Filtreler
Filtreler
Bulunan: 128 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [20]
Tam Metin [1]
Eser Sahibi [20]
Yayın Türü [7]
Yayın Tarihi [1]
Yayıncı [15]
Kayıt Giriş Tarihi [20]
Tez Danışmanı [20]
Dergi Sayısı [4]
Yayın Dili [3]
Konu Başlıkları [20]
Dergi Adı [10]
Editör/Editörler [3]
Streptozotosin ile indüklenen diyabetik sıçan modelinde beyin sapı ve serebellum bölgelerinin apoptotik genler açısından incelenmesi ve nörodejenerasyonla ilişkilendirilmesi

Azak, Burcu

Yüksek Lisans | 2016 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Özet:Diyabet insulin salımında bir eksiklik ya da insulinin dokularda etkili kullanılmaması ile karakterize endokrin bir hastalıktır. Diyabet hipoinsülinemi sebebiyle PI3K/Akt sinyalizasyonunda ve nöronal sağ kalım yolaklarında bozulmalara sebep olur. Nörodejenerasyonun en önemli sebeplerinden biri spesifik beyin bölgelerinde meydana gelen kontrolsüz hücre ölümleridir. Çalışmamızın amacı serebellum ve beyin sapında nöronal apoptozis süreçlerinin altında yatan mekanizmalarda yer alan XIAP ve Smac/DIABLO gibi moleküllerin insulin sinyalizasyonu ile arasındaki etkileşimi incelemektir.Summary:Diabetes is an endocrine disorder resulting . . .from inadequate insulin release or ineffective use of insuline in tissues. Diabetes can cause perturbations in PI3K/Akt signalling and neuronal survival cascades as a result of hipoinsulinemia. One of the most important cause of the neurodegeneration is the unrestrained cell death in spesific brain regions. It ıs the aım of the study to investigate if there is an interaction between insulin signalling and XIAP,Smac/DIABLO molecules in mechanisms that underlying the neuronal apoptosis process in cerebellum and brain stem Daha fazlası Daha az

Davranış bozukluğu tanılı ergenlere verilen psikoeğitimin öfke yönetimine etkisi

Uzunoğlu, Gülçin

Yüksek Lisans | 2016 | Sağlık Bilimleri Enstitüsü

ÖZETAmaç: Bu çalışma, bir bölge psikiyatri hastanesinde tedavi gören davranış bozukluğu tanılı ergenlere uygulanan psiko-eğitimin öfke yönetimine etkisini incelemek amacıyla yapılmıştır.Yöntem: Araştırma da “ön-test son-test kontrol gruplu yarı deneysel desen” model kullanılmıştır. Araştırmanın ilk aşamasında bir bölge psikiyatri hastanesinin Çocuk ve Ergen Psikiyatri yataklı birimlerinde yatışı yapılarak tedavi olan davranış bozukluğu tanılı 12-18 yaş arası 34 ergene “Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği” uygulanmıştır. İkinci aşamada ise, ölçeğe göre öfke kontrol problemi olan 16 ergen,8’i uygulama 8’i kontrol grubunda olacak biçimde ata . . .nmıştır. Araştırmaya katılmayı kabul eden, uygulama grubundaki 8 ergen, haftada bir kez olmak üzere araştırmacı tarafından hazırlanan 6 oturumluk Öfke Kontrolü Eğitim Programına katılmıştır. Bu süreçte kontrol grubundaki8 ergene ilaç tedavisi dışında herhangi bir müdahale yapılmamıştır. Eğitim programından sonra, uygulama ve kontrol grubundaki bireylere “Sürekli Öfke-Öfke Tarz Ölçeği” son test olarak tekrar uygulanmıştır. Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde sayı-yüzde dağılımı ve ikili karşılaştırmalar için t-testi kullanılmıştır.ABSTRACTAim: This study has been conducted to analyze the effect of psycho-education that is carried out with adolescent diagnosed with behaviour disorder receiving treatment at a regional mental hospital on their anger-managementMethod: “Quasi-experimental design with pre-test – post-test control group” model was used for this research. In the first phase of th estudy, “State-Trait Anger-Anger Expression Scale” was applied to 34 adolescents diagnosed with behaviour disorder aged between 12-18 and being trated as inpatient at Children and Adolescent Psychiatry Department of a Regional Mental Hospital. In these second phase, 16 adolescents diagnosed with anger-management problem according to the scale were divided into two equal groups as experimental group and control group. 8 adolescents from experimental group who accepted to take part in there search get involved in 6-session Anger Management Control Education Program which was prepared by the research erandscheduled as once a week. During this period, only medical treatment was applied to 8 adolescents in the control group, noother invervention was applied. After the psyco-education program, “State-Trait Anger- Anger Expression Scale” was applied one more time as post test to individuals in both experimental and control group. Frequencypercent age disribution was used for the assessment of research data and t-test was used for paired compariso Daha fazlası Daha az

Pediatri hemşirelerinin ilaç hatalarını bildirme durumları ile tıbbi hatalardaki tutumları arasındaki ilişki

Gök, Derya

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

İlaç hataları çocuk hastalarda daha sık görülmekte ve hataların sonuçlarından olumsuz etkilenmektedirler. İlaç hatalarının önlenmesinde hataların bilinmesi ve hata bildirimlerinin yapılması çok önemlidir. Ancak ülkemizde pediatri hemşirelerinin ilaç hataları ve bildirimleri konusunda yeterli veri bulunmamaktadır. Bu nedenle çalışmamızın amacı; pediatri hemşirelerinin ilaç hataları konusundaki bilgileri, hataları bildirme/bildirmeme durumları ve nedenlerini saptamak, ilaç hatalarının görülme sıkılığı hakkındaki görüşlerini belirlenmek ve ilaç hatalarının bildirilme/bildirilmeme durumları ile tıbbi hatalardaki tutumları arasınd . . .aki ilişkiyi açıklamaktır. Araştırma 179 çocuk hemşiresinin katılımıyla,07.01.2015 ve 31.05.2015 tarihleri arasında İzmir’de bir Çocuk Hastanesi’nde yapılmıştır. Araştırma verileri anket yöntemi ile, Sosyodemografik soru formu, İlaç Hataları Soru Formu ve Tıbbi Hatalarda Tutum Ölçeği kullanılarak yüz yüze görüşme ile toplanmıştır. Verilerin analizi SPSS 20 programında yapılmıştır. Frekans, sayı ve yüzde, ortalama, standart sapma, Mann whitney U testi, t testi kullanılmıştır. Verilerin analizinde Daha fazlası Daha az

Bilateral maksiller sinüs hacminin çevre anatomik yapılar, gömülü dişler ve diş eksikliği ile ilişkisinin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi ile değerlendirilmesi

Gök, Derya

Doktora Tezi | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmanın amacı; nazal septum deviasyonu, konka bülloza, sinüs içerisinde veya sinüse komşu gömülü dişler ve maksiller posterior bölgede diş eksikliği varlığında maksiller sinüs hacimlerindeki değişimlerin konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri kullanılarak incelenmesidir. Çalışma grubu, İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi Ağız Diş ve Çene Radyolojisi arşivinin retrospektif olarak incelenmesi sonucu elde edilen, 156‟sı kadın, 96‟sı erkek toplam 252 hastanın konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntülerinden oluşmaktadır. Konik ışınlı bilgisayarlı tomografi görüntüleri üç boyutlu modelleme programı . . .na aktarılarak, sağ ve sol maksiller sinüslerin hacimleri ölçüldü. Ayrıca nazal septum deviasyonu, konka bülloza, gömük ve eksik posterior maksiller dişler belirlendi. Unilateral septum deviasyonu, konka bülloza, premolar diş eksikliği, molar diş eksikliği ve gömük diş olan her bir hasta grubunda bilateral maksiller sinüs hacimleri karşılaştırılarak maksiller sinüs hacim değişiklikleri incelendi. Çalışmadan elde edilen bulgulara göre; erkeklerin maksiller sinüs hacminin kadınlardan daha büyük olduğu ve sinüs hacminin yaş ile birlikte azaldığı belirlendi. Nazal septum deviasyonu tarafındaki maksiller sinüs hacminin karşı taraftan daha küçük olduğu, konka büllozanın maksiller sinüs hacmi üzerine belirgin bir etkisinin olmadığı görüldü. Gömük diş olan tarafta sinüs hacminin azaldığı, diş eksikliğinin erken yaşlarda sinüs hacmi üzerinde negatif etki gösterdiği ve ileri yaşlarda pozitif etki gösterdiği belirlendi. Sonuç olarak; septum deviasyonu, gömülü dişler ve diş eksikliği maksiller sinüs hacmini etkilemektedir. Konik ışınlı bilgisayarlı tomografik inceleme maksiller sinüs hacim ölçümlerinde ve nazal kavite varyasyonlarının tespitinde pratik ve etkili bir yöntemdir Daha fazlası Daha az

Farklı pit ve fissür örtücü materyallerinin kenar uyumu, aşınma ve mikrosızıntı özelliklerinin değerlendirilmesi

Hatırlı, Hüseyin

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmanın amacı iki farklı yöntemle uygulanan fissür örtücülerin, termal döngülü çiğneme ve fırçalama simülasyonu ile yaşlandırma sonrası kenar uyumu, aşınma, mikrosızıntı ve penetrasyon derinliği açısından değerlendirilmesidir. Yüz yetmiş insan mandibular molar dişi, iki ana prepasyon grubuna ve sekiz alt materyal grubuna ayrıldı ve bir grup ise kontrol grubu olarak kullanıldı (n=10). Fissür örtücüler üretici önerileri doğrultusunda uygulandı. Kenar uyumu analizi ve aşınmanın üç boyutlu değerlendirilmesi amacıyla örneklerden başlangıç kayıtları alındı. Örnekler döngüsel bir şekilde iki yıllık termal döngülü çiğneme ve fırçalam . . .a simülasyonlarına maruz bırakıldı. Yaşlandırma sonrası kayıtları alınan örneklerin kenar uyumu ve aşınma özellikleri bilgisayar ortamında değerlendirildi. Ayrıca örnekler FDI kriterlerine göre kenar uyumu, aşınma, kırıklar ve retansiyon açısında görsel olarak incelenip skorlandı. Boya penetrasyonuna maruz bırakılan örneklerden kesitler alınarak stereomikroskop ile mikrosızıntı ve penetrasyon derinlikleri değerlendirildi. Çalışmalar sonucunda elde edilen parametrik veriler ANCOVA, Tek Yönlü-ANOVA ve Tukey testi, non-parametrik veriler ise Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri ile istatistiksel olarak değerlendirildi ( Daha fazlası Daha az

Arap dilinde hurûfu’l-meâni (Necm suresi örneği)

Dursun, Hüseyin

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Arap dilinde Hurûfu’l- mebânî ve Hurûfu’l-meâni konusu hemen hemen İslami ilimlerin hepsini çok yakından ilgilendiren ve âlimler arasındaki ihtilafları gündeme getiren en temel konudur. Meânî, dile gelen şey ile konuşanın niyeti/kastı arasındaki uygunluğa bakar. Buna bağlı olarak, gramer incelemesinde doğru-yanlış şeklinde kesin bir sonuca varılırken, meânî ilminde birden çok ihtimal söz konusudur. Fıkıh’tan Akaid’e, Kelam’dan Tefsir’e ve Hadisten diğer konulara harflerin hangi manaya delalet ettiği çok önem arz etmektedir. Bu harflerin manaya olan etkisi oldukça mühimdir. Çünkü bir harfin çok çeşitli manalara gelmesi ve kullanıld . . .ıkları cümlenin anlam konusundan şekillenmesi bu harflere bağlıdır. Mesajı ulaştırmaya aracılık eden dilin en önemli unsurlarından biri de edatlardır. Asıl etkilerini cümle içerisinde diğer kelimelerle kullanımlarında görebildiğimiz edatların hangi anlamda kullanıldığının tespit edilmesi doğru anlamanın gerçekleşmesi için son derece önemlidir. İşte biz de bu çalışmamızda söz konusu harflerin etkilerini kelamî, itikadî ve fıkhi konulardaki ihtilafları kapsayan ayet-i kerimeleri misal verdik. Bu ayetler içerisinde geçen harflerin hangi manalara geldiğini değişik müfessirlerin yorumlarına başvurarak Necm Suresi bağlamında farklı dil bilimcilerin eserlerinden yola çıkarak ortaya koymaya çalıştık. Ümit ve temennimiz odur ki bu çalışmamız Arap Dili ve Belağatı alanında bizden sonra gelen nesillere faydalı olur Daha fazlası Daha az

Küreselleşmenin Türk işçi sendikaları üzerine etkisi

Kul, Adalet

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Küreselleşme her ne kadar iktisat tarihi ile başlatılıyor olsa da, küreselleşmeyi bu kadar güncel kılan günümüzün gelişen teknolojisidir. Küreselleşme kavram olarak dünyanın tamamına ait olmayı, ulaşım, iletişim ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmelerle sağlamıştır. Küreselleşme ile yaşanan değişikliklerin herkes için olumlu sonuçlarının olup olmadığı konusu, neoliberal politikaların uygulanmaya başlandığı 1980’li yıllardan itibaren yoğun olarak tartışılmaktadır. Tartışma alanlarından biri de üretim süreçlerine ve dolayısı ile sendikalara olan etkileridir. Bu çalışmanın amacı; küreselleşmenin sendikalar üzerine olan etkilerinin . . .incelenmesi, Türk işçi sendikaları açısından değişen durumların ortaya konması ve sendikaların değişen koşullara uygun yeni stratejiler belirlemelerine yönelik öneriler geliştirmektir. Küreselleşme sektörel farklılaşmaya, üretim yöntemlerinin, endüstriyel ilişkilerin değişmesine neden olmuştur. Küreselleşmenin sendikalara olan etkileri ülkelerin ekonomik ve sosyal durumlarına göre farklı boyutlarda kendini göstermiştir. Ülkemizdeki sendikalar küreselleşmeden olumsuz olarak çok daha fazla etkilemiştir. Dünya ekonomik faaliyetleri sanayi sektöründen hizmet sektörüne yönelmiştir. Büyük ölçekli işletmeler parçalanarak daha küçük birimler halinde faaliyette bulunmaya başlamıştır. Üretim yönteminin tam zamanlı Post-Fordist sistem olarak yeniden örgütlenmesi emek sürecini yeniden organize etmiş ve esnek çalışma biçimleri yaygınlaşmıştır. Özelleştirmeler ile sosyal devlet uygulamaları zayıflamıştır. Küresel rekabetin yaygınlaşması ücretler ve sosyal hakların olumsuz etkilenmesine neden olmuştur. Küreselleşmenin getirdiği bu değişimler sendikaları da etkilemiştir. Sendikalar tam zamanlı ve süresiz sözleşmeli işçilerin istihdam edildiği üretim biçimlerinde örgütlenmeye alışık iken, yeni üretim tekniklerine uygun istihdam biçimlerinde geleneksel örgütlenme biçimi yeterli olmamış ve sendikaların örgütlenme alan ve olanaklarını daralmıştır. Sektörde kadın ve çocukların istihdamının artması sendikaların örgütlenmesini olumsuz etkilemiştir. Firmalar küresel rekabette avantajlı konuma gelebilmek için işçi maliyetlerini düşürmeye ilişkin yöntemler geliştirmiş bu durum da kayıt dışı çalışma, taşeron çalışma, esnek II çalışma gibi atipik istihdam şekillerini yaygınlaştırmıştır. Özelleştirmeler ile birlikte işten çıkarmalar yaşanmış ve sendikasızlaştırma gerçekleştirilmiştir. Kapitalist sistem nasıl kendini bulunduğu koşullara göre yenileyip en fazla çıkar elde etmeye çalışıyorsa, sendikaların da benzer bir strateji izlemesi gerekir. Sendikaların etkilenme boyutunun akılcı yöntemlerle değerlendirilmesi, koşullara uygun örgütlenme modellerinin geliştirilmesi gereklidir. Günümüzde kastedilen küreselleşme, zenginliğin, refahın, eşitliğin, adaletin, mutluluğun ve barışın küreselleşmesi değildir. Günümüzün küreselleşmesi, işsizliğin, yoksulluğun, eşitsizliğin ve terörün küreselleşmesidir Daha fazlası Daha az

Revan Seferi'ne Götürülen Padişah Kıyafetleri

Özer KÜPELİ

Makale | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Cihannüma Dergisi2 ( 2 ) , pp.33 - 74

Osmanlı padişahlarının kıyafetleri hakkında bilinenler oldukça azdır. Bunlar da Topkapı Sarayı Müzesi Giyim-Kuşam Koleksiyonunda bulunan padişah ve diğer hanedan mensuplarından bakiye kıyafetlere dayanılarak yapılan tespitlerden ibarettir. Bu tespitler ağırlıklı olarak başta kaftanlar olmak üzere padişah kıyafetlerinin kumaş ve desen özellikleri hakkındadır. Ancak padişahların iç ve dış giyimleri için çok sayıda ve çeşitli türlerde kıyafetlerinin olduğu muhakkaktır. Nitekim IV. Murad'ın Revan Seferi'ne götürülen kıyafetlerini içeren bir liste bu durumu doğrulamaktadır. Bu makalede söz konusu listeye dayanılarak IV. Murad'ın kıyafetl . . .eri ile bu kıyafetlerin kumaşları, kürkleri, renkleri gibi detaylarından bahsedilecektir Daha fazlası Daha az

Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi doku tipleme laboratuvarı’na başvuran bireylerin insan lökosit antijen (HLA) allellerinin ve haplotiplerinin frekansları

Akman, Burcu

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmada 2011-2015 yılları arasında Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Doku Tipleme Laboratuvarı’na başvuran bireylerin HLA allel ve haplotip freksanslarını belirlemeyi amaçladık. Bu amaçla, 2341 bireyin verisi tarandı. Daha sonra bu veri içerisinde aileler tanımlandı (391 aile, 1365 birey) ve haplotipler segregasyon analizi ile saptandı. Haplotiplerdeki HLA allellerine ek olarak, akrabalık ilişkisi bulunmayan 261 bireyin HLA genotipi HLA allel frekanslarının belirlenmesinde kullanıldı. Bireylerin HLA genotiplendirmeleri SSP (Olerup, Sweden), SSO (Lifecodes, United States) ve Sanger SBT (GenDX, Holland) yöntemleri ile gerçekl . . .eştirildi. HLA allel ve haplotip frekansları SPSS programı ile, Hardy-Weinberg ve bağlantı dengesizliği analizi ise (relative LD, D’) Arlequin programı ile analiz edildi. HLA-A lokusunda A*02 (%19,8), A*24 (%15,7), A*03 (%11,2), HLA-B lokusunda B*35 (%18,8), B*51 (%12,4), B*44 (%7,4), HLA-DRB1 lokusunda DRB1*11 (%21,2), DRB1*04 (%15,7) ve DRB1*15 (%10,6) en sık alleller olarak gözlendi. A*24-B*35-DRB1*11 (%1,7), A*01-B*08-DRB1*03 (%1,2) ve A*03-B*44-DRB1*04 (%1,1) ise en sık haplotipler olarak saptandı. Aileler üç ayrı grupta analiz edildiler: (i)anne ile babanın ve en az bir çocuğun bulunduğu aileler, (ii) Anne ve babadan yalnızca biri ile en az bir çocuğun bulunduğu aileler, (iii) anne ve babanın olmadığı fakat en az iki çocuğun bulunduğu aileler. Bu üç grup analiz edildiğinde benzer sonuçlar bulundu. Ayrıca, sonuçlarımızı Türkiye’de yapılan diğer popülasyon çalışmaları ile karşılaştırdık ve benzer sonuçlar gözlemledik Daha fazlası Daha az

Evli kadınların (18-65 yaş arası) servikal kansere ilişkin bilgi düzeyi ile öz-etkililik ve sağlık okuryazarlığı düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi

Dilli, Zeliha

Yüksek Lisans | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışma 18-65 yaş arası evli kadınların servikal kansere ilişkin bilgi düzeyi ile öz-etkililik ve sağlık okuryazarlığı düzeyleri arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla yapılmıştır. Araştırmanın örneklemi İzmir ili Çiğli İlçesi‘nde bir aile sağlığı merkezi’nde 24 Şubat- 1 Mayıs 2016 tarihleri arasında başvuran, 18-65 yaş arasındaki 400 evli kadından oluşmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak “Görüşme Formu”, “Servikal Kanser ve Pap Smear Tarama Testine İlişkin Bilgi Düzeyi Formu”, “Öz Etkililik-Yeterlilik Ölçeği”, “Tıpta Yetişkin Okuryazarlığının Hızlı Tahmini-REALM Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen v . . .erilerin analizinde tanımlayıcı analizler, kikare-, t testi ve tek yönlü varyans analizi kullanılmış, %95 güven aralığında Daha fazlası Daha az

Farklı bulk fill kompozit rezin materyallerinin polimerizasyon dereceleri, su emilimi ve suda çözünürlüklerinin değerlendirilmesi ve bulk fill kompozit rezinle restore edilmiş dişlerin kırılma dirençlerinin karşılaştırılması

Dilli, Zeliha

Doktora Tezi | 2016 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü

Bu çalışmada yeni üretilen ve geliştirilen Bulk Fill kompozitlerin polimerizasyon dereceleri, su emilimi ve suda çözünürlükleri ve bulk fill kompozitlerle restore edilmiş dişlerin kırılma dirençleri karşılaştırıldı. Çalışmada 6 adet Bulk Fill ve 1 adet geleneksel kompozit kullanıldı. Çalışmanın ilk bölümünde, kompozitlerin polimerizasyon dereceleri Vickers yüzey sertlik oranları ile indirekt olarak değerlendirildi. Her kompozit için, üzerinde 4 mm kalınlığında ve 5 mm çapında 12 adet silindirik boşluk bulunan pleksiglas levhalar hazırlandı (n=12). 2 farklı mesafeden (0 mm ve 5 mm) ışık uygulaması yapılacağı için her kompozit için 2 . . . levha hazırlandı. Sertlik oranı, alt yüzey sertlik değerinin üst yüzey sertlik değerine bölünmesiyle elde edildi. Çalışmanın ikinci bölümünde, kompozitlerin su emilimi ve suda çözünürlükleri saf su kullanılarak test edildi. 4 mm kalınlığında ve 5 mm çapında örnekler silikon kalıplar ile hazırlandı (n=12). Çalışmanın üçüncü bölümünde, MOD kavite preperasyonuna sahip kök kanal tedavisi yapılmış üst premolar dişler kompozitlerle restore edilerek kırılma dirençleri karşılaştırıldı (n=12). Verilerin değerlendirilmesinde MANOVA, ANOVA, Tukey takip testleri ve Pearson korelasyon testleri kullanıldı. p=.05 kabul edildi. Çalışma sonucunda iki farklı ışık yüksekliğinde kompozitlerin yeterli polimerizasyon oranına ulaştığı görüldü. Bulk Fill kompozitlerin su emilimi ve suda çözünürlük miktarları ISO ve ADA standartlarına uygun bulundu. Bulk Fill kompozitlerle restore edilen dişlerin kırılma direncinin geleneksel kompozitlere kıyasla daha yüksek olduğu görüldü Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms