Modernite, kadim epistemolojik geleneği ve tarih anlayışını yıkarak yerine akıl ve ilerleme kavramıyla inşa ettiği yeni bir bilim anlayışı getirdi. İnsanlığın akıl sayesinde iyiye ve mutluluğa ulaşacağına inanan bu yeni söylemin iki büyük dünya savaşı sırasında yol açtığı tahripkâr sonuçlar, modernitenin büyük anlatılarına karşı bir güvensizliğin doğmasına ve 19. yüzyılda modernleşme, ulus-devlet anlayışı ile gelişen tarihyazımının sorgulanmasına neden oldu. 20. yüzyılın ortalarında yapısalcılık, postyapısalcılık ve nihayet postmodernizmin modernitenin anlatılarına ve bilim anlayışına karşı be ...Daha fazlası
XVI. yüzyıl başlarından XVII. yüzyıl ortalarına kadar yaklaşık yüz elli yıl devam eden
Osmanlı-Safevi mücadelesi başlıca iki coğrafyada cereyan etmiştir. Bunlardan biri
Irak-ı Arap, diğeri Kafkasya'dır. Kafkasya tarih boyunca pek çok açıdan önem
arzeden bir coğrafya olmuştur. Bu nedenle burası sürekli bir mücadele alanıydı.
Nitekim Osmanlı ve Safevi devletleri de baştan itibaren bu coğrafyayı elinde tutmak
istemiş, diğerine karşı burada üstünlük sağlamaya çalışmıştır. Bu makalede tarafların
1603'ten başlayarak XVII. Yüzyılın ilk yarısı boyunca Transkafkasya'daki mücadeleleri
ve bu husus ...Daha fazlası
Bu çalışma, Çerkes Memlûk Devleti’ni1 zayıflatmak için çeşitli yöntemler
uygulayan Haçlı kuvvetleri karşısında ayakta kalan Çerkes Memlûk Devleti tarihinin
önemli bir yönünü aydınlatmayı amaçlar. Kullanılan en bariz yöntem, Memlûkler
üzerinde Haçlı ekonomik ambargosunun dayatılması olmuştur.
Yahya Araz bu çalışmasında, Osmanlı çocuk tarihini, hukuk, toplum, terbiye-eğitim, çocuk emeği bağlamında ele almıştır. Konu başlıklarından da görüleceği üzere eser, “saf” bir çocuk tarihinden ziyade, Osmanlı'nın sosyo-ekonomik yapısını “çocuk tarihi“ üzerinden yansıtmaktadır. Çocuklar toplumun ayrılmaz bir parçası olduğundan, çocuklar aracılığıyla ilk olarak Osmanlı ailesi hakkında bilgi sahibi olmaktayız. Sistemin mekaniği içinde aile de toplumsal yaşantıyı sunar. Çocuk-aile-toplum, bu şekilde zincirleme bir kurgu ile Osmanlı'nın “sıradan” insanlarının “sıradan” tarihlerine dair bilgileri ki ...Daha fazlası
Osmanlı tarihinin en güçlü kadınlarından biri olan Kösem Sultan'ın hayatının ilk yıllarıyla ilgili kaynaklarda pek fazla bilgi bulunmadığından dolayı nerede ve ne zaman doğduğu tam olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte öldüğünde altmış iki yaşında olduğu bilgisinden hareketle, 1589'da bir Rum papazının kızı olarak dünyaya geldiği ve Bosna taraflarından İstanbul'a getirildiği yönündeki rivayet yaygın kabul görmüştür1. Saraya geldikten sonra Mahpeyker adını alan ve güzelliği ile I. Ahmed'in dikkatini çeken Kösem, sultanın hasekisi olmuş, hatta Venedik arşivlerindeki bir belgeye göre padişahla ...Daha fazlası
Meltem Toksöz’ün bu çalışması, özellikle 1830’lu yıllardan itibaren büyük bir
sosyo-ekonomik dönüşüm geçiren Çukurova bölgesi üzerine yoğunlaşmaktadır ve
Adana-Tarsus-Ceyhan-Mersin ekseninde, bölgenin tarımsal üretiminin gelişimini ve
uluslararası ticarete eklemlenme sürecini çok katmanlı olarak ele almaktadır. Bu
noktada “çok katmanlılık” Toksöz’ün çalışmasında özel bir önem arz etmektedir.
Toksöz, Osmanlı tarih yazımında, 19. yüzyıl Osmanlı ekonomisinin tanımlanması
için kullanılan “bağımlılık” ve “dünya ekonomisine yabancı tüccarlar aracılığıyla
eklenme” gibi temel kavramların yenide ...Daha fazlası
II. Mehmed dönemiyle birlikte siyasi, askerî ve ticari alanlar başta olmak üzere, birçok alanda bir değişim ve gelişim sürecine giren Osmanlı İmparatorluğu, aynı zamanda Avrupa siyasetinin bir uzantısı olarak İtalya’daki gelişmeleri de yakından takip etmekteydi. İtalya Yarımadası’nın önde gelen şehir devletleri durumundaki Venedik ve Ceneviz’in ardından, Floransa Cumhuriyeti de 15. yüzyıldan itibaren Levant ticaretindeki yerini Fatih’in himâyesiyle almaya başlamıştır. Bu çalışmada, Floransa’nın Osmanlı kronikleri ve belgelerinde zaman içinde ifade ediliş şekillerinin açıklanması amaçlanmaktadı ...Daha fazlası
Osmanlı Devleti’nin mücadeleye giriştiği devletlerden bir tanesi de 1501-
1736 yılları arasında İran’da hüküm sürmüş olan Safevi hanedanlığıdır. Başlangıçta
bir tarikat temsilcisi olan Safeviler 1501’de Şah İsmail’in Tebriz’de kendi
devletlerini kurmasıyla kuvvetli siyasi bir birlik haline gelmişlerdir.
Osmanlı padişahlarının kıyafetleri hakkında bilinenler oldukça azdır. Bunlar da Topkapı Sarayı Müzesi Giyim-Kuşam Koleksiyonunda bulunan padişah ve diğer hanedan mensuplarından bakiye kıyafetlere dayanılarak yapılan tespitlerden ibarettir. Bu tespitler ağırlıklı olarak başta kaftanlar olmak üzere padişah kıyafetlerinin kumaş ve desen özellikleri hakkındadır. Ancak padişahların iç ve dış giyimleri için çok sayıda ve çeşitli türlerde kıyafetlerinin olduğu muhakkaktır. Nitekim IV. Murad'ın Revan Seferi'ne götürülen kıyafetlerini içeren bir liste bu durumu doğrulamaktadır. Bu makalede söz konusu l ...Daha fazlası
Osmanlı, Safevi ve Babür İmparatorluklarının askerî, sosyal, ekonomik ve kültürel açılardan karşılaştırmalı bir bakış açısıyla kaleme alındığı bu çalışmanın önsözünde yazar, Marshall G.S. Hodgson’ın The Venture of İslam: Concience and History in a World Civilization [Türkçesi İslam’ın Serüveni, Bir Dünya Medeniyetinde Bilinç ve Tarih, 3 cilt, İstanbul: İz Yayıncılık, 1993] başlıklı eserinden ilham aldığını ve yaklaşık 20 yıllık bir süreçte eserini tamamlandığını, kitabın belirli düzeyde tarih bilgisine sahip olan okuyucu kitlesine hitap ettiğini ifade etmektedir
Osmanlı tarihinin arşiv kaynaklan arasında Tapu-Tahrir defterleri oldukça
önemli bir yer tutmaktadır. Özellikle XV-XVI. yüzyıllarda Osmanlı tarihi ile ilgili
yapılan araştırmalarda başvurulan arşiv kaynaklarının başında bu defterler gelir.
Tahrir defterleri, Osmanlı Devletinin hem hâkimiyetinde bulunan bölgelerin hem
de yeni fethettiği toprakların mülkiyet ve tasarruf biçimi ile vergi miktarını tayin ve
tespit etmek amacıyla belirli zamanlarda yaptığı sayımları içerir. Yerine göre beş ile
kırk yıllık aralıklarla yapılan, tahrir sonucunda hazırlanan ve mufassal, icmal, evkaf
ve piyade gi ...Daha fazlası
Popüler tarihimizde önemli bir yer edinen Kösem Sultan’ın Hayatı birçok romana ve tiyatro oyununa konu olmuştur. Bu bağlamda Türkiye’de popüler tarihçiliğin öncülerinden olan Ahmet Refik Altınay ve Reşat Ekrem Koçu’nun tarihi romanları başta gelir. Son zamanlarda bir televizyon dizisine konu olan Kösem Sultan’ın hayatı üzerine dizinin etkisiyle olsa gerek peşi sıra romanlar yayınlanmaktadır. Akademik anlamda baktığımızda ise Kösem Sultan üzerine bu denli yoğun neşriyat bulunmamaktadır. Bu alanda son olarak yayınlanan dikkat çekici akademik incelemelerden bir tanesi de Özlem Kumrular tarafından ...Daha fazlası
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.