Filtreler
Filtreler
Bulunan: 99 Adet 0.001 sn
Tam Metin [1]
Yayın Dili [4]
“et-Teysîr fî Kavâi’di ‘Ilmi’t-Tefsir” Adlı Eser Bağlamında Kâfiyeci’de Tefsir Usûlü

Makale | 2021 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.563 - 592

Hamd Allah (c.c)’a, salât ve selâm Rasûlullah (s.a.v)’a olsun. Bu araştırma tefsir usûlü alanında bir incelemedir. Tefsir ilminin, kendisine hizmet eden diğer ilimlerden müstağni olmadığı mâlumdur. Tefsir usûlü bu ilimlerin en önemlilerindendir. Çünkü Kur’ân’ın doğru tefsir edilebilmesi için kendilerine bu ilimle ulaştığımız ilmi mukaddimeler ve küllî kâideler uyarınca yol almak gerekir. Bu alanda araştırma yapanların vazifelerinden biri de; mütekaddim âlimlerin tefsir usûlü hususundaki gayretlerini ortaya koymaktır. Zira mütekaddim âlimler, sonradan gelecekler için araştırmanın yolunu kolaylaştırmışlar ve yol işaretlerini belirlemi . . .şlerdir. Tam da noktadan hareketle bu araştırma Osmanlı Devleti âlimlerinden Kâfiyeci lakabıyla meşhur Muhammed b. Süleyman’ın (h.978) tefsir usûlüne dair gayret ve çalışmalarına ışık tutmayı amaçlamaktadır. Özellikle “et-Teysîr fî Kavâidi İlmi’t-Tefsir” isimli eseri dikkate alınacak ve daha önce üzerinde durulmamış yönleri, ilim ehlinin istifadesine sunulmak üzere akademik bir incelemeye tabi tutulacaktır. Çalışmamızın konusunu şu sorulara aranan cevaplar oluşturmaktadır: “Tefsir usûlünden ne kastedilmektedir? Kâfiyeci’nin tefsir usûlü ilmine dair metodunun özellikleri ve ilmi kriterleri nelerdir? Tefsir ilminin kavramlarını belirlemede gayret ve katkısının önemi nedir? Elde ettiği kâidelerin ilmi kıymeti nedir?” Bu çalışma bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde tefsir usûlü ilminin mâhiyeti konusu, kitabın müellifinin metoduna uygun olarak ele alınmış; diğer iki bölümde ise temel kavramlar ile Kâfiyeci’nin tefsir ilmi için belirlediği küllî kâideler yine onun perspektifinden incelenmiştir Daha fazlası Daha az

İslam Hukuku ve Müslüman Azınlıklar: İkinci/Sekizinci Asırdan On Birinci/On Yedinci Asra Kadar Müslüman Azınlıklara Dair Hukuki Söylem

Makale | 2021 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.593 - 644

Bu makale ikinci/sekizinci asırdan yedinci/onyedinci asra kadar Müslüman azınlıklar üzerine hukuki söylemlerle ilgili şu konuları incelemektedir: (1) Müslümanların gayri müslim topraklarda ikamet edip edemeyeceği ve bunun hangi şartlar altında olabileceği, (2) bu Müslümanların dârülislâm ile olan ilişkisi, (3) bu Müslümanların şeriata ve kendilerine ev sahipliği yapan devlete karşı borçlu oldukları ahlaki ve hukuki görevler. İslamın ilk asırlarında gayri müslim topraklarda ikamet etmenin meşruluğu konusundaki hukuki tartışmalar gizemli ve muğlaktı. Sistematik hukuki konumlar ancak altıncı/on ikinci yüzyıldan sonra tarihsel zorluklar . . .a bir tepki olarak gelişti. Fakihler tarafından benimsenen çeşitli konumlar, tarihsel özgüllüğün bir işleviydi ve dinamik bir hukuki gelişim sürecini yansıtıyordu. Teorik olarak, gayri müslim bölgede ikamet eden Müslümanların durumu, dârülislâm ve dârülharb arasındaki geleneksel ikilemden (dichotomy) dolayı problemlidir. Uygulamada ise dârülislâm dışında ikamet eden Müslüman azınlıkların daimi varlığı, bu ikilemsel görüşe meydan okumuştur. Dârülislâm ile dârülharb arasındaki dilsel ikilem, çok daha karmaşık bir tarihsel gerçekliği gizlemektedir. Konuyla ilgili hukuki tartışmalar ne dogmatik ve ne de özcü (essentialist) durumlara elverişlidir Daha fazlası Daha az

الشعر والأخلاق بين الفلاسفة اليونانيين والمسلمين

Makale | 2021 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.349 - 385

Filozofların eleştiri ve yaratıcılık bağlamında şiir araştırmalarına katkıları açıktır. Filozofların şiir yorumları daha çok faydaya ve uygulamaya yöneliktir. Burada şiir insan mutluluğu gibi yüce bir amaca hizmeti gerçekleştirecek bir araç haline dönüşmektedir. Filozoflar sözü edilen yüce amaca ulaşmak adına pek çok açıdan şiir araştırmalarına girişmişler ve diyalektik incelemelerde bulunmuşlardır. Filozofların ilk sırada ele aldıkları şiir diyalektiklerinden en önemlisi, şiir ve ahlak diyalektiğidir. İşbu diyalektik, şiirin mahiyetini, amacını ve temel ölçütlerini ortaya koymaya çalışan araştırmalarda etkili ve etkin bir rol oynam . . .aya hâlihazırda devam etmektedir. Bu çalışmada ahlak ve şiir arasındaki irtibatın tabiatı araştırılacaktır. Ahlâkî eleştirel yöntemi şiire uygulayan Müslüman ve Yunan Filozofların konu ile ilgili yaklaşımları incelenecektir. Makalede bir giriş iki temel başlık vardır. Birinci başlıkta Aristo ve Eflatun gibi Yunan Filozoflarında şiirin ahlak ile irtibatı ele alınacaktır. İkinci başlık ise Farabi, İbn Sina, İbn Rüşd ve Miskeveyh gibi Müslüman Filozoflardaki şiirin ahlak ile ilişkisine ayrılmıştır. Çalışmanın temel yöntemi birincil kaynaklardan elde edilen verilerin tespit, tahlil süreçlerinden sonra birbirleri ile karşılaştırılmasıdır Daha fazlası Daha az

Ulema ve Memlük Sultanlarının Çıkar İlişkileri

Makale | 2021 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.535 - 562

Ulema ve yönetici ilişkileri tarihin ilk dönemlerinden itibaren önemini koruyan bir alan olagelmiştir. İlim adamları, bir yönüyle ilmiye sınıfına mensup olmaları bakımından devlet sisteminde belirli bir hiyerarşiye sahipken bir taraftan peygamberlerin varisleri olarak dini hüviyete sahiptir. Çift boyutlu kimlikleri, ulema-ümera ilişkilerinde daha hassas bir denge gözetilmesine yol açmış ve devlet başkanlarıyla ilişkilerinin mahiyeti sorgulanarak ayrıntılarıyla çeşitli araştırmalara konu olmuştur. İlim adamları ve devlet başkanlarının karşılıklı maslahata dayanan bir ilişkileri olduğu tezinden yola çıkarak söz konusu irtibata farklı . . .bir açılım getiren bu çeviride, Yaacov Lev’in “Symbiotic Relations: Ulama and the Mamluk Sultans” isimli makalesi, “Ulema ve Memlük Sultanlarının Çıkar İlişkileri” başlığıyla tercüme edilmiştir Daha fazlası Daha az

Murat ŞİMŞEK, İmam Ebû Hanîfe ve Hanefîlik

Makale | 2020 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi10 ( 10 ) , pp.255 - 265

Kitap tanıtımı

موقف البَرَيلْوِية من علم رسول الله صلعم بالغيب

Makale | 2022 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.619 - 644

هدف هذا البحث هو التعرف على موقف البَرَيلْوِية - صوفية شبه القارة الهندية - من علم الرسول (صلعم) بالغيب والأحاديث التي استخدموها في هذا الموضوع واستدلالاتهم. دراستنا ليست مبنية على مناقشة الأدلة لأن النقد لا يصلح إلا في الخطوة التالية بعد الفهم الصحيح للمسألة. أما اكتفائنا بدراسة وصفية؛ فهو لتمهيد الطريق للدراسات القادمة التي تهدف النقد والتحليل. دراستنا مهمة من حيث أنها تتناول إحدى القضايا الخلافية المعاصرة. وقد ذكرنا موقف الديوبندية – تيار يخالف البريلوية في هذه المسألة – حين الحاجة لتفهيم خلفية المسألة. وفي البحث تم تقديم المعلومات المبعثرة في كتب مختلفة في انسجام خاص. ومن نتائج هذا البحث هو أن علم الرسول (صلعم) بالغيب منقسم إلى . . .ثلاث مراتب عند البريلوية؛ فمنكرو الأولى دخلوا الكفر ومنكرو الثانية خرجوا من أهل السنة وأما المرتبة الثالثة من علمه (صلعم) فلا يخرج أحد من أهل السنة لا منكروها ولا المعتقدون بها. وقد استخدم البريلوية أحاديث صحيحة وغيرها لإثبات موقفه Daha fazlası Daha az

Devlet İdaresiyle İlgili Konularda Hanefî Fıkıh Literatüründeki Hükümlerle Ebu Hanife’nin İktidara Yönelik Tavrı Arasındaki Farklılık

AHMET AYDIN

Makale | 31.12.2020 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 11 ) , pp.57 - 79

Bu makalede, Ebu Hanife’nin devlet idaresine karşı tutum ve davranışlarıyla Hanefî eserlerde devlet yönetimiyle ilgili konularda yer alan hükümler arasında farklılık bulunduğu tezi savunulmaktadır. Ebu Hanife Emevi ve Abbasi dönemlerinde yaşamış ve her iki devlet idaresinin kendisine teklif ettiği görevleri kabul etmemiş, bu nedenle baskı ve işkence görmüş, hapse atılmış hatta bu baskılar onun ölümüne sebebiyet vermiştir. Ebu Hanife’nin bu tutumuyla devlet idaresine karşı muhalif bir konumda yer aldığı, en azından yönetimlerin yanında yer almak istemediği anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, Hanefi mezhebinde devlet başkanına önemli yet . . .kiler tanındığı ve birçok hususun onun iznine bağlandığı görülmektedir. İlgili konularda diğer mezheplerin hükümleri dikkate alındığında Hanefiler’in en uç konumda bulunduğu anlaşılmakta, bu durum devlet başkanlarının ısrarlı görev tekliflerini kabul etmeyip işkence gören Ebu Hanife’nin tutumuyla, kanaatimizce, farklılık arz etmektedir. Makalede bu farklılık analiz edilecektir Daha fazlası Daha az

Kur’an Kıssalarında Bir Üsve-i Hasene Sunumu: Ebeveyn ve Eğitimci Rolüyle Hz. Ya'kûb (a.s)

AHMET AYDIN

Makale | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi

Asıl gayesi ahlaki ve terbiyevî olan Kur’an kıssalarındaki karakterlerde özdeşim kurmaya müsait ve insanların kendilerine hisseler çıkarabileceği bir muhteva vardır. İnsanlar bu kıssaları okuduklarında veya dinlediklerinde onlarda iyi ve kötü örnekler bulabilirler. İyi örnek olarak sunulanların başında ise peygamberler gelir. Bu yüzden diğer insanlar gibi sosyal hayatta farklı rolleri olan peygamberler, Kur’an kıssalarının anlatımında bu rolleriyle incelenmelidir. Bu çalışmada Kur’an kıssalarının Hz. Ya‘kub’u (a.s) sunumunda bir ebeveyn ve eğitimci için örnek olma durumunu incelemek amaçlanmıştır. Böyle bir çalışma Kur’an kıssaların . . .ın anlaşılması ve Kur’an’ın pratik hayatla ilişkisinin ortaya konulması bakımından oldukça önemlidir. Araştırmada analiz ve sentez yöntemi esas alınmıştır. Hz. Ya‘kub’un (a.s) kıssasının anlatıldığı âyetler tasnif edilip tefsir kaynakları ve konuyla ilgili günümüzde yapılan çalışmalar ışığında değerlendirilmiştir. Buna ilaveten bu kıssa Tevrat’ta yer aldığından Tevrat’ın anlatımı ile karşılaştırılarak Kur’an kıssalarının bu konudaki özgün yanı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Netice olarak Kur’an kıssalarında aile ve eğitim alanında peygamberlerin örnekler olarak sunulduğu görülmektedir Daha fazlası Daha az

Hasan Zekâî el-Kâdirî’nin Gül Risâlesi

HAMİDE ULUPINAR

Makale | 2021 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 13 ) , pp.35 - 54

Hasan Zekâî el-Kâdirî, 20. Yüzyılda yaşamış Molla Çelebi Tekkesi şeyhlerinden Mehmed Eşref Efendi’nin halifesidir. Hasan Zekâî el-Kâdirî’nin “Gül Risâlesi” Kâdirî tâcında kullanılan gül sembolünün dînî-tasavvufî anlamını, tarihî arka planını anlatmak üzere kaleme alınmıştır. Kâdirî tâcına işlenen gül motifi, Abdülkâdir-i Geylânî’nin Bağdat’a girişi esnasındaki şeyhlerin kendisine gönderdiği su dolu kâseye kış mevsiminde Hakk’ın kendisine ikramıyla gül koyması hadisesine dayanır. Risâlede, gül motifi, Kâdirî gülünün şeklî esasları, tâcda kullanılan iplik ve sembollerin tasavvufî mânâları açıklanmıştır. Bu çalışmada Hasan Zekâî el-Kâd . . .irî’nin hayatı hakkında kısaca bilgi verilmiş, kaleme aldığı “Gül Risâlesi”nin tanıtımı, günümüz alfabesine aktarımı ve değerlendirmesi yapılmıştır. Kâdirî tâcında yer alan gülün, üzerine işlenen motiflerin, kullanılan ipliklerin her birinin tasavvufî bir hakikati sembolize ettiği, tasavvuf âdâb ve erkânını, sûfî irfanını estetik bir biçimde yansıttığı tespit edilmiştir Daha fazlası Daha az

Sıddık Korkmaz, İmam Mâtürîdî ve Mezhep Eleştirileri

MUHAMMET ÇİFTCİ

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.675 - 678

İslam düşünce tarihinin en önemli simalarından biri olan İmam Mâtürîdî’nin başta şahsı olmak üzere, yetiştiği ilmî çevre, hocaları ve öğrencileri, mensup olduğu “gelenek” ve de İslam dünyasında pek çok Müslümanın mensubu olduğu bir mezhep olarak Mâtürîdîlik hakkında bilgilerimiz yakın geçmişe kadar oldukça sınırlıydı diyebiliriz. Fakat son yıllarda yapılan çalışmalarla birlikte bu eksiklik giderilmeye başlanmıştır. Sıddık Korkmaz’ın “İmam Mâtürîdî ve Mezhep Eleştirileri” isimli eseri de bu gaye ile kaleme alınmıştır. Bu çalışma da “İmam Mâtürîdî ve Mezhep Eleştirileri” adlı kitabın tanıtımı için yazılmıştır. . . . Daha fazlası Daha az

Sıddık Korkmaz, Türklerin İslâm Düşüncelerine Katkıları Mâtürîdî, Yesevî ve Türk Dünyası Üzerine Çalışmalar

MUHAMMED FATİH EREN

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.701 - 705

Türkler, İslamiyet’le tanışmalarıyla birlikte büyük oranda eski dini inanışlarından sıyrılarak İslam dinini içselleştirerek, siyaset, ilim ve kültür sahalarında çok önemli katkılar sunmuşlardır. Siyasi açıdan özellikle Selçuklu ve Osmanlı devletleriyle birlikte İslam dünyasının sınırlarını genişletirken bu durum kültürel ve ilmi bir zenginliği de beraberinde getirmiştir. Türkistan coğrafyasındaki ilmi derinliği ve üretkenliği yüksek bazı âlimler ise bu süreçte lokomotif görevi görmüştür. Bu durumun en bariz örneği Ebû Hanîfe ve düşüncesinin sistemleştiricisi olan İmam Mâtürîdî’dir. Bununla birlikte Ahmet Yesevî, Bîrûnî, Mûsâ Cârulla . . .h gibi isimler Türk coğrafyalarında yetişmiş, muhtelif alanlarda ihtisas sahibi âlimlerden sadece birkaç tanesidir Daha fazlası Daha az

Muhammed Muhammed Ebû Mûsâ, Mürâca‘ât fî Usûli’d-Dersi’l-Belâgî

MUHAMMED FATİH EREN

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.695 - 699

Cahiliye Arapları bir portreyi, olay ya da nesneyi başarılı bir şekilde lafız ve anlama sığdırmada üstün bir merhaleye ulaşmışlardı. Öyle ki Cahiliye dönemi şairi, uzun pasajlarla anlatılacak ya da tasvir edilecek herhangi bir temayı anlamı yoğun, lafzı öz birkaç beyitle ifade edebilmekteydi. Ancak Arapların sahip oldukları ve çoğu yerde gurur vesilesi olarak gördükleri beyan ve belagat tasavvurları, Kur’an’ın nüzulüyle beraber vahiy dilinin mu‘cîz/erişilmez üslubu sayesinde farklı bir aşamaya evrilir. Farklı ölçeklerdeki meydan okumalara rağmen erişilmez olan kelâm-ı ilâhî’ye karşı koyan ya da benzerini getirmeye çalışan kimse çıkm . . .az. Arapları derinden etkileyen ve belagat yetilerini yeniden şekillendiren bu i‘câz olgusu hakkında I./VII. asırda doğrudan bir çalışma yapılmaz. Ancak cem ve tedvin çalışmalarının ağırlık kazandığı süreçte ilimlerin teşekkül etmesi, beraberinde “Kur’an’ı mu‘ciz kılan husus ne olmuştur?” sorusunu gündeme getirir. Bu soru kaçınılmaz bir şekilde Kur’an’ın geldiği dönemin Araplarının beyan ve belagat seviyelerini incelemeye tabi tutan bir dizi çalışmayı tetikler. Zira Kur’an’ın i‘câzı, dönemin Arapçasının üstünlüğünü pekiştiren en önemli hadisedir. Söz konusu üstünlüğün saptanabilmesi ise tabii olarak ilgili dönemin edebî ürünlerinin tetkikini gerektirir. Bu farkındalıktan hareketle erken dönemden itibaren bir yandan Kur’an’ın hususi özelliklerini irdelemeyi esas alan tefsir ve i‘câz çalışmaları, diğer yandan ise Cahiliye dönemi şiirlerinin karakteristik özelliklerini belirlemeye ve anlamaya çalışan şiir eleştirisi eserleri telif edilir. Câhiz’in (öl. 255/869) belagat ve şiire dair konulara yer verdiği el-Beyân ve’t-tebyîn’i, Abdülkâhir el-Cürcânî’nin (öl. 471/1078-79) şiir eleştirisi ile i‘câzı tam anlamıyla iç içe işlediği Delâ’ilü’l-i‘câz’ı ve şiir eleştirisi meselelerini belagate konu olan kavramlarla ele aldığı Esrârü’l-belâga’sı bu tür eserlere örnek verilebilir Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms