Makale | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi1 ( 8 ) , pp.87 - 94
Amaç: Bu çalışmanın amacı, COVID-19 sırasında yaşanan travma ile başa çıkabilme algısı ve ilişkili bazı değişkenlerin incelenmesiydi. Gereç ve Yöntem: Araştırma tanımlayıcı tipte epidemiyolojik bir araştırmaydı. Veriler, Google Formlarda oluşturulan bir anket aracılığıyla Aralık 2020-Mart 2021 tarihleri arasında toplandı. Araştırmanın evreni sosyal medya aracılığı ile ulaşılabilmesi mümkün olan 18 yaş ve üstü tüm bireyler şeklinde tanımlandı. Çalışmaya toplamda 986 kişi dahil edildi. Çalışmada COVID-19 Korkusu Ölçeği, Koronavirüs Anksiyete Ölçeği, Travma ile Başa Çıkabilme Algısı Ölçeği (TBÇA) ve sosyo-demografik bir bilgi formu kul . . .lanıldı. Veriler SPSS 22.0 programında tek yönlü varyans analizi, post-hoc testleri, bağımsız örneklem t-testi ve korelasyonlar kullanılarak analiz edildi. Anlamlılık düzeyi Daha fazlası Daha az
Derleme | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.177 - 182
Kistik fibrozis, epitel hücresi membranındaki Kistik Fibrozis Transmembran Regülator adlı klor kanalında meydana gelen mutasyon sonucu dış salgı bezlerindeki fonksiyon bozukluğudur. Kistik Fibrozis Transmembran Regülatordeki yapısal ve fonksiyonel bozukluk; solunum yolları, pankreas, safra kanalları, üreme organları ve gastrointestinal sistem gibi organların epitel hücre membranlarında klor transportunun bozulmasına neden olur. Kistik fibrozisli hastalarda görülen akciğer enfeksiyonu morbidite ve mortalite prevalansını arttırmaktadır. Kistik fibrozis; hava yollarında oluşan kalınlaşmış sekresyonlar, enfeksiyon artışı ve kalıcılığı i . . .çin olumsuz bir ortam yaratmaktadır. Viral enfeksiyonlar, kistik fibrozisin seyrinde önemli bir rol oynadığı için, kistik fibrozisli hastalarının şiddetli akut solunum sendromu koronavirüs-2 enfeksiyonu durumunda ciddi belirtiler geliştirme riskinin yüksek olduğu düşünülmektedir. Ancak kistik fibrozisli hastalar arasında koruyucu maske takılması, insanlarla temasın az olması veya konakçı faktörlerden kaçınma gibi davranışlar sayesinde akut solunum sendromu koronavirüs-2 insidansının (%0,07) genel popülasyonlardaki ortalama insidansın (%0,15) altında olduğu görülmüştür. Kistik fibrozisli hastalar ve aileleri, hastalığın yönetilmesinde genel popülasyona kıyasla birçok zorlukla karşı karşıyadır. Özellikle pandemi döneminde ilaç tedavisi, fizyoterapi, egzersiz ve tıbbi beslenme tedavisi gibi yöntemlerle yönetilen kistik fibrozis tedavi sürecinde kişiselleştirilmiş beslenme tedavisi uygulayarak bireylerin sağlığını olumlu yönde etkilemek oldukça önemlidir. Pandemi dönemi; besine ulaşımdaki zorluk, sosyal izolasyon ve gıda güvensizliği gibi nedenler ile kistik fibrozisli hastaların beslenme alışkanlıklarında değişikliklere neden olmuş olabilir. Bu derleme makalenin amacı kistik fibrozisli hastalarda COVID-19’un etkisini incelemek ve pandemi dönemindeki tıbbi beslenme tedavisini değerlendirmektir Daha fazlası Daha az
Derleme | 2023 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi8 ( 1 ) , pp.193 - 199
Multisistem İnflamatuar Sendromu (Multisystem Inflammatory Syndrome in Children / MIS-C), COVID-19’un nadir görülen komplikasyonu olarak tanımlanan, Nisan 2020 tarihinden itibaren COVID-19 geçirildikten 2-4 hafta sonra ortaya çıktığı varsayılan bir sendromdur. MIS-C’de; sıklıkla ateş, döküntü, bilateral konjonktivit, gastrointestinal sisteme ait semptomlar, aşırı yorgunluk hissi veya miyokardit gibi bulgular görülmektedir. Hemşireler pediatrik hastaların fiziksel, mental ve spiritüel ihtiyaçlarını anlayarak ve karşılayarak bütüncül bir yaklaşımla kaliteli, bireyselleştirilmiş ve aile merkezli bakım vermeye özen göstermelidir. Bakımd . . .a izolasyon önlemleri alınmalı ve uygun kişisel koruyucu ekipmanlar kullanılmalı, kişisel koruyucu ekipmanlara yönelik çocuk ve ailenin eğitimi bakımın bir parçası olmalıdır. MIS-C yeni bir sendrom olduğundan sağlık ekibi üyeleri, pediatrik hastaların ve ailelerinin birçok sorusu ile karşı karşıya kalacaklarından bu süreçte literatürü takip etmeleri oldukça önemlidir. Bu derlemede, 2021 Ocak – Şubat aylarında PubMed veritabanında yer alan COVID-19 ile ilişkili MIS-C tanılı hastaların olgu sunumlarındaki hastalığın seyri ve buna yönelik hemşirelik yaklaşımı ele alınmıştır Daha fazlası Daha az
Makale | 2023 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi1 ( 8 ) , pp.7 - 14
Objective: Determining COVID-19 fear, healthy lifestyle behaviors, and affecting factors of faculty of health sciences students during the pandemic process, and investigating the relationship between COVID-19 fear and healthy lifestyle behaviors were aimed in the present study. Materials and Methods: This cross-sectional study was carried out with the participation of 687 university students studying at the faculty of health sciences between December 2020 and February 2021. The data were obtained by online survey method using a structured information form, the Healthy Lifestyle Behaviors Scale-II (HLBS-II), and the Fear of COVID-1 . . .9 Scale. Results: While the participants’ mean score of the Fear of COVID-19 scale was 17.98±5.49; the HLBS-II mean total score was determined as 130.43±20.58. The COVID-19 fear was higher in women, those who were following the daily data regarding the pandemic, those who did not smoke, and those who were considering to get the COVID-19 vaccine. Mean scores of HLBS-II were higher in those who followed the daily data of the COVID-19 pandemic, those who were using supplements, and those who adapted to the correct mask use. Conclusion: It was observed that the average HLBS-II scores of university students were moderate and the level of COVID-19 fear was affected by gender, employment status, and smoking. Healthy lifestyle behaviors of the students should be enhanced to deal with the COVID-19 fear Daha fazlası Daha az
SELÇUK KAYA | AYŞEGÜL AKSOY GÖKMEN | TUBA MÜDERRİS | SÜREYYA GÜL YURTSEVER
Makale | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.209 - 213
Amaç: Koronavirüs hastalığı 2019 (COVID-19) kısa bir sürede pandemi haline gelmiş enfeksiyöz bir hastalıktır. COVID-19 hastalarında 7-11 gün sonra antikor cevabı gelişmektedir. Salgın süresince sağlık çalışanlarının durumunu kontrol etme açısından serolojik testlerin faydalı olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada salgının başlangıcında hastanemiz sağlık personelinin antikor pozitifliğinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Nisan 2020-Mayıs 2020 tarihleri arasında hastanemizde yapılan COVID-19 antikor taramasına katılan 150 adet sağlık personeline ait sonuçlar retrospektif olarak değerlendirildi. Kan örneklerinden elde e . . .dilen serumlara kolloidal altın bazlı immunokromatografik test yöntemi uygulandı. Demografik özellikler, lökosit sayısı, lenfosit sayısı, C-reaktif protein değerleri ve akciğer Bilgisayarlı Tomografi (BT) bulguları çalışmaya dahil edildi. Bulgular: Çalışmaya yaş ortalaması 39,5 ± 9,3 yıl olan toplam 150 kişi (95 kadın) dahil edildi. Yedi kişide (%4,6) antikor pozitifliği saptandı. İki pozitif kişinin akciğer BT’sinde viral pnömoni ile uyumlu buzlu cam infiltrasyonlarının varlığı gözlendi. Sonuç: Salgının ilk döneminde hastanemiz sağlık çalışanlarında yaklaşık %5 oranında antikor pozitifliği saptanması COVID-19 açısından riskli grupta olan sağlık personelinin devamlı izlenmesi ve tedbirlerin alınması gerekliliklerini ortaya koymaktadır. Objective: Coronavirus disease 2019 (COVID-19) is an infectious disease which has become a pandemic in a short time-period. Antibody response develops after 7 11 days in COVID-19 patients. Serologic tests are thought to be beneficial for checking status of the health professionals during the pandemic. In the present study, it was aimed to evaluate the antibody levels of the health professionals who work in our hospital at the beginning of the pandemic. Material and Method: The results of 150 health professionals who participated in the COVID-19 antibody screening which was performed in our hospital between April 2020 and May 2020 were evaluated retrospectively. Colloidal gold-based immunochromatographic test was performed on the serums which was obtained from the blood samples. Demographic characteristics, leukocyte counts, lymphocyte counts, C-reactive protein values, and lung Computed Tomography (CT) findings were included in the study. Results: A total of 150 subjects (95 females) with a mean age of 39.5 ± 9.3 years were included in the study. Antibody positivity was detected in seven (4.6%) subjects. Ground-glass infiltrates consistent with viral pneumonia were observed in the lung CT of two positive subjects Conclusion: Detecting approximately 5% antibody positivity in the health professionals who work in our hospital at the beginning of the pandemic, indicates the necessities of pursuing the health professionals who are in the risky group for COVID-19 and taking precautions Daha fazlası Daha az
SELÇUK KAYA | AYŞEGÜL AKSOY GÖKMEN | TUBA MÜDERRİS | SÜREYYA GÜL YURTSEVER
Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.211 - 214
Şiddetli Akut Solunum Sendromu Koronavirüs-2 (SARS-CoV-2), Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından Koronavirus Hastalığı 2019 (COVID-19) olarak adlandırılan hastalığın etkeni olan yeni tip koronavirüstür. İlk olarak Çin’in Wuhan şehrinde ortaya çıkmış ve tüm dünyaya hızla yayılmıştır. İnsandan insana çok hızlı bulaşabilen COVID-19, yaş ile ilişkili olmakla birlikte hipertansiyon, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar vb. komorbiditesi olan bireylerde daha şiddetli seyretmektedir. Günümüzün önemli bir halk sağlığı sorunu olan obezite; bulaşıcı olmayan kronik hastalıkların oluşma riskini arttırmakta ve solunum yolu hastalıklarının gelişme . . .sine neden olmaktadır. Obezite ile COVID-19 arasındaki ilişkiyi ortaya koyacak mekanizma net olarak bilinmemesine rağmen yapılan çalışmalarla, vücut ağırlığındaki artışın COVID-19 enfeksiyonu şiddetini de arttığını gösterilmiştir. Sonuç olarak tüm dünyada ve ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olan COVID-19 hastalığının tedavisinde; diyabet, hipertansiyon vb hastalıkların yanı sıra hastalığın seyrinin hafifletilmesi ve yoğun bakımdaki hasta sayısının ve kalış süresinin azaltılması amacıyla obeziteye de dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu derlemede obezite ve COVID-19 arasındaki ilişki ve olası mekanizmalar tartışılmıştır. Severe Acute Respiratory Syndrome Coronavirus-2 (SARS-CoV-2), a new type of coronavirus which is the cause of disease named the Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) by the World Health Organization (WHO), first appeared in Wuhan, China and spread all over the world rapidly. COVID-19, which can be transmitted rapidly from person to person, is age-related; however, it is more severe in people with comorbidities such as hypertension, diabetes, cardiovascular disease, etc. Being one of the serious health issues today, obesity increases the risk of non-communicable diseases and causes the development of respiratory diseases. Although the mechanism between obesity and COVID-19 is not clearly known, studies have shown that the increase in body weight is positively associated with the severity of COVID-19 infection, the need for treatment in the intensive care unit, and the rates of mechanical ventilation. Consequently, obesity should be considered in the prevention and treatment of COVID-19 disease, which is a critical health issue across the world and in our country, in addition to chronic diseases, to reduce the course of the disease and complications. In this study, the relationship and possible mechanisms between obesity and COVID-19 are discussed Daha fazlası Daha az
SELÇUK KAYA | AYŞEGÜL AKSOY GÖKMEN | TUBA MÜDERRİS | SÜREYYA GÜL YURTSEVER
Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.109 - 116
Aralık 2019’da Çin’in Wuhan şehrinde, deniz ürünleri pazarı kaynaklı yeni bir coronavirüs çeşidi kısa sürede pandemi haline gelmiş ve tüm ülkelerin ortak problemi olmuştur. Şiddetli Akut Solunum Sendromu Coronavirüs-2 tek zincirli, pozitif polariteli, zarflı, ribonükleik asit virüsüdür. COVID-19 solunum sistemini hedef almaktadır ve insandan insana bulaşma damlacık yoluyla gerçekleşmektedir. Virüsün cansız yüzeylerde sağ kalımını sürdürebilmesi temas yoluyla da bulaşmayı mümkün kılmaktadır. Hastalığın belirtileri arasında ateş, nefes darlığı, öksürük yer almaktadır. Olguların çoğunda hafif semptomlar görülse de, pnömoni, akut solunu . . .m sıkıntısı sendromu, çoklu organ yetmezliği ve ölümü gibi ağır seyirli klinik durumlar da mevcuttur. Maske kullanımı, sosyal mesafe ve el yıkama COVID-19 salgınının önlenmesinde anahtar rol oynamaktadır. Yeni tanınmaya başlanan bu enfeksiyon hakkında hala çok şey öğrenilmesi gerekmektedir. In December 2019, a novel coronavirus originating from a seafood market in Wuhan, China became a pandemic in a short time and a common problem for all countries. Severe Acute Respiratory Syndrome Coronavirus 2 is a single-chain, positive polarity, and enveloped ribonucleic acid virus. COVID-19 targets the respiratory system and humanto-human transmission occurs by inhalation of respiratory droplets. The virus’s survival on inanimate surfaces also makes it possible to be transmitted by contact. Symptoms of the disease include fever, shortness of breath, and cough. Although mild symptoms are present in the majority of the cases, there are also severe clinical conditions such as pneumonia, acute respiratory distress syndrome, multiple organ failure, and death. Mask use, social distancing, and hand-washing play a key role in preventing the spread of COVID-19. Much still needs to be learned about this newly recognized infection Daha fazlası Daha az
SELÇUK KAYA | AYŞEGÜL AKSOY GÖKMEN | TUBA MÜDERRİS | SÜREYYA GÜL YURTSEVER
Makale | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 1 ) , pp.133 - 137
COVID-19 enfeksiyonuna bağlı morbitide ve mortalite oranları tüm dünyada hızla artmaktadır. COVID-19 hastalarının tedavisinde antifungal ilaçlar, mekanik veya noninvazif ventilasyon, sekonder enfeksiyonlar için antibiyotikler, antikoagülanlar ve destek tedavileri kullanılmaktadır. Tedavi süreçlerine ek olarak hastalığı tamamen iyileşen bireylerden toplanan plazmayla birlikte aferez tedavisi uygulanabilmektedir. Aferez tedavisinin uygulanması, aferez hemşirelerine oldukça büyük sorumluluklar ve beraberinde zorluklar getirmektedir. Aferez hemşirelerinin, aferez uygulamalarının yürütülmesi, hastaların sık yaşadıkları semptomların ve bu . . . semptomların şiddetinin değerlendirilmesi, etkin semptom yönetimi, hastaların güçlendirilmesi ve eğitilmesi, acil durum yönetimi, enfeksiyon kontrolü gibi rol ve sorumlulukları bulunmaktadır. Aferez hemşireleri, sağlık durumu anında kötüleşen hastalara tanıklık etmekte, semptom yönetimi sağlamakta, uzun süre ara vermeksizin kişisel koruyucu ekipman ile çalışmaktadır. Aferez hemşirelerinin COVID-19 sürecinde sağlıklarının korunması, stres yönetimi ve mesleki öz bakım açısından desteklenmeleri gerekmektedir. Bu derleme, COVID-19 pandemisinde aferez hemşirelerinin yaşadıkları zorlukların incelenmesi amacıyla yapılmıştır. Morbidity and mortality rates due to COVID-19 infection are increasing rapidly all over the world. Antifungal drugs, mechanical or non-invasive ventilation, antibiotics for secondary infections, anticoagulants, and supportive treatments are used in the treatment of COVID-19 patients. In addition to the treatment processes, apheresis treatment can be applied with plasma collected from individuals whose disease has completely recovered. The implementation of apheresis treatments brings great responsibilities and difficulties to apheresis nurses. Apheresis nurses have roles and responsibilities such as carrying out apheresis applications, evaluating the symptoms that patients frequently experience and the severity of these symptoms, effective symptom management, empowering and educating patients, emergency management, and infection control. Apheresis nurses witness patients whose health condition deteriorates immediately, provide symptom management, and work with personal protective equipment without interruption for a long time. Apheresis nurses need to be supported in terms of protecting their health, stress management, and professional self-care during the COVID-19 process. This review was made to examine the difficulties experienced by apheresis nurses in the COVID-19 pandemic Daha fazlası Daha az
İBRAHİM ÇİNAR
Makale | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 1 ) , pp.17 - 21
Amaç: Bu makalede COVID-19 bulaşının önlenmesi amacıyla yapılan para yıkama davranışı incelenmektedir. Gereç ve Yöntem: Araştırmanın verileri İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencilerinden, 2020-2021 güz döneminde çevrimiçi anket yoluyla toplanmıştır. Araştırmaya 360 öğrenci katılmıştır. Araştırmanın sonuçları SPSS 20 programı aracılığıyla analiz edilmiş, sayı-yüzde değerleri sunulmuş ve ki-kare testleri uygulanmıştır. Bulgular: Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların %95,3’ünün para aracılığıyla bakteri, virüs, vb. bulaşı olacağını düşündüğü, %26,4’ünün alışveriş sonrası parayı temizlediği, . . .%75,8’inin temizleme işini yalnızca dezenfektan kullanarak yaptığı, %77,9’unun para temizleme sonrasında parada hasar oluştuğunu belirttiği görülmüştür. Para aracılığıyla insandan insana bakteri, virüs vb. bulaşı olacağını düşünenler ile eğitim gördükleri sınıf düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Para ile alışveriş sonrasında parayı temizleme durumu ile öğrencilerin, eğitim gördüğü programlar, cinsiyetleri, anne eğitim düzeyi, en uzun yaşadıkları yer ve ailelerinin gelir durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu sonucuna varılmıştır. Sonuç: COVID-19 bulaşının önlenmesi amacıyla yapılan para yıkama davranışının incelendiği bu araştırma sonuçlarına göre örneklem grubu para aracılığıyla mikroorganizma bulaşı olacağını büyük oranda kabul etmektedir. Bu bulaştan korunmak için yaklaşık dörtte birlik örneklem grubu alışveriş sonrası parayı temizlemektedir. Objective: This article examines money washing behavior to prevent COVID-19 transmission. Material and Method: The data of the study were collected online from İzmir Katip Çelebi University Health Services Vocational School students in the fall term of 2020- 2021. 360 people participated in the study. The data were analyzed using the SPSS 20 program, descriptive statistics were presented, and chi-square tests were performed. Results: According to the results, 95.3% of the participants thought that they can be infected with bacteria, viruses, etc. through money, 26.4% of them cleaned the money after shopping, 75.8% did the cleaning using only disinfectants, 77.9% stated that there was damage to the money after cleaning it. A statistically significant relationship was found between those who think that bacteria, viruses, etc., can spread from person to person through money and their grade levels. It has been concluded that there is a statistically significant relationship between cleaning the money after shopping and variables such as the student's program of study, their gender, mother's education level, the place where they live the longest, and the income status of their families. Conclusion: According to the results of this research, which examines the money washing behavior to prevent COVID-19 transmission, the sample widely accepts that microorganisms could spread through money. In order to avoid this transmission, 1/4 of the sample is washing money after shopping Daha fazlası Daha az
İBRAHİM ÇİNAR
Derleme | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi7 ( 2 ) , pp.403 - 407
ABSTRACT Glucose-6-phosphate dehydrogenase (G6PD) is an enzyme in the pentose phosphate pathway involved in the production of the reduced form of nicotinamide adenine dinucleotide phosphate (NADPH). One of the most common inherited enzyme abnormalities is G6PD deficiency. G6PD enzyme deficiency facilitates human coronavirus infection due to glutathione (GSH) depletion. Depletion of glutathione due to blockage of the pentose phosphate pathway can hardly preserve the oxidative and anti-oxidative balance. GSH protects the body from the harmful effects of oxidative damage from excess reactive oxygen radicals. Levels of GSH, the key ant . . .ioxidant protector in all tissues, could be critical in quenching the exacerbated inflammation that triggers organ failure in the new coronavirus disease (COVID-19). Since several amino acids intersect with the GSH pathway, changing the concentrations of these amino acids directly or indirectly can alter cellular GSH homeostasis. Supplementation of amino acids and as well as the implementation of diet strategies offer safe and non-invasive strategies for improving GSH status and protect the body from oxidative stress in various diseases and conditions. The purpose of this review is to examine the biochemical relationship between G6PD deficiency and COVID-19 and the effect of GSH on this disease. ÖZ Glikoz-6-fosfat dehidrojenaz (G6PD), indirgenmiş nikotinamid adenin dinükleotid fosfat (NADPH) formunun üretiminde yer alan pentoz fosfat yolağındaki enzimdir. G6PD eksikliği, en yaygın kalıtsal enzim anormalliklerinden biridir. G6PD enzim eksikliği, glutatyon tükenmesine bağlı insan koronavirüs enfeksiyonunu kolaylaştırır. Pentoz fosfat yolunun blokajı nedeniyle glutatyonun (GSH) tükenmesi, oksidatif ve antioksidatif dengeyi zorlukla koruyabilir. GSH, vücudu aşırı reaktif oksijen radikallerinden kaynaklanan oksidatif hasarın zararlı etkilerinden korur. Tüm dokulardaki temel antioksidan koruyucu olan GSH seviyeleri, yeni koronavirüs hastalığında (COVID-19) organ yetmezliğini tetikleyen alevlenen inflamasyonu söndürmede kritik olabilir. Birkaç amino asit GSH yolağı ile kesiştiğinden, bu amino asitlerin konsantrasyonlarını doğrudan veya dolaylı olarak değiştirmek hücresel GSH homeostazını değiştirebilir. Amino asitlerin takviyesi ve diyet stratejilerinin uygulanması, çeşitli hastalık ve koşullarda GSH durumunu iyileştirmek ve vücudu oksidatif stresten korumak için güvenli ve invazif olmayan stratejiler sunar. Bu derlemenin amacı, G6PD eksikliği ile COVID-19 arasındaki biyokimyasal ilişkiyi ve GSH’ın bu hastalık üzerindeki etkisini incelemektir Daha fazlası Daha az
İBRAHİM ÇİNAR
Makale | 2021 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi2 ( 6 ) , pp.153 - 156
Dünya Sağlık Örgütü tarafından COVID-19 olarak adlandırılan yeni koronavirüs, kısa bir sürede tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Hızla yayılan bulaşıcı bir hastalık olup temas ve solunum damlacıkları ile bulaşmaktadır. COVID-19 açısından pek çok riskli grup vardır. Gebeler ve yenidoğanlar bu gruplar içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. COVID-19 tanılı annelerin antenatal, intrapartum ve postpartum süreçleri de anne-bebek sağlığı açısından bireylerde endişe yaratabilmektedir. COVID-19’un transplasental olarak anneden bebeğe geçip geçmediğine dair mevcut kaynaklar az olmakla birlikte, emzirme sırasında ve gerekli önlemler alınmadığ . . .ında solunum damlacıkları ile geçebileceği düşünülmektedir. Ayrıca bu süreçte yenidoğanın beslenmesi ve emzirme süreci de tartışılır bir konu haline gelmiştir. Pek çok sağlık kuruluşunun önerileri incelendiğinde bu süreçte anne sütü ile beslenme önerilmektedir. Pandemi sürecinde anne bebek sağlığının sıkça ele alınması, hemşireler tarafından verilecek eğitim ve danışmanlıklar ile enfekte annelere doğum süreçlerinde rehberlik edilmesi, gerekli noktalarda danışmanlık ve destek sağlanması, nitelikli bakımlar ile yenidoğan sağlığının korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi pandeminin anne-bebek sağlığı üzerine olumsuz etkilerinin en aza indirilmesine ve olası komplikasyonların önlenmesine yardımcı olacaktır. Bu derlemenin amacı, COVID-19 pandemi sürecinde anne-bebek sağlığı, yenidoğan beslenmesi ve emzirme süreçlerine dair bilgilerin sunulmasıdır. The new coronavirus, named COVID-19 by the World Health Organization, has taken the whole world under its influence in a short time. It is a rapidly spreading infectious disease and is transmitted by contact and respiratory droplets. There are many risky groups regarding COVID-19. Pregnant women and newborns have an important place among these groups. Antenatal, intrapartum, and postpartum processes of mothers diagnosed with COVID-19 may also cause anxiety in individuals in terms of mother-infant health. Although there are few resources available on whether COVID-19 is transmitted from mother to baby transplacentally, it is thought that it can be transmitted via respiratory droplets during breastfeeding and when the necessary precautions are not taken. In addition, the feeding and breastfeeding process of the newborn has become a debated issue in this process. When the recommendations from many health institutions are examined, breastfeeding is recommended in this process. Addressing the maternal and infant health frequently during the pandemic process, guiding infected mothers in their birth processes via training and counseling by nurses, providing consultancy and support where necessary, protecting, maintaining, and improving newborn health via quality care will help minimizing the negative effects of the pandemic on maternal and infant health and preventing possible complications. The purpose of the present review is to present information on newborn health, newborn nutrition, and breastfeeding processes during the COVID-19 pandemic proces Daha fazlası Daha az
İBRAHİM ÇİNAR
Makale | 2020 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi5 ( 2 ) , pp.235 - 242
2019 koronavirüs hastalığı (COVID-19) yeni bir solunum yolu hastalığıdır ve salgın süreci dünyada yüz binlerce insanı etkilemiştir. Pandemik hale gelen bu süreçte tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hemşireler topluma nitelikli ve güvenli sağlık hizmeti sunmak için ön saflarda görev almaktadır. Bu olağanüstü koşullarda büyük çaba ile COVID-19 tanılı hastalara bakım veren hemşirelerin, hastayı bütüncül olarak değerlendirebilmeleri gerekmektedir. Ayrıca hemşirelik girişimlerini planlayabilmeleri için de etkili hemşirelik bakımına yönelik yol haritaları sunmanın önemli olduğu bir gerçektir. Bu bağlamda bu çalışmada COVID-19 tanısı al . . .mış dört ayrı olgu, her bir vakaya özgü hemşirelik tanıları doğrultusunda bakım öncelikleri ve kritik hemşirelik girişimleri ile sunulmuştur The coronavirus disease 2019 (COVID-19) is a new respiratory disease, and as a pandemic has affected hundreds of thousands of people all around the world. In Turkey, as well as all over the world, nurses are on the front lines to provide qualified and safe healthcare services to the society. In these extraordinary conditions, nurses who care for patients diagnosed with COVID-19 should be able to evaluate the patient as a whole. It is also a fact that it is important to provide road maps for effective nursing care so that they can plan nursing interventions. In this context, four different cases diagnosed with COVID-19, their care priorities, and critical nursing interventions are presented in line with the nursing diagnoses specific to each case Daha fazlası Daha az
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, akademisyen ve lisansüstü öğrencilerinin iç ve dış paydaşlarla birlikte ürettikleri bilimsel çalışmalarını, Akademik Açık Arşivi'nde dijital olarak yayınlayarak, ülke ve dünya genelinde bilim topluluğuna açık erişim sağlamaktadır.
Akademik Açık Arşivi'nde bulunan tüm kaynaklar, telif haklarına saygı gösterilerek ve açık erişim ilkeleri doğrultusunda yayınlanmaktadır.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi, bilimsel bilgiye erişimi kolaylaştırarak, araştırma sonuçlarını ve bilimsel yayınları geniş bir kitleye sunarak bilimsel gelişmelere katkıda bulunmayı amaçlamaktadır.