all text is a new fabric of old quotations. " In this context, it can be said that movies are text. The traces of myths, which are very important structures for societies, are found in many culture before the transition to written culture. Thus, it can be said that there is intertextual relationship between myths and other texts. In this study, Ethan Coen and Joel Coen (Coen Brothers) who directed, the film Inside Llewyn Davis (2013) was examined in the context of intertextuality on the interaction with Sisifos, a myth of the Ancient Greek world. The aim of this work, is to reveal the intertextual relationship between cinema and myths in the particular Inside Llewyn Davis (2013) movie Daha fazlası Daha az
HATİCE MERVE ÇALIŞKAN BAŞER
Makale | 2020 | Türkiye Din Eğitimi Araştırmaları Dergisi
Zamanın geçmesiyle kültür, yaşama biçimi, ilgiler, pek çok şey değişmekte, dönüşmektedir. Kelimeler de bu dinamik yapıdan etkilenmektedir. Söylediklerimizi iyi anlatmak ve söyleneni iyi anlamak için bu değişime kayıtsız kalamayız. Kur’an’ın da söylemi yazıya geçirilmiştir ve onu daha iyi anlamak için onun kelimelerini iyi bilmek gerekmektedir. “C-h-l” kökü üzerinden yapılan bu çalışmayla hem kelimenin dönüşümünü görmek hem de Kur’an nüzulünün dinamik yapısı içerisindeki değişimleri okumak amaçlanmıştır. Bu makalede öncelikle c-h-l kökünün sözlük anlamlarından hareketle farklı formlarının anlamlarına yer verilmiştir. Yine kökün eş ve . . . zıt anlam kökleri ile bu köklerin ilişkili olduğu kelimeler aktarılmış ve tüm bulgular tablo halinde gösterilmiştir. Daha sonra c-h-l kökünün geçtiği yirmi dört ayet, Mekkî ve Medenî ayrımı dikkate alınarak, iniş sırası gözetilerek gruplar halinde incelenmiştir. Cehl kelimesinin eş anlamlarından hareketle ayetlere manalar verilmiş ve hangi ayette hangi eş anlamının kullanıldığı belirtilmiştir. Mekke’de zaafların alışkanlıklara, Medine’de keyfiliğe ve aşırılığa dönüştüğü ve bunların hatalara sebebiyet verdiği; tüm bu hataların “cehl” şeklinde isimlendirildiği sonucuna varılmıştır. With passing of time; culture, lifestyle, interests, many things change and transform. Words are also affected by this dynamic structure. We cannot be indifferent to this change in order to explain what we say and understand what is said. The discourse of the Qur'an has also been written and it is necessary knowing its words well to understand it better. With this study carried out on the "c-h-l" root, it was aimed both to see the transformation of the word and to read the changes in the dynamic structure of the Qur'an’s arrival. In this article, firstly, the meanings of the different forms of the root of c-h-l are based on the dictionary meanings. Again, the root and opposite meanings of the root and the words that these roots are related are transferred and all the findings are shown in a table. Later, the twenty four verses where the c-h-l root passes were examined in groups considering the Meccan and Madinan distinctions, taking into account of chronological order. Based on the synonyms of the word Cehl, the verses are given meanings and which synonyms are used in which verse. Weaknesses; turned into habits In Mecca, turned into arbitrariness and extremism in Madinah, and these caused mistakes; it is concluded that all these errors are named as "cehl".Keywords: Cehl, Sefeh, Kufr, Bagy, Tugyan, Meccan, Madina Daha fazlası Daha az
Küçükdoğan Öztürk, Nilay
Doktora Tezi | 2020 | Graduate School of Natural and Applied Sciences
ÖZETBu tez çalışmasında inorganik dolgu maddeleri (kırmızı çamur (Boksit cevheri atığı) ve kağıt hamur ve üretim çamuru endüstriyel atıkları veya bor bileşikleri) katkılanmış polimer kompozit üretimi yapılmıştır. Üretim işleminde dolgu oranları bir deneysel dizayn (D-optimal karışım ve tam bileşenli) sistematiği ile planlanmış ve üretimler termo-kinetik mikser ve çift vidalı ekstrüder ile gerçekleştirilmiştir. Kompozitlerin ve hammaddelerin karakterizasyonunda çeşitli test ve analiz cihazları kullanılmıştır. Kompozitlerin mekanik davranışlarının optimizasyonu amacıyla deneysel veriler ilk olarak regresyon analiziyle matematiksel ola . . .rak modellenmiştir. Daha sonra dört farklı (Genetik Algoritma, Diferansiyel Gelişim, Nelder-Mead, ve Benzetimli Tavlama) optimizasyon algoritması ile mekanik özelliklerin maksimizasyonu için optimum üretim parametreleri elde edilmiştir. Deneysel karakterizasyonun yanı sıra kırmızı çamur/polipropilen kompozitlerin termal iletkenlik davranışı teorik (Russell, Maxwell-Eucken, Bruggeman, Hamilton-Crosser ve Cheng-Vachon) ve empirik (Nielsen, Agari, Karışık-emprik ve perkolasyon) modeller kullanılarak ortaya konmuştur. Ayrıca, teorik modeller (Kissinger, Friedman, Flynn-Wall-Ozawa, Horowitz-Metzger, Achar ve Coats-Redfern) ile hem dolgu maddeleri hem de kompozitlerin termal degradasyon davranışları araştırılmıştır. Termal degradasyon davranışlarının araştırılması çalışmalarında Coast-Redfern metodu modifiye edilerek nihai çözüme ulaşılması sağlanmıştır. Daha sonra ise geleneksel Coast-Redfern metodu ile modifiye metod kıyaslanarak fark grafikleri ortaya konmuştur.ABSTRACTIn this thesis, red mud (bauxite ore waste) and pulp and paper mill sludge industrial wastes or boron compounds, polymer composites with inorganic fillers were produced. Filler ratios in the production process were planned with experimental design (D-optimal mixture and full component) systematic, and the productions were carried out with thermo-kinetic mixer and twin-screw extruder. Numerous test and analysis techniques have been used to characterize composites and raw materials. To optimize the mechanical behavior of composites, experimental data was first mathematically modeled by regression analysis. Then optimum production parameters were obtained for the maximization of mechanical properties with four different (Genetic Algorithm, Differential Evolution, Nelder-Mead, and Simulated Annealing) algorithm. Additionally, experimental characterization, the thermal conductivity behavior of red mud/polypropylene composites, has been demonstrated using theoretical (Russell, Maxwell-Eucken, Bruggeman, Hamilton-Crosser, and Cheng-Vachon) and empirical (Nielsen, Agari, Mixed-empiric, and Percolation) models. Also, thermal degradation behaviors of both fillers and composites were investigated with theoretical models (Kissinger, Friedman, Flynn Wall Ozawa, Horowitz Metzger, Achar, and Coats-Redfern). In the studies for the investigation of thermal degradation behaviors, the Coast-Redfern method has been modified to reach the exact solution. Then, the difference between the traditional Coast-Redfern method and the modified method is presented Daha fazlası Daha az
Tiktaş, Aslı
Yüksek Lisans | 2020 | Graduate School of Natural and Applied Sciences
xiii, 62 sayfa 29 cm. 1 CD
Gökdemir, Barış
Yüksek Lisans | 2020 | Fen Bilimleri Enstitüsü
xiii, 61 sayfa 29 cm. 1 CD
Yeşilkaya, Bartu
Yüksek Lisans | 2020 | Graduate School of Natural and Applied Sciences
ÖZETEmotion estimation is an effective analysis method used to increase the interaction between humans and machines. Electroencephalogram (EEG) based emotion prediction studies based on brain signals become very attractive since they provide successful results of emotion analysis. In this study, new methods for emotion prediction are presented in accordance with dimensional emotion modeling. Multichannel EEG signals are recorded while the subjects viewed pictures from the International Affective Image System (IAPS) data set. Signal preconditioning and artefact elimination was performed by applying necessary filters on the recorded d . . .ata. Several features are extracted and the signals are classified using classification methods such as support vector machines and K-nearest neighbor. To improve the classification performance, we propose a second method where EEG signals are further analyzed by Multivariate Empirical Mode Decomposition (MEMD) and similar features are extracted from the intrinsic mode functions (IMFs) of the MEMD and classified using machine learning methods. As a third method, Deep Learning (DL) approach is proposed for classification of emotional labels. Time-frequency (TF) representations of the IMFs extracted using MEMD method are calculated by the Short-time Fourier Transform (STFT) and spectrogram. These spectrograms considered as TF images are applied to a Convolutional Neural Network (CNN) to classify the emotional labels. Performance results of the proposed methods suggest that utilizing an advanced signal processing method such as MEMD and using DL approach for classification provides encouraging results and may be used in future human-machine interaction studies.SUMMARYDuygu tahmini insanlar ve makineler arasındaki etkileşimi arttırmak amaçlı kullanılan etkili bir analiz yöntemidir. Duygu analizi deneylerinde başarılı sonuçlar verdiği için günümüzde beyin sinyallerine dayalı, elektroensefalogram (EEG) tabanlı duygu tahmini araştırmaları ilgi çekmektedir. Bu çalışmada boyutsal duygu modellemesi doğrultusunda duygu tahmini analizi için yeni yöntemler önerilmektedir. Uluslararası Afektif Görüntü Sisteminden (IAPS) alınan görseller ile oluşturulmuş veri seti kullanılarak çok kanallı EEG sinyalleri kayıt edilmiştir. Bu veriler üzerinde gerekli olan filtreler uygulanarak veri temizleme ve gürültü giderme ön işlemleri gerçekleştirilmiştir. Daha sonra EEG sinyallerinden çeşitli öznitelikler elde edilmiş ve Destek Vektör Makineleri (DVM) ve K-en yakın komşu gibi sınıflandırma yöntemleri kullanılarak sınıflandırılmıştır. Başarı oranını arttırmak için EEG sinyalleri Çok Değişkenli Görgül Kip Ayrışım (ÇDGKA) yöntemi ile analiz edilerek elde edilen Özgün Kip Fonksiyonlarından (ÖKF) benzer öznitelikler hesaplanmış ve sınıflandırılmıştır. Duygu durum kestirimi için üçüncü bir yöntem olarak derin öğrenme tabanlı bir yaklaşım önerilmiştir. ÇDGKA ile elde edilen ÖKF'lerin zaman-frekans (ZF) gösterimleri Kısa Zamanlı Fourier Dönüşümü (KZFD) ve Spektrogram ile elde edilmiştir. Hesaplanan spektrogram matrisleri ZF imgesi olarak değerlendirilmiş, evrişimsel sinir ağını eğitmek ve duygu durum kestirimi için giriş olarak kullanılmıştır. Önerilen yöntemlerin başarım sonuçları, ÇDGKA gibi ileri sinyal analiz yöntemi ve derin öğrenme yaklaşımı kullanılarak duygu durum kestiriminde başarılı sonuçlar elde edildiğini ve gelecek insan-makine etkileşim sistemlerinde kullanılabileceğini göstermektedir Daha fazlası Daha az