Filtreler
Yüksek Yağlı ve Yüksek Karbonhidratlı Diyetlerin Fetal Gelişim ve Bebek Sağlığına Etkisi

Derleme | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.601 - 609

Fetal gelişim, uterodaki fetüsün potansiyel büyüklüğe ulaşmasıdır ve gebe bir kadının maruz kaldığı çeşitli çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Maternal beslenme de, organizmanın yeterli büyümesini ve gelişmesini sağlayan çevresel bir faktördür. Birçok kadında maternal beslenme, gebelikte ve doğum sonrasında yetersiz yada olması gerekenden fazladır. Gebeler arasında yağ ve basit şeker içeriği yüksek olan batı diyeti tüketimi hızla artmaktadır. Annenin gebelik ve laktasyon döneminde yetersiz beslenmesiyle bebekte ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarıyla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Annenin yetersiz beslenmesi gibi, aşırı besle . . .nmesi ve yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı diyet tüketmesiyle de bebeklerde benzer sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Gebelik sırasında bebeklerin bu diyetlere maruz kalması, bebeklerde başta obezite ve diyabet olmak üzere kronik hastalık riskini artırmaktadır. Hayvan modellerinde yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı maternal diyetlere maruz kalan yavrularda; obezite gelişimi, artan adipoz doku, bozulmuş glikoz toleransı, bozulmuş insülin duyarlılığı ve karaciğer fonksiyon bozukluğu, kronik böbrek hastalıkları, anksiyete ve depresyon davranışları gibi durumlar gözlenmiştir. Bu çalışmanın amacı yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı maternal diyetlerin tüketiminin fetüsün gelişimi ve bebek sağlığına etkileri üzerine yapılan çalışmaları derlemek ve gebeliğin sağlıklı sonlanması için gerekli olan yeterli ve dengeli maternal diyetin önemini vurgulamaktır Daha fazlası Daha az

Bazı Kronik Hastalıklarda Orta Zincirli Yağ Asitlerinin Kullanımı

Makale | 2018 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 3 ) , pp.25 - 29

Orta zincirli yağ asitleri 6-12 karbonlu yağ asitlerinden oluşur ve sindirimleri için pankreas enzimlerine ya da safra tuzlarına gereksinim duymazlar. İnce bağırsağa ulaştıklarında yağ asidi formunda olduklarından hemen karaciğere taşınır ve karaciğerde metabolize edilirler. Orta zincirli yağ asitlerinin sindirilmesindeki bu farklılık pek çok hastalığın tedavisine ışık tuttuğu için son derece önemlidir. Orta zincirli yağ asitleri son yıllarda epilepsi, obezite, anoreksiya nevroza, yağ metabolizması bozuklukları, inflamatuvar bağırsak hastalıkları ve tip 2 diyabet gibi bazı kronik hastalıkların tedavisinde alternatif tedavi ol . . .arak düşünülmektedir. Yapılan çalışmalarda orta zincirli yağ asitlerinden zengin diyetin keton cisimlerini arttırdığı, açlık ve tokluk metabolizmasında etkili olduğu, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, insülin direncini düşürerek glukoz metabolizmasını etkilediği ve beyin fonksiyonlarında olumlu etkilerinin olduğu bulunmuştur. Ancak diğer yağ asitlerinden üstünlük sağlamadığı konusunda da bazı çalışmalar mevcuttur. Bu derlemede orta zincirli yağ asitlerinin bazı özellikleri ve kronik hastalıklarda kullanımı konusunda bilgi vermek amaçlanmıştır. Medium chain fatty acids are composed of 6-12 carbon fatty acids and do not require bile salts and pancreatic enzymes for digestion. When they reach the small intestine, they are immediately transported to the liver and metabolized in the liver because they are in the form of fatty acids. This difference in the digestibility of medium chain fatty acids is extremely important because it sheds light on the treatment of many diseases. In recent years, medium chain fatty acids have been considered as an alternative treatment for some chronic diseases such as epilepsy, obesity, anorexia nervosa, disorders of lipid metabolism, inflammatory bowel diseases and type 2 diabetes. Studies have shown that diet rich in medium chain fatty acids increase ketone bodies, are effective in hunger and satiety metabolism, boost immune system, affect glucose metabolism by reducing insulin resistance and have positive effects on brain functions. However there are some studies concluding they are not superior to other fatty acids. This review was written to provide information on some properties of medium chain fatty acids and their use in some chronic disease Daha fazlası Daha az

Kan Beyin Bariyeri Modülasyonuna Yeni Bir Bakış Açısı: Beslenme ve Çevresel Faktörlerin Etkisi

Derleme | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.183 - 192

Kan beyin bariyeri (KBB), toksik bileşiklerin ve patojenlerin kandan beyne geçişini engelleyen, besin ögelerinin ise beyne iletilmesini sağlayan merkezi sinir sistemi (MSS) ve periferik sinir sistemi arasında regüle edilen oldukça seçici ve dinamik endotel bir bariyerdir. Kan beyin bariyeri, sinaptik ve nöronal işlevlerin sağlıklı bir biçimde yerine getirilmesi için beyin homeostazını sağlar. Kan beyin bariyeri işlevlerini sıkı bağlantı proteinleri (tight junctions), astrositler, perisitler gibi nörovasküler ünitenin elemanları vasıtasıyla gerçekleştirir. Beslenme, nöronal aktivite ve yaşlanma, hava kirliliği, ağır metallere maruziy . . .et, sigara, alkol, stres, egzersiz gibi çevresel faktörler kan beyin bariyeri modülasyonunda rol oynamaktadır. Nöroinflamasyon, beyinde gerçekleşen hasarı takiben gelişen koordine bir yanıttır. Değişen beyin homeostazına yanıt olarak kan beyin bariyeri geçirgenliğine etki eden bir dizi inflamatuar mediatör salınır. Diyetin bileşimi, antioksidan bileşenler, nutrasötikler, vitaminler gibi çeşitli diyete bağlı faktörler nöroinflamasyona etki ederek kan beyin bariyeri geçirgenliğinde rol oynamaktadır. Diyet içerdiği yararlı bileşenler ile nöroprotektif olabilirken, kan beyin bariyerinde nöroinflamasyona neden olarak MSS’de yıkıcı etkilere de neden olabilir. Beslenmenin nörodejeneratif hastalıkların önlenmesinde, gelişiminde, progresyonunda ve tedavisindeki etkisi araştırmacılar için merak uyandıran yeni bir alandır. Besinlerin ve beslenme alışkanlıklarının kan beyin bariyeri modülasyonuna etkisinin ele alınması hastalık-diyet etkileşimine yeni bir bakış açısı sağlayacaktır. Daha fazlası Daha az

Sarkopenide Beslenmenin Rolü

GÜLŞAH KANER TOHTAK | ÇAĞLA AYER

Derleme | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.441 - 445

Sarkopeni, yaşa bağlı olarak kas kütlesi ve fonksiyonundaki kayıp olarak tanımlanmaktadır. Sarkopeniden korunmada ve sarkopenin tedavisinde beslenmenin önemli bir rol oynadığını öne süren kanıtlar giderek artmaktadır. Bu derleme, sarkopeni ile ilişkili olabilecek besin ögelerini güncel literatür doğrultusunda irdelemeyi amaçlamıştır. Protein, n-3 yağ asitleri, antioksidan vitaminler (A, E ve C vitamini) ve D vitamini ile bazı minerallerin (kalsiyum, selenyum, magnezyum, çinko) alım miktarlarının yeterli olması sarkopeniden korunmada ve sarkopeninin tedavisinde oldukça önemli görünmektedir. Sarcopenia is defined as the age-related lo . . .ss of muscle mass and function. There is an increasing evidence suggesting that nutrition plays an important role in the prevention and treatment of sarcopenia. This review aimed to determine the nutrients that may be associated with sarcopenia in line with the current literature. Sufficient intake of protein, n-3 fatty acids, antioxidant vitamins (vitamins A, E and C) and vitamin D and some minerals (calcium, selenium, magnesium, zinc) seems to be very important in the prevention and treatment of sarcopenia Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms