Detaylı Arama

İptal
Bulunan: 15 Adet 0.001 sn
- Eklemek veya çıkarmak istediğiniz kriterleriniz için 'Dahil' / 'Hariç' seçeneğini kullanabilirsiniz. Sorgu satırları birbirine 'VE' bağlacı ile bağlıdır.
- İptal tuşuna basarak normal aramaya dönebilirsiniz.
Filtreler
Filtreler
Bulunan: 15 Adet 0.001 sn
Koleksiyon [8]
Tam Metin [1]
Eser Sahibi [17]
Yayın Türü [3]
Yayın Tarihi [8]
Yayıncı [4]
Kayıt Giriş Tarihi [11]
Tez Danışmanı [2]
Dergi Sayısı [5]
Yayın Dili [2]
Konu Başlıkları [20]
Dergi Adı [7]
Editör/Editörler [3]
12. ve 15. Yüzyılda el-Ezher'e İlmî Yolculuklar ve Bunun Batı Afrika'daki Bilimsel Gelişmeye Etkisi

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.389 - 409

Kültürel gelişimin ve bilimsel üstünlüğün dinamiklerinden biri de bilim adamlarının ve öğrencilerin, ilim öğrenmek ve deneyim kazanmak amacıyla dünyanın dört bir yanına yayılmış ilim merkezleri arasında yaptıkları gezi ve seyahatlerdir. Bu ilim merkezlerinden biri de Memlûkler döneminde bilimsel ve kültürel aydınlanmanın en önemli merkezlerinden biri olan Mısırdaki Ezher-i Şerif’tir. O dönemin padişah ve yöneticilerinin buradaki eğitim faaliyetlerine harcama yapmaları, burs ve barınma sağlamaları ve hocalara yüksek maaşlar vermeleri nedeniyle, bütün İslam ülkelerinden ilim talebeleri genelde Mısır’da özellikle de Ezher'de değişik En . . .stitülerde eğitime teşvik edilmişledir. el-Ezher, Batı Afrika’dan gelen ilim talebelerini cezbetmiş, öğrenciler; yolculuk meşakkatine katlanarak Arap dili ve çeşitli dini ilimleri öğrenmek için Ezher'e gelmişlerdir. Bunlar, Batı Afrika'da eğitim ve fikri kalkınmaya büyük oranda etki etmiş şeyhler ve üstatlar olmuşlardır. Dolayısıyla bu bölgede büyük bir bilimsel faaliyet meydana gelmiştir. Bu noktadan hareketle araştırmamız Tekrûr, Mali, Songhay, Kânım ve Borno’dan Ezher'e teknik ve İslami bilgi elde etmek amacıyla gelen Afrikalı ilim talebelerinin ve âlimlerin yolculuklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır Daha fazlası Daha az

Çocukluk dönemi gelişimi ve din eğitimi

Nas, Mehmet

Yüksek Lisans | 2018 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Çocukluk dönemi, bireyin doğuştan getirdiği yeteneklerinin ortaya çıktığı ve şekillendiği hayatın en önemli dönemidir. Bu nedenle yeteneklerinin sağlıklı gelişebilmesi için çocukluk dönemi gelişim özellikleri iyi bilinerek, uygun yöntem ve tekniklerle birey eğitilmelidir. Belirtilen hususlar ve insan yaşamı için değeri göz önünde bulundurarak çalışmamızda, çocukluk dönemi gelişim özelliklerinin neler olduğunu, özellikle çocuktaki dini gelişimin nasıl şekillendiğini belirlemeye çalıştık. Bu bağlamda öncelikle çocukluk dönemi gelişim özellikleri hakkında yazılmış eserlere başvurarak konunun alt yapısını oluşturduk. Sonra çocukl . . .ardaki dini gelişim özelliklerini saptamak amacıyla Allah, ölüm ve sonrası, peygamber inancı, görülemeyen varlıklar, ibadet, dua, cami ve Kur’an-ı Kerim konularında hazırlanan sorularla 4-11 yaşlarındaki 71 çocuğa mülakat uyguladık. Mülakat sonunda elde edilen verileri yorumladık ve bu alanda ülkemizde ve Batı’da yapılan bazı çalışmalarla karşılaştırma yaptık Daha fazlası Daha az

II No’lu Şer’iyye Siciline Göre Bergama Eğitim Kurumları

AHMET GEDİK

Makale | 2019 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Mîzânü’l-Hak İslami İlimler Dergisi ( 8 ) , pp.63 - 75

Batı Anadolu’nun önemli şehirlerinden Bergama’nın Türk-İslâm şehri olma süreci XIV. yüzyıl sonlarından başlamaktadır. Bu tarihten itibaren çok sayıda medrese, kütüphane, han, lonca gibi sosyal ve ekonomik hayata yön verecek eser yapılmıştır. XIX. yüzyıla geldiğimizde Bergama, yönetimde olan Karaosmanoğlu ailesinin zengin vakıflarıyla desteklenen eğitim kurumlarına sahipti. Öğrencilerin ve hocalarının her türlü ihtiyacı karşılanan medreseler, hem öğrencilerin hem de halkın faydalanabileceği kütüphaneler, iktisâdi işletme olmasının yanı sıra meslekî eğitimlerin de verildiği han ve loncalar Bergama’yı önemli bir Osmanlı şehrine . . .dönüştürmüştür. Vakfiye kayıtlarının yardımıyla geçmişin kültür hazineleri rahatlıkla gözler önüne serilebilmektedir. Bu çalışmamızda, Bergama II No’lu Şer’iyye sicilleri çerçevesinde şehirdeki eğitim kurumları farklı açılardan incelenerek, kurumlar hakkında bilgi verilmiştir. Being one of the most important cities of Western Anatolia, the story of Bergama’s becoming a Turkish-Islamic city starts at the end of 14th century. From this period onwards, numerous monuments, such as schools, libraries, khans and guilds had been constructed which helped in shaping the social and economical life of the area. By the 19th century, Bergama boasted with a great number of educational institutions, supported through rich foundations (waqf), which were established by the ruling family of Karaosmanoglu. Main factors in Bergama’s emerging as a complete Ottoman city can be seen in its schools (madrasas) which were able to fulfill all the needs of the students as well as their teachers, in its libraries which served students as well as other members of the community, and in its khans and guilds which, besides its ordinary function as financial enterprises, also provided vocational education. By studying the registers of abovementioned foundations, it is not matter of any great hardship anymore to bring to light the cultural heritage of the past. In this paper, by using Bergama No. II court records, I will try to examine some of the Bergama’s educational intitutions and to shed light on theirs as yet unrevealed features Daha fazlası Daha az

Hasan Basri Çantay’da Eğitim: “Himâye-i Etfâl” Çalışmaları Bağlamında Bir Değerlendirme (Günümüz Eğitim Sistemi ile Mukayeseli)

AHMET ALİ ÇANAKÇI

Makale | 2016 | Mizanü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 2 ) , pp.57 - 74

Hasan Basri Çantay, çok yönlü bir bilim adamıdır. İslâmî ilimler üzerine vukûfiyet sahibi olup, eğitimci, şair, edebiyatçı, gazeteci, milletvekili, mutasavvıf ve musikişinas olarak tanınmaktadır. Millî mücadele döneminde gerektiğinde kalemi, gerektiğinde silahı, gerektiğinde de fikirleriyle topluma öncülük eden önemli bir kanaat önderidir. Hayatının sonuna kadar sürekli bilimsel çalışmalarla meşgul olmuştur. Onun hayatında ve eserlerinde özenle durduğu konuların başında eğitim gelmektedir. Kendisinin küçük yaşta yetim kalması sebebiyle yetim çocukların eğitimi ve korunması başta olmak üzere ahlâk eğitimi, millî birlik ve ber . . .aberlik gibi toplumun manevî dinamiklerini ayakta tutan hususlar hakkında hassasiyet göstermiştir. Bu çalışmanın amacı, çok yönlü bir eğitim anlayışına sahip olan Hasan Basri Çantay’ın “Himâye-i Etfâl” çalışmaları çerçevesinde eğitime bakışını farklı boyutlarıyla ele alıp konuyla ilgili bir durum tespiti yapmak, onu daha iyi anlamak ve bu alandaki bilimsel araştırmalara ışık tutmaktır. Dolayısıyla çalışmada, Hasan Basri Çantay’ın eğitim anlayışına daha çok “çocuk eğitimi”, “ahlak eğitimi” ve “millî birlik ve beraberlik” perspektifinden bakılmış ve bu bağlamdaki eğitim yaklaşımı, günümüz eğitim sistemi ile mukayeseli olarak incelenmiştir Daha fazlası Daha az

Hemşirelik Süreci Eğitimin Hemşirelik Tanılarını Algılama Üzerine Etkisi

AHMET ALİ ÇANAKÇI

Makale | 2021 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 2 ) , pp.15 - 19

Amaç: Bu çalışma, hemşirelik tanılarının hemşireler tarafından nasıl algılandığını belirlemek ve hemşirelik süreci ve hemşirelik tanılarına ilişkin verilen eğitimin hemşirelik tanılarını algılama üzerine etkisini incelenmek amacıyla planlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırma, tek gruplu ön test- son test tasarımlı, yarı deneysel bir çalışma olarak tasarlanmıştır. Araştırma, Türkiye’nin batısında yer alan bir ilçe devlet hastanesinde Haziran- Ekim 2016 tarihleri arasında görev yapmakta olan ve araştırmaya katılmayı kabul eden 56 hemşire ile yürütülmüştür. Hemşirelere, hemşirelik süreci ve hemşirelik tanılarına ilişkin eğitim verilmişt . . .ir. Veriler, Kişisel Bilgi Formu ve Hemşirelik Tanılarını Algılama Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Araştırma kapsamına alınan hemşirelerin yaş ortalamasının 39 ± 6,39 yıl olduğu, %96,4'ünün kadın, %94,6’sının evli, %51,8'inin ön lisans mezunu olduğu belirlenmiştir. Araştırmaya katılan hemşirelerden %83,9’unun klinikte çalıştığı, %82,1'inin klinik hemşiresi olarak görev yaptığı tespit edilmiştir. Araştırmaya katılan hemşirelerin eğitim öncesi ve eğitim sonrası ölçek ve alt boyutları puan ortalamaları incelendiğinde; Hemşirelik Tanılarını Algılama Ölçeği genel puan ortalamasının eğitim öncesi 2,44±0,45 iken, eğitim sonrası puan ortalamasının 1,79±0,46 olduğu, verilen eğitimin öncesi ve sonrası bilgi puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark olduğu belirlenmiştir (p< 0,001). Analiz sonuçlarına göre hemşirelerin eğitim sonrası ölçek alt boyut puanlarının, eğitim öncesi puanlarına göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (p>0,001). Sonuç: Araştırma sonucunda hemşirelik süreci ve hemşirelik tanıları hakkında verilen eğitimin hemşirelerin hemşirelik tanılarını algılamalarını olumlu yönde arttırdığı saptanmıştır. Objective: This study aimed to determine nurses’ perceptions regarding nursing diagnosis and to analyse the effects of training given about nursing diagnosis and nursing process on the perceptions of nursing diagnosis. Material and Methods: The study was designed as a quasi-experimental study, with a single group pretest-posttest design. The research was carried out with 56 nurses working in a state hospital located in a city in the west of Turkey from June to October, 2016. The nurses were trained on the nursing process and nursing diagnoses. The data were collected via Personal Information Form and Perceptions of Nursing Diagnosis Survey. Results: It was determined that the average age of the nurses participating in the study was 39 ± 6.39, 96.4% of them were females, 94.6 % of them were married, and 51.8% of them were graduates of associate degree program. It was detected that among the nurses participating in the study, 83.9% of them worked in a clinic and 82.1% of them worked as a clinic nurse. When the participant nurses’ mean scores for Perceptions of Nursing Diagnosis Survey and sub-dimensions before and after the training were examined, the overall mean scores for Perceptions of Nursing Diagnosis Survey were 2.44±0.45 before the training and 1.79±0.46 after the training and it was found that there were highly statistically significant differences between them (p>0.001). According to the analysis results, it was revealed that nurses’ scores for sub-dimensions after the training were statistically and significantly higher than their scores before the training (p>0.001). Conclusion: As a result of the study, it was found that the training given to the nurses about nursing process and nursing diagnosis increased nurses’ perceptions positively regarding nursing diagnosis. Daha fazlası Daha az

Effect Of Face To Face Education On Patient’s Anxiety In Perioperative Period: A Randomized Controlled Trial

AHMET ALİ ÇANAKÇI

Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 3 ) , pp.291 - 297

Objective: This study was conducted to examine the effect of preoperative introductory training, to be performed for patients who would undergo an operation for gynecological surgery, on anxiety level. Material and Method: This study designed as a randomized controlled trial. It constituted the research population 60 patients, who would undergo an operation for gynecological surgery for the first time. All patients were visited by the researcher in the clinic environment the day/night before the surgery, information was given about the study, the questionnaire and State-Trait Anxiety Scale were applied. An additional introductory tr . . .aining was offered to the patients in the experimental group during the visit. The patients in both groups were welcomed by the researcher in the operating room and State-Trait Anxiety Inventory was reapplied to them right before they were taken to the operating room. Findings: There was a statistically significant decrease the decrease in the State Anxiety Scale total score average (p:.001) of the patients in both the experimental and control groups compared to the clinical setting (p Daha fazlası Daha az

0-6 Yaş Grubu Down Sendromu Tanısı Olan Çocukların Ailelerine Yönelik Güçlendirme Eğitiminin Sonuçları

PINAR DOĞAN | HATİCE YILDIRIM SARI

Makale | 2021 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 3 ) , pp.27 - 32

Amaç: Bu çalışmanın amacı, Down Sendromu tanısı olan çocukların ailelerine verilen güçlendirme eğitiminin etkinliğinin belirlenmesidir. Gereç ve Yöntem: Çalışma, Şubat 2019-Ocak 2020 tarihleri arasında İzmir ilinde bulunan üç özel eğitim ve rehabilitasyon merkezinde yürütülmüştür. Güçlendirme eğitiminde Down Sendromu tanısının ne olduğu, nedenleri, destekleyici tedavi yöntemleri, Down Sendromu tanısı olan çocukların ve ebeveynlerinin hakları ile ilgili annelere bilgilendirme yapılmıştır. Eğitim süresi yaklaşık 90 dakikadır. Araştırma verileri, 0-6 yaş arası Down Sendromu tanısı olan 14 çocuğun annesi ile yüz yüze görüşülerek toplanm . . .ıştır. Verilerin toplanmasında araştırmacılar tarafından oluşturulan “Aile Bilgi Formu” ve Koren, DeChillo & Friesen tarafından 1992 yılında geliştirilen, Karakul ve arkadaşları tarafından 2018 yılında Türkçe’ye uyarlanan ve geçerlik güvenirliği yapılan “Aile Güçlendirme Ölçeği” kullanılmıştır. Bulgular: Çalışmada yer alan annelerin yaş ortalamaları 34,85±5,99 yıl (min. 26; maks. 45), babaların yaş ortalamaları 38,57±5,55 yıl (min. 29; maks. 48), ve çocukların yaş ortalaması ise 4,57±1,01 yıldır (min. 3; maks. 6). Aile güçlendirme eğitimi öncesinde ebeveynlerin Aile Güçlendirme Ölçeği ön test puan ortalamasının 115,07±16,76 olduğu, eğitim sonrası ise son test puan ortalamasının 122,35±21,30’a yükselmiş olduğu saptanmış ve istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (z=-2,136; p=0,033). Sonuç: Aile güçlendirme eğitiminin, 0-6 yaş grubu Down Sendromu tanısı olan çocuğa sahip ebeveynler için etkin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Down Sendromu tanısı olan çocukların ailelerinin bireyselleştirilmiş eğitimler verilerek güçlendirilmesi ve verilen eğitimlerin belirli periyodlarla tekrarlanması önerilmektedir. Objective: The objective of this research is to test the effectiveness of the empowerment training given to families with children diagnosed with Down syndrome. Material and Method: The study was conducted between February 2019 and January 2020 in three special education and rehabilitation centers in Izmir. In the empowerment training, information was given about the diagnosis of Down Syndrome, its causes, supportive treatment methods, and the rights of children diagnosed with Down Syndrome and their parents. The training time is approximately 90 minutes. The research data were collected through face-to-face interviews with the mothers of 14 children aged 0-6 years with a diagnosis of Down Syndrome. Family Information Form developed by the researchers and the Family Strengthening Scale developed by Koren, DeChillo and Friesen in 1992 and adapted to Turkish by Karakul et al. in 2018 were used to collect the data. Results: The average age of the mothers in the study was 34.85±5.99 years (min.26; max.45), the mean age of the fathers was 38.57±5.55 years (min.29; max.48), and the average age of the children was 4.57±1.01 years (min.3; max.6). Before the family empowerment training, the average score of the parents’ family empowerment scale was 115.07±16.76. After the training, the average posttest score increased to 122.35±21.30 and was statistically significant (z = -2.136; p = 0.033). Conclusion: It was concluded that family empowerment training given to parents is effective. It is recommended that parents with children diagnosed with Down Syndrome should be empowered by giving individualized training and by repeating the training periodically Daha fazlası Daha az

Siyaset/Toplum Felsefesi/Ahlakı Açısından Kâtip Çelebi’de Ulema ve Ümeranın Yeri

HASAN OCAK

Makale | 2015 | Mîzânü’l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 1 ) , pp.83 - 100

İslam düşüncesinin önemli konularından biri de hiç şüphesiz ahlaktır. Bunun içindir ki, İslam düşünürleri gerek teorik gerekse pratik alanda bu konuda büyük çabalar harcamışlardır. İslam ahlakçıları bu yönüyle bakıldığında devletten aileye oradan da bireyin kendisine varana kadar toplumun hemen her kesimini ve kurumunu ahlak felsefesinin konusu yapmıştır. Bu açıdan bakıldığında İslam ahlak felsefesi siyasetle, aileyle, psikolojiyle, tasavvufla, eğitimle ve hatta itikatla iç içe olmuştur. Bu meselenin üzerine tüm hatlarıyla eğilen ve kendince var olan eksikliklere çözüm getirmeye çalışan düşünülerimizden biri de Kâtip Çeleb . . .i’dir. Bu çalışmada onun ümera ve ulema kavramları çerçevesinde siyaset ve eğitim felsefesine bakışı ortaya konmaya çalışılacaktır. Ana tema ise bu iki kurumda meydana gelen ahlaki bozulmalar ve çözüm yolları olacaktır Daha fazlası Daha az

Attitudes Toward Evidence-Based Nursing: The Situation of Pre- and Post-Graduation

NURAY EGELİOĞLU CETİŞLİ | YASEMİN TOKEM | EKİN DİLA TOPALOĞLU ÖREN | GÜLŞEN IŞIK | SEDA ÇETİN AVCI

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 1 ) , pp.149 - 154

Amaç: Bu çalışmanın amacı kanıta dayalı hemşireliğe yönelik mezuniyet öncesinde ve sonrasında katılımcıların tutumlarını, etkileyen faktörleri belirlemek ve karşılaştırmaktır.Gereç ve Yöntem: Çalışmanın birinci aşamasında veriler, dördüncü sınıfta öğrenim gören (n=171) öğrencilere Birey Tanıtım Formu ve Öğrencilerin Kanıta Dayalı Hemşirelik Konusundaki Bilgi, Tutum ve Davranışları Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Araştırmanın ikinci aşaması mezunlar (n=103) ile yürütülmüştür. İkinci aşamada veriler Kanıta Dayalı Hemşireliğe Yönelik Tutum Ölçeği kullanılarak toplanmıştır. Bulgular: Katılımcıların mezuniyet öncesi ve sonrası kanıta d . . .ayalı hemşirelik konusundaki tutumları arasında pozitif yönde zayıf bir ilişki bulunmuştur. (r=0,236; p=0,016). Ayrıca mezuniyet öncesinde katılımcıların kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumu olumlu oldukça, kanıta dayalı hemşireliğin klinik uygulamada sağladığı yararlar konusundaki duyguları da olumlu olmaktadır (r=0,214; p=0,030). Hemşirelik bakımını planlarken kanıta dayalı uygulamalardan yararlanmak, mesleki dergileri okumak ve bilimsel toplantılara katılmak hem mezuniyet öncesi hem de mezuniyet sonrası bireyin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik tutumunu etkileyen faktörler arasındadır.Sonuç: Öğrencilerin lisans eğitimi boyunca öğrencilerin kanıta dayalı hemşireliğe yönelik bilgileri, tutum ve davranışları ne kadar geliştirilir ise, çalışma hayatlarında kanıta dayalı hemşireliği uygulama eğilimi o kadar artacaktır. Objective: The aim of this study is to determine and compare participants’ attitudes and influencing factors towards evidence-based nursing before and after graduation.Material and Method: The data in the first stage of the study were collected by using Individual Identification Form and Knowledge, Attitude and Behaviors of Nursing Students Towards Evidence-Based Nursing Scale to the senior (n = 171) students. The second stage of the research was carried out with graduates (n = 103). In the second stage, data were collected by using Attitude Towards Evidence-Based Nursing Scale.Results: A weak positive correlation was found between the attitudes of the participants before and after graduation towards evidence-based nursing (r = 0.236; p = 0.016). In addition, before graduation, the more positive the attitude of the participants towards evidence-based nursing is, the more positive they feel about the benefits of evidence-based nursing in clinical practice. (r=0.214; p=0.030). Utilizing evidence-based practices when planning nursing care, reading professional journals, and attending scientific meetings are among factors that affect the attitudes of individual towards evidence-based nursing both before and after graduation.Conclusion: The more students’ knowledge, attitudes, and behaviors towards evidence-based nursing are increased during their undergraduate education, the more they will tend to apply evidence-based nursing in their working area Daha fazlası Daha az

Depreme Hazırlar Mı? Özel Gereksinimli Bireylerin Deprem Anında Güvenliği

NURAY EGELİOĞLU CETİŞLİ | YASEMİN TOKEM | EKİN DİLA TOPALOĞLU ÖREN | GÜLŞEN IŞIK | SEDA ÇETİN AVCI

Derleme | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 2 ) , pp.795 - 802

Doğal afetler, ekonomik ve sosyal hayatı kısa sürede kesintiye uğratan, insan faaliyetlerini durduran, büyük maddi kayıplara, ölümlere ve yaralanmalara neden olan olaylardır. Nerede, hangi zamanda, nasıl ve ne düzeyde etki edeceği kestirilemeyen bu tür afetlere karşı herkesin uygun bir afet yönetim planı olmalıdır. Toplumun her kesimi üzerinde olumsuz etkiler bırakan afet dönemi, özellikle özel gereksinimli bireyler, ebeveynleri ve yakın çevrelerini daha fazla etkilemektedir. Özel gereksinimli bireyler için afet hazırlıkları, normal gelişim gösteren bireyler için yapılan hazırlıklarla aynı olmamalıdır. Bilişsel, duyuşsal ve bedensel . . . yetersizlikleri, iletişim becerilerinde kısıtlılıklar ve farkındalık düzeylerinin yüksek olmayışı özel gereksinimli bireyleri tehlike/risk anlarında savunmasız hale getirmektedir. Onlara kazandırılacak güvenlik becerileri bağımsız yaşama bir adım daha yaklaşmalarını sağlayacaktır. Türkiye’de oluşum oranı en yüksek olan afet depremdir. Bu çalışmanın amacı, deprem anında özel gereksinimli bireylerin ve yaşamlarında yer alan aile, öğretmen ve yerel yönetimlerin riski azaltmak için ne yapmaları gerektiği hakkında bilgilerin derlenmesini sağlamaktır. Çalışmaya görme, işitme, zihin ve bedensel yetersizlik olmak üzere dört yetersizlik türü dâhil edilmişti Daha fazlası Daha az

Hastanede Öğrencilere Verilen Oryantasyon Eğitiminin Etkinliğinin Değerlendirilmesi

NURAY EGELİOĞLU CETİŞLİ | YASEMİN TOKEM | EKİN DİLA TOPALOĞLU ÖREN | GÜLŞEN IŞIK | SEDA ÇETİN AVCI

Makale | 2018 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 1 ) , pp.9 - 14

Amaç: Araştırma, hastanede öğrencilere verilen oryantasyon eğitiminin öğrencilerin uyum süreci üzerine etkisini belirlemek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın örneklemini, İstanbul Anadolu yakasında hizmet veren kadın hastalıkları doğum ve çocuk hastanesine staj için gelen 217 öğrenci oluşturmuştur. Araştırmanın verileri, araştırmacılar tarafından hazırlanan katılımcıların tanıtıcı özellikleri ve hastane hizmet sürecine yönelik soruları içeren 23 soruluk ö n-test ve son-test anket formu ile elde edilmiştir. Öğrencilere oryantasyon eğitimi öncesinde ön-test ve eğitim sonrası son-test ygulanmıştır. Veriler . . .SPSS programında yüzdelik hesaplama, t-test ve varyans analizi ile değerlendirilmiştir. Bulgular: Öğrencilerin ön-test puanları incelendiğinde; en yüksek puanın %80 ile iletişim konularında alındığı, en düşük puanın %64.9 ile enfeksiyon konularında alındığı saptanmıştır. Son-testte ise öğrencilerin en yüksek puanı (% 88.5) ile yine iletişim konularında aldığı, en düşük puanı ise hasta güvenliği konularında (%74.9) aldığı saptanmıştır. Öğrencilerin ön-test puan ortalamasının 68.33±15.61, sontest puan ortalamasının 81.69±14.88 olduğu ve aradaki farkın anlamlı olduğu ( Daha fazlası Daha az

COVID-19 Pandemi Sürecinde Dünyada Hemşirelik Eğitimi

DENİZ ŞANLI | GÜLÇİN UYANIK | ELİF ÜNSAL AVDAL

Makale | 2021 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi6 ( 1 ) , pp.55 - 63

Bu derlemede, COVID-19 pandemisi sırasında farklı ülkelerdeki hemşirelik okullarında, ülkelerindeki mevcut koşullar, yasal düzenlemeler ve mesleki kurumların önerileri doğrultusunda yapılan uygulamaları açıklamak ve örnekleri ile sunmak amaçlanmıştır. COVID-19 pandemisinin ortaya çıkışı, hemşirelik okullarındaki eğitim şeklinde hızlı değişiklikler yapılmasını, yenilikçiliği, esnekliği ve hızlı hareket etmeyi gerektirmiştir. Hemşirelik eğitiminde yüz yüze yürütülen teorik dersler hızla çevrim içi ortamlara taşınmıştır. Dünyanın birçok bölgesinde virüsün doğası ve hakkındaki belirsizlik, kişisel koruyucu ekipman temini, sağlık sigorta . . .sı, eğitimci denetimi gibi nedenler göz önüne alınarak öğrencilerin klinik uygulamaları iptal edilmiştir. Bu nedenle klinik uygulama ile öğrencinin kazanabileceği bilgi, beceri ve tutumların geliştirilmesi tüm dünyada hemşirelik eğitiminde en çok zorluk yaşanan alan olmuştur. Çevrim içi eğitime geçiş, okulların öğrenci katılımını teşvik edecek stratejiler geliştirmelerini, sınav prosedürlerinde ve not verme uygulamalarında değişiklikler yapmalarını gerektirmiştir. Aynı zamanda eğitimciler öğrencilere alternatif klinik deneyimler sunmak ve öğrenci performansının nasıl değerlendirileceğini yeniden tanımlamak zorunda kalmışlardır. Hemşirelik okulu yöneticileri ve eğitimcileri pandemi süresince hemşirelik eğitiminin devamlılığını sağlamak ve kalitesini sürdürmek için okullarda altyapının düzenlenmesi, hemşirelik öğrencileri için klinik alan gereksinimlerinin planlanması, akreditasyon standartlarının sürdürülebilirliğinin sağlanması gibi pek çok unsuru göz önünde bulundurmuştur. Salgınlarla mücadelede yetkin sağlık profesyonelleri yetiştirebilmek için eğitimde gerekli düzenlemeler acil olarak yapılmalıdır. The aim of this review is to explain and present examples of the practices in nursing schools around the world during the COVID-19 pandemic, considering the conditions, legal regulations, and recommendations of professional associations in different countries. The emergence of the COVID-19 pandemic has required rapid changes in the form of education in nursing schools as well as innovation, flexibility, and rapid action. Theoretical courses conducted face-to-face in nursing education have been rapidly transferred to online platforms. In many parts of the world, the clinical learning has been canceled, considering the uncertainty of the virus, the supply of the personal protective equipment, health insurance, and educator supervision. For this reason, developing the knowledge, skills, and attitudes that students gain through clinical learning has been the most difficult issue in nursing education all over the world. The transition to online education has required schools to develop strategies to encourage student participation, and to make changes in exam procedures and grading. Meanwhile, educators had to offer students alternative clinical experiences and redefine how to evaluate student performance. To ensure the continuity of nursing education and to maintain its quality during the pandemic, nursing school deans and nurse educators have taken into account many factors such as organizing the infrastructure in schools, planning clinical learning requirements for nursing students, and ensuring the sustainability of accreditation standards. Necessary regulations in education should be made urgently in order to train competent health professionals in combating epidemics Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms