Filtreler
Filtreler
Bulunan: 120 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [2]
Tam Metin [2]
Eser Sahibi [20]
Yayın Türü [2]
Yayın Tarihi [7]
Yayıncı [1]
Kayıt Giriş Tarihi [12]
Tez Danışmanı [20]
Yayın Dili [2]
Konu Başlıkları [20]
Effect of particle size distribution modality of CaCO3 on sealing wide fractures using sepiolite muds CaCo3 parçacık boyut dağılım modalitesinin sepiyolit çamurları kullanılarak geniş çatlakların tıkanmasına etkisi

Tezcan, Meltem

Yüksek Lisans | 2020 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

SUMMARYLost circulation is defined as the invasion of naturally fractured and unconsolidated formations by the drilling fluid. Preventing loss circulation is a highly challenging problem while drilling a well. High loss circulation results in cost increase and well instability problems along with the contamination of productive formations. Lost circulation materials (LCMs) are used to prevent partial or total losses through pore throat and fractures. Special LCM treatments may be applied in the case of severe losses for wide fractures. However, the outcomes of all these efforts have not been leading to provide a valid theory or prot . . .ocol particularly in early time wide fracture sealing. This experimental study attempts to investigate the contribution of LCM sizes and concentrations, unimodal, bimodal, and trimodal LCM particle size distributions (PSD) and LCM combination quantity on the early time wide fracture sealing.ÖZETKayıp sirkülasyon, sondaj akışkanının doğal olarak oluşmuş çatlaklı formasyonlara ve konsolide olmamış çatlak formasyonlara (unconsolidated fractured formations) nüfuz etmesi olarak tanımlanmaktadır. Kayıp sirkülasyonunun önlenmesi, sondaj operasyonları sırasında oldukça önemli bir problemdir. Yüksek kayıp sirkülasyonu, kontamine edici oluşumların yanı sıra maliyet artışına ve kuyu stabilitesi (well instability) sorunlarına yol açmaktadır. Kayıp sirkilasyon malzemeleri (LCM), gözeneklerde ve çatlaklarda oluşan kısmi veya toplam kayıp sirkülasyonu önlemek için kullanılmaktadır. Geniş çatlaklarda ciddi kayıplar olması durumunda özel LCM kombinasyonları uygulanabilmektedir. Bununla birlikte, literatürde çatlakların erken tıkanması ile ilgili geçerli bir teori veya protokol bulunmamaktadır. Bu deneysel tez çalışmasında, LCM boyutları ve konsantrasyonları, tek modlu (unimodal), iki modlu (bimodal) ve üç modlu (trimodal) LCM parçacık boyutu dağılımlarının (PSD) ve LCM kombinasyon miktarının erken zamandaki geniş çatlak tıkamasına etkisi araştırılmıştır Daha fazlası Daha az

Development of an effective kinematic synthesis and admittance control methodology for rehabilitation robotics Robotik rehabilitasyon için etkili bir kinematik sentez ve admitans kontrol yönteminin geliştirilmesi

Koçak, Mertcan

Yüksek Lisans | 2020 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTThroughout the human life, neurological disorders can occur in body areas due to accidents or other biological factors, which negatively affects human life by destroying nerve commands. In these scenarios, continuous and efficient exercises that focus on injured extremities have great benefits in regaining functional losses by retraining motor movements. Rehabilitation procedures need to be applied quickly in order to create neural plasticity and regain affected motor functions. Although theseactions are mostly performed by therapists in current rehabilitation procedures, robotic rehabilitation systems also begin to be inclu . . .ded in these treatments with the help of technological developments. In light of this, not only the accuracy of the exercises, but also the chances of recovery of patients have increased, because thereare a limited number of therapists compared to the increased rehabilitation needs associated with population growth. Given these facts, this thesis provides an effective methodology that includes the steps to be used for lower degrees of freedom robotic rehabilitation system designs and supports them with applications.ÖZETİnsan ömrü boyunca, vücut bölgelerinde kazalar veya diğer biyolojik faktörler nedeniyle nörolojik bozukluklar meydana gelebilir ve bu durum sinir komutlarını yok ederek insan yaşamını olumsuz yönde etkilerler. Bu senaryolar durumunda, yaralı ekstremitelere odaklanan sürekli ve verimli egzersizlerin, motor hareketlerini yeniden eğiterek fonksiyonel kayıpları yeniden kazanma açısından büyük faydaları vardır. Nöral plastisite oluşturulabilmesi ve etkilenen motor fonksiyonlarının yenidenkazanılabilmesi için rehabilitasyon prosedürlerinin hızlıca uygulanmasıgerekmektedir. Bu eylemler çoğunlukla mevcut rehabilitasyon prosedürlerinde terapistler tarafından yapılsa da, teknolojik gelişmeler yardımıyla robotik rehabilitasyon sistemleri de bu tedavilere hızla dahil olmaya başlar. Bunun ışığında, sadece egzersizlerin doğruluğu değil, aynı zamanda hastaların iyileşme şansı da artmıştır, çünkü nüfus artışı ile ilgili artan rehabilitasyon ihtiyaçlarına kıyasla sınırlı sayıda terapist vardır. Bu gerçekler göz önüne alındığında, bu tez düşük serbestlik dereceli robotik rehabilitasyon sistemlerinin tasarımı için kullanılması gerekenbasamakları içeren ve bunları uygulamalarla destekleyen etkili bir yöntemsunmaktadır Daha fazlası Daha az

Comparison of turbulence models for single and multiphase flows Tek ve çok fazlı akışlar için türbülans modellerinin karşılaştırılması

İlker, Pelin

Yüksek Lisans | 2020 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖZETHidrolik mühendisliğinde, çoğu akış rejimi türbülanslıdır. Bu nedenle, türbülans mekanizmasını anlamak ve analiz etmek büyük önem taşımaktadır. Türbülans analizinde en sık kullanılan yöntemlerden biri modellemedir. Bu noktada, doğru türbülans modelini seçmek önemli bir husustur. Bu çalışma, çeşitli türbülans modellerinin performansını incelemeyi ve basınçlı boru sistemlerinde tek fazlı sıvı akışı ve sediment taşınımının türbülans mekanizmasını anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaçla, literatürde en çok kullanılan yedi türbülans modeli karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.SUMMARYIn hydraulic engineering, the majority of the flow regim . . .es are turbulent. Therefore, understanding and analyzing the turbulence mechanism are of great importance. One of the most commonly used methods in the analysis of turbulence is modeling. Herein, choosing the correct turbulence model is an essential consideration. This study aims to examine the performance of various turbulence models and to understand the turbulence mechanism of the single-phase liquid flow and sediment transport in pressurized pipe systems Daha fazlası Daha az

Stabilization of alluvial highway fillings with lime and thermal power plant fly ash Alüvyonel karayolu dolgularının kireç ve termik santral uçucu kül ile iyileştirmesi

Malikzada, Abdulmuner

Yüksek Lisans | 2021 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ÖZETAlüvyonal zeminler hem zeminin türü hem de durumu açısından geniş bir zemin yelpazesi oluşturur. Alüvyal zeminler, jeolojik oluşumlarını tam olarak tamamlamayan gevşek topraklardır. Dolayısıyla yüksek boşluk oranına, düşük taşıma kapasitesine ve yüksek organik madde içeriğine sahiptirler. Bu nedenle inşaat mühendisliği açısından sorunlu zeminler olarak kabul edilmektedirler. Yeterli bir yol şebeke oluşturulması, her ülkenin sosyo-ekonomik gelişimi için hayati önem taşımaktadır. Bununla birlikte, geniş bir yol ağının geleneksel yollarla ve tekniklerle inşası ağır mali yatırım gerektirir. Konvansiyonel yol dolgu tasarımı ve yapım . . .faaliyetleri, inşaat gereksinimlerini karşılamak için kaliteli ve yüksek taşıma kapasiteli zeminler gerektirir. Uygun maliyetli ve çevre dostu bir metod olarak yol, baraj, kanal ve nehir yatağı gibi zemin yapılarının inşasında zemin stabilizasyonu kullanılmaktadır. Kimyasal zemin stabilizasyonu, zemini, kireç, uçucu kül gibi bağlayıcı veya yan ürünler uygulanarak yapılır ve böylece zeminin geoteknik özellikleri değiştirilir. Indeks özellikleri, sıkıştırma, sıkıştırılabilirlik, taşıma kapasitesi ve mukavemet özellikleri gibi zemin özellikleri ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Sonuçların çeşitliliği de dikkat çekicidir. Uçucu kül ve kirecin, kalite ve miktarın zeminin özelliklerini nasıl artırabileceği etkileri üzerine araştırmalar da sınırlıdır.Bu nedenle, bu araştırmanın amacı, alüvyonlu yol dolgusunun stabilizasyonunda kireç ve uçucu külün rolüne ilişkin bir analiz ve değerlendirme yapmaktır. Bu amaca sistematik olarak ulaşmak için öncelikle ince, orta ve iri daneli numuneler hazırlanarak alüvyon zemin mühendislik özellikleri üzerindeki dane boyutunun etkisi incelenmiştir. Geoteknik indeks özelliklerini belirlemek için yaş elek analizi, plastik limit, likit limit, özgül ağırlık, standart sıkıştırma testleri yapılmıştır. Alüvyonal zeminin sıkıştırma özellikleri ve uçucu külün alüvyonal zeminlerin sıkıştırma davranışına etkisi incelenmiştir.ABSTRACTAlluvial deposits contain a very broad soil range, both in terms of soil type and condition. Alluvial deposits are loose soils that do not fully complete the development of their geology. They, therefore, have a high void ratio, a low bearing capacity, and a high content of organic matter, so, they are considered as problematic soils in terms of civil engineering. The creation of an adequate road network, especially in rural areas, is vital for the socio-economic development of each country. However, the construction, through conventional means and techniques, of a broad network of roads requires heavy financial investment. To meet construction requirements, conventional highway filling design and construction activities require soils with high quality and high bearing capacity. As environmentally friendly and cost-effective process, chamical soil stabilization is used in the construction of soil structures such as roads, canals, dams, and river levees. Chemical soil stabilization is performed by applying by-products or binder to the soil, such as lime, fly ash, for altering the geotechnical efficiency of the soil. Different studies have been performed on soil properties, including compaction, compressibility, bearing capacity, index properties, and strength characteristics.The diversity of outcomes, however, is substantial. Research on the efficacy of fly ash and lime in terms of how quality and quantity can enhance soil characteristics is also limited. Consequently, the objective of this thesis is to perform an analysis, evaluation, and assessment of the role of lime and fly ash in the stabilization of alluvial highway filling. To systematically achieve this goal, firstly, by preparing fine, medium, and coarse grain samples, the grain size effect on engineering properties of alluvial deposits were analyzed. To determine geotechnical index properties liquid limit, plastic limit, specific gravity, wet sieve analysis, and standard compaction tests were conducted. Compaction properties of alluvial deposits and the effect of fly ash on compaction behavior of alluvial soils were examined Daha fazlası Daha az

Online learning stable adaptive controller for chaos control of bldc motor Fırçasız motorun kaos kontrolü için çevrimiçi öğrenen kararlı adaptif kontrolör

Gökçen, Alkım

Yüksek Lisans | 2021 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTThis thesis presents an online learning stable robust adaptive controller design for the chaos control of the brushless direct current (BLDC) motor. The proposed adaptive controller algorithm consists of a Wiener model-based controller with a nonlinear auto-regressive moving-average (NARMA) based artificial neural network (ANN), and a Hammerstein based plant model. The developed online learning closed-loop control system providing stability and robustness might be defined as an auto-regressive moving average (ARMA) based system identification problem with partially known parameters. The proposed learning adaptive controller . . .for chaos control of BLDC motor is achieved by four stages as follows i) Hammerstein system identification is used to obtain a BLDC motor plant, ii) ANN is used for learning of the inverse of the nonlinear part of the identified plant by using NARMA model, iii) the unification of the linear controller and ANN part composes the Wiener model, iv) ARMA model of the closed-loop control system providing Schur stability conditions is constituted by both Wiener model-based controller and Hammerstein model-based plant. After the training phase of the ANN block, the inverse of the nonlinear part of the Hammerstein model identified BLDC plant called ANN block is combined with the ARMA linear controller for constituting the Wiener model as a controller. The proposed online learning controller is implemented for chaos control of the BLDC motor model and its real experimental setup. During the simulations and experimental scenarios, both the three-dimensional phase portrait and the largest Lyapunov exponent (LLE) are used to evaluate the controller performance for suppressing the chaotic behaviors of the BLDC. The performance of the proposed online learning adaptive controller showing well results is compared with the performance of the proportional-integral-derivative controller in terms of mean square error for tracking error and LLE.ÖZETBu tez, fırçasız doğru akım (FDA) motorunun kaos kontrolü için çevrimiçi öğrenen kararlı, gürbüz, uyarlanır bir kontrolör tasarımını sunmaktadır. Önerilen uyarlanır kontrolör algoritması, doğrusal olmayan özyinelemeli kayan-ortalama (DÖKO) tabanlı bir yapay sinir ağı (YSA) ile Wiener model tabanlı bir kontrolör ve Hammerstein tabanlı bir sistem modelinden oluşmaktadır. Kararlılık ve gürbüzlük sağlayan geliştirilmiş çevrimiçi kapalı döngü kontrolör sistemi kısmi bilinen parametrelerle özyinelemeli kayan-ortalama (ÖKA) tabanlı tanılama problemi olarak tanımlanabilir. FDA motorunun kaos kontrolü için önerilen öğrenen uyarlanır kontrolör tasarımı dört basamakta gerçekleştirilir: i) FDA motor modeli elde etmek için Hammerstein sistem tanılama kullanılır, ii) YSA, DÖKO modeli kullanarak, tanılanmış sistemin doğrusal olmayan kısmının tersinin öğrenilmesi için kullanılır, iii) doğrusal kontrolör ve YSA kısmının birleşimi Wiener modelini oluşturur, iv) Schur kararlılık koşullarını sağlayan kapalı döngü kontrol sisteminin ÖKA modeli, hem Wiener model tabanlı kontrolör hem de Hammerstein model tabanlı tesis tarafından oluşturulmuştur. Hammerstein model tanılanmış FDA sisteminin doğrusal olmayan kısmının tersi olan YSA bloğu eğitim aşamasından sonra ÖKO doğrusal kontrolörü ile Wiener model kontrölör oluşturmak için birleştirilir. Önerilen çevrimiçi öğrenen kontrolörü, FDA motor modelinin ve deneysel sisteminin kaos kontrolü için uygulanmıştır. Benzetim ve deneysel senaryolar sırasında, FDA motorunun kaotik davranış baskılama performanslarını incelemek için üç boyutlu faz portresi ve en büyük Lyapunov üsteli (EBLÜ) kullanılmıştır. İyi sonuçlar gösteren önerilen çevrimiçi öğrenen uyarlamalı kontrolcünün performansı, oransal-integral-türev kontrolör ile ortalama referans izleme ortalama kare hatası ve EBLÜ açısından karşılaştırılmıştır Daha fazlası Daha az

Biomechanics of acetabular fractures with low energy trauma via finite element modeling and analysis Düşük enerji travmalı acetabular kırıklarının sonlu elemanlar modeli ve analizi

SAMET ÇIKLAÇANDIR

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

The skeletal system undertakes many tasks such as the movement of the body, mineral storage, and protection of soft tissues. Damage to this structure affects human life negatively. Fractures that occur in the human body is damage to mainly to the bone structure and associated surrounding tissues. Therefore, it is necessary to understand how the fractures are formed and the fracture mechanism. Furthermore, the mechanism of fracture is complicated and worthy of investigation. However, the examination of the bone is difficult because it is a structure covered with tissues like veins and muscles. It is not possible to perform mechanical . . . tests of the bones over a living body. On the other hand, these experiments might be carried out on cadavers with permits received. Finding the cadaver and obtaining the necessary permissions is a very demanding task due to ethical regulations.As a more practical solution, biomechanical models have been alternative due to the advantages in computer technologies. Computer built models are utilized for simulating the effects over biomechanical mechanism in silico. The validations and verifications are performed to compare the results with the experimental test results. To perform computational analyzes, first of all, the 3D image of the region of interest is required. With the development of technology, radiological imaging methods have been developed and imaging of the bone without any surgery has been provided. Devices such as Computed Tomography (CT), Magnetic Resonance Imaging (MRI) offer the possibility to view morphology of the human without any operation. These devices provide much useful information as well as disease diagnosis. With the help of the devices, the material properties of the human bone could be determined for a realistic model to mimic the behaviour of the human body in a computer environment.ÖZETİskelet sistemi vücudun hareketi, mineral deposu, yumuşak dokuların korunması gibi pek çok görevini üstlenmiştir. Bu yapının hasar görmesi insan hayatını olumsuz etkilemektedir. İnsan vücudunda meydana gelen kırıklar, temel olarak kemik yapısına ve etrafındaki dokulara zarar verir. Bu nedenle kırıkların nasıl oluştuğunu ve kırık mekanizmasını anlamak gerekir. Ayrıca kırık mekaniği karmaşıktır ve araştırmaya değerdir. Fakat kemiğin etrafı damar ve kaslar ile örtülü olduğu için incelemek zordur. İnsan hayatta iken kemiklerin mekanik testlerini üzerinde gerçekleştirmek mümkün değildir. Diğer yandan bu deneyler ancak kadavra üzerinde, alınan izinler ile gerçekleştirilebilir. Kadavrayı bulmak ve gerekli etik izinleri almak oldukça zahmetli bir iştir.Pratik bir çözüm olarak biyomekanik modeller, bilgisayar teknolojilerinin avantajları nedeniyle altenatif olmuşlardır. Bilgisayar modellerinde simülasyonlardan faydalanılmıştır. Validasyon, model sonuçlarını deneysel test sonuçları ile kıyaslanarak yapılır. Analizleri gerçekleştirmek için öncelikle ilgi alanının 3D görüntüsü gereklidir. Teknolojinin gelişmesiyle beraber radyolojik görüntüleme yöntemleri gelişmiş ve kemiğin herhangi bir operasyon olmadan görüntülenmesi sağlanmıştır. CT, MR gibi cihazlar, herhangi bir işlem olmaksızın insanın morfolojisini görüntüleme olanağı sunar. Bu cihazlar hastalık teşhisinin yanı sıra birçok yararlı bilgi sağlar. Günümüz teknolojisinin görüntüleme teknikleri, insan kemiğinin malzeme özellikleri, insan vücudunun bilgisayar ortamındaki davranışını taklit edecek şekilde modelin gerçekliğini artırmak için kullanılabilir Daha fazlası Daha az

The effect of antibacterial photodynamic therapy on healthy fibroblast and keratinocyte cells Antibakteriyel fotodinamik terapinin sağlıklı fibroblast ve keratinosit hücreleri üzerindeki etkisi

GÜLCE KADIKÖYLÜ

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTAntibacterial photodynamic therapy is a treatment that occurs in the presence of light, photosensitizer and oxygen. The photosensitizer reacts with the molecular oxygen in the environment when it is stimulated by light at the appropriate wavelength, causing reactive oxygen species at the end. Reactive oxygen species show high cytotoxic effects on cells and cause necrosis or apoptosis. In recent years, the resistance of bacteria to antibiotics has caused infection treatments to become more difficult. This situation has become a threat to human and animal health. Therefore, antibacterial photodynamic therapy has been an altern . . .ative approach for the photoinactivation of pathogens in the treatment of infection. The only important issue in this method is not how high rate of pathogens are killed, but how healthy cells that play an important role in wound healing are affected by antibacterial photodynamic therapy. From this perspective, in this study the effects of indocyanine green and 808-nm wavelength diode laser whose lethal effect on some pathogens has previously been proven, on healthy skin fibroblast and healthy skin keratinocyte cells have been investigated. Photodynamic therapy which is intended to be used in clinics, the main objective of this study is to determine the dose of light and drug concentrations that will not harm healthy cells but will have cytotoxic effects on pathogens.ÖZETAntibakteriyel fotodinamik terapi ışık, ışığa duyarlı ilaç (fotosensitizer) ve oksijenin varlığında gerçekleşen bir tedavidir. Fotosensitizan uygun dalga boyundaki ışık ile uyarıldığında ortamdaki moleküler oksijen ile reaksiyona girerek reaktif oksijen türlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Reaktif oksijen türleri hücrelerde oldukça sitotoksik etkiler gösterir ve hücrelerin ölmesine neden olur. Son yıllarda bakterilerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesi enfeksiyon tedavilerinin zorlaşmasına neden olmuştur. Bu durum insan ve hayvan sağlığını tehdit eden bir sorun haline gelmiştir. Bu sebeple antibakteriyel fotodinamik terapi, enfeksiyon tedavisinde patojenlerin fotoinaktivasyonunu sağlayan alternatif bir yaklaşım olmuştur. Bu yöntemde tek önemli konu patojenlerin yüksek oranda öldürülmesi değil, yara iyileşmesinde önemli rolü bulunan sağlıklı hücrelerin antibakteriyel fotodinamik terapiden nasıl etkilendiğinin de bilinmesidir. Bu bakımdan, bu çalışmada bazı patojenler üzerindeki öldürücü etkisi daha önce kanıtlanmış olan indosiyanin yeşil maddesinin ve 808-nm dalga boyunda ışıma yapan diyot lazerin sağlıklı deri fibroblast ve sağlıklı deri keratinosit hücreleri üzerindeki etkisi araştırılmıştır. Kliniğe taşınmak istenen fotodinamik terapi yönteminde sağlıklı hücrelere zarar vermeyecek ama patojenler üzerinde sitotoksik etkiler gösterecek ışık dozu ve ilaç konsantrasyonlarının belirlenmesi bu çalışmanın temel amacıdır Daha fazlası Daha az

Development of cast aluminum metal matrix composites by additional processes Döküm alüminyum metal matriks kompozitlerinin ilave proseslerle geliştirilmesi

Aybarç, Uğur

Doktora Tezi | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTIt is seen that materials used traditionally today are insufficient to meet market expectations. For this reason, the interest on composite material increases day by day. The role of composite materials has become important in sectors, such as especially in automotive and aerospace industries, where a final product weight is of importance.This thesis consists of four application parts. In the first part, a detailed literature review on aluminum metal matrix composites was discussed. In the second part, the appropriate stirring method was searched for the production of aluminum metal matrix composites. Therefore, mechanical s . . .tirring, ultrasonic stirring and ultrasonic added mechanical stirring (named: hybrid stirring) processes were applied. In this part, both simulation studies and casting applications were performed and the obtained results were compared. It was concluded that the best homogeneous stirring was achieved by hybrid mixing. Additionally in this part, studies were carried out to determine the casting mold suitable for the production of metal matrix composites. To determine the appropriate mold, spoke mold that was developed to simulate a wheel and the bottom filling casting mold given in the standards were examined with the help of casting simulations. It was concluded that spoke mold was affected less than mold and casting temperature. In the third part, it was tried to determine the effect of different additives (silicon carbide-SiC, micron and nano-sized alumina-Al2O3 and graphene) on the mechanical properties in the production of aluminum metal matrix composites using the appropriate stirring method and appropriate mold. The amount of additives were used as 0.075 wt, 0.15 wt and 0.25 wt for graphene, 0.5 wt, 1.0 wt and 1.5 wt for the others. All samples were heat treated with T6 thereafter mechanical tests were applied. In the last part, new samples were produced with 1.0 wt SiC, 0.5 wt nano-size Al2O3 and 0.25 wt graphene additives, which had the highest mechanical properties in the third step, and these samples were heat treated with T6 and then hot isostatic press (HIP) process was applied. After these applications, mechanical tests were applied to whole samples. The highest mechanical properties were obtained with the addition of 0.5 nano-sized Al2O3.ÖZETGünümüz şartlarında geleneksel olarak kullanılan malzemelerin piyasa beklentilerini karşılamada yetersiz kaldığı görülmektedir. Bu nedenle özellikle kompozit malzemelere olan ilgili günden güne artış göstermektedir. Özellikle otomotiv ve havacılık sanayileri gibi nihai ürün ağırlığının büyük bir önem taşıdığı sektörlerde kompozit malzemelerin rolü önem taşımaya başlamıştır.Gerçekleştirilen bu çalışma dört bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde alüminyum metal matriks kompozitler üzerine ayrıntılı bir literatür incelemesi yapılmıştır. İkinci bölümde, alüminyum metal matrisli kompozitlerin üretimi için uygun karıştırma yöntemi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu nedenle mekanik karıştırma, ultrasonik karıştırma ve mekanik karıştırma işlemine ek olarak ultrasonik karıştırma işlemi (hibrit karıştırma) uygulanmıştır. Bu bölümde hem simülasyon çalışmaları hem de döküm uygulamaları gerçekleştirilmiş ve elde edilen sonuçlarla karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. En iyi homojen karışma durumu hibrit karıştırma işlemi ile elde edildiği sonucuna varılmıştır. Ayrıca aynı bölümde, metal matrisli kompozit üretimi için uygun döküm kalıbının belirlenmesi çalışmaları gerçekleştirildi. Bunun için standartlarda verilen alttan dolum döküm kalıbı ile bir jantı simüle etmesi amacıyla geliştirilen feder döküm kalıbı döküm simülasyonların yardımıyla incelendi. Feder kalıbının kalıp ve döküm sıcaklığından daha az etkilendiği belirlendi. Üçüncü bölümde belirlenen karıştırma yöntemi ve uygun kalıp kullanılarak alüminyum metal matrisli kompozitlerin üretiminde farklı katkıların (silisyum karbür-SiC, mikron ve nano boyutta alümina- Al2O3 ve grafen) mekanik özellikler üzerindeki etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Katkılar grafen için ağırlıkça 0.075, 0.15 ve 0.25 olarak diğer katkılar için 0.5, 1.0 ve 1.5 olarak kullanılmıştır. Elde edilen tüm numunelere T6 ısıl işlemi uygulanmış ve mekanik testlere tabi tutulmuştur. Son bölümde, en iyi mekanik dayanım özelliklerini veren 1.0 SiC, 0.5 nano boyutta Al2O3 ve 0.25 grafen katkıları ile yeni numuneler üretilmiş ve bu numunelere sıcak isostatik pres (HIP) işlemi ve sonrasında T6 ısıl işlemi uygulanmıştır. Bu uygulamalar sonrasında numuneler mekanik testlere tabi tutulmuştur. En yüksek mekanik özellikler 0.5 nano boyutlu Al2O3 ilavesi ile elde edilmiştir Daha fazlası Daha az

Design of arduino shield to record real-time electrocardiography signals Elektrokardiyografi sinyallerinin gerçek zamanlı kaydı için elektronik filtreli ardunio eklentisi tasarımı

Çağatay, Onur Doğanay

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTIn this thesis, an Arduino extension board (shield) is designed to take theelectrocardiography (ECG) signals. Firstly, the positive and negative terminals of an ECG signal are selected to determine which input pins are connected to these terminals. User can select one of eight possible inputs for each terminal, which means the user can apply one of the possible 64 channel combinations to inputs of the design. Then a dedicated instrumental amplifier amplifies the signal. The voltagegain of the amplifier can be selectable among available options. The amplified ECG signal is filtered in an order by a low-pass filter, a high-pas . . .s filter, and a notch filter.The user selects the cut-off frequencies of the low-pass and the high-pass filters in addition to the center frequency of the notch filter from available predetermined options. Finally, the user can prefer to transfer one of these outputs from these stages to either the Arduino board or the developed computer program. As a result, a fully flexible ECG shield is designed.ÖZETBu tezde, elektrokardiyografi (EKG) sinyallerinin alınabilmesi için bir Arduinogenişleme kartı tasarlanmıştır. Öncelikle, EKG sinyalinin pozitif ve negatif uçlarının kartın hangi bağlantı noktalarına bağlandığı seçilir. Kullanıcı her bağlantı noktası için sekiz farklı olası girişten birisini seçebilir. Böylece kullanıcı 64 farklı giriş kombinasyonunundan birisini seçerek kartın girişlerine uygulayabilir. Sonra sinyal özel bir enstrümantasyon yükselteci tarafından kuvvetlendirilir. Yükseltecin gerilim kazancı sunulan seçenekler arasından seçilebilir. Kuvvetlendirilen EKG sinyali bir alçak geçiren, bir yüksek geçiren ve bir çentik filtre tarafından süzülür. Alçak geçiren ve yüksek geçiren filtrelerin kesim frekansları ile çentik filtrenin merkez frekansı önceden tanımlı olarak sunulan mevcut seçenekler arasından kullanıcı tarafından seçilir. Son olarak, kullanıcı bu çıkışlardan birini Arduino kartına veya geliştirilen bilgisayar programına aktarılmasını tercih edebilir. Sonuç olarak, tamamen esnek bir EKG genişletme kartı tasarlanmıştır Daha fazlası Daha az

Development of novel donor and acceptor sam molecules for photovoltaic applications Fotovoltaik uygulamalar için yeni nesil donör ve akseptör kendiliğinden organize tek katman moleküllerin geliştirilmesi

Arkan, Emre

Doktora Tezi | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTSurface modification of indium tin oxide (ITO) is a crucial factor to alter the energy level barrier between ITO and perovskite that has direct influence on the charge extraction and recombination at interface. This henomenon has further direct effect on device parameters such as open circuit voltage (VOC), fill factor (FF), and short circuit current density (JSC). This study was base on the synthesis of six novel SAM molecules to be used in fabrication of p-i-n type perovskite solar cells. Since proposed SAMs are of push-pull type molecular nature, contiguous thiophene rings were used as conjugated units in spacer group due . . . to the fact that thiophene has lower delocalization energy and provide superior conjugation than that of benzene. Moreover, donor and acceptor type terminal groups were chosen in the structure of SAM molecules to synergistically examine their effect on device performance.ÖZETİndiyum kalay oksidin (ITO) yüzey modifikasyonu, perovskit ve ITO arasındaki enerji bariyerinin düzenlenmesi ile arayüzeydeki yüklerin ekstraksiyonu ve rekombinasyona direkt etkisi olan önemli bir faktördür. Bu olayın açık devre voltajı (VOC), doldurma faktörü ve kısa devre akım yoğunluğu (JSC) gibi cihaz parametreleri üzerinde doğrudan tesiri vardır.Bu çalışma, p-i-n tipi perovskit güneş hücrelerinin üretiminde kullanılacak altı yeni KOT (SAM) molekülünün sentezine dayanmaktadır. Önerilen SAM‘ler push-pull tipinde moleküler yapıya sahip olduklarından, bitişik tiyofen halkaları, tiyofenin daha düşük bir lokalizasyon enerjisine sahip olması ve benzenden daha üstün bir konjugasyon sağlaması nedeniyle ara gruptaki konjuge birimler olarak kullanılmıştır. Ayrıca, cihaz performansındaki sinerjik etkilerini incelemek üzere SAM molekülü yapısında elektron verici ve elektron çekici uç gruplar eklenmiştir Daha fazlası Daha az

Preparation and characterization of carbon-based nanofluids Karbon bazlı nanoakışkanların hazırlanması ve karakterizasyonu

Fidan-Aslan, Tuğçe

Yüksek Lisans | 2019 | Graduate School of Natural and Applied Sciences

ABSTRACTNanofluids are produced by the addition of nano-sized particles to the base fluid in order to increase the thermal conductivity of heat transfer fluids. Preparation of stable nanofluids with high thermal conductivity is a very complex process and their usage in heat transfer applications are related to many important parameters from the stability of nanofluids to their viscosity. Optimization of these parameters is essential for the practical use of nanofluids. The objectives of this study are to successfully preparecarbon-based nanofluids while investigating the stability mechanisms and to determine thermal, rheological, an . . .d surface properties of those nanofluids.ÖZETÇok çeşitli uygulama alanına sahip olan nanoakışkanlar, ısı transferi sistemlerinde, kullanılan akışkanların ısıl iletkenlik katsayısını arttırmak amacıyla baz akışkanın içerisine, ısıl iletkenliği yüksek nano boyutlarda parçacıklar katılmasıyla üretilirler. Nanoakışkanların hazırlanması, hazırlanan nanoakışkanın ısıl iletkenliğinin arttırılması her ne kadar basit görünse de çok karmaşık bir sistemdir. Nanoakışkanların ısıl iletkenliğinin artması ve ısı transferi uygulamalarında kullanılabilirliği, hazırlanan nanoakışkanın kararlılığından, viskozitesine kadar birçok önemli parametre ile bağlantılıdır. Nanoakışkanların pratikte kullanımı için bu parametrelerin optimizasyonu elzemdir. Bu tezin amacı, kararlı nanoakışkanların hazırlanması, ısıl iletkenliklerinin, reolojisinin ve yüzey özelliklerinin belirlenmesidir Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms