Filtreler
Filtreler
Bulunan: 130 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [2]
Tam Metin [1]
Eser Sahibi [20]
Yayın Türü [2]
Yayın Tarihi [6]
Yayıncı [3]
Kayıt Giriş Tarihi [20]
Tez Danışmanı [20]
Yayın Dili [1]
Konu Başlıkları [20]
Bilateral gömülü mandibular yirmi yaş cerrahisi sonrası uygulanan manuel lenfatik drenaj yönteminin ödem, ağrı ve trismusa olan etkisinin değerlendirilmesi

Ünal, Nuri

Doktora Tezi | 2019 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETAmaç: Çalışmamızın amacı mandibular gömülü 20 yaş cerrahileri sonrası uygulanan Manuel Lenfatik Drenaj yönteminin ağrı, ödem ve trsimusa olan etkisini değerlendirmektir.Gereç ve Yöntem: Çalışmamıza bilateral kemik retansiyonlu mandibular üçüncü molar dişi bulunan 46 hasta dahil edildi. Split-Mouth olarak planlanan çalışmada hastalara bir tarafın çekimini takiben Manuel Lenfatik Drenaj terapisi uygulandı. Diğer tarafta ise rutin postoperatif önerilerde bulunuldu. İki grupta da post-operatif antibiyotik, ağrı kesici ve gargara reçete edildi. Çekimleri takiben, alınan kayıtlar istatistiksel olarak karşılaştırılarak post-operatif 3. . . . ve 7. günlerde ağrı, ödem, trismus parametreleri değerlendirildi.ABSTRACTAim: The aim of this study was to evaluate the effect of Manual Lymphatic Drainage on pain, edema and trismus after mandibular third molar surgery.Materials and Methods: 46 patients with bilateral impacted mandibular third molar teeth were included in our study. In the study which was planned as Split Mouth, the patients were followed-up with manual therapy in study group and in control group followed by routine postoperative recommendations and drug treatment. After extractions, the records were compared statistically and pain, edema and trismus parameters were evaluated on the 3rd and 7th days Daha fazlası Daha az

İnsan fetüslerinde üst ekstremite kas gelişiminin mikroskopik yöntem ile araştırılması

Çizmeci, Gizem

Yüksek Lisans | 2017 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETGiriş-Amaç: Kas lifi gelişimi üzerine yapılan çalışmaların çoğunun doğumdan sonra hayvan veya insan fetuslarında yapıldığı görülmektedir. İntrauterin döneme ait kasların gelişim parametrelerini inceleyen çok az sayıda çalışma bulunmaktadır. Yapılan çalışmalar çoğunlukla çeşitli kasların morfometrik özelliklerine odaklanmaktadır. Çalışmamızda fetal dönemde üst ekstremite kaslarının gelişim parametreleri proksimalden distale ortalama lif sayısı ve parankima,/stroma oranları bakımından incelenmiştir.Materyal-Metod: Bu amaçla anabilim dalımıza ait ekstemal anomalisi bulunmayan insan fetüslerinin m.deltoideus, m.biceps brachii ve m.f . . .leksor carpi radialis kaslarından örnekler alınarak üst ekstremite kas gelişim trendleri proksimalden distale değerlendirilmiştir. İnceleme için alınan histolojik kesitler üzerinde stereolojik yöntemden yararlanılarak ölçümler yapılmıştır.ABSTRACTIntroduction-Aim: Most studies on muscle fiber development appear to have been made in animal or human fefuses after birth. Very few studies have examined üe developmental paıameters of the muscs of üe intrauterine period. Most of the studies focus on the morphometric properties of various muscles. ln our study, the developmental paıameters of the upper extremity muscles in the fetal period were examined from üe proximal to the distal in terms of average fiber count and paıenchymal / stroma rates.Materials and Methods: For this purpose, 17 sample of human fetuses wıthout extemal anomalies were taken from m.deltoideus, m.biceps brachii arıd m.flexor carpi radialis muscles and the trends of upper extremity muscle development were assessed proimal to distally. The histological sections taken for the examination were measured using stereological method Daha fazlası Daha az

İnsan fetüslerinde alt ekstremite kas gelişiminin mikroskopik yöntem ile araştırılması

Ay Keselik, Gonca

Yüksek Lisans | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Özet:Amaç: Gelişim anatomisi çalışmaları genellikle doğum sonrasını kapsamaktadır ve patolojiler üzerinedir. Literatürde fetal dönemde kas lifinde hacim artışı gestasyonel yaş ile histolojik olarak karşılaştırılmıştır. Ancak alt ekstremite lif artışının ve parankima stroma oranının incelendiği çalışmalara rastlanılmamıştır. İntrauterin döneme ait kas gelişimi konusunda literatüre katkı sağlamak amaçlanmıştır. Materyal ve Yöntem: Çalışmamızda İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Anatomi Anabilim Dalı fetüs koleksiyonuna ait eksternal anomalisi olmayan 20 insan fetüsü kullanılmıştır. Standart doku takibi, parafin bloklama ve H&E boyamanın . . .ardından stereolojik yöntemle 25x35'lik gridler ile temsili kas lifi sayısı ve parankima stroma oranı belirlenmiştir. Sonuç: Alt ekstremitedeki kas lifi artışı gestasyonel yaş ile pozitif korelasyon göstermektedir ( Daha fazlası Daha az

İnsan fetüslerinde nervus ischiadicus gelişiminin mikroskobik yöntem ile araştırılması

Kaya, Dilek

Yüksek Lisans | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETSağlık kurumlarındaki atıkların ayrıştırılması, tıbbi atıkların kontrolü, atıkların çevreye ve insan sağlığına zararsız hale getirilmesi için, atık yönetiminin iyi planlanmış olması gerekir. Bunun için de, sağlık personeline bu konuda periyodik tıbbi atık yönetimi eğitimlerinin verilmesi gerekir.Çalışmamızda, diş tedavi merkezleri ve diş hastanelerinde, atık yönetimi ve atık yönetimine ilişkin sağlık çalışanlarının bilgi ve tutumları, merkezlerin durumuna ilişkin uygulamalarını saptamak amaçlandı. Bu amaçla 20 Eylül 2015 -30 Mart 2016 tarihleri arasında, İzmir’de çalışan 148 Diş Hekimi, 10 Hemşire,73 Ağız Diş Sağlığı Elemanı, 60 . . . Araştırma Görevlisi, 13 Öğretim Üyesi ve 48 Uzman ile görüşülmüştür.ABSTRACTIn order to parse the wastes in health institutions, control the medical wastes, make severaltypes of wastes harmless for the environmentand people’s health, waste management should be planned properly. For that purpose periodic medical waste management educations should be given to medical personnel.The aim of this study is to evaluate the knowledge and attitude of health care personnels in dental health care centresand hospitals. And also toin vestigate the practices of those centres related to this manner. To that end, from 20 September 2015 to 30 March 2016, 148 dentists, 10 nurses, 73 dental assistants, 60 research assistant, 13 lecturersand 48 dental specialists working in İzmir, Turkey recruited for our study Daha fazlası Daha az

Streptozotosin ile indüklenen diyabetik sıçan modelinde beyin sapı ve serebellum bölgelerinin apoptotik genler açısından incelenmesi ve nörodejenerasyonla ilişkilendirilmesi

Azak, Burcu

Yüksek Lisans | 2016 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Özet:Diyabet insulin salımında bir eksiklik ya da insulinin dokularda etkili kullanılmaması ile karakterize endokrin bir hastalıktır. Diyabet hipoinsülinemi sebebiyle PI3K/Akt sinyalizasyonunda ve nöronal sağ kalım yolaklarında bozulmalara sebep olur. Nörodejenerasyonun en önemli sebeplerinden biri spesifik beyin bölgelerinde meydana gelen kontrolsüz hücre ölümleridir. Çalışmamızın amacı serebellum ve beyin sapında nöronal apoptozis süreçlerinin altında yatan mekanizmalarda yer alan XIAP ve Smac/DIABLO gibi moleküllerin insulin sinyalizasyonu ile arasındaki etkileşimi incelemektir.Summary:Diabetes is an endocrine disorder resulting . . .from inadequate insulin release or ineffective use of insuline in tissues. Diabetes can cause perturbations in PI3K/Akt signalling and neuronal survival cascades as a result of hipoinsulinemia. One of the most important cause of the neurodegeneration is the unrestrained cell death in spesific brain regions. It ıs the aım of the study to investigate if there is an interaction between insulin signalling and XIAP,Smac/DIABLO molecules in mechanisms that underlying the neuronal apoptosis process in cerebellum and brain stem Daha fazlası Daha az

Davranış bozukluğu tanılı ergenlere verilen psikoeğitimin öfke yönetimine etkisi

Uzunoğlu, Gülçin

Yüksek Lisans | 2016 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETAmaç: Bu çalışma, bir bölge psikiyatri hastanesinde tedavi gören davranış bozukluğu tanılı ergenlere uygulanan psiko-eğitimin öfke yönetimine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır.Yöntem: Araştırma da “ön-test son-test kontrol gruplu yarı deneysel desen” model kullanılmıştır. Araştırmanın ilk aşamasında bir bölge psikiyatri hastanesinin Çocuk ve Ergen Psikiyatri yataklı birimlerinde yatışı yapılarak tedavi olan davranış bozukluğu tanılı 12-18 yaş arası 34 ergene “Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği” uygulanmıştır. İkinci aşamada ise, ölçeğe göre öfke kontrol problemi olan 16 ergen,8’i uygulama 8’i kontrol grubunda olacak biçimde ata . . .nmıştır. Araştırmaya katılmayı kabul eden, uygulama grubundaki 8 ergen, haftada bir kez olmak üzere araştırmacı tarafından hazırlanan 6 oturumluk Öfke Kontrolü Eğitim Programına katılmıştır. Bu süreçte kontrol grubundaki8 ergene ilaç tedavisi dışında herhangi bir müdahale yapılmamıştır. Eğitim programından sonra, uygulama ve kontrol grubundaki bireylere “Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği” son test olarak tekrar uygulanmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde sayı-yüzde dağılımı ve ikili karşılaştırmalar için t-testi kullanılmıştır.ABSTRACTAim: This study has been conducted to analyze the effect of psycho-education that is carried out with adolescent diagnosed with behaviour disorder receiving treatment at a regional mental hospital on their anger-managementMethod: “Quasi-experimental design with pre-test – post-test control group” model was used for this research. In the first phase of th estudy, “State-Trait Anger-Anger Expression Scale” was applied to 34 adolescents diagnosed with behaviour disorder aged between 12-18 and being trated as inpatient at Children and Adolescent Psychiatry Department of a Regional Mental Hospital. In these second phase, 16 adolescents diagnosed with anger-management problem according to the scale were divided into two equal groups as experimental group and control group. 8 adolescents from experimental group who accepted to take part in there search get involved in 6-session Anger Management Control Education Program which was prepared by the research erandscheduled as once a week. During this period, only medical treatment was applied to 8 adolescents in the control group, noother invervention was applied. After the psyco-education program, “State-Trait Anger- Anger Expression Scale” was applied one more time as post test to individuals in both experimental and control group. Frequencypercent age disribution was used for the assessment of research data and t-test was used for paired compariso Daha fazlası Daha az

Tavşan kalvaryumu modelinde yeni kemik oluşumu üzerine stromal vaskuler fraksiyon ile lokal ve sistemik ozon kullanımının etkinliğinin karşılaştırmalı olarak araştırılması

Özen, Emrullah

Doktora Tezi | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ABSTRACTThe aim of this study is investigate the efficacy of ozone and stromal vascular fraction (SVF) on guided bone regeneration model in rabbit calvarium. Thirty adult male New Zealand rabbits were used in this study. The study included ten groups, one of which was a control group. Two titanium barriers were fixed on each rabbit’s calvarium. Synthetic bone graft was placed under the titanium barriers after decortication application in the control group. Local ozone, systemic ozone, SVF application and combinations of these procedure following decortication into the titanium barriers in the experimental group. The rabbits were sac . . .rificed after 30 days and samples were obtained. New bone, connective tissue and capillary volume were measured stereologically in the samples. Immunohistochemical staining was also performed in the samples. It has been understood that local and systemic ozone administration accelerates bone maturation compared to the control group. Our findings suggest that, the fastest maturation was observed in the SVF group, then in the stem cell group among all groups. SVF application provides much faster and better maturation than stem cell application in this study.ÖZETBu çalışmanın amacı tavşan kalvaryumunda yönlendirilmiş kemik rejenerasyonu modelinde, antioksidan özelliğe sahip ozon ve stromal vasküler fraksiyon(SVF) etkinliğinin araştırılmasıdır. Bu çalışmada 30 adet erişkin, erkek Yeni Zelanda cinsi tavşan kullanıldı. Tavşanlar biri kontrol diğerleri deney grubu olmak üzere 10 gruba ayrıldı. Kontrol grubunda, kemikte sadece dekortikasyon yapılarak titanyum bariyerlerin altına sentetik kemik grefti yerleştirildi. Deney grubundaki titanyum bariyerlerin içerisine dekortikasyonu takiben lokal ozon uygulaması, sistemik ozon uygulaması, SVF ve bu uygulamaların kombinasyonları kullanılmıştır. Tavşanlar 30. günde sakrifiye edilerek, örnekler elde edildi. Elde edilen örneklerde yeni kemik, bağ dokusu ve kapiller hacim stereolojik olarak ölçüldü. Ayrıca örneklerde immünohistokimyasal boyama yapıldı. Kontol grubuna göre, lokal ve sistemik ozon uygulamasının kemik matürasyonunu hızlandırdığı anlaşıldı. Tüm gruplar içerisinde en hızlı maturasyon SVF grubunda, daha sonra kök hücre grubunda gözlendi. Çalışma sonuçlarımıza göre SVF uygulaması, kök hücre uygulamasına göre çok daha hızlı ve kaliteli maturasyon sağladığı anlaşıldı Daha fazlası Daha az

Bor ve düşük doz lazer uygulamalarının distraksiyon osteogeneziste yeni kemik oluşumu üzerine etkilerinin radyografik olarak incelenmesi

Cıcık, Muhammet Furkan

Doktora Tezi | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETDistraksiyon Osteogenezis (DO), 1992 yıllından itibaren maksillofasiyal bölgedeki kemik deformitelerinde etkin bir tedavi seçeneği olarak yerini almıştır. Bu sayede kademeli olarak belli bir sürede büyük kemik hareketlendirmeleri yapılabilmekte ve aynı zamanda yumuşak dokuların da adaptasyonu için yeterli zaman sağlanmaktadır. DO’ da konsodilasyon (pekiştirme) süresinin operasyondan önce tam olarak tahmin edilememesi ve 12 haftaya kadar uzayabilmesi DO’ nun en büyük dezavantajı olarak görülmektedir. Ayrıca konsolidasyon süresi boyunca, operasyon bölgesi, distraksiyon apareyinin veya rezidüel kemiğin fraktürü ve enfeksiyonu gibi . . .komplikasyonlar açısından risk altındadır. Bu yüzden son dönemde yapılan çalışmalar bu konsolidasyon süresinin kısaltılmasını hedeflemektedir.ABSTRACTDO has been used since 1992 to overcome these problems and correct the deformities on maxillofacial region efficiently. Thus, large bone movements can be done gradually and the soft tissues are given enough time to adapt concurrently. The most important disadvantage of DO is that the consolidation period can not be predicted before DO and it can be lasted about 12 weeks. Additionally, the operation field is at risk of fracturing the distraction appliance or residual bone and infection during the consolidation period. Therefore, the consolidation period should be shortened Daha fazlası Daha az

Kemik greftine uygulanan enjekte edilebilir trombositten zengin fibrinin yeni kemik oluşumuna ve greft rezorbsiyonuna etkisinin immünohistokimya, histomorfometri ile değerlendirilmesi

Kuru, Keremcan

Doktora Tezi | 2018 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETAmaç: Düşük santrifüj hızı konsepti ile elde edilen i-TZF likidinin allogreft ile karıştırılmasıyla oluşan putty greftin kemik oluşumuna ve yeni oluşan kemiğin kalitesine etkilerinin çekim soketi koruma modeli kullanılarak histomorfometri ve immünohistokimya ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır.ABSTRACTAim: The aim of this study is to evaluate the effects of new bone formation by histomorphometry and immunohistochemistry of the putty graft which is formed by mixing allograft with i-PRF liquid which is obtained with low speed centrifugation concept.

Pediatri hemşirelerinin ilaç hatalarını bildirme durumları ile tıbbi hatalardaki tutumları arasındaki ilişki

Gök, Derya

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

İlaç hataları çocuk hastalarda daha sık görülmekte ve hataların sonuçlarından olumsuz etkilenmektedirler. İlaç hatalarının önlenmesinde hataların bilinmesi ve hata bildirimlerinin yapılması çok önemlidir. Ancak ülkemizde pediatri hemşirelerinin ilaç hataları ve bildirimleri konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Bu nedenle çalışmamızın amacı; pediatri hemşirelerinin ilaç hataları konusundaki bilgileri, hataları bildirme/bildirmeme durumları ve nedenlerini saptamak, ilaç hatalarının görülme sıkılığı hakkındaki görüşlerini belirlenmek ve ilaç hatalarının bildirilme/bildirilmeme durumları ile tıbbi hatalardaki tutumları arasınd . . .aki ilişkiyi açıklamaktır. Araştırma 179 çocuk hemşiresinin katılımıyla,07.01.2015 ve 31.05.2015 tarihleri arasında İzmir’de bir Çocuk Hastanesi’nde yapılmıştır. Araştırma verileri anket yöntemi ile, Sosyodemografik soru formu, İlaç Hataları Soru Formu ve Tıbbi Hatalarda Tutum Ölçeği kullanılarak yüz yüze görüşme ile toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 20 programında yapılmıştır. Frekans, sayı ve yüzde, ortalama, standart sapma, Mann whitney U testi, t testi kullanılmıştır. Verilerin analizinde Daha fazlası Daha az

Bilateral maksiller sinüs hacminin çevre anatomik yapılar, gömülü dişler ve diş eksikliği ile ilişkisinin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi

Gök, Derya

Doktora Tezi | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmanın amacı; nazal septum deviasyonu, konka bülloza, sinüs içerisinde veya sinüse komşu gömülü dişler ve maksiller posterior bölgede diş eksikliği varlığında maksiller sinüs hacimlerindeki değişimlerin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanılarak incelenmesidir. Çalışma grubu, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Radyolojisi arşivinin retrospektif olarak incelenmesi sonucu elde edilen, 156‟sı kadın, 96‟sı erkek toplam 252 hastanın konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerinden oluşmaktadır. Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri üç boyutlu modelleme programı . . .na aktarılarak, sağ ve sol maksiller sinüslerin hacimleri ölçüldü. Ayrıca nazal septum deviasyonu, konka bülloza, gömük ve eksik posterior maksiller dişler belirlendi. Unilateral septum deviasyonu, konka bülloza, premolar diş eksikliği, molar diş eksikliği ve gömük diş olan her bir hasta grubunda bilateral maksiller sinüs hacimleri karşılaştırılarak maksiller sinüs hacim değişiklikleri incelendi. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre; erkeklerin maksiller sinüs hacminin kadınlardan daha büyük olduğu ve sinüs hacminin yaş ile birlikte azaldığı belirlendi. Nazal septum deviasyonu tarafındaki maksiller sinüs hacminin karşı taraftan daha küçük olduğu, konka büllozanın maksiller sinüs hacmi üzerine belirgin bir etkisinin olmadığı görüldü. Gömük diş olan tarafta sinüs hacminin azaldığı, diş eksikliğinin erken yaşlarda sinüs hacmi üzerinde negatif etki gösterdiği ve ileri yaşlarda pozitif etki gösterdiği belirlendi. Sonuç olarak; septum deviasyonu, gömülü dişler ve diş eksikliği maksiller sinüs hacmini etkilemektedir. Konik ışınlı bilgisayarlı tomografik inceleme maksiller sinüs hacim ölçümlerinde ve nazal kavite varyasyonlarının tespitinde pratik ve etkili bir yöntemdir Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms