Filtreler
Filtreler
Bulunan: 302 Adet 0.002 sn
Koleksiyon [19]
Tam Metin [1]
Eser Sahibi [19]
Yayın Türü [6]
Yayın Tarihi [1]
Yayıncı [20]
Kayıt Giriş Tarihi [20]
Tez Danışmanı [20]
Dergi Sayısı [10]
Yayın Dili [4]
Konu Başlıkları [20]
Dergi Adı [15]
Editör/Editörler [17]
İmâmiyye Şîası’nda İlelü’l-Hadîs İlmi ve Zayıf Hadisle Münasebeti

İbrahim Kutluay

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hakk İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.1 - 32

Zâhiren sahih görünen hadisin isnad ya da metnindeki inkıta, irsal, tedlîs, idrac, iklab, teâruz, tashîf gibi gizli ve kapalı kusurları inceleyen bir ilim olan ilelü’l-hadîsin, hadis ilimleri içinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu ilimde söz sahibi olabilmek için hadis râvilerinin hâllerine, isnadlara ve hadis metinlerine vukûfiyetin yanı sıra, güçlü bir hafıza, tecrübe ve uzmanlık gerekmektedir. Erken dönemden itibaren Ehl-i sünnet âlimleri bu ilme ehemmiyet vermiş ve bu alanda kıymetli eserler telif etmişlerdir. Ehl-i sünnet’e nisbetle Şiî ulemânın ilelü’l-hadîs konusuyla daha az ilgilenmesi dikkat çekicidir. Şîa hadis usulü ese . . .rlerinde, Ehl-i sünnet kaynaklarında ilelü’l-hadisle ilgili verilen bilgiler büyük ölçüde tekrar edilmiştir. Bu ilmi, sadece Şîa hadis kaynakları üzerinden örneklerle inceleyen yeterli çalışma bulunmamaktadır. Dolayısıyla bu çalışma; illet ve ilelü’l-hadîs konusunda Ehl-i sünnet ve Şîa arasında bir fark olup olmadığını, cerh ve taʻdîl ilmi sayesinde tesbit edilen zayıf hadis ile ilelü’l-hadis ve muallel hadisin münasebetini, Şîa’da ilelü’l-hadîs konusunda nispeten az çalışma yapılmasının sebeplerini konu edinmektedir. Bu çerçevede Şiî âlimler tarafından telif edilen hadis usulü eserlerinde verilen bilgiler ve ilelü’l-hadîs konusunda telif edilmiş az sayıdaki eser esas alınarak Şîa’nın ilelü’l-hadîs ilmine bakışı değerlendirilecek ve büyük ölçüde Tûsî’nin Tehzîbü’l-ahkâm’ı ile sınırlı olarak illetin sebebi ve illetli hadislerin nasıl tesbit edildiği üzerinde durulacaktır. Literatür taraması ve bilgilerin analizinin metot olarak benimseneceği çalışmada illet ve ilelü’l-hadîs konusu, Sünnî usûl ve ilel kaynaklarındaki bilgilerle Şîa kaynakları mukayese edilerek Ahbârî ve Usûlî ekollerin illet konusuna yaklaşımları değerlendirilecektir Daha fazlası Daha az

12. ve 15. Yüzyılda el-Ezher'e İlmî Yolculuklar ve Bunun Batı Afrika'daki Bilimsel Gelişmeye Etkisi

İbrahim Kutluay

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.389 - 409

Kültürel gelişimin ve bilimsel üstünlüğün dinamiklerinden biri de bilim adamlarının ve öğrencilerin, ilim öğrenmek ve deneyim kazanmak amacıyla dünyanın dört bir yanına yayılmış ilim merkezleri arasında yaptıkları gezi ve seyahatlerdir. Bu ilim merkezlerinden biri de Memlûkler döneminde bilimsel ve kültürel aydınlanmanın en önemli merkezlerinden biri olan Mısırdaki Ezher-i Şerif’tir. O dönemin padişah ve yöneticilerinin buradaki eğitim faaliyetlerine harcama yapmaları, burs ve barınma sağlamaları ve hocalara yüksek maaşlar vermeleri nedeniyle, bütün İslam ülkelerinden ilim talebeleri genelde Mısır’da özellikle de Ezher'de değişik En . . .stitülerde eğitime teşvik edilmişledir. el-Ezher, Batı Afrika’dan gelen ilim talebelerini cezbetmiş, öğrenciler; yolculuk meşakkatine katlanarak Arap dili ve çeşitli dini ilimleri öğrenmek için Ezher'e gelmişlerdir. Bunlar, Batı Afrika'da eğitim ve fikri kalkınmaya büyük oranda etki etmiş şeyhler ve üstatlar olmuşlardır. Dolayısıyla bu bölgede büyük bir bilimsel faaliyet meydana gelmiştir. Bu noktadan hareketle araştırmamız Tekrûr, Mali, Songhay, Kânım ve Borno’dan Ezher'e teknik ve İslami bilgi elde etmek amacıyla gelen Afrikalı ilim talebelerinin ve âlimlerin yolculuklarını ortaya koymayı amaçlamaktadır Daha fazlası Daha az

Dini Transhümanizmin Bir Örneği Olarak "Terasem Trans-Dini"

MUHAMMET YEŞİLYURYT

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.555 - 574

Terasem, transhümanizmin insanı dönüştürme ideallerine etik, hukuki ve dini bağlamında yaklaşan hem tekno-fütürist hem de dini transhümanist bir harekettir. İnsan olmayı dünyevi tecrübeler ve anılardan ibaret gören Terasem, ölümsüzlüğün bu deneyim ve bilgilerin kaydedilmesi ve beyinle benzer bir şekilde işlenebilmesi ile mümkün olacağını iddia etmektedir. Ruhu yok sayarak bir insana ait yaşanmışlıkların ve dünyevi tecrübelerin dijital bir kopyasının makineler veya biyo-mekanik varlıklara yüklenmesinin insanı yaşatmaya devam edeceği ve onu ölümsüzleştirdiği düşüncesi başlı başına bir tartışma konusudur. Bununla birlikte Terasem, mevc . . .ut dinleri kendi amaç ve ideallerinin gerçekleştirilebilmesini sağlayacak bilimsel çalışmaların önünde önemli bir engel olarak görmektedir. Bu bağlamda dini bir hareket olarak Terasem Trans-din Hareketi kurulmuştur. Söz konusu grup, transhümanizm ile ulaşılacak trans-human’ın yani aşkın insanın aşkın dini olarak sunulmaktadır. Bu çalışmada, tüm dinler ile uzlaşmacı ve kapsayıcı bir aşkın din olarak sunulan Terasem Trans-dini Dinler Tarihi perspektifinden ele alınmış ve değerlendirilmiştir Daha fazlası Daha az

Mısrî’nin “Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm” Adlı Yazma Eseri

MUHAMMET YEŞİLYURYT

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.575 - 596

Kütüphane koleksiyonlarında ve yazma eserlerin tanıtıldığı fihristlerde “Tefsîru’l-Kur’ani’l-Azîm” adlı eserin müellifi hakkında ortaya konulan bilgiler çok net değildir. Bunun yanında eser hakkında yapılan sınırlı çalışmalarda Mısrî tefsirinin kaynakları, muhtevası ve takip edilen yöntem hakkında tatmin edici bilgiler sunulamamıştır. Bu çalışmada Mısrî tefsiri konu olarak seçilmiştir. Çalışmada eser ve müellifi hakkındaki yanlış bilgileri tashih edilerek nüshaları tanıtılmıştır. Mısrî’nin tefsirinde istifade ettiği kaynaklar tespit edilmiş ve tefsirindeki yöntemi kısaca açıklanmaya çalışılmıştır. Bununla birlikte, Muhtasar bir eser . . . olmasından dolayı giriş bölümünde kısaca “ihtisâr” kavramı üzerinde durulmuştur. Çalışmada, Mısrî tefsirinin Hicrî 10. Yüzyılın sonları, 11. yüzyılın başlarında yaşamış olan Muhammed b. Ahmed ed-Dîbî el-Mısrî (ö. 1025/1616 [?])’ye ait olduğu belirlenmiştir. Tefsirin, başta Kurtubî ve Beyzâvî olmak üzere belirli kaynaklardan yararlanarak telif edilmiş dirayet ağırlıklı bir muhtasar olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Mısrî tefsiri hakkında yeterli bilgilerin bulunmayışı ayrıca tefsirde ihtisâr konusunda yapılan çalışmaların sınırlı olması bu konuyu önemli kılmaktadır. Daha fazlası Daha az

Bitmeyen Bir Yolculuk Olarak Dostluk Üzerine -Sıddık Korkmaz ile Dostluğumuzun Tükenmez Anısına-

MUHAMMET YEŞİLYURYT

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.647 - 659

Bu yazı yakın dostum, entelektüel arkadaşım ve hakikat yolunda yoldaşım olan Prof. Dr. Sıddık Korkmaz hakkındadır. Kendisiyle 23 yıllık eskimeyen aksine yıllandıkça kıymetlenen dostluğumuza dair bir tanıklık metnidir. Ordu Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen 27. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısı kapsamındaki program sonrasında düzenlenen kültür ve turizm gezisi sırasında katılımcıları taşıyan aracın kaza yapması sonucu 26 Haziran 2022 günü hayatını kaybeden dostuma bitmeyecek olan vefa borcumun bir belgesidir. Buna benzer bir yazıyı, 26 Eylül 2020 tarihinde COVID’den kaybettiğimiz değerli bilim adamı ho . . .cam Prof. Dr. Hasan Onat için yazmıştım. Ondan 21 ay sonra yine çok sevdiğim ve değer verdiğim Sıddık Korkmaz hakkında yazmak benim için zor fakat zorunlu bir görev oldu. Bu makalede, kendisiyle tanıştığımız günlerden vefatına kadar olan süreçte Sıddık Korkmaz ile olan dostluğumuzu, kişisel paylaşımlarımız ve entelektüel yolculuğumuz bağlamında yazmaya çalıştım. Kaybettiğimiz her dostumuzla birlikte hayatımızın çok değerli anıları da tarihe karışmaktadır. Anılarımızın yok olup gitmemesi için arşivlenip kaydedilmesi, bir tanıklığa dönüştürülmesi ve belgelenmesi gerektiği düşüncesiyle bu yazı kaleme alınmıştır Daha fazlası Daha az

Sıddık Korkmaz’ın Akademik Çalışmalarına Dair Bir değerlendirme

MUHAMMET YEŞİLYURYT

Makale | 2022 | Mîzânü'l-Hak: İslami İlimler Dergisi ( 15 ) , pp.661 - 671

Prof. Dr. Sıddık Korkmaz; araştırmacı bilimsel çalışmalarıyla İslam Mezhepler Tarihçiliği açısından kayda değer bir yere sahiptir. Korkmaz, uzmanlık alanı olan İslam Mezhepleri Tarihi alanında Şiilik, Alevilik, Maturdilik mezheplere dair çalışmalarıyla çok yönlü bir bilim adamı olma vasfına sahiptir. Başta Şiilik ve Maturidilik olmak üzere İslam Düşünce ekolleri diyebileceğim İslam Mezheplerine dair çalışmaları onu İslam Mezhepleri Tarihi alanında öne çıkarmış ve yeni yaklaşımlara kapı aralamıştır. Hasan Onat, Kur’an, Sünnet ve Müslümanların on dört asırlık birikimleri gibi ortak bir kaynağa sahip olan İslamî ilimlerin her birinin s . . .ahih bilgiye ulaşmak konusunda disiplinler arası işbirliği içerisinde çalışması gerektiğini savunmuştur. O, İslam dünyasının terakkisini de kurumsallaşmış kadim İslam düşünce geleneklerinin yeniden yorumlanması gerektiği husus onun temel odak noktalarından birini oluşturur. Bilhassa Şiilik alanında tarihsel sürecin açık bir şekilde ortaya konarak bilimsel açıdan incelenmesi gerektiğine inanır. Bu anlamda Abdullah b. Sebe ve Şiiliğe dair çalışmaları önem arz eder. O bu çalışmasıyla Şiiliğin kökenine dair tartışmaların daha sağlıklı bir zeminde yürütülebilmesi noktasında önemsenmesi gereken tespitlerde bulunmuştur. Ona göre geçmişte yaşanan olaylar anlaşılmadan şimdinin ve geleceğin anlaşılması mümkün değildir. Ona göre İslam Mezhepleri Tarihi disiplini, hem metodik açıdan hem de konunun tarihsel arka planının incelenebilmesi özel olarak Şiiliğin, genel olarak da İslam düşünce tarihinin aydınlatabilmesi noktasında en fazla pay sahibi olmayı hak eder. Bu makale Sıddık Korkmaz’ın akademik çalışmaları ve akademik alana katıları analitik bir şekilde ele alınacaktır Daha fazlası Daha az

Yüksek Yağlı ve Yüksek Karbonhidratlı Diyetlerin Fetal Gelişim ve Bebek Sağlığına Etkisi

MUHAMMET YEŞİLYURYT

Derleme | 2022 | İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.601 - 609

Fetal gelişim, uterodaki fetüsün potansiyel büyüklüğe ulaşmasıdır ve gebe bir kadının maruz kaldığı çeşitli çevresel faktörlerden etkilenmektedir. Maternal beslenme de, organizmanın yeterli büyümesini ve gelişmesini sağlayan çevresel bir faktördür. Birçok kadında maternal beslenme, gebelikte ve doğum sonrasında yetersiz yada olması gerekenden fazladır. Gebeler arasında yağ ve basit şeker içeriği yüksek olan batı diyeti tüketimi hızla artmaktadır. Annenin gebelik ve laktasyon döneminde yetersiz beslenmesiyle bebekte ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarıyla ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Annenin yetersiz beslenmesi gibi, aşırı besle . . .nmesi ve yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı diyet tüketmesiyle de bebeklerde benzer sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Gebelik sırasında bebeklerin bu diyetlere maruz kalması, bebeklerde başta obezite ve diyabet olmak üzere kronik hastalık riskini artırmaktadır. Hayvan modellerinde yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı maternal diyetlere maruz kalan yavrularda; obezite gelişimi, artan adipoz doku, bozulmuş glikoz toleransı, bozulmuş insülin duyarlılığı ve karaciğer fonksiyon bozukluğu, kronik böbrek hastalıkları, anksiyete ve depresyon davranışları gibi durumlar gözlenmiştir. Bu çalışmanın amacı yüksek yağlı ve/veya yüksek karbonhidratlı maternal diyetlerin tüketiminin fetüsün gelişimi ve bebek sağlığına etkileri üzerine yapılan çalışmaları derlemek ve gebeliğin sağlıklı sonlanması için gerekli olan yeterli ve dengeli maternal diyetin önemini vurgulamaktır Daha fazlası Daha az

Çalışma Yaşamında Dezavantajlı Gruplar ve Eşitsizlikler

MUHAMMET YEŞİLYURYT

Derleme | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.611 - 618

Çalışma yaşamında sağlık; bireysel özellikler, çevre, çalışma koşulları ve örgütlenmeye ilişkin özelliklere göre farklılık göstermektedir. Bu derlemede çalışma yaşamındaki dezavantajlı grupların ve karşı karşıya oldukları risklerin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Eşitsizlikler sağlık düzeyi göstergelerini etkilediği gibi, sağlık düzeyi göstergeleri de eşitsizliklerin oluşumuyla ilişkilidir. Çalışma yaşamındaki dezavantajlı gruplar; kadınlar, engelliler, çocuklar, yaşlılar, göçmen işçiler, eski hükümlüler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu dezavantajlı gruplar neoliberal politikaların da etkisiyle iş bulma, çalışma ve işten ayrılma sü . . .recinde ayrımcılığa maruz kalmaktadır. Bu durum da dezavantajlı grupta yer alan çalışanların sağlık durumlarını ve yaşam kalitelerini olumsuz etkilemektedir. Çalışan merkezli bir iş sağlığı güvenliği politikasında, çalışanların sağlık ve sosyal yönden güvence altına alınması devletin sorumluluğunda olup, iş sağlığı güvenliğine ilişkin hizmetler kamu eliyle ve sosyal devlet prensiplerine uygun yürütüldüğünde çalışanların sağlığının daha iyi olduğu görülmektedir. Nüfusun önemli bir kısmını oluşturan dezavantajlı gruplara ilişkin özel politikaların oluşturulması, çalışanların işe alınması kadar işe alındıktan sonra her türlü ayrımcılığa karşı korunması önemlidir Daha fazlası Daha az

Gelişimsel Bakış Açısıyla Spinal Musküler Atrofi’de Çocuğun Sağlık Hakkı ve Yaşam Kalitesi

GÖZDE AKOĞLU | SENEMHAN YILMAZ | BEDRİYE TUĞBA KARAASLAN

Derleme | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi3 ( 7 ) , pp.629 - 635

Spinal Musküler Atrofi, kaslardaki güçsüzlükle karakterize olan nörodejeneretif ve kalıtsal bir hastalıktır. Moleküler genetik testi ile tanılanan hastalık çocukluk çağı ölümlerinin önde gelen monogenik nedenidir. Beş tipi bulunan hastalığın, farklı etken maddelere sahip üç adet ilaç tedavisi mevcuttur. İlaçların yüksek maliyetli olması, ilaçlara erişimde yaşanan güçlükler, hastalığın seyrinin ağır olması ve yaşam kalitesinin etkilenmesi nedeniyle bakım verenler ve çocuklar zorlu süreçler yaşamaktadırlar. Spinal Musküler Atrofi hem bireyin hem de bakım vereninin yaşamını ekonomik, sosyal ve psikolojik kapsamda etkilemekte ve tedavi . . .sürecinde disiplinler üstü çalışmayı gerekmektedir. Ek olarak, alanyazındaki araştırmalarda Spinal Musküler Atrofi’nin gelişimsel perspektiften ele alınmadığı dikkat çekmektedir. Bu nedenle bu derlemede; Spinal Musküler Atrofi hastalığına yönelik gelişimsel bakış açısının olası katkılarının ele alınması, hastalığın çocuğun sağlık hakkı ve yaşam kalitesi açısından tartışılması ve uzmanların, politika geliştiricilerin farkındalığının artmasına yönelik önerilerin sunulması amaçlanmıştır Daha fazlası Daha az

Serahsî’nin el-Mebsût isimli eserindeki ibadetler bahsinde geçen İmam Şâfiî’ye ait görüşlerin tespit ve tahkiki Determining and analyzing Imam Shafī’s ıdeasatthe worships chapter of al-Mabsut by al-Sarakhsi

Çulha, Burak

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETEl-Mebsût, Şemsü’l Eimme İmam es-Serahsî’nin, zorlu hapis şartları altında, kitap ve defterlerinden mahrum olmasına rağmen öğrencilerine yazdırdığı 30 ciltten oluşan muhteşem bir eserdir. Fıkhın bütün konuları genel hatlarıyla ele alınmış olup Hanefî mezhebinin görüşleri yanı sıra bazı konularda diğer mezhep alimlerinin görüşlerine de yer verilmiştir. İşte diğer mezhep imamlarından İmam Şâfiî’ye atfedilen görüşlerin tespit ve tahkiki, tezimizin konusunu oluşturmaktadır. İmam Şâfiî’ye nispet edilen görüşleri incelememizin sebepleri arasında hem görüşlerin doğruluğunu tespit etmek hem de bazı görüşlerin İmam Şâfiî’ye ait olmadığı . . .tezi bulunmaktadır. Tezimiz, el-Mebsût’un ibadetler bölümünün temizlik ve namaz konusu özelinde hazırlanmıştır. Tezimiz iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde temizlik konusu ele alınmış olup bu bölümde İmam Şâfiî’ye nispet edilen 41 görüş tespit edilmiştir. Bu görüşlerin tahkiki sonucunda 37’sinin doğru nakledildiği ve 4’ünün de hatalı nakledildiği anlaşılmıştır. İkinci bölümde ise namaz konusu ele alınmıştır. Namaz bölümünde İmam Şâfiî’ye nispet edilen 84 görüş tespit edilmiştir. Bu görüşlerin tahkiki sonucunda 71’inin doğru nakledildiği ve 13’ünün de hatalı nakledildiği anlaşılmıştır. Tezimizde, el-Mebsût’tan naklettiğimiz Şâfiî görüşleri, Hanefî görüşleri ile birlikte mukayeseli olarak sunulmuştur. Sonuç olarak tespitini ve tahkikini yaptığımız İmam Şâfiî’ye nispet edilen 125 görüşün hepsi, Şâfiî kaynakları aracılığı ile konunun altında ayrı bir başlık ile açıklanmıştır.ABSTRACTKitab al-Mabsut is a magnificent work consisting of 30 volumes that Abu Bakr al-Sarakhsi had his students dictated under harsh prison conditions, despite being deprived of his books and notebooks. All the issues of fiqh are discussed in general terms, and the views of the Hanafi sect as well as the views of other sectarian scholars on some issues are included. The subject of our thesis is the determination and analysis of the opinions attributed to Imam Sahafi’s, one of the imams of other sects.Among the reasons for examining the views attributed to Imam Shafi is both to determine the accuracy of the views and the thesis that some views do not belong to Imam Shafi. Our thesis has been prepared on the subject of cleaning and prayer in the worship section of al-Mabsut. Our thesis consists of two parts. In the first chapter, the subject of cleanliness is discussed and in this chapter, 41 views attributed to Imam Shafi have been identified. As a result of the investigation of these views, it was understood that 37 of them were transmitted correctly and 4 of them were transmitted incorrectly. In the second part, the subject of prayer is discussed. In the prayer section, 84 views ascribed to Imam Shafi have been identified. As a result of the investigation of these views, it was understood that 71 of them were transmitted correctly and 14 of them were transmitted incorrectly. In our thesis, the Shafi views that we conveyed from al-Mabsut are presented in comparison with the Hanafi views. As a result, all of the 125 views attributed to Imam Shafi, which we have identified and analyzed, are explained under a separate heading under the subject through Shafi sources Daha fazlası Daha az

Saf aklın eleştirisi’nde Kantçı özne devrimi The Kantian-subject revolution in Kant's critique of pure reason

Çakan, Onur

Yüksek Lisans | 2022 | İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZETBu tez çalışması, Kant’ın, Kant-öncesi geleneksel metafiziğe karşı aklın meşru bilgi üretimindeki sınırlarını çizen kendi eleştirel metafiziğini nasıl temellendirdiğini ve eleştirel bir “özne anlayışının” inşası için geleneksel özne anlayışında bir devrim gerçekleştirme yolunda hangi yeni epistemolojik koşulları öne sürdüğünü irdelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Kant felsefesinde özne kavramının daha önceki geleneksel özne anlayışlarından epistemolojik bakımdan nasıl ayrıldığı ve Kant’ın geleneksel metafiziği eleştirmesinde kendi geliştirdiği yeni özne anlayışının ne denli kilit bir rol oynadığı ele alınacaktır. Kan . . .t’ın yeni bir metafizik inşa etmek amacıyla geliştirdiği sistem, felsefeyi bilimler ve deneyim dünyası ile uyumlu bir zemine oturtmayı amaçlamakta ve bu amaca ulaşmanın bir yöntemi olarak, teorik aklın geleneksel metafizikteki spekülatif kullanımını sınırlandırmayı benimsemektedir. Bu bağlamda, bu çalışma, Kant’ın geleneksel metafizikle mücadele ederken yeni bir metafizik inşa etme çabasının ancak ve ancak özne anlayışında ortaya çıkan Kantçı bir devrim olarak yorumlandığında sağlıklı olarak anlaşılabileceğini ve bu devrimle birlikte inşa edilen yeni özne anlayışının öznellik ile nesnellik arasındaki geleneksel Kartezyen karşıtlığı da dönüştürmek yoluyla Kant’ın öne sürdüğü eleştirel metafiziği olanaklı kıldığını öne sürmektedir: Dolayısıyla, tez, Kant felsefesindeki teorik aklın doğasını incelemekte ve öznenin, dış dünyaya dair nesnel yargılarda nasıl bulunduğu sorusunu merkeze alırken, saf aklın bu yeni öznenin devrimci inşası sürecinde temellenecek biçimde tesis edilme ve işleme biçiminin ayrıntılı bir betimlemesini sunmaktadır.ABSTRACTThis study aims to examine in detail how Kant grounds his own critical metaphysics against the pre-Kantian traditional metaphysics by drawing the limits in the production of legitimate knowledge and what epistemological conditions he proposes for the construction of a critical conception of subject. In the context of this aim, it will be discussed how the concept of subject in Kant's philosophy differs epistemologically from previous conceptions of subject and what kind of a crucial role this new conception in Kant’s critique of traditional metaphysics plays. The system that Kant developed in order to construct a new metaphysics aims to put philosophy on a new ground that is compatible with science as well as the empirical world of experience. As a method to achieve this, Kantian philosophy employs the methodology of limiting the illegimate speculative use of theoretical reason in traditional metaphysics. In this context, this study will show that Kant's effort to construct a new metaphysics while struggling with traditional metaphysics can be clearly understood only if it is interpreted as a Kantian revolution in the conception of subjectivity. It will be argued that this new conception of subject and subjectivity enables Kant's critical metaphysics to transform the traditional Cartesian opposition between subjectivity and objectivity. Consequently, this thesis examines the nature of theoretical reason in Kant's philosophy and presents a detailed description of the way how pure reason is constituted as well as the way it functions within its own limits such that its constitution and function are grounded in the revolutionary construction process of the Kantian subject while focusing ovn the question of how the Kantian subject makes objective judgments about the external world Daha fazlası Daha az

Çelik kiriş ile kolon birleşimlerinin sonlu elemanlar yöntemi ile incelenmesi Investigation of steel beam to column connections using finite element method

Mohammad Haroon Ehsan

Yüksek Lisans | 2022 | Fen Bilimleri Enstitüsü

ÖZETÇelik yapıların tasarımında malzeme, geometri gibi temel özelliklerinin yanında kiriş ile kolon birleşim davranışının da dikkate alınması gereklidir. Yapı modellerinin pratik şekilde kurulabilmesi açısından kiriş ile kolon birleşimleri genellikle ideal mafsallı veya tam rijit olmak üzere iki şekilde uygulanmaktadır. İdeal mafsallı birleşimlerin dönme serbestlik derecesi açısından sınırlandırılmamış olup moment aktarmadığı, tam rijit birleşimlerin ise dönme serbestlik derecesi engellenmiş olup tüm momenti aktardığı farz edilir. Hâlbuki pratikte hem bir miktar dönme yapan hem de bir miktar moment aktaran üçüncü bir birleşim tipi b . . .ulunmaktadır. Bu tip birleşimler yarı-rijit birleşim olarak adlandırılmaktadır. Çelik kiriş ile kolon birleşimleri davranışlarının tanımlanabilmesi için moment dönme ilişkilerinin incelenmesi gereklidir. Bu çalışmada çelik yapılarda kullanılan kiriş ile kolon birleşimlerinin davranışlarının incelenmesi ve yarı-rijit davranışın önemi araştırılmıştır.ABSTRACTIn the design of steel structures, it is necessary to take into account the behavior of beam to column connections, as well as basic features such as material and geometry. In order to establish practical building models, beam to column connections are generally applied in two ways, ideally pinned or fully rigid. Ideally pinned connections are assumed to be unconstrained in terms of rotational degrees of freedom and do not transmit moment, while fully rigid connections are assumed to have restricted degrees of freedom and transfer all moments. However, in practice, there is a third type of connection that allows some rotation and transmits some moment. These types of connections are called semi-rigid connections. In order to define the behavior of steel beam to column connections, it is necessary to examine the moment-rotation relationships. In this study, the behavior of beam to column connections used in steel structures and the importance of semi-rigid behavior are investigated. In the study, steel beam to column connections were modeled using the finite element method, and the calculation results were examined by considering the connections in the literature Daha fazlası Daha az

6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.

creativecommons
Bu site altında yer alan tüm kaynaklar Creative Commons Alıntı-GayriTicari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.
Platforms