ÖZETBu tezde, Martin Heidegger'in felsefesinde ölümün, varlığın anlamını açığa çıkarma ve insanın sahici bir varoluşa ulaşmasında oynadığı rol ortaya konulacak ve Jean-Paul Sartre'ın, Heidegger'in, insanın sahici olması açısından ölüme atfettiği ayrıcalıklı role getirdiği itiraz ele alınacaktır. Bu bağlamda, bu itiraza Heidegger felsefesinin oluşturabileceği bir yanıt olduğu öne sürülecektir. Heidegger felsefesinde ölüm, insanın varoluşunu, onun hayatında başka hiçbir olayın yapamadığı kadar radikal biçimde sahici kılma olanağı sağlıyor olmasıyla istisnai bir konuma sahiptir: Ölüm, hiç kimseni ...Daha fazlası
İslâm düşüncesi tarihinde Meşşâî geleneğini oluşturan filozoflar arasında İbn Rüşd birçok açıdan ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Kendisinden önce gelen el-Fârâbî ve İbn Sînâ gibi, bu geleneğin en büyük temsilcileriyle kıyaslandığında İbn Rüşd, insanın tabiî etkinliklerinden biri olarak felsefede Aristotelesçi “felsefe yapma” tarzını daha vurgulu bir biçimde sahiplenmektedir. Buna ilaveten, onun felsefî kitabetinin de büyük bir kısmının Aristoteles’in eserleri üzerine yazmış olduğu şerhlerden oluştuğu düşünülürse, İbn Rüşd’ün gerçek anlamda bir filozof olarak görülüp görülemeyeceği sorusu gündem ...Daha fazlası
Halil İnalcık’ın Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ (1973) eserinden bu
yana, tarihçiler arasında 1600’lerden sonra, büyük oranda tutucu Kadızâdelilerin yükselişinin bir etkisi olarak Osmanlı ulemasının akli ilimlere olan
merakının kaybolduğu görüşü kabul edilmiştir. Bu makalede, 17. yüzyıl
Osmanlı uleması arasında akli ilimlere olan ilgide aslında düşüş olmadığını
savunmaktayım. Bilakis mantık, diyalektik, felsefe ve kelâma olan ilgi yükselişte gibi görünmektedir. Safevi İran’dan kaçan Sünni Fars, Azeri ve Kürt
âlimler kendileriyle birlikte akli ilimlerdeki yeni ilmi çalışmalarını getirmiş ...Daha fazlası
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu kapsamında yükümlülüklerimiz ve çerez politikamız hakkında bilgi sahibi olmak için alttaki bağlantıyı kullanabilirsiniz.